Olay Yerinden - Gamescom 2024 İzlenimlerimiz

Beni Köln'ün yağmurlarında yıkasınlar

Görmek ile deneyim etmek bambaşka şeyler a dostlar. Ben ki insanlarla çok az etkileşime giren içedönük bir profilim, anksiyetemin tetiklenmesi pahasına kalktım yüz binlerin ziyaret ettiği Gamescom'a gittim. Çünkü neden, çünkü oyunlar! Çünkü boyumun 4 katı falan uzunluğundaki Doomguy heykeliyle fotoğraf çekinme keyfi, çünkü geliştiricileri köşeye sıkıştırıp "Hani nerede bizim oyun" deme fırsatı.... Ya da heyecandan "Yaa ben sizi çok seviyom ihih" deme fırsatı, bilemedim. Ama bildiğim bir şey var, bu deneyim bende düşündüğümden çok daha özel anılar bıraktı. İşte aşağıdaki satırlarda da o anılardan izler yer alıyor. Çünkü paylaşınca güzel oluyor her şey (Kamu spotu değildir).

1. Gün - En Boş Hali Bile Kalabalık

Aslında Gamescom öncesi 2 günlük bir DevCom macerası da yaşanıyor Koelnmesse'de. Bu daha çok geliştiricilerin birbirlerine sunum yaptıkları, işin mutfağına odaklanan bir etkinlik ve biz normal insanlara çok da hitap etmediğinden arka planda kalıyor. Bize hitap eden ilk olay Geoff Keighley'in (Twitch'ten de yayınladığımız) Açılış Gecesi yayını ve ertesi günü başlayan fuar. 

İşte bu ilk gün sadece basına, iş adamlarına ve sınırlı sayıdaki wildcard bileti alan oyunculara açık. Diğer günlere nazaran daha sakin olsa da yine sıra var oyun standlarında. Üstüne bir de ilk kez geliyor olmanın acemiliği de eklenince fuar alanına ilk girdiğimde belli süre afalladım neyi hangi sırayla yapacağım diye. Büyük olduğunu biliyordum ama insan içine girince daha bir farklı hissediyor. Kendime de istemsizce baskı uyguluyorum "Mert bak bu ilk gün, olabildiğince verimli geçirmen lazım" diye. 

Sonra hatırladım ilk gün ne yapacağımı: Xbox standlarını halledecektim ayol! Ancak o iş o kadar kolay  "halledilmiyor"muş. Çünkü tüm Xbox alanını özel bir etkinlik için öğlene kadar kapatmışlar. Beklenmedik bu durumdan sonra ikinci hedefim olan THQ Nordic de aynı holde olduğu için rotayı oraya çevirdim ve Gothic Remake için çok da uzun gözükmeyen sıraya dahil oldum. Sıra gayet de uzun çıktı ve bir buçuk saatlik bekleyişin (ki bu süreye "az" denilmesini hala kabullenemiyorum) ardından 15 dakikalık demoya girişebildim. 

Orijinal oyunu oynamama rağmen ilgimi çekiyordu Gothic Remake ama demo için seçilen kısım çok yanlış geldi bana. Oyunun oldukça başı, envanterimizde hiçbir şey yok ve sadece iki tane görev yapabiliyoruz, o da vakit kalırsa. Zaten gerek kombatı gerek genel temposu oldukça yavaş bir oyun, nasıl bir döngüye sahip olacağını anlamak mümkün olmadı bu sebeple. Ancak tabii ilk izlenim ediniyorsunuz bir şekilde. Mesela karakter kontrolü çok hantal, grafikler oldukça başarılı, hala cilalanmaya ihtiyaç duyulan noktalar var gibi.

Gothic Remake'ten istediğimi alamadıktan sonra Xbox alanına geri döndüm. Fuardaki en büyük önceliklerim Indiana Jones ve Stalker 2 olduğu için hemen ne kadar sıra var yoklaması yaptım. Indiana Jones'ta herhangi bir demo yoktu, sadece dev ekrandan bir sunum izliyordunuz. Ancak Stalker 2'de 30 dakika oynayabileceğiniz bir demo vardı ve çok uzun bir süredir de beklediğim için önceliği ona verdim. İşte bakın bu bir hataydı. Çünkü 1) Az gözüken sıra demo süresi yüzünden çok yavaş ilerliyordu 2) Normalde çoğu Xbox standı için Gamescom uygulaması üzerinden randevu alabilmek mümkünken o gün sistem bozuktu ve ben duygusal davranıp ilk günden oynamak istedim. Demek ki neymiş, rasyonel yaklaşmayıp duygusal davranıldığında doğrudan sapmak olası. Bakın Gamescom'dan da hayat dersi çıkarttık.

Nihayetinde 2 saatlik bir kayıp yaşayıp Stalker 2'yi denedim. Neyse ki Gothic Remake'teki durum olmadı ve karşıma (çıkış tarihinin de yakın olmasından ötürü) neredeyse bitmiş bir oyun çıktı. Demo uzun ve oldukça başarılı bir sinematikle başlıyor ve ilk Çernobil'e ayak attığımız andan itibaren temel mekanikleri öğreterek kontrolü bize bırakıyor. Buralar oyunun başı olmasından da ötürü lineer ve karakter animasyonları olsun, ambiyans olsun fazlasıyla Metro serisini andırıyor. Ama bu demek değil ki tüm oyun böyle ilerleyecek. Demoyu oynarken haritaya bir göz gezdirdim ve karşıma DEVASA bir şey çıktı. Zaten keşif hissinin, yalnızlık hissinin de var olacağını söylemişlerdi. Yani serinin ruhundan uzaklaşılmış bir şey yok. Ayrıca geliştiriciler tüm haritanın herhangi bir yazılım aracı kullanılmadan, el yapımı tasarlandığından bahsetti. Üstüne bir de yağ gibi akıyor her iki platformda da.

Demoda bir de, zaten oynanış fragmanlarından gördüğümüz "anomali" olayından bahsedildi. Olay demek ne kadar doğru bilmiyorum ama bunlar evrimleşmiş radyasyon diye de adlandırabileceğimiz, içinden geçtiğinizde mevta olacağınız görünmez dalgalar. Fazla anlatmaya gerek yok zaten önceden de gösterildi. Aslında demoda açılış sinematiği hariç pek yeni bir şey de görmüyorsunuz, ama işte dedik ya görmek başka deneyimlemek başka, ilk izlenim fazlasıyla olumlu bende. Zaten yüksek olan beklentilerim biraz daha yükselmiş olabilir. Savaşın ortasında post-apokaliptik bir oyun yapma ironisi bile işleri ilginçleştiriyorken üstüne bir de üst seviye bir ürün çıkartmak inanılmaz cidden. Radyasyon maskemi taktım 20 Kasım'ı bekliyorum vesselam.


Bu fotoğraftan sonra burası hiçbir zaman boş olmadı

Buradan sonra fazla vaktim de kalmadığından hızlıca deneyebileceğim bir yer bakınırken zaten listemde olan Towerborne'u gördüm. Çok sevdiğim The Banner Saga üçlemesinin geliştiricisinden çıkan Towerborne, ARPG ve Beat 'Em Up türünün karışımı bir oyun. Özellikle co-op olarak tasarlandığı için demoyu bir başkasıyla oynadım ve neden daha önce bu fikrin uygulanmadığına şaşırdım vallahi. Beat 'Em Up türünün (benim için) çok kısa sürede sıkıcı hale gelmesi dezavantajını farklı karakterler ve yetenekler ekleyerek ortadan kaldırmışlar. 

Bu yeteneklerden bazılarını sınırlı sayıda kullanabiliyoruz fazla güçlü oldukları için. Gayet çeşitli ve keyifli kombolar yapabilmek mümkün ve alışması da kolay. Boss savaşına kadar patır kütür hallettik düşmanları ama boss savaşında işlerin rengi değişti ve ekip oyunu önemli bir hale geldi. Yine de bende bir "Acaba oyun dengesi sorunlu mu" sorusunu sordurdu bu durum ama her halükarda kesinlikle radarıma aldığım ve "Lüğğtfenn güzel çık" dediğim bir oyun oldu Towerborne.

Derken gün bitti yav! Yani artık oyun oynatmaz oldular. Ben de acı-tatlı bir halde en azından tecrübelenmiş şekilde olay yerinden ayrıldım. Ancak şunu fark ettim ki Gamescom yanında biri olduğunda çok daha güzel bir yer. En azından sağlı sollu standları gezip birbirinize bilgi verebilirsiniz ve insan bu kadar çok şey tecrübe ettiğinde de istişaresini yapmak istiyor haliyle.

2. Gün - Gün Bitiyor Gezilecek Yer Bitmiyor

Önceki günün akşamı Köln'de yaşayan ve tam 14 Gamescom görmüş arkadaşımdan faydalı bilgiler aldım. Açılış saatleri ile kapanış saatlerine yakın zamanda daha az insan olduğunu söyledi bana ve ben de bu kez çok daha erken gittim basın kartımın da avantajıyla. Üstelik bu kez dün bozuk olan randevu sistemi de çalışıyordu av yis! Yer varken hemen yapıştırdım Indiana Jones ve Avowed'a ve ohhh sıra beklemen çatır çutur girebilmek, her şeyden önce müthiş bir zaman tasarrufu. 

Indiana Jones videosu Starfield: Shattered Space ile birlikte gösteriliyor ve ilk Starfield izliyorsunuz. Bethesda resmen zorla Starfield izlettirdi bize ve ne yalan söyleyeyim Shattered Space'in gizem dolu hikayesi fena durmuyor. Ancak biz buraya Indy için geldik kırbaç için geldik. Ve tam da istediğimiz aldık. Indiana Jones and the Great Circle fazlasıyla filmlerin tadını yaşatıyor bize. Machine Games'in önceki oyunlarından Wolfenstein II: The New Colossus'taki gibi geniş, keşfedilebilir mekanlar, hem yakın dövüşte hem de bulmacalarda kullanılabilen kırbaç, tam Indy'ye yarışır şekilde otantik bulmacalar ve Dünya'nın farklı yerlerine yapılan yolculuklar vs ben çok memnun kaldım gördüklerimden. Sunum çıkışı bir de Indy'nin şapkasını verdiler! Kemerlerimden birini kırbaç yaptım mı hazırım demektir oyuna (düşük bütçeli cosplay taktikleri).

Buradan direkt Avowed'a geçiş yaptım. Avowed'da da demo yoktu ancak geliştiriciler PC üzerinden bize hem canlı oynadı hem de neler olup bittiğini anlattı. Avowed, sevgili YİM'in çok büyük merakla beklediği bir oyun olduğu için kulağımı daha bi açarak dinlemeye başladım. Ancak Obsidian sonra aynı demoyu aynı canlı yorumlarla beraber YouTube'da paylaşınca pek bir havamız kalmadı. Yine de gördüklerimi anlatmak gerekirse, ne tür bir Godlike olduğunu bilmediğimiz ana karakterimizin 5 farklı arkaplan hikayesi olabilecek. Ayrıca diyalog ekranında, sahip olduğumuz yetenekler ile farklı seçenekler açmak mümkün aşina olduğumuz diğer Obsidian oyunları gibi. Burada arayüz bile aşina gelecek hatta Pillars of Eternity oynadıysanız. Bununla birlikte, demoda özellikle bize verilen seçimlerin çokluğundan bahsedildi. Bu sadece diyalog değil, oynanış olarak da, bulmacalara yaklaşım olarak da çeşitli olacakmış. He bir de 4 farklı yoldaş imkanımız var. Daha da detay var ama uzatmamak adına benim solan umudum tekrar gün yüzü görmüş oldu Avowed'da. Ne yapmak istediklerinden eminler, artık cilalama kısmına geçtikleri belli oluyor. Şubata kadar da yeterli vakit var.

Avowed sonrası Business alanından birkaç randevu ayarladım. Bakın nasıl da akıllandım ikinci günden ehehe. Sıra beklemeden birkaç oyunu direkt geliştiricilerle beraber denemiş olduk böylece. Bunlardan biri Xbox'ın reklamını yaptığı Winter Burrow isimli tatlış, chill bir hayatta kalma oyunu. Klasik hayatta kalma oyunlarından gördüğümüz dal, taş toplama ve crafting olaylarının yanı sıra aynı Don't Starve'daki gibi soğuk, ölümcül bir sonuca yol açıyor. Bu yüzden ana karakterimizi (kendisi bir fare bu arada) güzel güzel giydirip onu yerel halkla interaksiyona sokuyoruz. Zaten Steam'de de demosu var ama bana çok sade geldi gördüklerim. Belki amaç zaten budur ya da oyun ilerleyen kısımlarda açılır bilemeyiz ama türün alıcılarının bi göz atması tavsiye olunur.

Evet traktör... Hem de her sene getiriyormuş Farming Simulator ekibi


Dondurulmuş Shai-Hulud iyi fiyata gider ha

Xbox ofisinden direkt THQ Nordic ofisine geçtim Disney Epic Mickey: Rebrushed randevusu için. Ünlü tasarımcı Warren Spector'ın da dahil olduğu orijinal oyunun üzerinden yaklaşık 14 sene geçince remake yapmaya karar vermiş Purple Lamp ekibi ancak herhangi bir bölüm ekleme ya da çıkarma yapmamışlar. Onun yerine mekanları, hikayeyle de uyumlu olacak şekilde detaylandırmışlar. Ayrıca boss'ların hareket setlerini de detaylandırmışlar daha keyifli savaşlar olabilmesi için. Ancak ara sahneler için herhangi bir yenileme yerine sadece çözünürlüğünü arttırmışlar. Kontroller oldukça akıcı, Mickey'i oynamak oldukça eğlenceli geldi bana. Zaten çıkış tarihi de çok yakın, 3D platform ve Mickey Mouse sevenler için güzel bir alternatif olacak.
Buradan da direkt Civilization 7 sunumuna geçtim. Ancak kendimi oyun toplantısı yerine, siyah koltukların yer aldığı, klima köklenmiş, sıkıcı bir iş toplantısında buldum. PowerPoint'ten sanki biz hissedarmışız gibi ne yapıldığından bahseldi ilk dakikalarda. Ciddi ciddi oturduk Civilization nedir, yenir mi içilir mi falan bahsedildi ve nihayet yeni oyunla ilgili detaylara girildi. Ancak burada da özel bir bilgi verilmedi. Zaten YouTube'dan paylaşılan bilgilerle paralel olarak, üç yeni çağ olacağı, her bir çağın kendine özgü bir sistemi olduğunu ve çağlar arası geçişte de farklı olaylar yaşanabileceğinden bahsedildi. Ayrıca ilk kez medeniyet ile liderleri birbirinden bağımsız olarak seçebiliyor olacağız. 

Sunumda dikkatimi çeken iki nokta oldu. Birincisi, geliştirici Firaxis'in ilk kez hikaye yazımı için ayrı bir ekip oluşturduklarını belirtmesiydi. Her bir maratonun farklı olabilmesi için ekstra çaba gösterdiklerini gösteriyor bu. Zaten lider-medeniyet ayrımı da aslında oyuncuların alternatif tarih oluşturmada daha esnek olacağına işaret. Diğeri de hala eski Civilization oyunlarını oynayan binlerce oyuncu olduğuydu. Bu yüzden "yeni" bir Civ oyunu aslında geliştirmelerden ziyade farklı bir lezzet sunuyor bizlere. Bu gözle bakıldığında Civ 7'de olmayacak olup diğer oyunlarda var olan bazı mekanikleri görememek belki de iyi bir şey. Katılmıyorsunuz, tamam be tamam. Sizi Augustus ile Japonya'yı seçip İsveç'i ele geçirmekle baş başa bırakıyorum.
VIP hizmetlerin sonuna geldiğimiz için tekrar eğlence alanına döndüm ama bırakın bir şeyler oynamayı adım atacak yer yoktu! Zaten yorulmuştum da, bu yüzden açık alanda staminayı arttırıp fuarın diğer taraflarına göz attım. Assassin's Creed Shadows'ların, Kingdom Come: Deliverance'ların falan devasa standlarını görüp fotoğraf çekiniyordum ama içeriye girmeye tenezzül dahi etmedim hem kalabalık yüzünden hem de zaten çokça detayı önceden paylaştıkları için. Gamescom kesinlikle FOMO'su olanlar için değil o anda onu anladım. Muhakkak göremeyeceğiniz, deneyimleyemeyeceğiniz şeyler olacak. Ben de oyun oynamayı daha arka plana atıp tüm alanları gezmeye karar verdim o andan sonra. Farming Simulator'ın getirdiği traktörü görmek, Krafton'un portal içinden çıkan devasa kedisinin fotoğrafını çekmek Delta Force sırası beklemekten daha cazip geldi. Zaten birkaç saate vakit de doldu ve dağıldık.

3. Gün - Demo Oynamaktan Çok Daha Fazlası Var Burada

Üçüncü ve (benim için) son günü daha çok "Gamescom'un diğer taraflarını" görerek harcadım.  Bu diğer taraflar, ana oyunların bulunduğu eğlence alanlarıyla neredeyse eşdeğer büyüklükteydi. Ancak önce sabah sakinliğinin avantajını yine kullandım ve kendimi Little Nightmares 3 standına attım. Bu oyunun o kadar çok bekleyeni var ki ne zaman baksam aşırı uzun bir kuyruk görüyordum önünde. Ama nihayet bir şekilde kontrolcüyü elime aldım ve yeni ana karakterler Low ve Alone'dan Alone'u seçip kısa macerama başladım.

Little Nightmares 3, ilk iki oyunun aksine farklı bir stüdyo tarafından, Supermassive Games tarafından geliştirildiği için ilk dikkat ettiğim şey haliyle ilk iki oyundan ne kadar farklı olduğu oldu. Gördüklerim atmosfer olarak, ton olarak pek bir şeyin değişmediği yönünde. Ek olarak Low'un oku, Alone'un da ingiliz anahtarı var ve bunları bulmacalarda koordineli kullanıyoruz. Aynı ilk iki oyunda olduğu gibi hiçbir HUD yok ve kasvetli, ürkütücü ortamlarda ilerleyip yavaş bir tempoda ilerliyoruz. İzlenimlerim genel olarak seriyi sevenlerin bunu da seveceği yönünde.

Buradan sonra Gamescom gurusu, Köln yerlisi arkadaşımla buluştum. Onun oyun zevki benden farklı olduğu için daha çok stand gezip oylama yaptık. Bazı standlar gerçekten göz kamaştırıcıydı. Mesela Kingdom Come Deliverance 2'de Orta Çağ savaşçıları, demir döven köylü cosplay'leri büyük bir köy gibi alanın içindeydi. 

Bu noktada da anlıyorsunuz ki Gamescom sadece demo koşturmaktan itibaret değil. Sadece devasa standlara hayran olmak da değil. Bakın mesela kutu oyunu alanına gidip Magic oynayan, D&D oynayan insanların arasına karışıp yeni arkadaşlar edinebiliyorsunuz, ya da mesela indie alanına gidip inanılmaz heyecanlı geliştiricilerle kanka olup, dertlerini dinleyip heyecanlarına ortak olabiliyorsunuz (Türkiye standına gidip "As bayrakları as" da yapmak mümkün pek tabii). Retro alanına gidip NES Tetris'in ne kadar zor olduğunu anlayıp, ufacık çocukların eski oyunlara olan sevdasına şahit olabiliyorsunuz. Mağaza alanında satın almak istediğiniz eşyaların boyutlarını valizdeki boş alana olan oranını hesaplayabiliyorsunuz, ve sonra sığmayacağını anlayıp bir metrelik Snorlax peluşunu olduğu yere bırakabiliyorsunuz. Gibi gibi. Hepsi bir deneyimin parçası, hepsi imkan varsa kesinlikle denenmesi gereken bir şey. 

Ha evet, gitmeden bir de Replaced oynadım ben. Maalesef çok uzun deneyimleyemedim ama denediğim kısımlarda kombat çok tok ve keyifli hissettirdi. Batman: Arkham serisinden esinlenildiği her halinden belli oluyordu ama gereğinden fazla düşmanı üstüme saldı demoda. Aşina olduğumuz "üstüne işaret çıkınca savun, yoksa vur" harici bir de silahla bitirici hamle yapabiliyoruz imkan dahilinde. Zaten harika bir sanat tasarımı var, merakla beklerken daha bir bekler oldum demodan sonra.

Seneye Tekrar Edelim, Tamam mı?

E3'ün hüzünlü yok oluşundan sonra Gamescom elimizdeki en büyük fuar oldu, o yüzden onu sevip ona sıkıca sarılalım lütfen. Neyse ki hem firmalar hem oyuncular bu sene de Gamescom'u daha önce olmadığı kadar büyük bir hale getirdi. Haliyle derdine, yorgunluğuna rağmen uzaktan gördüğün, duyduğun her şeyin içinde olmak, hatta bazen parçası olmak özel bir his cidden. Oyun sektörünün acımasız kapital tarafını unuttuğun, neden birçokların her şeye rağmen bu endüstride yer almak istediğini ilk gözden deneyimlemek de asıl yaptığımız şeyin ne kadar tutkulu olduğunu gösterdi. Yoksa kim oda arkadaşlarım gibi Avustralya'dan 30 saat yolculuk yapmak ister değil mi?

YORUMLAR
Parolamı Unuttum