The Hundred Line: Last Defense Academy – İlk İzlenim

Son savunma hattında bir grup liseli genç…

Spike Chunsoft’un Danganronpa ve Zero Escape serileri, her ne kadar temelde görsel roman türünde oyunlar olarak değerlendirilseler de aslında bu türün ötesine geçen özellikler de sunan ve kendilerine bir hayran kitlesi edinen serilerdi.

Bu serilerin yaratıcıları Kazutaka Kodaka (Danganronpa) ve Kotaro Uchikoshi (Zero Escape), yanlarına Danganronpa serisinin müziklerinin altında imzası olan Masafumi Takada ve yine bu serinin görsel tasarımlarının ardındaki isim Rui Komatsuzaki’yi de alarak Too Kyo Games’i kurmuşlardı.

İşte bu stüdyonun yeni oyunu The Hundred Line: Last Defense Academy, 2 ay kadar sonra oyun severlerle buluşmaya hazırlanıyor. Hazır oyunun giriş kısmını oynamışken, ilk izlenimlerimizi sizlerle de paylaşalım dedik.

Girişi Too Kyo Games ekibinin arka planına ayırınca, 3 aşağı 5 yukarı bizleri nasıl bir oyunun beklediğini anlamışsınızdır diye düşünüyorum. The Hundred Line, birçok açıdan bu serileri (özellikle de Danganronpa’yı) anımsatan bir oyun (-ki bu kendi adıma kesinlikle şikayetçi olacağım bir şey değil). Dolayısıyla, bu serilerden herhangi bir oyun oynamış olanlar, çok da yabancılık çekmeyeceklerdir. Yolum hiç o taraflara düşmedi diyorsanız da önemli değil. The Hundred Line: Last Defense Academy ile ilk adımınızı atabilirsiniz.

Oyunun başlangıcında Tokyo Residential Complex’e gidiyor ve baş karakterimiz Takumi Sumino ile tanışıyoruz. Tokyo’nun gökyüzü bir kubbe ile kaplanmış, bir nevi büyük bir kafesin içinde yaşamlarını sürdürüyor şehrin sakinleri. Zaman zaman sirenler çalınıyor, bilinmeyen bir tehdide ilişkin alarmlar veriliyor. İnsanlar en yakınlarında bulunan sığınaklara yönlendiriliyor. Sonra da tehdidin geçtiği anonsuyla rutinlerine geri dönüyorlar. Herkes bu döngüyü içselleştirmiş durumda. Kimse bu sürecin ne zaman başladığını, neden başladığını hatırlamıyor. Pek sorgulayan da yok anladığımız kadarıyla.

İşte yine böyle bir alarm durumunun ardından kahramanımız Takumi ve kız arkadaşı Karua, bir köpeğin peşinden koşturup kendilerini daha önce görmedikleri bir binada buluyor. Takumi, burada Danganronpa’daki ayımız gibi bir maskota denk geliyor. Ne olduğunu anlamaya çalışırken garip yaratıkların saldırısı başlıyor. Takumi ile Karua kaçmaya çalışsalar da en sonunda kendilerini kaçınılmaz bir çatışmanın ortasında buluyorlar.

Karua, kendinden geçmiş şekilde yerde uzanırken o gizemli maskotumuz yine ortaya çıkıyor ve Takumi’ye bir tercih sunuyor. Aslında kaçınılmaz bir tercih bu. Takumi de haliyle bu yoldan gidiyor. Edindiği yeni güçlerle saldıran yaratıkları alt edip Karuma’yı kurtardığı anda bir boşluğa doğru çekiliyor.

Gözlerini açtığında kendisini bir sınıfta bulan Takumi, etrafında kendisi gibi başka kişilerin de olduğunu görüyor. Böylece Akademi’ye ilk adımını atmış oluyor kahramanımız, diğer gençlerin de olduğu gibi.

Bu noktadan sonra ekibin diğer üyelerini tanıyor, o gizemli maskotumuz Sirei’den neler olup bittiğini öğreniyor, nihayetinde de kendimizi 100 gün sürecek bir mücadelenin içerisinde buluyoruz. Sirei’nin söylediğine göre, insanlık yok oluş tehdidiyle karşı karşıya. Bunu engelleyebilecek yegâne güçse, Akademi’nin çatısı altında toplanan bu gençler. Akın akın gelen yaratıkların okula ulaşmasını engellemeleri lazım. Neden okula gelmek istiyorlar? Çünkü bu binanın derinliklerinde çok önemli bir şey saklıymış. Peki neymiş o? İşte onu da zamanı geldiğinde öğreneceğiz.

Oyunun demosunda ilk 7 günü tecrübe edebiliyorsunuz -ki bu da birkaç saatlik bir oyun süresine karşılık geliyor. Olur da sonrasında oyunu satın almaya karar verirseniz, buradaki ilerlemenizi aktarabiliyorsunuz.

Oyunun çatışmaları sıra tabanlı olarak ilerliyor. Ekip üyeleriniz çok farklı karakterlere sahip oldukları gibi yetenekleri, dolayısıyla saldırı (ve savunma) stilleri de farklılaşıyor. Yaptığınız hamleler sonucunda belirli bir enerji (voltage) düzeyine ulaştığınızda, özel saldırılar yapabiliyor ya da saldırı veya savunma gücünüzü kuvvetlendirmeyi tercih edebiliyorsunuz. Çatışmalar genel itibariyle renkli geçiyor diyebiliriz. Boss savaşları da bizleri bekliyor tabii, onlar da bizi zorlayacaklar gibi görünüyor.

Çatışmalar dışında yapacağımız şeyler de var elbette. Akademinin koridorlarında koşturacak, gizemlerini keşfedecek, yeri gelecek savaşçı gençlerimizin karınlarını doyuracak, yeri gelecek beraberce eğlenecek, ekip üyeleriyle ilişkilerimizi geliştirmeye çalışacağız. Böylece bir sonraki çatışmaya hazırlanıp düşman dalgalarını savuşturacağız.

Bu noktaya kadar gördüklerimizden anladığımız kadarıyla, ilginç karakterleri, hikayesi, görsel tarzı ve oynanışıyla Danganronpa’vari bir macera uzanıyor önümüzde.

Takumi ve ekip arkadaşlarını neler bekliyor? 100 gün boyunca neler yaşayacaklar? Sonunda bu durumdan kurtulabilecek, dünyayı kurtarabilecek, sevdiklerine kavuşabilecekler mi? Sirei bizden neler saklıyor? Bunlar ve daha birçok sorunun cevabını 23 Nisan’dan itibaren hep beraber alacağız.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum