Işın Kılıcı Olan Sıradan Bir Adam, Kyle Katarn

"Never trust a bartender with bad grammar"

Eve bilgisayar gelince "ben bunda sadece oyun oynamayacağım ki" diye bol argümanlı bir tez üretmiştim. Tabii ki bu tezlerin gerçeklik payı yoktu, dünya ne kadar düzse bilgisayar da oyundan o kadar uzaktı benim için. Daha yeni yeni ortama alışmaya başlarken bir önceki jenerasyonun oyunlarıyla ısınma turu atmak çok normaldi. İlk dönemlerde oyun bulmak epey zordu, bulunduğum yerde henüz CD'ci abi yoktu, daha sonra da hiç CD'ci abi olmadı ama şahane bi ablamız vardı. İşte böyle eski oyunlar arasında mekik dokurken yaşça büyük kuzenlerim ellerinde bir poşet ile geldi ve Jedi Outcast oyunuyla birlikte Kyle Katarn ile ilk tanışma gerçekleşti.

Benim için o zamanlar Star Wars için anlam ifade eden her şey iki kelimeydi; ışın kılıcı. Poşetin arkasında kahverengi üniformalı bi abi masmavi kılıcını savuruyordu, işte beklediğim fırsat! Lakin oyuna başlayınca ışın kılıcından eser yoktu elimizde bir blaster yani "piçuv piçuv silahı" ilerlemeye başlıyorduk. Es kaza geçtiğim ilk bölümden sonra ikinci bölümde bir puzzle vardı ve o puzzle benim için korkunç bir hal almıştı. İlk seferinde kuzenlerim orayı geçince macerama devam etme şansı bulmuştum. Sonrası zaten Kyle Katarn ile bağ kurmak, Desann'dan dayak yemek, Luke'a gidip emaneti geri almak gibi maceralar içeriyordu. 

Öğretmenim Canım Benim Canım Benim

Dedim ya ışın kılıcı benim için çok önemliydi diye, Jedi Outcast içerisinde Luke'un kılıcı almak için yaptığı test görevinden sonra o güzeller güzeli lightsaber'a ulaşmak bir çocuğun hayal edebileceği en mutlu anlardan birisiydi. Jedi Outcast bitti ve Kyle Katarn benim için artık bir rol modeldi. Sonra Jedi Academy geldi, yine aynı kuzenler bu sefer iki CD'den oluşan bir poşetle oyunu getirdiler. Poşetler benim için uzak diyarlardan gelen bir artifact gibiydi. Jedi Academy'de Kyle Katarn ile birlikte çok daha fazla şey yapacağız diye düşünürken Kyle Katarn öğretmen olmuştu! Daha önce Luke Skywalker ne zaman "güçte bir tedirginlik hissediyorum" dese ona cevap olarak "boşver sen zaten hep öyle hissediyorsun." diyen Katarn artık daha tedirgin bir insandı. 

Zaten okulda envai çeşit hocayla muhatap olurken en sevdiğim ikinci oyun karakterinin (seni unuttum sanma Max abi!) bir anda öğretmen olarak karşıma çıkması çok korkunç bir deneyim olabilirdi. Neyse ki Kyle (kendisi de bana Kyle diye hitap edin dediği için diyorum) hiç bizim okuldaki hocalara benzemiyordu. Böyle hocaya can kurban diyerek bu sefer David Beckham'a benzeyen Jaden ile birlikte galaksinin çeşitli yerlerine serüvenlere çıktık. Hocam bazen yanımdaydı, bazen "sen bu işi halledersin aslan parçası" diyip gücünü hissettiriyordu. 

Oyunun sonlarına doğru o meşhur sahnede Kyle Hocam 'sakin ol' deyince çok sinirlenmiştim. O Rosh orada ölmeliydi ama büyük sözü dinlemek iyiymiş. Çünkü eğer orada yanlış karar verseydim Kyle ile dövüşmeye giden korkunç bir senaryo başlayacakmış. Oyunu daha sonra çok defa daha bitirince bile bir iki sefer hariç hep Kyle ile dövüşmekten kaçındım. Yani es kaza bir gün Rockstar bir oyunda Max Payne'i öldür derse muhtemelen refund yaparım. Aradan biraz zaman geçti ve bunca sene benden saklanan bir sır olduğunu öğrendim! Kyle Katarn'ın çok daha büyük bir geçmişi varmış! 

Sithler Oyunları Benden Saklamış 

Benim için Kyle Katarn ile oynanacak yeni yeni oyunlar demekti bu, ancak şöyle bir sıkıntı vardı evimizde internet yoktu ve CD'ci ablada bu eski oyunların hiçbiri yer almıyordu. Demokraside çareler tükenmez diyerek 1 GB'lik bir usb bellek ile soluğu babamın iş yerinde aldım. Oyunların adlarını öğrenince unutmamak için bir kağıda yazmıştım. Dark Forces, Dark Forces II ve Mysteries of the Sith! 1995-1998 arasında çıkan bu üç oyunda benim için oldukça süper olan hatta süperin de ötesinde "İNANILMAZ" olan bir detay gizliymiş. Dark Forces 2 oyununda tüm ara sahnelerde Kyle Katarn kanlı canlı bir şekilde yer alıyormuş. O zamanlar böyle CGI hastalığı muhteşem grafik beklentimiz olmadığı için Kyle'ı ve Jyn'i canlı canlı izlemek epey keyif vermişti. 

En başta yazdım ya bilgisayarı aldığım ilk dönemde envai çeşit MS-DOS oyununu oynamıştım, o yüzden bu üç eski oyunu oynamak o zaman bana hiç zor gelmedi. Bilakis ara sahneleri göreceğim diye daha da keyifle oynuyordum. Yalnız ilk Dark Forces oyunu biraz sorunlu çalışıyordu onu tam randımanlı oynayamamıştım o dönem, sonradan bu açığı da kapattık. Hatta daha sonra Steam kullanmaya başlayınca hesabıma aldığım ilk oyun Dark Forces 2 ve Mysteries of the Sith olmuştu. İşin içerisinde Star Wars olunca mutlak suretle önce zaman çizgisinin sonrasını sonra öncesini anlamak gerekiyor sanırım. Filmlerde olduğu gibi Kyle Katarn serüveninde de durum tam olarak böyle ilerledi.  

Mysteries of the Sith oyununda o zamanlar tanımadığım ama sonradan Star Wars ile çok fazla haşır neşir olunca "ben bunla mı oynadım" dediğim bir isim vardı, Mara Jade! Luke Skywalker'ın o zamanlarki canon hikayede biricik eşi olan Mara Jade'i ilk görüşümüz Kyle Katarn'ın padawan olaraktı. Yani Jedi Academy'den önce de Kyle'ın bir öğretmenlik deneyimi olmuş. Mara ile de oynadığımız Mysteries of the Sith'in hikayesi ve evrene kattıklarını düşününce Disney'in Star Wars üçlemesinin ne kadar büyük bir hayal kırıklığı olduğunu bir kez daha hatırlamış oldum. Ne olurdu sanki Kyle, Luke ve Mara hep beraber mutlu mesut yaşasaydı...

Kyle Katarn bugün hala en sevdiğim iki oyun karakterinden birisi. Max Payne ile birlikte bir de Tommy Vercetti'yi katarsak çocukluğumun, gençliğimin muhteşem geçmesini sağladılar. Hiç unutamayacağım anılara neden oldular. Star Wars içerisinde "Han Solo Jedi olsaydı ne olurdu?" diye düşününce cevap basit, Kyle Katarn gibi olurdu. Zaten oyun serisinde Kyle'ı ışın kılıcından çok blaster ile dövüşürken gördük. Force'a tövbe edip başı sıkışınca geri dönmesi, en sonunda Luke tarafından ikna edilip hoca olması, ajanlık geçmişi... klasik bir Jedi değildi Kyle Katarn. Zaten kendisi de hiçbir zaman Jedi olduğunu iddia etmedi; o ışın kılıcı olan sıradan bir adamdı.

YORUMLAR
Feyling
18 Temmuz 2021 17:24

Gerçekten Kyle Katarn gibisi bir daha gelmeyecek, gelse bile o Kyle bizim Kyle'ımız olmayacak. Jedi Kngiht'ları uzun yıllar önce, DF oyunlarını da bir kaç yıl önce oynadım ve gerçekten aradığım, ihtiyacım olan SW oyunları bunlardı ve bu kadar, bunlar gibisi yok. Hayır Fallen Order değil, Force Unleashed oyunları hiç değil. Hele Dark forces 2 aşırı hızlı, aşırı keyifli bir aksiyon oyunuydu off neyse. Belki öteki bi hayatta gelir benzeri  ¯\_(ツ)_/¯

oe93
Feyling
18 Temmuz 2021 17:42

Demek işin içinde Star Wars olunca herkes için bir "prequel" ortaya çıkıyor :) Kyle Katarn bence Star Wars tarihindeki en eşsiz karakterdi. Disney sonrası bir çırpıda silinen tonlarca külliyattan birisi oldu. Yetmezmiş gibi Death Star planlarını da bambaşka bir hikayeye uydurdular. Rogue One belki iyi bir film ama hiçbiri bir Kyle Katarn değil, olamaz da. 


Oyun Dünyasının En Ünlü Kardeşleri

Bir elin nesi var, iki elin sesi var...

Oyun Dünyasının En Ünlü Kardeşleri

İlk Bakış - Company of Heroes 3

Eski dostum tank tüfek ne varsa toplayıp gelmiş

İlk Bakış - Company of Heroes 3

Dürüst olayım, Relic halihazırda strateji tarihinin en kült serilerinden olan Age of Empires’ın 4. oyunu üzerinde çalışırken yeni bir Company of Heroes oyunu yapacaklarını hiç düşünmemiştim. Bu yüzden editör grubundaki geri sayım haberini gördüğümde pek de heyecanlanmadım. Geri sayım yayınındaki İtalya haritası ve savaş görüntüleriyle beklentim yükseldiğinde bile kısa bir sinematik duyuru videosundan fazlasını beklemiyordum; olsa olsa AOE4’ün çıkışı yaklaştığı için pek detay verilmeden yeni proje duyurulur, 2022’de de ufaktan detayları paylaşılırdı…

Meğer ne büyük yanılmışım sevgili Oyungezerler. O sinematik videonun sonunda 2023 yazısını görüp yayını kapatmayı beklerken önce kanlı canlı oynanış görüntüleri, sonra da hemen aynı akşam başlayacak olan pre-alpha testi ile ağzımı burnumu dağıttılar. GZS türünün mihenk taşlarından olan Company of Heroes, yeni oyunuyla bizi İtalya ve Kuzey Afrika’ya götürecek. İlk oyunda Batı Cephesi, 2. oyunda Doğu Cephesi işlenince zaten sıranın İtalya'ya geldiği konuşuluyordu, yapımcılar yeni oyunda buna Kuzey Afrika'yı da dahil ederek Akdeniz etrafındaki çatışmayı merkeze almışlar.

İşi gücü bırakıp Akdeniz’e yerleşmek lazım

Tanıtım videosunun sonundaki kısa çöl sahnesi dışında Kuzey Afrika’yla ilgili bir şey görememiş olsak da test sürümünde doya doya İtalya’nın tadına bakma şansı buldum ve ortaya çıkan işin tek kelimeyle nefis olduğunu söyleyebilirim. İtalya’nın rengarenk sokakları ve masmavi Akdeniz, 2. oyunun o kasvetli havasından sonra insanın içini ferahlatıyor. Tabii değişen tek şey savaştığımız ülke değil. Company of Heroes 3, ilk oyunun 15 seneyi devirmesine rağmen hala tıkır tıkır işleyen klasik oynanış sistemini ve manga odaklı kontrol yapısını korusa da önemli yenilikler barındırıyor.

Company of Heroes: Total War

Bir kere oyundaki tek kişilik ilerleyişi kökten değiştiren, yepyeni bir stratejik harita eklenmiş. Benzer bir sistemi daha önce 2. oyunun Ardennes Assault ek paketinde görsek de bu sefer karşımızda çok daha detaylı hazırlanmış, şehirlerin, köprülerin, ikmal hatlarının, direniş merkezlerinin yer aldığı, Total War oyunlarını andıran ve tüm İtalya’yı kapsayan bir sefer haritası var. Klasik oynanıştan farklı olarak tur tabanlı hareket ettiğimiz bu haritada istediğimiz bölükleri yetiştirip çeşitli görevleri yerine getiriyor ve şehirleri tek tek işgalden kurtarıyoruz.

Haritada sadece bölükler değil, havaalanlarını ele geçirerek kullanabileceğiniz uçaklar, denizden size destek sağlayacak destroyerler, haritada küçük işleri yaptıracağınız yancılar da yer alıyor. Örneğin mühendislerle yıkık köprüleri tamir etmeniz, sıhhiyelerle yaralı bölükleri iyileştirmeniz, çatışmaya girmeden önce düşman birimlerini uçaklarla taciz etmeniz gerek. Anlayacağınız oldukça çalışılmış, klasik CoH deneyiminden esinlenen, bu konuda rakipsiz diyebileceğimiz Total War serisine bile rakip olacak seviyede bir tek kişilik sefer deneyimi bizleri bekliyor. Test sürümünde sadece Napoli bölgesi yer alsa da anladığım kadarıyla tam sürümde müttefiklerin tüm İtalya harekatını yönetme şansı bulacağız. Hatta bu harekat Kuzey Afrika ve Sicilya operasyonlarını da içerecek dev bir senaryonun tek bir parçası da olabilir.

Clicks per Minute terörüne son

Tabii bu hala bir Company of Heroes oyunu. Stratejik haritadaki hamlelerimizle büyük resmi şekillendirsek de bölüklerimiz düşmanla çatışmaya girdiğinde stratejik haritayı terk edip çatışma haritasına geçerek o bildiğimiz GZS sisteminde askerlerimize bizzat komuta ediyoruz. Bu çatışmaların bazıları klasik CoH maçları şeklinde, geniş bir haritadaki kilit noktaları elde tutarak puan toplama yoluyla kazanılsa da birçoğunda özel koşullar ve daha dinamik bir görev sistemi eşliğinde oynamamız gerekiyor. Stratejik haritada yapılan hamlelerin bu savaşları doğrudan etkilediğini de belirtmek gerek. Donanmanın menzili içindeyseniz ateş desteği isteyebiliyor yada yakınlarda bir yancı varsa çatışmaya onları çağırabiliyorsunuz.

GZS kısmındaki en önemli yenilik ise şüphesiz Taktiksel Durdurma seçeneği. Savaşın karmaşası içinde basitçe Space tuşuna basarak aktifleştirebileceğiniz bu mod sayesinde tüm oyun duruyor ve siz de sakince tüm haritayı tarayıp hamlelerinize karar verme şansına sahip oluyorsunuz. Hatta yine bu mod içinde askerlerinize sıralı şekilde emirler vermek de mümkün. Tüm hamlelerinizi yaptıktan sonra tekrar Space’e basarak çatışmaya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Açıkçası bu mod benim en beğendiğim yeniliklerden birisi oldu, özellikle CoH 2 oynarken bir süre sonra haritanın neresinde ne olduğuna yetişemiyor, strese girip oyuna olan ilgimi kaybediyordum. Belirtmeme gerek var mı bilmiyorum ancak bu özellik tabii ki sadece tek kişilik maçlara özel olacak, dolayısıyla dakikada 100 emir verebilen, mini haritaya tek bir bakışıyla nerede ne olduğunu anlayan profesyonel GZS’ci arkadaşlar merak etmesin.

Şehir çatışması böyle olur!

Bir diğer önemli yenilik ise haritaların yapısında karşımıza çıkıyor. Yükseklik/kot farkının önceki oyunlarda da oynanışa etkisi oluyordu, yüksek bir tepeyi tutmak belli bir avantaj sağlıyordu ancak açık ifade edersek haritanın her yeri “düzayak”tı. 3. oyunda ise artık yollar ve sokaklar arasında bariz kat farkları ve merdivenler var. Bir terasa konuşlandırdığınız askerler alt sokaktan geçen piyadelere karşı büyük avantaja sahip olurken, tanklar ve zırhlı araçlar da haritada eskisi kadar rahat edemiyor. Bu yenilik şehir çatışmalarına yepyeni bir soluk getirmiş.

Bu saydıklarım dışında birçok küçük yenilik de var, özellikle artık içinde düşman bulunan evleri uzun süre yıpratmakla uğraşmadan alev makinesiyle basıp temizleyebilme özelliğine bayıldım. Yine de ilk izlenimde her şeyi bu kadar geniş anlatmama gerek yok diye düşünüyorum. Oyunun henüz pre-alpha aşamasında olduğunu hatırlatmakta da yarar var; optimizasyon konusundaki sıkıntıları ve henüz tüm ilerlememi çöpe atacak bir şeyle karşılaşmasam da birçok rahatsız edici bug bir yana, bazı simgeler ve ikonlar bile (muhtemelen test sürümünü yetiştirmek için) CoH 2’den birebir alınmış. Hatta ilk 1 saat biraz da ön yargılı yaklaşarak süslenmiş bir CoH 2 ek paketi oynuyor gibi hissettim.

Ancak oynanış sürem arttıkça Company of Heroes 3 beni kendisine hayran bırakmayı başardı. Relic bir yandan klasik oynanışı ve o tanıdık CoH hissiyatını korurken, bir yandan da muhteşem eklemelerle yepyeni bir oyun yaratmayı başarmış. Hatta CoH 2’ye her zaman mesafeli hisseden birisi olarak bu oyun, test sürümüyle bile, bana ilk oyunun o özlediğim havasını hissettirmeyi başardı. Ayrıca Relic’in bu duyuru stratejisi konusunda da özel bir takdiri hak ettiğini düşünüyorum. Birçok strateji oyuncusunun hevesle beklediği bir oyunu 3 haftalık, herkese açık ve ücretsiz, hem de yaklaşık 10 saatlik içeriğe sahip bir test sürümüyle birlikte duyurmak bana kalırsa oyun dünyasında gördüğümüz en güzel jestlerden birisi oldu.

2. Dünya Savaşında İtalya

Bir yandan Normandiya Çıkarması ve Ardenler Taarruzu ile Batı Cephesi, diğer yandan Barbarossa Harekatı ve Kursk, Stalingrad gibi birçok efsanevi muharebesi ile Doğu Cephesi 2. Dünya Savaşı Avrupasında (ve alakalı yapımlarda) önemli yer tutarken İtalya’daki harekat ve operasyonların bu ikiliye göre biraz gösterişsiz kaldığı söylenebilir ama yine de İtalya, savaş boyunca dikkate değer olaylara sahne olmuştu.

Kuzey Afrika’daki Mihver kuvvetlerinin yenilmesi sonucu İtalya’ya yönelen birleşik Müttefik orduları, 1943 yazı ve sonbaharında yapılan çıkarmalar sonucu (yoğun donanma desteğinin de yardımıyla) Sicilya ve Güney İtalya’da kontrolü hızla ele geçirdiler, ancak hem toparlanan Alman savunması, hem de kış mevsiminin etkisiyle bu ilerleme Apenin Dağlarında kurulan Gustav Savunma Hattında (“Kış Hattı”) durduruldu.



Özellikle Roma’ya giden yol üzerinde hakimiyete sahip olan bir dağın tepesindeki Monte Cassino Manastırı çok şiddetli çarpışmalara sahne oldu. Yaklaşık 5 ay boyunca birbiri ardına devam eden saldırılar sonucunda tepenin ele geçirilmesiyle İtalya’daki Alman direnişi de büyük oranda çözüldü ve devam eden aylarda Müttefik güçleri Alman savunmasını İtalyan Alplerine kadar sürdü.

İtalya’nın dikkate değer özelliklerinden birisi ise savaşta birlik çeşitliliği açısından en renkli bölgelerden birisi olmasıydı. Yaklaşık 2 milyon insanın öldüğü bu harekatta Amerikan, İngiliz, Fransız, Leh ve İngiliz Sömürge Askerleri, İtalyan Direnişçilerle birlikte, İtalyan topraklarında, İtalyan ve Alman ordusuna karşı savaşmışlardı.

Bir Hacker Grubu, EA’den Çaldığı Dosyaları Sızdırmaya Başladı

FIFA 21 ve Frostbite kaynak kodlarının çalındığı iddia ediliyordu

Bir Hacker Grubu, EA’den Çaldığı Dosyaları Sızdırmaya Başladı

Geçtiğimiz ay içinde bir grup hacker tarafından Electronic Arts’ın sunucularına sızıldığı ve FIFA 21 ile Frostbite oyun motorunun kaynak kodlarının çalındığı ileri sürülmüştü. Bu konuda güncel gelişmeler söz konusu.

Bahse konu grup, EA ile irtibat kurmaya ve kendilerinden bu kaynak kodların paylaşılmaması için para sızdırmaya çalışmış. EA cephesinden bir yanıt alamayınca da ellerindeki dosyaların bir kısmını paylaşmaya karar vermişler. Bu sayede EA’i köşeye sıkıştırmaya ve kendilerine bir ödeme yapmaya ikna etmeye çalışıyorlar.

Vice tarafından paylaşılan bilgiye göre grubun yayınladığı 1,3 GB boyutundaki dosya, EA tarafından kullanılan bazı araçlara ve Origin’e referanslar içeriyor. Grup, Motherboard ile bazı ekran görüntüleri de paylaşmış ve bu görüntüler The Sims ile alakalı ekran görüntüleriymiş.

Hacker grubu, EA kendilerine ulaşmaz ve ödeme yapmazsa çaldıkları 780 GB’lık veriyi sızdıracaklarını söylüyor. Ama geçmiş örnekler, işlerin bu şekilde yürümediğini gösteriyor. Zaten EA cephesinden yapılan açıklama da bu minvalde; “Hackerler tarafından yapılan paylaşımların farkındayız ve yayınlanan dosyaları inceliyoruz. Şu aşamada, oyuncuların kişisel bilgileriyle ilgili bir risk olmadığına inanıyoruz. Oyunlarımız ve oyuncularımız için bir risk oluşturduğuna dair endişelenmemizi gerektirecek bir emare yok. Güvenlik birimleriyle iş birliği içerisinde hareket etmeye devam edeceğiz” deniliyor.

Grup blöf mü yapıyor, yoksa tüm verileri sızdıracak mı, göreceğiz.

 

Parolamı Unuttum