The Last of Us'ta Salgının İlk Evresi - Runner'lar Kimlerdir?

Koşabildiğin kadar koş!

Birçok kıyamet sonrası oyunda, kitaplarda, dizilerde veya filmlerde zombi dediğimiz şey ağır hareket eden, öldürmesi kolay olan hatta tabiri caizse aptal yaratıklar olarak betimlenir. Azınlık da olsa farklı zombi türleri olan yapımlar elbette var olmuştur ancak çoğunlukla zombi denen şey -yavaş- bir varlıktır.

Zombilere genelleme yaparak bakılırsa çoğu hikayeye göre ölü insan bedenlerinin yeniden dirilişidir. Aslında vudu inancında dahi örneklerine rastladığımız folklorik bir görüştür ve en belirgin özelliği ölü insan tasviridir. Popüler kültürde ise, özellikle de beyaz perdeye uyarlanan birçok filmde sırtını biraz daha bilime dayayan, zombinin nasıl zombi olduğuyla ilgili yığınla farklı fikirler çıkar karşımıza. Bunların çoğunluğu virüslerle bağlantılıdır (örneğin Resident Evil serisi).

Et düşkünü, çürüyen insan bedenleri olarak görülen ve kafalarından vurulduğunda hemen ölen canavarlar sürüsüdürler.

Gel gelelim The Last Of Us serisinde olaylar biraz daha farklı ilerler. En başta salgının kaynağı bir virüs değil, bir mantardır. İlk evrelerde klasik zombi hikayelerinde olduğu gibi ağır hareket etme durumu söz konusu değil, bilakis adından da anlaşılacağı üzere koşma eylemi görülür. Aynı zamanda koşucular parazitin en zayıf halidirler. Hikayedeki rolü çoğu zaman basit bir piyon konumundadır fakat bir o kadar da isimlerinin hakkını verirler. Serideki en hızlı evre, bu evredir.

Enfekte olanlar bu hale sadece iki gün gibi kısa bir süre içerisinde girebilir. Belirtiler soluk bir deri, hafiften kızaran gözler, incelen ve dökülen saçlar ve elbetteki başkalarına karşı olan saldırgan davranışlardır.

Koşucular, hareketsizken kambur bir pozisyonda dururlar. Parazit vücutlarını deforme ederken acı içinde inledikleri, nefes nefese kaldıkları, hatta ağzında bir şeyler geveliyormuş gibi sesler çıkardıkları duyulabilir. Ve koşucuların bu durumu hakkında bilinçlerinin hala yerinde olduğunu söyleyen kaynaklar da vardır. Bu görüşe göre enfekte olan bir koşucunun bilinci yerindedir ancak bedenini ele geçiren parazit yüzünden belki de istemsizce şeyler yapmaktadır. Yani şöyle bir düşündüğünüzde hayalinin bile ne denli ürkütücü olduğu tartışılamaz. Var gücünüzle birine saldırdığınızı, onu öldürdüğünüzü ama tüm bunları istemeden yaptığınızı hayal edin. Kısaca kendi vücuduna hapsolan potansiyel bir katil olduğunuzu...

Öte yandan koşucular grubu sürüler halinde göç eder ve yine sürüler halinde saldırır. Oyundaki ya da şuan devam etmekte olan dizideki hikâyeye göre yalnız başına gezen bir Runner, hatırladığımız kadarıyla yoktur.

Son olarak The Art of The Last of Us daki bazı konsept çizimlere göre silah olarak kürek, bıçak ve tırmık gibi aletler kullanan koşucular olduğu görünebilir. Ancak oyun içerisinde böyle bir durum yoktur. Koşucular oyuncuya karşın bir saldırı girişiminde bulunduğunda, herhangi bir silah taşımaz.

Koşucuların HBO uyarlamasındaki görünümüne baktığımızda ise çoğunlukla oyunla benzer bir altyapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz fakat az da olsa bir kaç değişiklik söz konusu. Görsel olarak kan çanağı olan iri gözler ve ciltte adeta bir nabız gibi atan damar kümelerinden öte ağzından çıkan düzinelerce ince dallar var. Hastalar, enfeksiyonu ısırık yoluyla bu dallar sayesinde bulaştırıyor. Tıpkı oyundaki gibi hayvansı ve saldırgan davranışlar yine dizideki yerini almış fakat parazit, konağın tüm kontrolünü ele geçirdiğinden genellikle şiddetli kas spazmları tarzında tepkiler gösteriyor. Brad Pitt'in başrolde olduğu World War Z (hatta oyunu da var) tarzında bir tür olduğunu söyleyebiliriz.

Son derece agresif olan koşucular,  enfekte olmayan insanlara karşı bir dürtüye girer ve bu dürtü konağın kendini koruma duygusunu ortadan kaldırır. Konak yaralanma ya da ölüme dahi gidecek de olsa tek bildiği şey durmadan hedefine koşmaktır. Tipik olarak tökezler veya sağa sola çarparlar ama buna rağmen ayağa kalkıp avlarına doğru koşmaya devam ederler. Şahsi görüşüm; dizide bu konuya verilen en güzel örnek yatalak bir kadının bir koşucuya dönüşmesidir. Hatta baya baya yaşlı bir kadının mantara maruz kaldığında ne denli hızlı hareket ettiğini görmüş oluruz.

Dizideki koşucularla ilgili söylemek istediğim son şey ise, gruplar halinde yerde yatıp sabit kalma eğilimleridir. Koşucular, sanırım enfekte olmayan insanları tespit etmek adına bu davranışı sergiler. Çünkü dizideki hikaye, cordyceps mantarının adeta bir bütün olduğunu anlatır. Gruplar halinde yerde yatarlar ve yüksek bir ses duyulduğunda ya da duvarlarda ve zeminlerde büyüyen mantara bir müdahale edildiğinde sürü halinde koşmaya başlarlar. Koşucuların dizideki rolü kabaca budur sevgili arkadaşlar.

Niye bu kadar koşucu var arkadaş?

Yazıyı bitirmeden önce sizlere tuhaf ama bir o kadar da düşündürücü olan bir soru sormak istiyorum. Şimdi Last of Us serisindeki zaman dilimi salgından 20 yıl sonrasını konu alıyor. Yani bir yerde salgın patlak vermiş insanlar gruplara ya da karantina bölgelerine ayrılmış, hayatta kalabilen kurtulmuş. Ve aradan kocaman bir 20 yıl geçmiş. Soru şu;

Hem oynadığım oyunda, hem izlediğim dizide, hem de okuduğum kaynaklarda koşucuların ‘Parazitin ilk evresi’ olduğu söyleniyor. Yani mantar parazitine maruz kalanlar bir iki gün sonra bir koşucuya dönüşüyor. Haftalar sonra bir izci oluyor. 1-2 yıl sonra takırdayan oluyor ve 10 yıllar sonrasında ise şişkin olarak tabir edilen devasa şeylere, hatta çok çok daha kötü hallere girebiliyor. Peki o zaman mantık olarak koşucular yerine daha fazla takırdayan, daha fazla şişkin görmemiz gerekmiyor mu?

Sonuç olarak salgından bu yana 20 yıl geçmiş ve geçen onca sene hala başıboş gezen bir koşucu sürüsü olması biraz düşündürücü geldi bana. Dediğim gibi daha fazla takırdayan ya da şişkin olması gerekir diye düşünüyorum ben. Sizlerde kendi fikirlerinizi belirtmeyi ve seriyle ilgili hangi yazının gelmesini istersiniz söylemekten çekinmeyin. Okuduğunuz için teşekkürler.

Bu yazıyı video olarak izlemek isterseniz:

Kaynaklar;
//thelastofus.fandom.com/wiki/Runner_(HBO_series)
//thelastofus.fandom.com/wiki/Runner

YORUMLAR
Parolamı Unuttum