FPS türünü oldum olası çok severim. Fakat ilk Half-Life’ın multiplayer modunda başlayan “rekabetçi FPS” türüne olan aşkım, bu yazıyı okuyan pek çoğunuz gibi Counter-Strike ile pekişmişti. Lise günlerinde vazgeçilmezimiz haline dönüşen CS, bizlere unutması zor pek çok anı bıraktı. CS:GO ile birlikte bu toplulukları internet cafe’lerden toplamayı başaran Valve, belki de dünyanın en rekabetçi FPS oyununu üreterek tarihe geçmiş durumda. Uzun süredir dağın zirvesindeki tahtını kimselere kaptırmayan CS:GO, ilk kez yerini ciddi anlamda sallayabilecek bir rakip ile karşı karşıya kaldı: Valorant.
Bu yazıda sizlerle Valorant’ın detaylarını paylaşacak halim yok, belki de şu sıralar dünyanın en çok ilgi gören oyunlardan biri olan Valorant’ın vadettiği şeyleri hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Daha önce Tuğbek oyuna dair detaylı bir İlk Bakış yazısı hazırlamıştı hatırlarsanız, ayrıca oyunun Ajanları için hazırladığım şöyle bir yazı da mevcut, onu da okumuşsunuzdur. Bunun yerine bugün sizlerle espora ilgi duyan ve CS’ye pek çok saatini vermiş biri olarak Valorant’ın gözümde oluşturmaya başladığı portreyi anlatacağım.
Ajanlar, Ajanlarımız
Valorant’ın ilk videoları yayınlandığından beri pek çoğumuz oyunun Counter-Strike’ı epey andırdığını fark etmişizdir diye düşünüyorum. Temel CS mekaniklerinin üzerine Overwatch parçacıkları serpiştiren Valorant, kendisine oldukça uygun bir kalıp bulmayı başarmış. Yani ortaya çıkan şey ne Overwatch’un, ne de CS’nin birebir “kopyası” olmuş.
Öncelikle Valorant’ın bünyesindeki ajan sisteminin ciddi anlamda içerisinde bulunduğu türe tat kattığını belirtmek gerek. Özellikle oyunu takım halinde oynuyorsanız kendi kompozisyonunuzu kurarak çok ilginç stratejiler üretme fırsatı bulabilirsiniz. Bence bu hem CS’de, hem de Overwatch’ta eksikliği hissedilen bir durum. Yani evet, Valorant’ın da ağır basan meta’ları olacak gibi görünüyor. Fakat karakter sayısı arttıkça bu durumun da ortadan kalkabileceğine olan inancım tam.
Bu benim için oldukça önemli bir artı olsa da ajanların en önemli özelliğinin yetenekleri olduğunu düşünüyorum. Daha da spesifik olmak gerekirse bu yeteneklerin oyunun içerisine oldukça iyi şekilde yedirildiği görüşündeyim. Her karakterin en az bir adet görüş engelleyici (sis, flaş) yeteneğinin bulunması oldukça büyük bir artı gibi görünse de, kendi aralarında sınıflara ayrılan ajanların yönelimleri bu yetenekleri değiştirebiliyor. Örneğin düellocu ya da öncü bir karakter rakiplerini kör eden yetenekler kullanabilirken, kontrol uzmanı gibi karakterler uzaktan atabildikleri sis bombaları ile bir alanı tamamen kapatabiliyor.
Savaş Başlıyor
Aslında Valorant’ı bahsi geçen oyunlardan çok Apex Legends’a benzetiyorum. Apex’in çok hızlı yakaladığı popülaritesinin arkasında, sıradanlaşmış bir formülü çeşitlendirmiş olması yatıyordu. Bence Valorant da benzer bir yol izliyor. Aslında pek çoğumuzun “nefret etmeye” bayıldığı rekabetçi FPS yapısını çok daha yenilikçi bir sistem ile bizlere sunuyor Valorant.
Bu yenilikçi adımlardan biri ekonomi sisteminde yaşanan değişimler olmuş. Sisteme çok fazla değinmek istemiyorum fakat ekonominin bildiğimiz gibi çalıştığını belirteyim. Yani üst üste round kaybetmeniz veya kazanmanız size ekstra gelirler sağlıyor. Kazandığınız bu paralarla ise utility, yani ekipman satın alımı yapabiliyorsunuz. Evet, yanlış duymadınız. Valorant’ta karakterlerinizin özelliklerini satın almanız gerekiyor.
Aslına bakarsanız bu satın alma işlemi oldukça önemli. Bu yetenekleri CS’de kullandığınız bombalar olarak düşünebilirsiniz. İşin iyi yanı ise, tur içinde ölseniz bile bu yeteneklerin şarjlarının üzerinizden düşmüyor oluşu. Bu da yaptığınız yatırımın asla boşa gitmeyeceği anlamına geliyor –ki bu genel ekonomi için oldukça önemli.
Peki ekonomi ne işinize yarıyor? Yukarıda bahsettiğim yenilikçi yapının bir diğer önemli ayağı olan silahları satın almanıza tabi ki. Bildiğiniz üzere Valorant’ın cephaneliğinde pek çok oyundan tanıdığımız silahların ilginç kopyalarının yanı sıra, oldukça yenilikçi silahlar da bulunuyor. Bahsi geçen silahların tamamının ikincil bir atış moduna sahip olması oyunun rengini değiştiren detaylar arasında. Sağ tık ile açabileceğiniz dürbünler çok fazla yakınlaştırma sağlamasa da bazı silahlarda üçlü atış yapmanıza olanak sağlıyor.
Espor Arenası
Biliyorum, hepimizin aklında aynı soru var. Bu oyun gerçekten CS:GO’yu tahtından edebilecek ya da saçma bulduğum bir tabir ile “öldürecek” mi? Bence bu sorunun cevabı koca bir “hayır”.
OW ve eski CS prolarının günden güne Valorant’a geçtiğini açıklaması şaşırtıcı değil. Hatta uzun süredir CS hakkında sessiz kalan Valve’ın, Valorant çıkış yaptığından beri oyun üzerinde harıl harıl çalışıyor olması da yapımcıların Riot’un yeni oyununu ciddi bir rakip olarak gördüklerine işaret ediyor.
Fakat bana kalırsa kimse kimseyi “öldürmeyecek”. Sektör oldukça geniş olduğu gibi tepede iki oyuna da yer var. Hatta profesyonel oyuncuların Valorant’a geçtiğini açıklaması da benim için bir şey ifade etmiyor. İnanıyorum ki Valorant, eski pro’lar yerine kendi yıldızlarını yetiştirecektir. Yani bizim lise zamanlarımızın CS’si, şu an 15-16 yaşında olan dostlarımın Valorant’ı olacak. Eski FPS yıldızları ilk günlerde parlayacak olsa da taht yine Valorant oynayarak büyüyen bu yıldızlara kalacak.
Son Söz
Tabi ki bu yazdıklarım Valorant’ın dengeli ve iyi çalıştığı anlamına gelmiyor. Özellikle şimdilik sadece iki haritanın bulunuyor olması büyük bir eksi benim için. Oyun içerisine eklenen ışınlanma sistemleri hoş bir detay olsa da biraz cilalanması gerekiyor diye düşünüyorum. Fakat oyunun hala beta sürecinde olduğunu unutmamak gerek. Yani asıl incelemeyi yaz aylarında yapabilmemiz mümkün olacak gibi.
Valorant kesinlikle bulunduğu türün önemli temsilcileri arasına girecek.