Star Wars gibi devasa bir külliyata sahip olan evrenlerde "yan karakter" diye bir olgudan bahsetmek biraz zor. Tabii ki Skywalker sülalesini ve unutmak istediğimiz yeni üçlemedeki fahri Skywalker Rey'i bu söylemin dışarısında bırakıyorum. Bu spesifik aile üyeleri dışındaki her karaktere yan karakter gözüyle bakmak mümkün ama evren genişledikçe akla gelmedik karakterlerin bile yan kitapları, çizgi romanları ve şimdi dizileri çıkıyor. Bu yüzden bu listeyi yaparken animasyonları, çizgi romanları, kitapları ve dizileri bir kenara koyup doğrudan filmlere odaklandık.
En iyi ve en kötü kavramları her zaman göreceli olacağı için bu listede muhtemelen sizlerin de ekleyip/çıkartacağı karakterler vardır. Ancak Legends'ın da işin içerisinde olmadığını tekrar söyleyeyim, yoksa burayı baştan aşağı Mara Jade ve arkadaşlarıyla donatmayı ben de çok isterdim. Hazırsanız bu çok uzak galaksideki çok güzel karakterlere biraz daha yakından bakalım;
5-) BB-8
Yeni Star Wars üçlemesinin evrene kattığı çok fazla değer yok. Bilakis Star Wars adına götürdüğü çok fazla şey var. Ancak şu an burada onları saymaya başlarsam yazı tamamen konusundan kapar. O yüzden iyi taraflarına ya da belki de tek iyi tarafına dönelim. BB-8! Bu sevimli astromech droidi yeni üçlemeye dair en sevilen karakter oldu. Zaten halihazırda çok sevdiğimiz R2-D2'muz vardı ama BB-8 adeta bir küçük kardeş gibi hikayeye dahil oldu ve çok sevildi.
Her ne kadar Finn'e sebepsiz yere iyi davransa da BB serisi bu astromech droidi evrenin bir kez daha kurtarılmasında büyük rol oynadı. R2-D2, Obi-Wan'a mesajı taşırken BB-8 Luke Skywalker'ın bulunmasını sağlamıştı. Hoş Luke bulununca çok bir şey değişmedi ama bu sevimli droid vazifesini başarıyla yerine getirmişti. Bir diğer hatırı sayılır yeni üçleme karakteri Poe Dameron ile dostluğu da Disney üçlemesinde doğru arkadaş seçimi konusunda ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Battle of Endor'dan yaklaşık 30 sene sonra üretilen BB-8'i gelecekte filmlerde görür müyüz bilemiyorum ama oyuncaklarını uzun yıllar evlerde göreceğiz, orası kesin.
4-) Lando Calrissian
Landonis Balthazar Calrissian! Şöyle bir ismine bakınca Lando kulağa epey korkutucu geliyor. Ancak kendisini ilk kez Return of the Jedi'da gördüğümüzde bu korkunçluk yerini kuşkuya bırakmıştı. Tıpkı Leia'nın baktığı gibi. Han Solo filminde gençliğini de öğrendiğimiz Lando usta bir kumarbaz ama bu onun Millenium Falcon'u Solo'ya kaptırmasına engel olamıyor. Falcon'un hırsıyla yeniden masaya oturan Lando bu kez bir gezegen kazanıp Bespin'e yerleşiyor. İlk etapta bizim ekibi Darth Vader'a sattığı için biraz tilt olsak da Lando sonradan direnişe çok büyük destek veriyor ve yeniden oturduğu Falcon koltuğunda evreni kurtarmaya yardımcı oluyor.
Lando daha sonraları yeni cumhuriyetin de önemli değerlerinden birisi haline geliyor. Luke Skywalker ile birlikte çeşitli görevlerde de yer alan Lando'yu en son dokuzuncu filmde bu sefer yeni nesil asilere yardım ederken görmüştük. Hayatı boyunca çeşitli kaçakçılık işleri de yapan Lando bir dönem imparatorluk elinden köleleri kurtarmak gibi asil bir işe de imza atmıştı. Leia'nın Jabba'nın elinden kurtarılması dahil çok sayıda kilit Star Wars anında gördüğümüz Lando'yu unutmak çok kolay değil, Han Solo ile olan şahane dinamiği de Balthazar'ı Star Wars Evreni'nin ikonları arasına yazmayı başarıyor.
3-) Mace Windu
Jedi tarihinin en özel ustalarından birisi olan Mace Windu gerçekten karizması epey yüksek bir karakter. Bunda tabii ki kendisini Samuel L. Jackson'ın canlandırmasının büyük bir payı var. Ancak bence bir diğer kilit sebep de o çok havalı mor ışın kılıcı. Bu mor rengin tek nedeni havalı olması da değil. Diğer çoğu Jedi'ın aksine Mace Windu gücün karanlık tarafına da oldukça hakim. Ancak bu hakimiyeti onu Sith yapmaktan ziyade tarihin en büyük Jedi Şövalyelerinden biri haline getiriyor. Çoğu kaynağa göre gelmiş geçmiş en iyi ışın kılıcı kullanan Jedi olarak da belirtilen Mace Windu belki de Anakin tarafından ihanete uğramasa evreni Sith tehdidinden tek başına kurtarmayı başaracaktı.
Özellikle ayrılıkçıların yükselmeye başladığı dönemde sadece Jedi Konseyinde yer alması bile tüm düşmanlara korku salmaya yeten Mace Windu'nun epey önemli bir de geçmişi var. Haruun Kal isimli gezegende dünyaya gelen Windu gençliği sırasında sadece Force'a güvenmenin öneminin farkına varıyor. Ustası Cyslin Myr ile birlikte içindeki öfkeyi kontrol etme konusunda da büyük aşama kaydeden Windu, Yoda ile güç konusunda da ustalaşarak kendisini tamamlıyor. Genosis Savaşı sırasında Boba Fett'in babası Jango Fett'in kafasını koparmasıyla ayrılıkçıların tüylerini ürperten Mace Windu için Star Wars tarihinde ayrı bir kısım açmak lazım. Ancak Order 66'in öncesinde Palpatine'i suçüstü yakalamışken Anakin'in ihaneti bu kahramanın erken ölümüne neden oluyor. Yine de ışın kılıcı yetenekleri ve gücün iki tarafını ustalıkla kullanması Mace Windu'yu efsaneler arasına altın harflerle yazıyor.
2-) R2-D2 & C-3PO
Kader ortağı olan bu iki muhteşem droidi yazarken ayırmak hiç içimden gelmedi. Her şeyin başında yolları Tatooine'e düşen bu ikili o andan itibaren Star Wars tarihinde kilit rol oynadılar. Öyle ki nesiller boyunca Skywalkerlar değişti ama bu iki Droid'den sadece C-3PO'nun kolu kırmızıya döndü... C-3PO demişken bizzat Anakin Skywalker tarafından Tatooine'de yapılan bu protokol droidini hep sinir bozucu sahneleriyle hatırladık. Hafızasında neredeyse evrendeki çoğu dili barındıran Tiripio günün sonunda Sith yazıtlarını bile çevirecek hale gelmişti. Zaman zaman Artoo ile didişmeleri, sürekli ihtimallerden bahsetmesi derken onun olmadığı bir Star Wars filmi yavan kalacaktır. Her ne kadar yaratıcısı Darth Vader tarafından tanınmasa da (nedenini hiç karıştırmayın) C-3PO muhteşem replikleri ve en ikonik anlarda pıt diye kafasını ekrana sokmasıyla hem kalbimize hem de Star Wars külliyatına kazınmayı başardı.
Star Wars tarihinde çok fazla kahraman var. Jedilar, kaçakçılar, askerler derken liste uzayıp gider. Ancak bunlardan çok çok azı Artoo kadar büyük kahramanlıklara imza atmıştır. Obi-Wan Kenobi'ye götürdüğü Death Star planlarıyla tanıdığımız Artoo'yu daha sonra Dagobah bataklıklarında da gördük, Death Star patlarken bağırırken de. Prequel üçlemede defalarca Obi-Wan ve Anakin'i kurtardığına tanıklık ettik. Sadece oldukça tatlı biplemesiyle bile ne dediğini anladık, anlamasak bile bir noktadan sonra hissetmeye başladık. Industrial Automaton'un ürettiği bu Astromech droidi dövüş konusunda da rüştünü çok kez ispatladı. En nihayetinde Luke Skywalker'ı yeniden görmek için hayata döndüğünde belki yeni üçlemede bir şeyler olur diye biz de hayata döndük. Ancak Artoo bu sefer bizi güldürmedi. Bu iki droidin de evrende kapladığı yer gerçekten çoğu karakterin asla erişemeyeceği bir noktada. Bu muhteşem ikili ayrıca Solo: A Star Wars Story dışında tüm Star Wars filmlerinde rol alarak inanılmaz bir rekoru da paylaşıyor.
1-) Yoda
"Boyut önemli değildir. Bak bana, beni boyutumla mı yargılarsın?!" sorusuyla Luke Skywalker'a hayatının en önemli derslerinden birisini veren Yoda şahsen benim Obi-Wan Kenobi ile birlikte Star Wars filmlerinde en sevdiğim karakter. Her ne kadar son dönemde adını kendinden alan ırkının popülerliği Bebek Yoda (Grogu) tarafından ele geçirilmiş olsa da Yoda şüphesiz Star Wars'un en özel ve ikonik karakterlerinden birisi. Bilgeliği, gücün aydınlık tarafındaki kudreti ve tabii ki mizahi yönüyle Yoda'yı Star Wars külliyatı içerisinde bambaşka bir yere koymak lazım. 1980 yılında Empire Strikes Back filmi vizyona girdiğinde Yoda'yı izleyenler ne düşündü kestirmek güç. Lakin aradan geçen zaman içerisinde kukla ustası Frank Oz'un oynattığı Yoda kadar eğlenceli bir Star Wars karakterini bir daha hiç göremedik. CGI Yoda'nın kendine ait bir hayran kitlesi olsa da sürekli zıp zıp zıplayarak dövüştüğü sahnelerden ziyade sopasıyla Luke'un kafasına vura vura Jedi olmayı öğretmesi çok daha eğlenceliydi.
Endor Savaşı'nın tam dokuz yüz sene öncesinde ismi veya yeri bilinmeyen bir gezegende dünyaya gelen Yoda'nın ırkının adı da Yoda ırkı. Çok uzun zaman önce gençken Jedilar arasında yerini alan Yoda ilk ışın kılıcını yaptığında bildiğimiz karakterlerin hiçbiri henüz hayatta değildi. Son dönemlerde Disney ile birlikte yeniden diriltilecek olan High Republic döneminin kilit karakterlerinden birisi olan Yoda, son nefesini verene kadar hayatını Jediları eğitmeye ve genç padawanlara gücün aydınlık tarafını öğretmeye adamıştı. Anakin Skywalker'ın içindeki öfkeyi çok önceden hissetse de Qui-Gon'un ölümü sonrasında Anakin'e de bildiklerini öğreten Yoda, İmparatorluğun yükselmesiyle birlikte Dagobah bataklıklarında inzivaya çekilmişti. Kendisini bulan Luke'a hızlandırılmış Jedi kursu verse de Luke'un eğitimi yarıda bırakıp Bespin'e gitmesine engel olamaması içindeki acıyı daha da yükseltmişti. Luke muzaffer bir şekilde geri döndüğünde Yoda'dan son dersini alıp, kız kardeşini de öğrenmiş ve evrenin kaderi bir kez daha değişmişti. Günün sonunda Endor savaşında Force Ghost olarak imparatorun yenildiğini görse de J.J. Abrams onu tekrar mezarında rahatsız edip bir kez daha imparatorun yenildiğini görme eziyetine dahil etmişti. Muhteşem replikleri, hayata bakışı ve bilgeliğiyle birlikte Yoda, eski usul Jedi yolunun ne olduğunu hepimize öğretmeyi başarmıştı. Umarım artık gittiği diyarlarda mutludur ve bir daha rahatsız edilmez, güç hep seninle olsun Usta Yoda...
Bonus: Chewbacca
Star Wars: A New Hope'un sonunda Chewie'ye madalya takılmaması Star Wars tarihinin en büyük ayıplarından birisiydi! Bu yazıda da Chewie'yi anmamak bu hakaretamiz olaya alkış tutmak olacağı için tabii ki Chewie'ye hak ettiği değeri vereceğiz. Ancak önce şu madalya olayının aslına bir değinmek istiyorum. O dönem için "The Star Wars" olarak bilinen George Lucas'ın hikayesinin 1974 yılındaki taslağında Chewbacca madalyasını alıyormuş. Ancak filmde Chewie madalyasına kavuşamadı. Filmden birkaç sene sonra çizgi romanlarda Wookielerin madalyalara önem vermediğini açıklayan Lucas, Leia'nın arkadaşlar arasında Chewbacca'ya bir madalya verdiğini de duyurmuştu. Benzer bir sebepten Return of the Jedi filminin sonunda da madalya almayan Chewbacca çok daha önemli bir iş başararak yeni cumhuriyet içerisinde Wookie temsiliyetini simgeliyordu.
Chewie'nin genel karakterine baktığımız zaman zaten maddi konularla pek alakası olmadığını hemen anlayabiliyoruz. Altın madalyalara ihtiyaç duymadan altın gibi bir kalbe sahip olan bu Wookie dostumuzun Han Solo'yu defalarca kurtardığını biliyoruz. Sadece Solo değil hem uzayda hem de karada asileri de çok sefer beladan kurtaran Chewbacca'ya gözleri önünde Han'ın ölümünü yaşatan J.J. Abrams'a ise diyecek söz bulamıyorum. Han'ın acısını kalbine gömdükten sonra bile Rey'e First Order'ı yok etmek için tüm gücüyle yardım eden Chewie belki de Kylo Ren'i vurmasaydı Rey diye bir karakter aramızda olmayacaktı. Ha bu işleri daha kötü hale sokar mıydı? Pek sanmıyorum... Order 66 sırasında Wookie ana gezegeni Kashyyyk'de Yoda ile birlikte hain klonların saldırısını da engelleyen Chewie zaman içerisinde tutsak düşüp Han Solo ile karşılaşarak yeniden cumhuriyet saflarında mücadele edecekti. Madalyası olsun ya da olmasın Chewbacca ve o muhteşem narası Star Wars adına kültleşen anlarda hep karşımıza çıkacak. Artık en yakın dostu Han Solo'da olmadığı için Star Wars Evreni içerisinde iyi bir tatili de Chewie'den daha fazla hak eden kimse yoktur diye düşünüyorum.
Dokuz filmlik bu Skywalker Saga içerisinde elbet başka ikonik karakterler de akla geliyor. Örneğin işin kötüler kısmında General Grevious'u da unutmak mümkün değil ya da daha sonra animasyonlar sayesinde defalarca ölümden dönen Darth Maul'ün de The Phantom Menace'deki hali epey havalıydı. Ancak genel hatlarına ve filmlere etkilerine bakınca bu altılı benim epey içime sindi. Han Solo ve Prenses Leia orijinal üçlemenin ana karakterleri olduğu için bu listede yer alamazlardı. Keza Padme'nin de Natalie Portman'ın varlığıyla birlikte bir yan karakter olduğunu söylemek epey güç. Obi-Wan Kenobi/Ben Kenobi de kendi dizisine sahip bir karakter ve zaten prequel üçlemenin Anakin ile birlikte ana karakteriydi. Bu isimler dışında Jar Jar hariç listeye yorumlarınızı bekliyorum. Bir sonraki yazıda görüşünceye dek, güç hepimizle olsun.