Techland'in de kabul ettiği teknik problemler sebebiyle çok puan kırdık. Kısa vadede bu sorunlar giderilirse incelememizde düzenleme yapacağız.
Zombi ve haydut dolu kocaman bir şehirde parkur yapmak çocukluk hayallerimden biriydi. Sırf bu sebepten dolayı bile ilk oyunun yeri benim için ayrıdır. Yanılmıyorsam incelememde de 7,5 puan vermiştim, ama objektif olmaya çalışıyordum. İçimdeki zombi manyağına sorsanız hikayesi dışında kusursuzdu. Aradan geçen bunca sene içerisinde ne oldu, ne bitti bilmiyorum ama Dying Light 2 grafikler dışında her anlamda atasının gerisinde kalmış.
Ha, Dying Light 2’nin her yeri problemli olsa da oyun keyifli. Çatı kenarındaki zombileri uçan tekmeyle aşağı atmak, şehirde envai çeşit parkur hareketleriyle gezmek hiç eskimiyor. Zaten şehrin tasarımı baştan aşağıya oyuncuyu elindeki tüm parkur yeteneklerini sergilemeye teşvik ediyor. Dövüş mekanikleri daha zengin gözükse de özellikle zombi animasyonlarından kısmaları ve ragdoll problemleri oyuncuyu rahatsız edecek derecede göze batıyor.
Parkur yeteneklerine ek olarak tırmanma halatı ve yamaç paraşütü de oyunun ilerleyen kısımlarında envanterimize ekleniyor ve şehrin en ulaşılmaz yerlerine bile ayak basabiliyoruz. Oyunun haritası da “?” ikonlarıyla dolu ve bu yan görevlerine bazılarına erişmek için parkur yeteneklerinizle yaratıcılığınızı birleştirmeniz gerekiyor. Göreve ulaşmak bile keyifli bir macera olabiliyor.
Uyarı: Detaylara inmeden önce şuraya kocaman bir uyarı koymak istiyorum sevgili Oyungezerler. Dying Light 2 şu an bug dolu. Büyüklü küçüklü say say bitmez. Oyunu kıran ve sizi sıfırdan başlamak zorunda bırakan hatalar bile mevcut. Ek olarak optimizasyon konusunda da bolca sıkıntı mevcut. Bug toleransınız düşükse veya sisteminiz ucu ucuna yetiyorsa lütfen bekleyin. Tadınız kaçmasın. |
Hikaye Gerçekten Kötü
Yani Dying Light gibi bir yapımı hikayesi için oynamazsın zaten demeyin. Techland’in ana satış noktası buydu. Oyuncuyu içine çeken ve duygu dolu bir hikaye sözü vermişlerdi. Hatta oyunun neredeyse her aşamasında kararlarımızın oyunun gidişatını değiştireceğini söylemişti Techland. Hahaha, yok öyle bir şey. Bazı konularda birkaç minik karar alıyoruz tabii, ama bunların hepsi oyunun en sonunda siyah fona beyaz yazı olarak karşımıza çıkıyor. Oyunun dünyasısnı gerçekten etkileyebildiğimiz tek bir an var o da ne yazık ki final arifesinde yer alıyor.
Dying Light 2’nin hikayesi Harran şehrinde yaşanan olaylardan 20 sene sonra geçiyor. Harran virüsünü durdurmayı başarsalar da aç gözlü insan evlatları virüsü silaha dönüştürmeye çalışırken bir kez daha sızdırıyorlar ve bu sefer tam sızıyor. Bunu takiben insanlık büyük bir çöküş dönemine giriyor, popülasyon yok gibi diyebiliriz. Şehirer tuzla buz olmuşlar ve yerlerini küçük kasabalara bırakmışlar. Bu kasabaların arasında da çok mesafe var ve yollar inanılmaz tehlikeli. Zombisi, manyağı, kimyasal artığı derken ayakta kalan kasabalar arası bağlar da kopuyor.
İşte bu noktada kahramanımız Aiden devreye giriyor. Kendisi bir “Hacı” ve kasabalar arası getir götür işleri yapıyor. Mesaj taşıyor, eşya taşıyor. Efendime söyleyeyim iletişim kurulmasını sağlıyor. Onun hayat amacıysa daha küçük bir çocukken ayrı düştüğü kardeşi Mia ile yeniden bir araya gelmek. Oyun Villedor isimli dış dünyaya duvarlarla kapatılmış bir şehirde geçiyor ve Aiden da Mia’nın burada olduğuna dair bir ipucu buluyor. Burası aynı zamanda ayakta kalmayı başarmış tek şehir, ama buna ayakta kalma denebilirse tabii.
Bir Harran değilsin be Villedor. Yine de senden umudu kesmiyorum.
Villedor’un politik yapısı ilk başta biraz alengirli gözükse de aslında değil. İki ana grup sürekli karşı karşıya geliyor ve aralarında büyük bir gerginlik var. Aiden da genel olarak bu iki grup arasında git gel yapıyor. Survivor ekibi (Acun ile alakası yok tabii ki) kendi halinde insanlar, ama bana kalırsa bir o kadar da benciller. Peacekeeper ekibiyse Villedor’a düzen getirmeye çalışan, üniformalı ve rütbeli militaristik bir oluşum. Şaşırtıcı bir şekilde ikinci taraf daha ılıman ve hümanist aslında.
Bu iki ana gruba ek olarak Renegades isimli üçüncü bir grup var ve bu topluluk aynı zamanda ana düşmanımız. Neticede zombiler bizi hedef belirlemiyor, ama bunların başındaki Waltz isimli arkadaş bizdeki çok önemli bir eşyanın peşinde. Hoş geldin MacGuffin kardeşim, özlemiştik seni de. Bir de oyunun sonlarına doğru karşımıza çıkacak olan, yerseniz efsanevi “Nightrunners” ekibi var. Güce denge getirmeyi falan düşünüyorlar. Keşke şaka yapıyor olsaydım, ama ciddiyim.
Karakterler Daha Da Kötü
Bazı kahramanlar çok iyi yazılsalar dahi zayıf bir hikayenin kurbanı olurlar. Mesela adını bile anmak istemediğim Hobbit filmlerinde Martin Freeman muhteşem bir Bilbo’ydu. İşte Dying Light 2’de öyle bir karakter yok. Oyunun başlarında tanıştığımız Hakon dışında iyi yazılmış karakter daha yok.
Hele ki Rosario Dawson’un canlandırdığı Lawan isimli yan kahraman gerçekten sinir bozuyor. Kendisi sevdiğim bir oyuncudur, ama oynadığı karakter o kadar tutarsız ki anlatamam. İlk oyunda da evrenden aşırı derecede kopuk bir sürü karakter vardı, ama bu sefer çıtayı başka bir seviyeye indirmişler. Performanslar kötü, karakterler ve içlerinde yer aldıkları senaryolar yüz ekşitiyor. Diyalogların da elle tutulur hiçbir yanı yok.
Peacekeeper askerleri ile “çok önemli” bir operasyona çıkıyoruz.
Oyunun senaryo ekibindeki dört kişiden ikisi okuldan arkadaşım. Senaryo ekibinin tamamı Polonyalı ve iki tanesinin İngilizcesi zayıf. Yani bu hikayenin de diyalogların da özünde Lehçe yazıldığından adım gibi eminim. Zaten Lehçe bilen biri olarak bazı diyalogların buram buram tercüme koktuğunu söyleyebilirim. Techland anlatıya önem verecekse bir zahmet global bir ekiple çalışmalı.
İlk oyunda bir sürü sevdiğim karakter vardı. Crane, Jade, Brecken, Raheem, Spike, Fatin ve Tolga. Eh, tabii ki Gazi’yi de unutamayız. Aradan yedi sene geçmiş hala hatırlıyorum. Demek ki bir iz bırakmışlar. Dying Light 2’de Hakon dışında kimseyi hatırlamayacağıma adım gibi eminim.
Kararlarımız Aslında Hiçbir Şeyi Etkilemiyor
Dying Light 2 biraz fazla azimli bir çıkış yapmıştı. Yok efendim “Şu binayı şu ekibe verirseniz şehir bu şekilde değişiyor. Bunu yaparsanız hikaye akışı bambaşka bir yöne gidiyor ve yeni bir görev ağacı açılıyor.”
Yola çıktıklarında amaç buydu. Bundan şüphem yok, ama geliştirme aşamasının bir noktasında bundan vazgeçtikleri çok belli. Oyunun her önemli aşamasında yer alacak dedikleri karar anları neredeyse tamamen rafa kaldırılmış. Oyunu dünyasına, hikayeye ve oynanışa doğrudan etki eden sadece tek bir karar var. O da zaten yukarıda bahsettiğim ve finalden hemen önce gerçekleşen mevzu. Bu kısmı da oyunun fragmanlarında gösterdiler bu arada. Yani normalde hikayenin elementlerinden biri olması gereken mekanik, beceremedikleri için finale element olarak eklenmiş.
Villedor’un birkaç tane bölgesi var. Her bölgede de ya elektrik istasyonu ya da su kulesi oluyor. Bunları ele geçirince de ya Survivor ekibine ya da Peacekeeper ekibine teslim ediyoruz. Ona göre de Villedor’daki binaların sahibi değişiyor. İki ekipten de farklı ödüller alıyoruz keza. Bununla birlikte bu binaları kime teslim ettiğimizin hikaye bazında hiçbir önemi yok. Oyun öyle bir intiba bırakmaya çalışıyor, ama yok. Olay tamamen alınan bonuslarda.
Oyunu iki defa bitirdim ve bitiren arkadaşlarımla da konuştum. Çok farklı kararlar alsak bile yine aynı görev çizgisinde ilerlemişiz. Göreve geliş sebebimiz değişiyor, ama görevler aynı. İşin üzücü yanı diyaloglar bile öyle aman aman değişmiyor.
Bu binaları dağıtırken oyun tarzınıza uygun olanı seçin derim. Duygusal olarak yaklaşmanın hiçbir anlamı yok. Crossbow almak istiyorsanız Peacekeeper tercih etmeniz gerekiyor. Oyunda başka bir crossbow yok. Her yerini didik didik etmeme rağmen ben daha bulamadım.
Hem Parkuru Hem De Dövüşü Nerflemek?
Öncelikle parkur hala çok keyifli. Sezarın hakkı Sezar’a. Fakat depar atmak bile bir yetenek olarak eklenmiş. Bildiğimiz sıradan depar atmaktan bahsediyorum. İlk oyunun kahramanı Crane’in fabrika ayarlarında yer alan şeyler Aiden için önce açılması gereken bir yetenek anlamına geliyor. Hatta ilk oyundaki bazı yetenekleri de üç parçaya bölmüşler. Kademe kademe açabiliyoruz.
Deseniz ki yeni yetenekler eklemişler. Haha, saf olmayalım, tabii ki yok öyle bir şey. Hatta aynı problemleri oyunun dövüş sistemi için de söyleyebilirim. Oyunda artık sadece iki yetenek ağacı var ve yenilik yok denecek kadar az. İlk oyunda yapabildiğimiz pek çok şeyi de yapamıyoruz. Yapabildiklerimizi de taksitlendirmişler. Oyunun en keyifli yanlarından biri olan parkuru böyle limitlendirmeleri bence hatalı bir karar olmuş. Yeni ve yaratıcı şeyler eklemiş olsalar sebebi anlardım, ama bu hali tamamen tembellik kokuyor. Yetenekleri açarken hak etmiş gibi hissetmiyorum, bunları zaten vermesi lazımdı diyorum.
Buna ek olarak DL2’de karakter kontrolü de biraz sınırlandırılmış. Yer çekimi de bazı zamanlar sanki aydaymışız gibi hissettiriyor. Aiden yüksek zıplama özelliğini kullandığında süzülüyor gibi hissediyorsunuz. Bence ilk oyun parkur açısından çok daha iyiydi.
Geceler Artık Korkunç Değil
Şikayetlerim bitmiyor sevgili Oyungezerler. İlk oyunda doğru yaptıkları ne varsa bu oyunda onu kolaylaştırmışlar. Dying Light’ta gece vakti çatılarda bile güvende değildik. Ortalık Volatile kaynardı. El feneri açmaya cesaret edemezdik.
Üstelik de gecenin karanlığı harbiden de karanlıktı. Dying Light 2’de gerçek gece yok. El feneri açmadan da her şeyi görebiliyoruz. Bu da ilk oyundaki gerici ve korkutucu atmosferi mumla aratıyor. Zaten çatılarda gezdiğiniz sürece güvendesiniz. El feneri de problem yaratmıyor, ama çok da lazım olmuyor.
Tavsiye: Parkur gerektiren görevleri gece yapmaya özen gösterin. Zaten çatılar güvenli. Ayda yılda bir zombi çıkıyor ve onlar da kaplumbağa hızında oluyorlar. Gece vakti oynadığınızda dövüş ve parkur tecrübe puanlarınız katlanarak artıyor. Hızlıca seviye atlamak için ideal. |
Kreatif ekipte kim bunu onayladıysa kendisine sözler hazırladım. Oyuncuları gece vaktini oynamaya teşvik etmişsiniz, anlıyorum. Muhtemelen ilk oyunda insanlar ne zaman gece olsa uyuyup gündüze geçiyordu. Fakat, bari benim gibi oyuncular için “gerçek gece” modu gibi bir şey koysaydınız.
Gece kovalamacaları dört aşamalı oluyor, ama ilk iki aşama en zor seviyede bile anlamsız. Çok rahat bir şekilde kaçıp kurtulabiliyorsunuz. İlk oyunda hata payı çok azdı, anında tepenize sağdan soldan Volatile atlıyordu. Şimdi kovalamaca seviyesi üç olmadan Volatile bile gelmiyor. Bu kadar riskli bir zaman dilimi olduğu için de ödülü de büyük oluyordu.
Aradan çok zaman geçmiş, zombi sayısı bundan dolayı daha az diye kendimi kandırmaya çalışsam da en fazla bahane uydurmuş gibi hissediyorum.
Çok Oyunculu Modu Problemli
Risk nedir? Risk, Dying Light 2 alıp arkadaşlarla iki tane zombi öldürüp sorunsuz bir oyunc tecrübesi yaşayacağına inanmaktır. Belki de oyuncu sayısının çokluğundandır bilemiyorum, ama Coop modunda yaşamadığımız sıkıntı, hata, desync, lag, kopmalar vb. kalmadı.
Oyun teknik sıkıntılarından arınsa eş, dostla zombi öldürmek için ideal bir ortama sahip. Fakat tüm kayıt dosyanızı bozma ihtimali sizin de gözünüzü korkutmuyor mu? Çoğunluğun başına gelmiyor tabii, ama internet bu problemi yaşayanlarla dolu. Raporlara göz gezdirince de genelde çok oyunculu bir lobide yer alanların bu tür problemler yaşadığını görüyoruz.
Tıpkı ilk oyunda olduğu gibi bir iki spesifik görev hariç hikayenin tamamını baştan sona arkadaşlarınızla birlikte oynayabiliyorsunuz.
Zombi Kesmek Eskisi Kadar Doyurucu Değil
İlk oyunda zombileri keserken silahın türüne göre ve vurduğumuz uzva göre farklı şeyler yaşanıyordu. Keza zombileri çatıdan aşağı normal tekmeyle attığımızda da böyle sendelenerek ve gerçekçi düşüyorlardı. Ne yazık ki Dying Light 2’de bu durum henüz söz konusu değil. Techland de sorunun farkında olduğuna dair bir açıklama yaptı zaten.
Yani sopayla vursam bile sopa zombinin içinden geçiyor. İlk oyunda geri sekerdi mesela, tabii zombinin ağzı yüzü dağılmadıysa. Keza kesici silahlarla nereden kesersek ona göre uzuvlar kopuyordu. Şimdi bir iki spesifik bölge var ve kafadan kestiğinizde bile oyun saçmalayıp bacak falan koparabiliyor. Hani biz Türklerin çok sevdiği bir ifade vardır “vuruş hissi” diye. Gerçi bunu ateşli silahlar için kullanıyoruz, ama Dying Light 2’de ateşli silah yok (daha doğrusu aksesuar slotuna giden birkaç opsiyon var, ama direkt olarak silah değiller). Silahlarımızın vuruş hissi, doyuruculuğu ve zombilerin fiziksel reaksiyonları ilk oyunun gerisine gitmiş ne yazık ki.
Dying Light 2’de ateşli silah olmaması hikaye temelinde mantıklı olsa da bence doğru bir tercih olmamış. Ateşli silahların tadı başkaydı, dövüşe çeşitlilik katıyordu ve her daim riskli bir tercihti. Mesafeli savaşmayı iyiden iyiye sınırlamak için silah fırlatmayı da kaldırmışlar ki ilk oyunun en güzel detaylarından biriydi. Dövüş sistemi bir adım ileri iki adım geri gitmiş gibi hissettiriyor.
Bende bozuk saat gibi kendimi tekrar etmeye başladım şöyle bir bakınca, ama gerçekten oyun grafikleri dışında her konuda ilkinin gerisinde kalmış. Aynı grafiklerle bu oyunları bana sunsanız ve hangisi daha önce çıktı bilmesem Dying Light 2 daha eski derdim.
Bence Biraz Bekleyelim
Techland’in oyun sonrası beş senelik destek sözü verdiğini bir hatırlatmak istiyorum. İlk oyunu seneler sonra bile bedava içeriklerle beslediklerini düşünürsek bu sözlerini tutacaklarına dair hiçbir şüphem yok. Üstelik aradan geçen bu sürede hem hatalar giderilir, hem de optimizasyon sorunları çözülür. Biraz da içerik basarlar.
Başlıklar
Acele etmeye ne gerek var? Oyun bir yere kaçmıyor. Problemleri çözülsün öyle oynarsınız misler gibi.
- Nefis bir açık dünya tasarımı
- Zibilyon tane keyifli yan görev
- Görsel olarak tatmin edici
- Arkadaşlarla ekstra keyifli
- Görsellik dışında her açıdan problemli
- Oyun bozan buglar
- Optimizasyon sıkıntıları
- Geceler artık korkutucu değil
- Kötü hikaye, daha kötü karakterler
Hikayeyi beğenmediğim ve oyun içerisinde de beğenmediğim şeyler için acaba ben mi öyle düşünüyodum diye inceleme okumaya geldim başta karakterler ve hikaye için yazılan yorumları görünce yalnız olmadığımı anlayıp mutlu oldum ama sonuna kadar okuyunca ağzım açık kaldı beğendiği tek bir yer yok incelemeyi yapan arkadaşın yani tartışılır gibi de değil tam bir "hater" gibi inceleme yapmış resmen kimse kontrol etmedi mi bu arkadaşın incelemesini yani çok yanlı, bundan sonra 2 kez düşünücem oyungezer incelemerini okurken dikkat de edicem kim yapmış incelemeyi diye.