Buralar da pek bir sıcakmış
Devamını oku
Bu yazı daha önce Oyungezer Dergisi'nde yayınlanmıştır.
Bungie denince, insanın aklına ister istemez Halo serisi geliyor. Bir firmanın bir oyunla özdeşleşmesi çok da şaşırtıcı değil. Yalnız ne zaman ki yeni bir projenin içinde bulur oyun firması kendisini, o zaman iki proje arasında kıyaslar yapılmaya başlanır. Ama E3 sonrasında, hakkında biraz bilgiye nail olmuşken sizlerin içini ferahlatmak benim görevim. Korkmayın Oyungezerler; Bungie, Destiny ile güzel şeyler yapıyor.
TARİH 101
E3 ile birlikte önümüze serilenlere bakmadan önce, Destiny hakkında biraz bilgi vermek lazım. Öykümüz bugünden yaklaşık 700 yıl sonra, Dünya ve insanlarının “Altın Çağ” olarak adlandırdığı bir evre ile başlıyor aslında. Güneş Sistemi’ni arşınladıkları, bu sistem içinde koloniler ve yaşam alanları kurdukları, tarihteki o tepe noktası ile.
Ama ne ya da nasıl olduğunu şu anda bilmediğimiz, muhtemelen katmanlarını yaprak yaprak açacağımız olayların ardından insanlık, tek bir şehirde yaşamını sürdürmektedir. Bu şehir; yani “The City”, onu dış dünyadan ayıran Duvar (The Wall) ile oyunda medeniyetin bildiğimiz anlamda sürdüğü tek yerdir.
İşte bu noktada, işin içine bir varlık girer. Adı Gezgin (The Traveler) olan bu varlık devasa boyutlarda bir küredir. Altın çağın başlangıcını da tetiklemiş olan Gezgin, aynı zamanda çöküş döneminde insanlığı kurtarmak için kendini feda etmiştir. Kimisi için bir uzay gemisi, kimisi için bir canlı, hatta yapay zeka, ya da ulvi bir varlık. Gezgin’in ne olduğu bilinmemektedir ama o The City’nin üstünde sessiz nöbetini sürdürmektedir.
OYUN MEKANİKLERİ
Destiny hakkında tarih bilgimizi geliştirdikten sonra, şimdi oyunun özelliklerine geçebiliriz. Biz her ne kadar FPS olarak tanımlasak da, Destiny “shared world shooter” olarak adlandırıldı. Ardından Bungie, oyunda FPS, RPG ve MMO özelliklerini bir arada bulundurduklarını belirtti.
Oyun içinde bizler, Gardiyanlar (Guardians) adında, The City’nin güvenliğinden sorumlu bir grubun parçası olacağız. Bu grubun parçası olmak demek, aynı zamanda dışarıya çıkıp Altın Çağ’dan geriye kalan yerleri ve gizleri ortaya çıkarmak demek. Zaten şehrin dışına adım atıp, bu bölgelerde vakit geçirmemizin başlıca nedeni bu. Şehirde bulunan bir kule, Gardiyanlar için merkez niteliği taşıyor. Operasyonların yönetildiği yer orası, ama hakkında daha detaylı bilgimiz ne yazık ki yok.
Tabi takdir edersiniz ki, insanlık The City’yi kurmaya çalışırken, gezegendeki diğer canlılar da boş durmamış, etrafı parça parça işgal etmişler. O nedenle dışarısı güllük gülistanlık değil. İşte biz de, bu yaratıklar ile savaştığımız süreç içinde oyunun tek ve çok oyunculu, birbirine geçmiş mekaniklerinde savaşıyor olacağız.
EKİBİ KURMA VAKTİ
Oyunda şu ana kadar açıklananlar ışığında 3 farklı sınıfımız, 3 farklı ırk seçeneğimiz bulunmakta. İlk odağımız, sınıflar. Elimizdeki bilgiler, Hunter, Warlock ve Titan olmak üzere üç farklı sınıfı gösteriyor. Her ne kadar “Vanguard” adında, dördüncü bir sınıfın ismi Şubat ayında ve web sitesinde anılmış olsa da hakkında bir kesinlik yok, üstelik Destiny’nin yapım ekibinde bulunan Joe Staten bir çok kere oyunda 3 sınıf olduğunu belirtti.
Hunter sınıfı, “hız ve gücün kesiştiği nokta” olarak tanımlanıyor ve gizlilik becerilerine sahip. Ayrıca uzak mesafeden kullandıkları silahlar bir nevi “keşif birliği” (scout) algısını oturtuyor.
Ardından Warlock geliyor ki, aslında bize Gezgin ile ilgili başka bir mekaniği gösteriyor. Kaynağı veya sınırları şu anda bilinmese de, Gezgin oyunculara çeşitli güçler bahşediyor. Bir nevi “büyü” diyebileceğimiz bu güçlerin en net kullanıcıları, Warlock sınıfı.
Son olarak Titan sınıfı, biraz da adından anlaşılacağı üzere Destiny’nin zırhlı ve ağır silahlı karakterleri. Bu merhametsiz ve güçlü sınıf, zamanında The City’yi koruyan Duvar’ı inşa edenler.
Gördüğünüz üzere detaylı hala muallakta sınıflarımızın. Ama korkmayın, Destiny’nin karakter kişiselleştirme özellikleri de kıyafet, silahlar, ekipmanlar konusunda oldukça detaylı hazırlanmakta. Böylelikle kendinizi dünyada istediğiniz gibi temsil edebileceksiniz.
Gelelim ırklarımıza. Evet, Güneş Sistemi’nde yalnız değiliz. İnsanlar, oyunun zaten en belirgin ırkı diyebilirim. Tanımlanışında “güvenilir, dayanıklı ve basit” olarak anlatılan insanların ardından Exo geliyor. Exo, tasarım olarak biraz Master Chief, biraz Terminator esintileri barındırıyor ve “netametli, güçlü, yorulmak bilmeyen” olarak biliniyor. Son olarak ise Awoken (Uyanmışlar) var ki elflerin, zarif ama tehlikeli yaratıkların bir yansıması olarak düşünülüyor. Onların tanımlanışı ise “egzotik, güzel ve gizemli”.
UNUTULMUŞ TOPRAKLARIN BADİRELERİ
Oyunda güvenli bölgeden dışarıya adımımızı attığımızda, şu ana kadar adı anılan birkaç tehlike ile karşı karşıya kalıyoruz. Bunlardan ilki Cabal, gergedanımsı iri uzaylı ırkı. Kendi boyutları ile orantılı büyük indirme gemileri kullanan ve konsept çizimlerine göre insanlardan kat be kat iri olan bu düşmanlar ağır silahları ile bizi bekliyor olacaklar.
Diğer bir grup ise Fallen, ki insana benzeyen yapılarılarına rağmen 4 kollu olan “uzay kovboyları” da denebilir kendileri için. E3 demosunda yakın dövüş için kullandıkları kılıçlarını da gördüğümüz bu yaratıklar Devil Walker adlı bacaklı araçlar kullanıyor ve tam olarak ne işe yaradığı bilinmeyen bir küre ile dolanıyorlar. Kim bilir, Gezgin’in güç bahşettiği tek taraf biz olmayabiliriz.
Hive, oyunun zombiye benzer tarafını oluşturan ve hakkında detaylı bilginin bulunmadığı bir grup iken Vex ise zamanda yolculuk eden robotlar olarak bize kabusu yaşatmaya gelecekler. Vex’lerin, özellikle bizleri öldürüşünün oyundaki en havalı şeylerden bir tanesi olduğunu söyleyen Bungie yapımcılarına gergin bir sırıtıştan başka verecek cevabımız yok bizim.
Bütün bu ırkların, farklı beceride üyeleri bulunmakta. Elimizde çok fazla detay olmasa da Fallen’ların Captain, Vandal ve Dreg olmak üzere üç, Cabal’ın Legionnarie ve Centurion olmak üzere iki farklı türünün olduğunu biliyoruz. Tabi her birinin detaylı özellikleri, yine elimize geçmemiş bilgiler arasında.
DAHA BİR TEKNİK
Her ne kadar geri adım atmış da olsa, Xbox One ile ilgili internet politikaları kullanıcıların canını çok sıkmıştı. Bu konuda, Destiny için bir not düşmek gerekli. Destiny, daimi olarak internete bağlı oynanan bir oyun. Tek kişi de, çok oyunculu da oynuyor olsanız bu bir zorunluluk. Bunu netleştirmekte fayda var. Diğer bir husus da, oyunun siz yokken de yaşamaya devam ettiği. Yani bir MMO’da olduğu gibi siz çıksanız bile, olaylar gelişmeye, etkinlikler yapılmaya ve yaşanmaya devam edecek.
Oynanışta başkaları ile nasıl etkileşimde olduğunuzu ya da bu sistemin altyapı olarak nasıl çalıştığını yazının sonundaki röportajda daha iyi anlayabilirsiniz, çünkü direkt Joe Staten’dan alınan bilgiler var elimizde. Kimi zaman özel (private) kimi zaman ortak (public) alanların birbirine bağlı olduğu bir dünyaya sahip Destiny. Üstelik az buz küçük bir alan da değil. Koca bir Güneş Sistemi var.
Peki bu Güneş Sistemi gezilebiliyor mu? Hem evet, hem bilmiyoruz. Evet, çünkü diğer gezegenlerde kurulmuş koloniler de Dünya ile aynı kaderi paylaşıyor. Oralar da bizler için hazırlanmış haritalar. Ayrıca oyunda “gezici ev” görevi görecek olan uzay gemilerinin varlığı da biliniyor. Bilmediğimiz kısım, uzayda serbestçe dolanma imkanı. Her ne kadar bununla ilgili birkaç ipucu verilse de, kesinleşmediği için bir şey söyleyemiyoruz.
MUĞLAK DENİZLER
Bu kadar şey daha kesinleşmemişken, oyunun geleceği hakkında şüpheye düşebilirsiniz. Acaba tamamlanacak mı? Acaba yetiştirilecek mi? Bungie, dağıtımcı koltuğunda oturan Activision ile 10 yıllık bir anlaşma yapmış durumda. Yani Destiny, şu anki haliyle 10 yılda adım adım ilerleyecek, gelişecek, olgunlaşacak bir proje. Bu projenin ilk gününde ne kadarının bize sunulacağını, içerik olarak nelerin erişilebilir olacağını bilmiyoruz. Ama Joe Staten daha yapacakları çok şey olduğunu, oyunu geliştirirken de tutkularının kolay kolay sönmeyeceğini ekliyor.
Oyunun aylık bir ücreti olmayacak ama Bungie oyunda MT (Micro Transaction) ihtimalini de tümüyle elemiş değil. Taşınabilir cihazlar konusunda da, Destiny boş kalmıyor. Şubat ayında gösterilen videoda bile oyuncuların iletişimi için kullanılan “Companion App”in yapabildikleri ya da hangi cihazlar için olacağı belli değil. Ama Bungie, sadece iletişim için değil, aynı zamanda oyunu etkileyecek işlevler için de kullanılacağının sinyallerini verdi bizlere.
YİNE UÇUŞAN BEZLER
Destiny, diğer yeni nesil oyunlarda gördüğünüz gibi görsel olarak güzel, tatmin edici, hatta devasa haritaları düşünüldüğünde gerçekten etkileyici. Özellikle E3 videosunda, oyuncuların yanındaki GHOST adlı robotun aydınlatma gösterisi ile “bakın, biz kademeli ışıklar ile her türlü cambazlığı yapabiliyoruz” deyip, uçuşan bezler, duman efektleri ve etkileyici açık alanlarla da sunumlarını perçinlemişlerdi.
Destiny’nin bu becerisi, tümüyle Umbra 3 destekli Tiger oyun motoru ile mümkün. Tiger oyun motorunun tam becerilerini bilmiyoruz ama yine videoda gördüklerimiz yeni neslin kalitesi konusunda bizi hayal kırıklığına uğratmıyor. Karakterlerin hareketleri, üstlerindeki kıyafetlerin salınımı,ekipmanların detayı (keskin nişancı tüfeği bantla ayakta duruyordu mesela), her şey göze hoş ve uyumlu geliyor. Yani sadece yazılan kod değil, kaynağı olan tasarım ekibi de güzel iş çıkarmışa benziyor. Tabi gördüklerimizin daha da gelişecektir diye umuyorum. Ne de olsa, yapım devam ediyor. Ama şu haliyle bile, etkileyici.
Destiny gerçekten müthiş hırslı ve gelecek vaad eden bir proje. Hırslı olması, 10 yıla yayılacak ömrü ve Bungie’nin bu oyuna tüm kaynağını yatırmış olmasında. Gelecek vaad etmesinin sebebi ise, yine Bungie’nin bunca yıl boyunca oyuncularını hayal kırıklığına uğratmaması. Yani firmaya duyulan güvenin, bu uzun vadeli projenin altından kalkabileceklerine dair inancı kuvvetlendirmesi.
Başka bir açıdan bakıldığında ise, Bungie’nin Destiny ile yaptıkları yeni değil. Şu anda piyasada olan oyunların bir karması gibi aslında. Biraz Borderlands, biraz Star Wars: The Old Republic, biraz Defiance, daha niceleri. Bu nedenle oyun alanını tümüyle sarsmıyor Destiny. Sadece kolaj oluyor. Yeni nesilde adından 10 yıl söz ettirmek için de, sadece başarılı bir kolaj olmak yeterli mi emin değilim. Gerçi bu kolaj özellikle PC oyuncuları için bilindik. Konsollar için, tümüyle yeni bir sayfa açıyor Destiny ve PS3, PS4, Xbox 360 ve Xbox One'a çıkıyor 2014'te. PC ile olan ilişkisi muallakta. Gelecek ne gösterir bilinmez.
Yine de dediğim gibi, Bungie gibi bir firma bizim umudumuzu ve güvenimizi hak ediyor. Onlar perdeyi araladıkça, biz çıkan cevherleri sizinle paylaşmaya devam edeceğiz. Cevherin değerini de, hep birlikte değerlendireceğiz.
KADERİN SİHİRLİ SÖZCÜĞÜ; SEÇİM
E3'teki demosunu oynadıktan sonra Destiny'nin Tasarım Şefi Joe Staten'la sohbet ettik. Staten bizi bekleyen "kader" hakkında önemli şeyler söyledi...
Tuğbek: Gösterilen her şeye rağmen hala sadece çok az şey biliyor gibiyiz Destiny hakkında. Geniş ölçekte, oyuna dair bize neler söyleyebilirsiniz?
Joe Staten: Eğer yaptığımız shooter oyunları seviyorsanız; duygu yoğunluklu, hareketli, sandbox özellikli; o zaman Destiny'yi de seveceksiniz. Yaptığımız, sandbox yapıyı geliştirmek. Bunu iyi karakterlerle, sosyal alanlarla, ortak etkinliklerle (Public Event) destekliyoruz. Amacımız, oyunu daha sosyal ve başkaları ile iç içe yapabilmek. Kısaca, bir Bungie shooter oyununu alıp bunun daha geniş bir dünyada, birçok başka oyuncuyla bir arada olduğunu düşünün.
Bu "birçok oyuncu" kısmı kafamızı karıştırıyor. Bildiğimiz çok oyunculu modlar gibi değil Destiny, ama bir MMO da değil. Sistem nasıl işliyor?
Normal bir shooter iki parçadan oluşur. Senaryo ve çekişmeli çok oyuncu modu. Destiny, bu iki uç arasında birçok şey sunuyor. Co-op oynanış, çekişmeli oynanış, ufak gruplar, kalabalık gruplar. Sonucunda, insanlara bu oyunu nasıl oynamak istiyorlarsa, onu seçme şansı tanıyoruz.
Siz, bir grup arkadaşınızla oyunun senaryo kısmını takip ederken, yine sizin gibi ufak bir grupla karşılaşabilirsiniz. O esnada gökten düşen (ya da yerin altından çıkan) dev bir düşmana karşı güçlerinizi birleştirebilir, onu yendikten sonra payınıza düşen malzemeleri alıp tekrar kendi yollarınıza dönebilirsiniz. Buradaki önemli kelime "seçim". Oyuncuların istediği oynanışı seçmesi, bizim için çok önemli.
Yani oyunda çeşitli izole alanlar (instance) olacak. Bir alandan diğerine geçeceğiz gibi görünüyor. Peki bu izole alanlar ne büyüklükte? Ne miktarda oyuncudan bahsediyoruz?
Diyelim ki Destiny'nin dünyasında geziyorsunuz. Orada alandan alana geçerken bazı yerlerde arayüzünüzde alanın "özel" (private) olduğu yazıyor. Yani siz ve grubunuza özel. Sonra başka bir alana geçiyorsunuz ve oranın ortak (public) olduğunu görüyorsunuz. Bu demektir ki orada başka oyuncularla karşılaşma, etkinliklere katılma imkanınız var. Amacımız, bu alanlara sahip, yükleme ekransız devasa haritalar sunmak. Üstelik bu yapı sadece Dünya'da yok. Bunun gibi bütün Güneş Sistemi'nde böyle haritalar var.
Peki ne büyüklükte bir senaryodan bahsediyoruz? Ne kadar sürecek tahminen ve bu bahsettiğiniz sandbox yapıdan ne derecede faydalanacak?
Bungie olarak biz, sinematik yoğun hikayeler anlatmayı seviyoruz. Destiny'de de sizi yoğun bir senaryo bekliyor olacak. Ama süresi hakkında bir şey söyleyemem.
Yani senaryo modu ve diğer sandbox yapısı birbirinden ayrı mı?
Aslında hayır. Çünkü oynadığınız o senaryo, yine aynı dünyanın içinde. Oyun bu özel ve ortak alanlarda ilerliyor. Etkinliklerle iç içe olacaksınız. Oyun, size " hey bak burada, katılabileceğin bir etkinlik var" bilgisini verdiği gibi sonrasında "hey, bak yaptığın şey şuydu, bunu unutma" diye hatırlatma da yapacak. Oyuncuların seçenekleri olmasını ama bu seçenekler arasında kaybolup kafalarının karışmamasını istiyoruz.
Son olarak, Destiny diğer Bungie oyunlarından daha farklı, daha olgun gibi. Görsel olarak, konsept olarak. Nasıl bu yolu seçtiniz?
Oyun yapmaya başladığımızda çok gençtik 15 yıl içinde çok yetenekli insanları bünyemize katmayı başardık. Böyle geniş ve yetenekli bir ekiple, kendimizce "harika" olmayan bir işe odaklanmamaya karar verdik. Nihayetinde insanların bakıp "işte ben bu oyunun parçası olmak, buraya zamanımı harcamak, burada vakit geçirmek istiyorum" diyeceği bir noktaya gelmek istiyoruz.
Cevaplarınız için çok teşekkürler.
Ben teşekkür ederim.