İnceleme: The Walking Dead Season 2 - Episode 1: All That Remains

Suya dayanıklı selpaklarınızı hazırlayın.

 

  Bu yazı daha önce Oyungezer Dergisinde yayınlanmıştır.

Karanlık bir ormanda tek başınasınız. Vakit gece yarısı ve hava iliklerinizi donduracak kadar soğuk. Bu da yetmiyormuş gibi dalların arasından hafif bir yağmur çiselemekte. Güvenebileceğiniz hiç kimse ve sığınabileceğiniz hiçbir yer yok. Üstelik yalnız da değilsiniz, “onların” yakınlarda bir yerlerde olduklarını biliyor; o tek düze, zekâ belirtisinden yoksun homurtularını duyabiliyorsunuz. Yani Yürüyen Ölülerin… ve elinizden gelen tek şey saklanıp sizi bulmamaları için sessizce dua etmek; çünkü siz sadece küçücük, korkmuş bir kız çocuğunuz. Hayatta kalabilmek için küçücük elleriniz ve kısacık boyunuzla meydan okuyorsunuz bu koskoca dünyaya. Ve her şeye rağmen umudunuzu kaybetmiyor, bir yerlerde işlerin buradakinden daha iyi olduğunu umuyorsunuz. Ama unuttuğunuz bir şey var: içinde bulunduğunuz yer Walking Dead evreni ve burada ümitler hep boşa çıkar.

4

                       İşte yeni zombi mamala… öhöm… yeni ekibimiz

Kızım olmadan asla!

Geçtiğimiz sene Yılın Oyunu ödüllerini silip süpüren, resmen duygularımızla oynayan ve aldığımız her kararla bizi dumurlardan dumur beğenmeye zorlayan Walking Dead, uzun zamandan beri beklenen devam sezonuyla nihayet karşımızda. Hem de kolay kolay akıllardan çıkmayacak, gayet çarpıcı bir bölümle… Çok iyi bildiğiniz gibi, ikinci sezon söylentileri ortalarda dolanmaya başlar başlamaz hepimizin aklında cirit atan ilk soru “Oyunda Clementine da olacak mı?” olmuştu. Çünkü bu ufaklığı çok sevmiş, ona duygusal anlamda bağlanmış ve hayatta kalması için adeta “canımızı” vermiştik. Clem’in oyunda yer alacağını, hatta başrol oyuncusu koltuğunda kendisinin oturacağını öğrendiğimizdeyse bu sefer de sevinsek mi üzülsek mi bilememiştik. Evet, ufaklığı yeniden görebilecek olmamız ve çabalarımızın boşa gitmediğini bilmek feci derecede rahatlatıcıydı; fakat iş onu yönetmeye gelince orada bir endişe dalgası sarıvermişti benliğimizi. Ne mutlu ki korkularımız tamamen yersizmiş; çünkü Telltale Games ne yaptığını ‘yine’ çok iyi biliyor.

Oyunun ilk yarım saatini aştıktan sonra şunu fark ediyorsunuz: Clementine’ı korumak için çabalayan ikinci bir şahıs olmaktan daha çok gerilim yaratan bir şey varsa o da bizzat Clem olup canımızı dişimize takmaktır! Oyunu, “Ah, yavrucak! Vah, benim canım!” nidaları atarak oynuyorsunuz resmen. Clem bir karış boyuyla bir yerlere tırmanmaya çalışıp bocalarken koşup yardım edesiniz geliyor, üşüyüp kollarını etrafına doladığında da içiniz cızzz ediveriyor. Zombilerle karşı karşıya kaldığınızdaysa içine düştüğünüz çaresizlik anlatılmaz yaşanır. Lee gibi yetişkin bir insanı değil de küçücük bir kız çocuğunu yönettiğinizi çok iyi hatırlatıyor size yapımcılar.

Tabii tüm yapım bu olgunun arkasına saklanmıyor. Sonuçta bu bir Walking Dead oyunu ve ilk sezonda buram buram soluduğumuz o acımasız atmosfer yerini fazlasıyla koruyor. Hatta daha oyunun ilk dakikalarında yaşadığımız sarsıcı bir olayla bunu gözünüzün içine iyice sokup nerede olduğunuzu hatırlatıyor yapımcılar. Hani biri omuzlarınızdan sarsıp da yüzünüze iki tokat atarak, “Bırak kızın sevimliliğini! Gözünü dört açmazsan zombilere yem olman işten değil!” demiş kadar oluyorsunuz.

2

            Bu cici köpek sayesinde hayvanlara bakış açınız değişecek. Cidden!

Çalışıyorsa kurcalama

Eğer ilk sezonu oynayıp da beğenmeyenlerdensen ve Telltale oyunlarının interaktif bir hikâyeden fazlası olmadığını düşünenlerdenseniz burada da pek farklı bir şey bulamayacağınızı söylemem gerek. Çünkü tıpkı Wolf Among Us’ta da olduğu gibi hâlihazırda işleyen sistemde fazla bir değişikliğe gitmemeye özen göstermiş yapımcılar. Amaaa… önceki oyunları oynayıp da deli gibi sevdiyseniz o takdirde de kendinizi evinizde gibi hissetmeniz kaçınılmaz.

Tabii bu söylediklerimi yanlış algılayıp oynanışta hiçbir değişiklik yapılmadığını da zannetmeyin. Kovalamaca sahnelerinde yön tuşlarına basarak beyin salatası olmaktan kıl payıyla kurtulduğumuz yeni bir oyun mekaniği karşılıyor bizi bu episode’ta. Bir de hareket tuşuna basılı tutup yön tuşlarını kullanarak çeşitli atraksiyonlarda bulunabildiğimiz bazı bölümler de var. Mesela bir çakmakla kağıt tutuşturmak, kapı aralığından gizlice içeriyi gözetlemek ve… ve… çok rahatsız edici, tüylerinizi diken diken edecek bir sahne daha… Evet, yapabildiklerimizin büyük çoğunluğu yine QTE tekniğine dayanıyor fakat bazılarının iddia ettiği gibi, “Oynanışa çeşitlilik getirmek için hiç uğraşmamışlar!” demek de haksızlık olur.

Clementine’ı yönetiyor olmamızın oyuna getirdiği farklılıklar ise daha belirgin. Bazen boyunuz yetmediği için bazı yerlere ulaşamıyorsunuz, bazen de yetişkin birinin kolaylıkla becerebileceği şeylere gücünüz yetmeyebiliyor. Bunun yanı sıra diyaloglarda da çok hoş ayrıntılar var. Dilerseniz Lee’nin öğrettiği gibi dobra Clementine’ı oynamakta serbestsiniz. Dilerseniz de boynunuzu bükebiliyor, mahzun gözlerle karşınızdakine bakabiliyor, “Ama ben sadece küçücük bir kızım,” diyerek duygu sömürüsü yapabiliyor ya da susmayı tercih edip büyüklerin sizin adınıza karar almasını bekleyebiliyorsunuz.

Diğer bir değişiklikse karşılaştığımız yeni karakterler. Oyunumuz ilk sezonun bittiği yerden başlıyor ve kendimizi Omid ve Christa ile birlikte buluyoruz. Derken daha önce bahsettiğim o küçük (!) olay gerçekleşiyor, bunu izleyen bir-iki sahneden sonraysa bizim ufaklık bir başına kalıveriyor. Ardından da yolumuz bu yeni grupla kesişiyor. Eğer sıkı bir Walking Dead hayranıysanız her yeni karakterin yeni problemler ve yeni sorunlar anlamına geldiğini de bilirsiniz. Bu insanların geçmişinde ne gibi hikâyeler bekliyor, başımıza ne dertler açacaklar, hangi konularda anlaşmazlığa düşeceğiz henüz bilmiyorum ama hepsinin de her zamanki gibi gayet kıvamında olduğu şimdiden belli. Kısacası ellerinizi hevesle ovuşturup yetiştireceğiniz lafları hazırlamaya başlayabilirsiniz.

3

                       Clem’in Lee’yi yâd ettiği kısımlar yürek sızlatıyor.

Gözüm sizi bir yerden ısırıyor sanki…

Gelelim herkesin en çok merak ettiği konuya… Önceki sezonda aldığımız kararlar oynanışa etki ediyor mu? Bunun cevabı, ilk episode itibariyle, hem evet hem de hayır. Ben önceki seçimlerimizin gidişata ne kadar etki ettiğini görebilmek için hem kayıtlı dosyalarımı kullanarak hem de sıfırdan bir oyun başlatarak her iki yöntemi de kullandım (sizin için, düt dürüüü dürü!). Gördüğüm kadarıyla şimdilik sadece oyunun başındaki “Previously on Walking Dead” tadındaki videoda ve bir de Clementine’ın Lee’den bahsederken ettiği laflarda birkaç küçük farklılık oluyor. Hepsi bu. Ama hemen kazan kaldırmayın! Bölümün sonunda verilen kendi küçük heyecanı büyük ipucuna bakılırsa sonraki episodelarda daha fazlasını görme ihtimalimiz bir hayli yüksek.

“İyi de bu oyunun hiç mi eksiği yok?” dediğinizi duyar gibi oluyorum (Ah, pardon… “Gönder artık şu yazıyı!” diyen Sinan’ın sesiymiş o). Var tabii ki. Öncelikle oyun süresi alışık olduğumuzdan daha kısa. Hatırlarsanız önceki bölümler 2 saate yakın sürerdi, bu ise yaklaşık 90 dakika içinde sona eriyor. Yeni eklenen karakterlere ısınamadan pat diye bitmesi hoş olmamış. Ayrıca bazı kısımlarda sırf senaryonun ilerlemesi adına bir şeyler yapmaya mecbur bırakıldığınızı bariz bir şekilde hissediyorsunuz. “Köpek” ve “baraka” dersem oynamış olanlar ne demek istediğimi daha iyi anlar sanırım. Buralarda “hiçbir şey yapmama” seçeneğimizin olmasını da isterdim şahsen.

Yine de beklenmedik anlarda sizi şaşırtmasıyla, gerilimli anlarıyla, iki unutulmaz sahnesiyle ve tabii ki sevgili Clementine ile birlikte oldukça keyifli ve güzel bir başlangıçyapmış oldu TWD: Season 2. Üstelik görünüşe bakılırsa dahası da yolda. Kaçırmayınız efenim.

 

MADALYONUN ÖTEKİ YÜZÜ

Tıpkı ilk sezonda olduğu gibi bu oyunda da illa ki iyilik meleğini oynamak zorunda değilsiniz. Her zaman için karşınızdakine samimiyetsiz davranmak, asabiyet sergilemek, hatta (sıkı durun) öğrendiğiniz küçük bilgi kırıntıları sayesinde şantaj yapmak gibi seçenekleriniz de mevcut. Yani Clem’in masumiyetini bizzat, kendi ellerinizle yok edebilmekte de serbestsiniz. Böyle bir şeyi kim ister, orası tartışılır tabii ki; ama böyle bir şıkka sahip olmamız bence güzel bir şey.

ESKİ KAYITLARIMI NASIL AKTARIRIM

Çok basit. Play’e bastığınız anda oyun otomatik olarak sisteminizi kontrol ediyor ve kayıtlı dosyalarınızı şıp diye buluveriyor. Eğer iki farklı şekilde oynayıp bunları ayrı ayrı kaydettiyseniz onu da buluyor ve hangisini kullanmak istediğinizi soruyor. Hatta dilerseniz hepsini görmezden gelerek “eski kayıt dosyalarımı kullanma” seçeneğini işaretleyebilir ve her şeye sıfırdan başlayabilirsiniz de. Ama Mass Effect’deki gibi “şunu şunu yaptım,” şeklindeki bir kurulum sihirbazı maalesef yok.

 

KÜNYE-KARNE

Tür: Macera

Yapım: Telltale Games

Dağıtım: Telltale Games

Dijital Fiyatı: 24,99 $ (Steam)

Platform: PC, Xbox 360, PS3, Vita, iOS, Mac

Son karar: Yoksa siz hâlâ durmuş yazının puanına mı bakıyorsunuz? Koşun!

 

Artılar:

Clementine!

İlk sezondan aşağı kalmayan atmosfer

Yeni karakterler

Clementine! (Bunu daha önce yazmış mıydım?)

Eksiler:

Öncüllerine göre biraz kısa

Bazı kısımlarda daha fazla seçenek olabilirdi

E hani kararlarımızın yansımaları?

 

Not: 8

YORUMLAR
Parolamı Unuttum