Kaptanın seyir defteri. “İlikler” denen bu lanetli adalara hiç gelmemeliydim. Ama işte buradayım. Ve ilk sisle birlikte emektar teknem battı. Ne bekliyordum ki? Geceleyin sis bastığında bu sularda yelken açmak ölüme davetiye çıkarmaktan farksızdır. Ve İlikler’de gece oldu mu sis hep bastırır. Hep…
Neyse ki Büyük İlik’in valisi, ada halkıyla birlikte beni enkazdan kurtardı. Hatta vali bana yeni bir tekne bile verdi. Bir karşılığı var elbette. Buralarda hiçbir şey karşılıksız değildir. Teknenin borcunu ödemek için tuttuğum tüm balıkları Büyük İlik Adası’nda satmam gerekiyor. En azından bir süreliğine. Kolları sıvama vakti.
Vira Bismillah
Kaptanın seyir defteri. Gündüzleri etraf oldukça sakin. Hani dilim varsa huzurlu diyeceğim. Tekneme binip denize açılıyorum. Ben ne zaman ilerlersem vakit o zaman akıyor; ben durunca zaman da duruyor. Şimdilik sadece basit bir oltaya sahibim, o yüzden yalnızca sığ ve kıyı kesimlerinde avlanabiliyorum. Ama gözüm okyanusta ve açıklardaki balıklarda. Yeterince para kazanabilirsem yeni ekipmanlar alabilirim.
Balık tutmak mini bir oyun benim için. Oltamı atıyorum ve doğru anda doğru tuşa basmam gerekiyor sadece. Yanlış yaparsam avlanma sürem uzuyor, o zaman da hava daha çabuk kararıyor. Tuttuğum balıkların hepsi Tetris parçaları gibi teknemde farklı bir yer kaplıyor. Onları düzgünce istiflemeye çalışıyorum. Ne kadar çok balık, o kadar çok para… Teknem küçük. Ama adalardaki tersanelerde onu da geliştirebileceğimi biliyorum. Tek yapmam gereken etraftaki gemi enkazlarını araştırıp tahta, metal ve kumaş toplamak. Arada araştırma parçaları da çıkıyor. Bunları da yeni teknolojiler keşfetmek için kullanıyorum.
Tuttuğum bütün balıkları defterime not ediyorum. Böylece hangisini nerede bulabileceğimi biliyorum. İşin tuhaf tarafı arada mutasyona uğramış, çirkin, korkunç ya da hortlaksı türleri de çıkıyor bu balıkların. Hatta bazılarının üstünde kıpır kıpır eden, tuhaf bir madde de oluyor. Neler oluyor burada?
Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana
Kaptanın seyir defteri. Gece oldu. Ve karanlıkla beraber o tekinsiz sis yine çöktü… Göz gözü görmüyor. Tek ışık kaynağım teknemin üstündeki cılız lamba. Bir şeyler fısıldıyor. Sisin içinde anlaşılmaz kelimeler duyuyorum. Bana sesleniyorlar. Bu beni delirtiyor. Yavaş yavaş aklımı kaçırıyorum.
Akıl sağlığımı yitirdikçe olmayan şeyler görmeye başlıyorum. Ufukta bana bakan kırmızı gözler. Beni dibe çekmeye çalışan dev ahtapot kolları. Tekneme musallat olan kara kuşlar. Suların derinliklerinden fırlayan canavar balıklar. Aniden ortaya çıkan kayalıklar. Buradan uzaklaşmalıyım. Sisten kaçmalıyım! Hemen en yakın iskeleye yanaşmam lazım. Hemen!
Gün Batımından Şafağa
Kaptanın seyir defteri. Köhne bir iskeleye sığınıp sabaha kadar uyudum. Uyandığımda ne sisten eser kalmıştı, ne de o kâbusumsu yaratıklardan. Ufukta martılar süzülüyor, az ötede yunuslar sıçrıyordu. Ortam o kadar huzurlu ki… inanılacak gibi değil. Yoksa aklımı mı kaçırıyorum? Dün gece yaşadıklarımın hepsi hayal miydi? Teknemdeki bu delikler ne o zaman?
Ada halkı bana tuhaf gözlerle bakıyor. “Gece denize açılma,” diyorlar. “Sisten uzak dur,” “Hepimizi mahvedeceksin,” “Güneş batınca uyu, balık tutma.” İyi de aradığım balıklardan bazıları sadece geceleri ortaya çıkıyor, ben ne yapayım? Avlanmaya devam etmem lazım.
Küçük İlik Adası’nda bir koleksiyoncuyla tanıştım. Dipten çıkardığım kayıp saatlere, yüzüklere vs iyi para ödeyeceğini söyledi. Bir adam başka bir adaya bir paket götürmemi rica etti. Başka birisi de onun için egzotik bir balık avlamamı istedi. Bunları ve daha nicesini yan görevler defterime not ettim.
Çöküyor Gece Kâbuslar Gibi
Kaptanın seyir defteri. Canavarlar gerçek! Onları kendi gözlerimle gördüm. Her yerdeler. Çeşit çeşitler. Dar boğazların orada dolaşan dev bir canavar-balık var. Bataklıklarda tekneme tuhaf yaratıklar saldırdı. Volkanik bölgelerde de öyle. Nereye gitsem yeni bir tehditle karşılaşıyorum. Uyanık olmalıyım.
Issız bir adadaki metruk bir köşkte sakallı bir adama rastladım. Elinde tuhaf, ürkütücü bir kitap var. Benden civarda gizli bazı kadim nesneleri bulmamı istedi. “Bu denizlerin sırrını keşfetmek istemez misin?” diye sordu. İsterdim. “O zaman,” dedi, “bul bu nesneleri. Ben de seni mükâfatlandırayım.” Sonra kitabını açıp anlamadığım, ürkünç bir dilde bir şeyler okudu. Bir karıncalanma hissettim. Özel bir güç bahşetti bana. Teknemi daha hızlı sürebilmek için. “Sana verebileceğim başka güçlerim de var,” dedi sakallı adam. “Ama dikkat et. Ne kadar çok kullanırsan akıl sağlığını o kadar hızlı yitirirsin.”
Bazı Sırlar Asla Açığa Çıkmamalı
Bir deniz yılanı! Kocaman bir deniz yılanı gördüm! Devasaydı! Tekneme saldırdı! Allah’ım, nereye düştüm ben böyle?!
Sonun Başlangıcı
Kaptanın… defteri. Daha fazla… edemeyeceğim. Etrafım… Nereye gitsem… Keskin dişler… Kızıl gözler… faydasız. Sakallı adam… meğer. Ayna… Kitap. Lanet kitap! …inanamıyorum. İşte yine… Karanlık… Sisler! Sisler derinden geliyor. Buradan kaçamıyorum. Karanlıkta bir gölge var. Geliyorlar!
Başlıklar
Keyifli bir karışım. Gündüzleri huzurla balık tutup, geceleri canavarlardan kaçarak en yakın limana ulaşmaya çalışmak gerçekten de çok eğlenceli. Ne yazık ki gerilim hissi çabuk bitiyor ve canavarları bir kez çözdünüz mü hepsinden kolayca kaçabiliyorsunuz. Yine de tüm balık türlerini yakalamaya, adaların gizemini çözmeye ve farklı sonlara ulaşmaya çalışmak çok keyifli.
- Keyifli oynanış
- Sağlam atmosfer
- Avlanmayı bekleyen 120’den fazla balık türü
- Envai çeşit deniz canavarı
- Farklı sonlar
- Ne yaptığınızı biliyorsanız hiç ölmüyorsunuz
- Gerilim hissi çabuk bitiyor