Abi beş jeton kaç para?
Devamını okuAh ah… Ne desem, nerelere gitsem, kimlere söylensem bilmiyorum. Yapı olarak genelde dikkat çekmeyen karmaşık hikayeleri oldukça seven biriyim. Bu nedenle de Mortal Kombat ve Modern Warfare gibi “görece” çok da hikayesi sevilmeyen oyunları bir hayli seviyorum. Yahu Mortal Kombat’ın tüm külliyatını derlediğim koca koca yazılarım var. Aynısını Modern Warfare için de yapabilirdim.
“Yapabilirdim” çünkü Modern Warfare serisi, yeni oyunu MW3 ile birlikte gönlümde yara açmış durumda. Elbette oynamayı en çok sevdiğim oyunlardan birinin bu hale gelmesiyle ilgili iki kelam etmem gerekiyor.
Kemerlerinizi bağlayın çünkü gerçekten engebeli bir tepeye tırmanacağız.
Modern Warfare 3
Aslında endişelerim, bir DLC olarak planlanan projenin tam teşekküllü bir oyuna dönüşmesi ile başlamıştı. Hatırlayanlarınız olacaktır, bu proje aslında eski MW2 haritalarını oyuna ekleyecek bir DLC olacaktı. Bunun yanında ufak bir hikaye modu olacak ve yeni oyunla bağlantı kuracak kısa bir senaryo oynayacaktık.
İşte bu durum, oyunu bitirdiğiniz an yüzünüze bir tokat gibi çarpıyor. Değerli Oyungezerler, Modern Warfare 3’ün senaryosunu en zor modda 6 saatte bitirdim.
Neyse durun, en baştan başlayalım.
Öncelikle oyunun zaten sorunlu olduğunu anlamak için Battle.net’e girmek yeterli. İnceleme kodu geldiğinde oyunu indirmek için epey uğraştım zira artık direkt olarak Modern Warfare 3’ü indiremiyorsunuz. Bunun yerine Call of Duty’nin yeni hub görevi gören “COD HQ” oyununu indirmeli, indirme aşamasında da MW3’ü seçmelisiniz. Tabii sorunlar bununla sınırlı değil.
Oyuna girdiğinizde bir klasik haline gelen “güncelleme için yeniden başlat” seçeneği beliriveriyor. Oyunu tekrar açtığınızda ise Activision boğazınızdan aşağıya mikro ödeme seçenekleri dökmeye başlıyor. Önce yeni kozmetik pop-up’ları, sonra battle pass seçenekleri (-ki buna değineceğiz), yeni karakterler operatörler… Bunların hepsini geçtikten sonra bir ara sahneyle daha karşılaşıyorsunuz. Daha sonra ana ekrandan Modern Warfare 3’ü bulmanız ve bu oyuna tıklamanız gerekiyor. Buna tıkladığınızda ise oyunu yeniden başlatmak zorundasınız.
Bitti mi? Tabii ki hayır.
Oyunu yeniden başlattığınızda MW3, ufak bir güncelleme kontrolü daha yaparak oyunu tekrar başlatmanızı isteyebiliyor. Yani oyunun senaryosunu oynadığınız sürenin çeyreğini, oyuna girmekle uğraşarak harcıyorsunuz. Akıl alır gibi değil.
Senaryo
Bir şekilde oyuna girdiniz ve senaryoya başladınız. Biliyorsunuz, MW serisinin ilk görevleri her zaman çok etkileyici olur. Burada da durum değişmemiş. Spoiler vermeyeceğim ama oyun boyunca aklımda kalan 2 görevden birisinin açılış görevi olduğunu söyleyebilirim.
Lakin sadece tek bir görüntü ile gidişat değişiyor. Ve bu durum geri dönüşü olmayan bir döngüye sokuyor Modern Warfare 3’ü.
Bu görüntü, Gulag’ın ta kendisi. Evet, daha ilk bölümden Warzone’dan tanıdığınız bir haritaya atıyor oyun sizi.
Önce bunu sorun etmiyorsunuz çünkü böyle ufak göndermeleri oyunlarda görmek hoşunuza gidiyor. Gerçekten ilk sahnede bu durum benim de hoşuma gitti. Fakat oyun devam ettikçe ve siz haritaların her birini tanıdıkça, yeni bir şey yapılmadığını net bir şekilde anlıyorsunuz. Adeta Warzone haritaları çeşitli şekillerde toplanıp önünüze atılmış.
Daha da kötü olan durum, ikinci bölüm ile başlıyor. Activision’ın oyun çıkmadan önce öve öve bitiremediği “Open Combat” görevleri, korkutucu derecede kötü. Call of Duty serisinin meşhur olan sinematik anlatımını tuvalete atıp üstüne sifon çeken bu görevlerde, Warzone’un yeni eklenen DMZ modunu oynuyormuş gibi hissediyorsunuz.
Ne demek istediğimi açıklayayım.
MW3: DMZ
Senaryonun durumunu da genel olarak eleştireceğim ama önce şu yeni “görevlerden” bahsedelim. Her CoD oyununda farklı bir sinematik anlatım olsa da hepsi temelinde aynı denklemi kullanır. Lineer bir görevin üzerinde farklı aksiyon sekansları olur. Zaman zaman yeni karakterler ile tanışırız, bazen zamana karşı yarışırız ya da aksiyon dozajı yüksek kovalamaca sahnelerinde buluruz kendimizi. CoD’un senaryo modunu özel kılan şey de bu yüksek oktanlı aksiyon sahneleriydi.
Hatırlayanlarınız olacaktır, MW2’nin gizlilik sekanslarını yenilikçi bulsam da eleştirmiştim. Buna rağmen oyun içerisine yedirilmiş olağanüstü görevler vardı. Hatta oyunda Meksika sınırında geçen bölümü oynarken nefes almayı dahi unuttuğumu hatırlıyorum.
İşte bu “Open Combat” isimli görevler, formülün üzerine benzin döküp ateşe veriyor. Sizi Warzone’dan çıkan bir haritaya atan görevler, bildiğimiz ve tanıdığımız her şeye ters.
Örneğin bu görevde sol üstte bir mini-map beliriyor. Yetmiyor, görev içerisinde farklı eşyalar bulabiliyorsunuz. Sağda solda görebileceğiniz Warzone kasalarını açtıkça, farklı renklerde silahları elinize alabiliyorsunuz. Hatta yine Warzone’dan alınmış “satchel” sayesinde zırh seviyenizi yükselterek daha dayanıklı hale gelebiliyorsunuz. Bu “satchel” olayı MW2’de de vardı fakat burada hayati hale gelmiş.
Bu görevler bir nevi rogue-like olarak tasarlanmış. Diyelim görevi yaparken öldünüz. Bulduğunuz silahlar ve eşyalar ile tekrar baştan başlayabiliyorsunuz. Ya adamlar, görev içerisine silahlarınızı değiştirebileceğiniz “loadout” kutuları koymuş. İnanılmaz.
İşin en kötü yanı ise bu görevlerin, oyunun büyük bir kısmını oluşturuyor olması. 3-5 görev dışında kalan diğer tüm görevler Open Combat görevleri. Yani yeni bölüm açılırken sol aşağıda kırmızı işareti görmeyeyim diye dua ettim her seferinde.
Madalyonun diğer yüzüne bakıp, Activision’ın bu görevleri neden tasarladığını hatırlayalım. Aslında kulağa konsept olarak hoş gelen bu görevler, pratikte gerçekten söylediğim nedenlerden ötürü çalışmıyor. Oyun çıkış yapmadan önce söylenen “ya bu görevleri istediğiniz şekilde oynayın” ifadeleri tutarsız kalmış. Çünkü ne haritalar, ne de yapay zeka buna izin vermiyor.
Dürüst olayım, oyunda sevdiğim ikinci bir diğer görev bu bahsettiğim “open combat” görevlerinden biriydi. Bir binaya tırmandığınız bu görevin haritası hem yeni, hem de gerçekten bu görev için tasarlanmış hissettiriyordu. Örneğin tepeye tırmanmanız için size farklı yollar sunulmuş. Her kata da farklı şekilde erişim sağlayabiliyorsunuz. Mesela ben son bölümde gelen düşmanlardan bir türlü kurtulamayıp epey zorlandım görevde. Kata bodoslama girdiğim zaman kalkanlı düşmanları indirmek epey zorladı. Fakat farklı bir rota deneyerek kendimi bu düşmanların bulunduğu bölgenin balkonuna atmayı başardım. Daha fazla cover sayesinde de tek deneyişte geçtim burayı.
Bu söylediğim şey sadece tek bir bölümde geçerli maalesef.
Spoiler vermek istemediğim için hikayeye çok fazla değinmeyeceğim. Yalnız şu ana dek gördüğüm en zayıf MW hikayelerinden biri ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim. Külliyatın (!) en önemli kötü karakterlerinin birinin başrolde olduğu oyunu nasıl bu kadar berbat ettiklerini, hikayeyi spoil etmeden anlatmak çok güç. Ama net olarak oyunun hikaye bölümünün DLC’den hallice olduğu kesin.
Multiplayer'da Neler Var?
Çoğu oyuncu benim aksime CoD serisini çoklu oyuncu modları için alıyor. Zaten Modern Warfare 3’ün bu denli “gaz” ile gelmesinin sebebi de buydu. Profesyonel oyuncuların önceden deneyip attığı tweet’ler, herkesi multiplayer konusunda heyecanlandırdı.
Maalesef bu heyecanın da çok boşa olduğunu söyleme görevi bana düşüyor.
Bence yeni Modern Warfare’in en büyük sorunu “aceleyle yapılmış” gibi hissettirmesi. Evet, mantıklı ve belki de işe yarayabilecek fikirler var oyunda. Ama nedense bu konseptlerin hiçbiri doğru şekilde kullanılmamış. Aynı noksanlık hissi, multiplayer kısmında da var.
Bir kere Modern Warfare’in FPS türüne kattığı en iyi şeylerden biri “perk” sistemiydi. Serinin geleneği haline gelen perk sistemi sayesinde kendi oyun tarzınıza uygun bir strateji geliştirebiliyordunuz. Geriye gidip orijinal MW3’e bakalım örneğin.
Hafif makineli kullanıyor ve hızlı oyunu seviyorsunuz. Gidip “Extreme Conditioning” perk’ini takarak daha hızlı ve daha fazla koşabilirdiniz. Çok ama çok basit bir perk ekranından, bu perk’leri ayarlamak inanılmaz kolaydı.
Şimdi ise arapsaçına dönmüş.
Evet, bu perk’lerin yerini tutan hatta oldukça benzeyen şeyler var oyunda. Fakat bu yenilikler “gerçekçilik” kisvesi altında üstünüzdeki elemanlara yedirilmiş. Mesela oyunda zırhınızı seçerek avantajlar kazanabiliyorsunuz. Diyelim Infantry Vest kullanıyorsunuz. Bu zırh sizin MW2’den tanıdığımız Tac Sprint özelliğinizin süresinin uzamasını sağlıyor. Ya da Demolition Vest alarak 25 saniyede bir tüm bombalarınızın dolmasını sağlıyorsunuz. Buraya kadar her şey güzel.
Yalnız seçenekler sadece zırhtan ibaret değil. Hem botlarınızı hem eldivenlerinizi, yetmiyor bir de ekipmanlarınızı kendiniz seçiyorsunuz. Bunların da kendisine özel perk’lere sahip olduğunu belirteyim. Bundan önceki oyunlarda 10 saniyede ayarlayabildiğiniz loadout’larınızın içerisinden çıkmak adeta kabus haline geliyor. Elbette meta oturdukça bu ekipmanlarda da standart özellikler yerleşecektir. Yine de ben bu halini hiç sevmedim.
Buna ek olarak oyunda artık test edebileceğiniz yeni oyun modları da bulunuyor. Örneğin yeni modlar arasından Cutthroat'u epey beğendim. Bu oyun modunda 3v3v3 bir savaşa giriyorsunuz. Amacınız ya rakiplerinizi ortadan kaldırmak ya da bayrağı ele geçirmek oluyor. Epey adrenalin dolu anlara sahne olabiliyor bu oyun modu.
Gelelim silahlara… Activision, daha önce yapmadığı bir şey yaparak MW2’deki tüm kozmetikleri yeni oyuna taşımayı vadetmişti. Stüdyo sözünü tutarak silahları yeni oyuna taşımış ama bu silahları kullanan görmedim oyun içerisinde. Yani evet, eski silahlarınızı ve açtığınız kozmetikleri yeni oyunda kullanabilirsiniz. Fakat MTZ-556, SVA 545 ve BAS-B gibi yeni silahlar oyunları domine ediyor şu sıralarda. Görüşürüz altın rengi silahlar…
Yeni silahları açmak da sandığınız kadar kolay değil. Bazı silahlar sadece oyun içerisindeki başarımlar ile açılabiliyor. Bunun için armory kısmına girerek açmak istediğiniz silahın "başarımlarını" aktif etmeniz gerek. Ardından günlük görevlerinizi tamamladığınızda bu silahı açabiliyorsunuz. Süreç uzadıkça uzuyor anlayacağınız.
Yine de gerilmeyin çünkü Sledgehammer'ın size hazırladığı "default" loadout'lar epey güçlü. Hatta ben yeni silahlar açmış olmama rağmen hala hazır WSP-Swarm'u kullanıyorum.
Her şeyin ötesinde bir karmaşa ise battle pass sisteminde karşımıza çıkıyor. Sistemi o kadar anlamadım ki bir ara internetten bakıp doğru şeyi alıp almadığımı teyit etmek durumunda kaldım. MW2 gibi oynadıkça kazandığınız token’leri istediğiniz yollarda harcayabiliyorsunuz. Fakat battle pass’i de bir kez daha yükselterek farklı kozmetikler kazanabilmenizin yolu da var artık oyunda. Kısacası bitmek tükenmek bilmeyen bir mikro ödeme girdabı haline dönmüş güzelim seri.
Değinmek istediğim son çoklu oyuncu kısmı ise zombi modu olacak. Aslında biliyorsunuz, zombi modu Black Ops serisi ile özdeşleşmiş bir mod. Zaten Modern Warfare tarihinde de ilk kez bir zombi modu görüyoruz. Benim çok da sevmediğim bu moda göz ucuyla da olsa bir bakış attım.
Aslında baştan beri saydığım sorunların tamamı bu mod için de geçerli. Zombi modunu "açık dünyaya" yayan Activision ekibi, bu modu da Warzone DMZ'den fırlama bir hale çevirmiş. Hatta DMZ'nin zombilisi desem yanlış olmaz sanırım. Yani aynı DMZ modundaki gibi haritaya atılmadan önce silahlarınızı seçiyor, öldüğünüzde bu silahları kaybediyorsunuz.
Get Up Soldier!
“Hiç mi iyi bir şey yok?” dediğinizi duyar gibiyim. Var efendim. Yalnız iyi şeylerin tamamı, zaten iyi olan MW2’den direkt olarak geçiş yapmış. Yani özellikle multiplayer kısmındaki vuruş keyfi, adrenalin, silahların yaşattığı his korunmuş. Oynarken hala keyif alabileceğiniz bir oyun MW3. En azından multiplayer kısmında…
Örneğin MW2'de "gerçekçiliğe" epey abanan stüdyo, silahların kontrolsüz şekilde sekmesinin önüne geçememişti. MW3'te bu kontrolsüz sekme işi azaltılmış. Silahlar artık çok daha oturaklı ve kontrol edilebilir halde.
Buraya eklemek istediğim iki koca “keşke” var ama. Bunlardan ilki, haritalarla alakalı. Evet, eski haritaların geri dönmesi inanılmaz tatmin edici olmuş. Yalnız bu yenilenen haritaların, güncel MW ile pek de eşleşmediğini düşünüyorum. Keşke, MW2’deki haritalar da havuza eklenmiş olsaydı. Örneğin kimsenin sevmediği Quarry, yeni nesil MW3 içerisinde isyan ettirecek kadar kötü halde. Devasa bir harita içerisinde koşturup duruyorsunuz.
Bir diğer keşkem ise daha eski haritaları kapsıyor. Keşke daha eski haritaları da oyunda görebilseydik. Karachi’yi oynayınca gerçekten gidip bir tur Backlot, Crash falan oynayasım geldi.
Son Söz
Son günlerde Activision’ın oyunu 16 ayda geliştirdiği söylentileri dolanıyor etrafta. İddiaların gerçekliğini bilmiyorum ama Modern Warfare 3’ün gerçekten aceleyle geliştirilmiş gibi hissettirdiği kesin.
Tutkunu olduğum seriyi bu hale getirdiği için önce Sledgehammer’a, daha sonra Activision’a bir hayli kırığım. Artık tek umudumuz Infnity Ward’un Modern Warfare serisini bir kez daha ayağa kaldırması olacak. Her zaman yaptıkları gibi yani…
Başlıklar
Modern Warfare 3, henüz açılış ekranından size bir DLC olarak planlandığını hissettiriyor. Kısa süren senaryo, neredeyse aynı kalan multiplayer modu ve yaşattığı kafa karışıklığı ile maalesef dev bir hayal kırıklığı.
- Silahlarda yapılan ufak değişiklikler iyi hissettiriyor
- Eski haritalarda oynamak keyifli
- Yeni oyun modları çeşitlilik sağlıyor
- Eski kozmetiklerin geçiş yapması fena olmamış
- Senaryo modu devasa bir hayal kırıklığı
- Open Combat görevleri bekleneni veremiyor
- Battle pass çok karışık
- Yeni silahları açmak bazen işkenceye dönebiliyor
İyi olan tek şey MW19'da getirdikleri gunplay mekanikleriydi. Atış hissi o kadar keyifli ki oyunu oynayasınız geliyor, ve silahlar arasındaki uçurum çok fazla olmadığından çok fazla farklı kombinasyon deneyen oyuncular görmek mümkündü. Oyun hala onun ekmeğini yiyor, alan da bu yüzden alıyor. Onun dışında menüler, arayüz tasarımı falan direkt mobil oyun izlenimi veriyor ve ordan burdan fışkıran oyunun evreniyle uzaktan yakından alakası olmayan operatör skinleri de cabası. Bu sefer tipik activision vakası diyerek geçmek de mümkün değil. O CoD HQ denilen zırva MW3 ü almasanız bile oyunu indirmek istediğinden indirmeden MW2 ye giremiyorsunuz. Koca bir yazılım yığınının içerisinde parasını verdiğiniz "oyun"u bulmaya çalışarak geçiyor zamanın çoğu.