Bir oyun oynarken en çok arzuladığım şey hikayenin alıp götürmesi. Oynanabilirlik de dahil olmak üzere diğer tüm elementler hikaye derinliği ve sürükleyiciliğinin gerisinde yer alır. Aynı sebepten hikaye anlamında insanı sürükleyen macera filmlerine de bayılırım. Bu iki ayrı örneğin tek potada eritildiği çok fazla oyuna sahip değiliz. Lakin Uncharted serisi kesinlikle macera oyunlarının zirvesinde yer alıyor. Daha önce PlayStation üzerinden ilk 4 oyunu ikişer üçer kez bitirmiş birisi olarak bu sefer nihayet klavye ve maus ile hazine peşinden koşacağım için de çok mutluydum.
Lost Legacy'i daha önce PS4'de denemediğim için epey mutlu oldum. Ayrıca adeta çizgi romanlarda "tam macera" adıyla çıkan serinin yeni bir hikayesini okur gibi içimi güzel bir merak duygusu kapladı. Zaten çıkalı epey olmuş oyunlar olduğu için burada tüm hikayeyi baştan anlatıp sanki bilinmeyen bir oyun gibi sıfırdan inceleme yazmak gibi bir niyetim yok. Biraz bilgisayar sürümünün güzellikleri/kötülükleri biraz yeniden korsan hazinelerinin peşine düşmenin verdiği hazdan bahsedeceğim. Bir Hırsızın Sonu ile serüvene başlayalım;
Hazine Avcıları Emekli Olabilse Harrison Ford Olurdu
Hazine avcılığı konseptini ben dahil dünyanın büyük bir çoğunluğuna sevdiren isim Dr. Henry Walton "Indiana" Jones ya da bildiğimiz adıyla Indy. Şüphesiz Uncharted'ın ortaya çıkmasında da Indy'nin ciddi bir payı var. Kayıp şehirler, vaat edilen cennetler ve özellikle benim favori konum korsan hazineleri Uncharted'ın temel konularını oluşturdu. İşte dördüncü oyunda da tarihin en büyük korsan hazinesinin peşinde İtalya-İskoçya-Madagaskar üçgeninde bir yolculuğa çıkıyoruz.
Aslında üçüncü oyundan sonra Nathan Drake'imiz emekli olmuş ve aile babası olma yolunda ilk adımı atmıştı. Lakin Cengiz Üstün'ün efsanevi karikatür karakteri Macerayı Seven Adam misali Drake sülalesinin genlerinde maceraperestlik var. Hal böyle olunca seneler sonra gelen Sam Amca'nın muhteşem daveti içimizde bir kıpırtıya yol açıyor. Kimse kendini Sam'in uyuşturucu baronlarıyla olan münakaşasıyla kandırmasın. Nathan Drake'in son ve dev bir maceraya ihtiyacı vardı. İşte A Thief's End bana bu macerayı üçüncü kez ve muhtemelen son kez bilgisayarda yaşattı.
Macerayı Seven Kardeşler
İki kardeşin serüvenine daha önce PlayStation 4 üzerinden eşlik ederken Madagaskar manzaralarına bayılmıştım. Lakin oyunu bu kez PC'de oynayınca görüntülere adeta dibim düştü. Oyunda çoğu sefer uzun uzun etrafı inceleyip Naughty Dog'un huzurunda bir kez daha şapka çıkardım. Cilalama işi, yüzbilmemkaç ef pi es derken oyun deneyimi de çok daha keyifli hale gelmiş. Bir de tabii ki nihayet DualShock illetinden kurtulup (analog ile asla aim alamıyorum) özüme dönmek suretiyle klavye+fare kombosuyla rahat rahat hedşat atma zevkini yaşadım.
Bu görsel şölen ve kendi adıma artan oynanabilirlik seviyesiyle birlikte Kaptan Avery'nin hazinesinin peşinden gitmek çok daha cazip gelmeye başladı. Ancak oyunun klavye+fare ile en büyük sorunu yaya olarak bir şeylerden kaçarken yaşanıyor. Analog ile oynarken sorunsuz geçtiğim kovaladıkça kaçan ateş böceği sekansları klavye ile bir anda W/S tuşları arasında anlamsız geçişler ve farenin devre dışı kaldığı sabit kamera anlarıyla ıstırap haline dönüştü. Neyse ki oyunun en şahane iki kaçma/kovalama sahneleri araçla yapılıyordu da bu anlamda oyun zevkini düşüren bir sorun yaşamadım.
Bilgisayarlı Hazine Avcılığı Hayır, şu telefonlara yüklenen yalan dolan metal dedektörleriyle yapılan gömü sevdalılığından bahsetmiyorum. Sony'nin bizi uzun zamandır mahrum bıraktığı keşfedilmemiş hazine avcılığından bahsediyorum. PS4'de oyunu tam randımanda çalıştırmak için gizli gizli çözünürlük hileleri yapan Naughty Dog, PC'de elini korkak alıştırmamış. Benim elimdeki monitör 1080p olmasına rağmen 2k çözünürlükte 100+ FPS alabildim bu da görüntü kalitesine yansıdı. Çözünürlük skalası ayarlarından 4k'ya kadar desteğimiz mevcut. Ayrıca performansı yükseltmek için DLSS ya da AMD FSR 2.0 opsiyonları da elimizin altında duruyor. Yani hem yüksek çözünürlükte haritalara bakayım hem de performansım düşmesin diyorsanız zemin müsait. Hatta sistemi çok fazla yormamak adına oyunu 30 FPS'e de sabitleme seçeneği var.
|
Bulmaca Buldurmaca Yanan Mumya Patlatmaca
Uncharted 4'ün ve hatta genel olarak serinin bir diğer macera ikonu Tomb Raider'dan aldığı şahane taraflar da var. Mesela bulmacalar. Uncharted 4'ün bulmacaları çok zor değil hatta zor bile değil. Zaten ben de bir Eser Güven olmadığım için bulmacalar konusunda hiç becerikli değilim. O yüzden benim gibi oyunlarda bulmaca zorluğu sıradının biraz üstüne çıkınca bile kara kara düşünüp son çare Google amcaya danışan insanlar için Uncharted oyunları tam kıvamında. Remastered doğal olarak bu bulmacalara dokunmamış ama bazı yerlerde oyunda çok acayip görsel hatalarla karşılaştım. Örneğin şu kağıtları çevirip 12 Kurucu Korsan'ın sembollerinin doğru yıldız hizasına geldiği bulmaca sekansında KAĞITLAR GÖZÜKMEDİ. Neyse ki oyuna girip çıktıktan sonra her şey pür-ü pak bir şekilde yerine geldi de sinir krizinin kapısından dönüldü.
Uncharted'ın bir diğer özelliği de parkur mekanikleri. Assasin's Creed oyunlarındaki karakterlerin kendilerine has bir tarikatı vs olduğu için hadi bu çok acayiplikleri yiyoruz. Ancak özellikle 4. oyunda yanımızdaki karakterler de dahil olmak üzere (Hatta sonlara doğru bir yerde Sully de buna dahil oluyor) herkesin olağanüstü riskli ve yapılması ölümcül hareketleri birer sirk akrobatı gibi yapması beni biraz oyundan soğutuyor. Yani tamam heyecanı yükseltmek istiyorsunuz ama bahsettiğimiz Nathan Drake, Tim Drake değil. (Tim Drake kimdir diye soran olursa Batman'in üçüncü Robin'i, her anlamda bir akrobat) Zaten epey bir süredir emekli olup nehirin dibini boylamış bakır telleri toplayan Nathan'ın bir hafta içinde bu kadar olaydan sağ kurtulması akıl alır gibi değil.
Nathan'ımız Nasıl Ölmüyor Uncharted oyunlarında canınız azaldığı zaman ekran yavaş yavaş siyah beyaz olmaya başlar. Aslında o siyah beyaz olma süreci Nathan'ın mermi yediği anlamına gelmiyormuş. Tüm bu mermiler Nathan'ın yanından geçtiği için şansımızı zorluyormuşuz. Yani en azından yetkililer böyle söylüyor. Nathan her fırsatta şansından yakınsa da ben hayatımda Max Payne ağabey de dahil olmak üzere bu kadar mermiden sıyırılıp hayatta kalan birisini görmedim. Neyse Nathan, artık çoluk çocuğa karıştın bu sefer gerçekten şansını zorlama. |
Mutlu Sonla Biten Lineer Oyunlar, Oyunlarımız
Uncharted'ı gerçekten çok sevme nedenlerimden birisi de lineer bir yapıya sahip olması. Yani şahane atmosferi, muhteşem manzaraları var diye Naughty Dog zıvanadan çıkıp "HADİ MADAGASKAR'IN HER YERİNE MİLYARLARCA SORU İŞARETİ KOYALIM!" demiyor. Oyunun bir hikayesi var, bir sonu var. Ancak dördüncü oyunda net bir şekilde hissedebildiğimiz bir şey var ki o da; A noktasından B noktasına gitmek için çoğu zaman 2 ya da daha fazla seçeneğimiz oluyor. Bunu dövüşlerin çoğunda da gizlilik ya da bodoslama olarak da ayarlayabildiğimiz için bir lineer oyunda olmasını isteyebileceğimiz her şeye sahibiz.
Her manzarsı güzel oyunun açık dünyaya evrildiği (sözüm sana Ubisoft!) son dönemlerde Unchrated'ın yaptığı gerçekten rafine bir macera sunmak. Hem de mutlu sonla biten bir hikaye. Öyle ki Nathan Drake ve Elena çiftimiz hayallerindeki hayata kavuşuyor, Sam ve Sully yeni bir ortaklık geliştiriyor ve dünya bir anda şahane bir yere dönüşüyor. Sanki dört oyun boyunca milyonlarca insanı onlar öldürmemiş gibi bu kadar rahat ve mutlu yaşamaları da bana epey tuhaf geliyor. İnsan öldürmek bu kadar kolay bir şey mi yahu?!
En nihayetinde Nathan Drake'in orijin hikayesiyle ilgili şahane detayları öğrendiğimiz, tarihin en büyük korsan hazinesine doğru inanılmaz bir maceraya çıktığımız A Thief's End artık bilgisayar oyuncularının parmaklarının ucunda. Lakin bir de ortada bir miras davası ve kayıp vakası var. Şimdi biraz da Kayıp Miras'a bakalım;
Nathan Gitti Diye Hazineler Kendi Kendine Bulunmuyor
Uncharted serisi benim için Nathan Drake ile tamamen özdeşleşmiş durumda. Bu yüzden Lost Legacy'i çıktığı günden bu yana pek merak etmedim. Ancak hazır elime böyle bir fırsat geçmişken bu yan hikayeyle birlikte yeni bir maceranın peşinden gitmek epey cazip geldi. İyi ki de gelmiş!
Demiştim ya adeta bir çizgi romanın "TAM MACERA" etiketiyle sunulan yan hikayesi diye. Lost Legacy oynarken hep bunu hissettim. Hatta tam olarak özellikle X-Men gibi ekip çizgi romanlarının yan hikayelerinde iki karaktere yoğunlaşılır, sonra olaya cameo olarak ekipten başka birisi de dahil olur ya öyle bir lezzete sahip. Toplam dokuz bölümden oluşan çok uzun olmayan ama insanı özellikle ilk iki bölümden sonra epey içine alan bir hikayesi var. Bu sefer Hindistan'a doğru İç Savaş soslu bir hazine avıyla karşı karşıyayız. Başrolümüzde eski oyunlardan tanıdığımız Chloe Frazer var ki kendisi bir Hint mitolojisi uzmanı (tıpkı babası gibi) ve yanında da benim kişisel nefretimi üzerine çekmeyi başaran Nadine Ross var.
Nadine ile bırakın takım olmayı bana kalsa özellikle 4. oyunu da çok taze bitirmişken kafasına bir mermi sıkıp hayatıma devam etmek isterdim. Ancak Naughty Dog'un belki de Last of Us 2 öncesi ilk "düşmanınızı anlayın" çalışması bu oyun olabilir. Ben her iki oyunda da düşmanımı anlamaktan ziyade işimdeki öfkeyi kontrol edemeyen taraftayım. Neyse Nadine'in gereksiz profesyonelliği bir noktadan sonra yerini samimiyete bıraksa da bu samimiyet de bana soğuk geldi ama Chloe için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Tabii ki Frazer bir Nathan Drake değil, olmasını da beklemek onun adına büyük bir haksızlık olur. Lakin kendisi epey komik olmaya çalışıyor, hoş yazımında bazı tembellikler olduğu için çoğu yerde ya aynı ya da çok benzeri bir şaka yaptığı için bir süre sonra tekrara bağlıyor ama kesinlikle sıkıcı bir karakter değil.
Az önce Uncharted 4'e haritayı sonsuz soru işaretleriyle doldurmadığı için teşekkür etmiştim. Lost Legacy ise bize mini minnacık bir açık dünya sunuyor. Tabii bu açık dünyada yapabileceklerimiz epey kısıtlı. Yer yer Tomb Raider oyunlarını andıran bulmacalar var ama bunların nihai amacı sadece bir tane olan tek yan görev için gerekli birkaç eski eşyayı toplamak. Oyunun süresini uzatmak için ve bizleri şahane atmosfer içerisinde arabayla biraz daha yol yaptırmak için eklenen bu yan görev neyse ki opsiyonel tutulmuş. Yine de oyunun tek ana görevinin görev ağacı üç farklı yer şeklinde ve bu üç yere istediğiniz sırayla gidebiliyorsunuz. Yani Uncharted'ın diğer oyunlarında görmediğimiz bir özgürlük var.
Minik açık dünya deneyimi, Nathan Drake dışında evrenden tanıdığımız diğer karakterlerle oynayabilme imkanı ve oyunun süresi Lost Legacy'i epey değerli kılmış. 4. oyunun yanında pakedin içerisinde dahil olması da eğer oyunu oynamayı düşünüyorsanız şahane bir bonus olarak artı hanesine yazılacaktır. Genel hatlarıyla Uncharted: Legacy Of Thieves Collection beni bir kez daha Uncharted serisinden mutlu bir şekilde ayırmayı başardı. Ancak iki oyunu peş peşe oynadıktan sonra bir süre hazine avcılığına ara vermeyi düşünüyorum. Zaten Naughty Dog'un henüz beşinci oyun veya başka bir yan oyun ile ilgili bir planı yok. Fiyatı için uygun olduğunu söylemek zor ama diğer AAA oyunlarla kıyaslayınca nispeten daha ucuz bir etikete sahip. Tabii eski bir oyunun PC'ye çıkışı olduğunu da hatırlamak lazım. Yine de özellikle Uncharted 4'ü hiç oynamamış oyuncular için, indirim zamanlarında şahane bir paket olarak değerlendirilebilir.
Son karar: Uncharted: Legacy Of Thieves Collection, oyunu ilk defa oynayacaklar için bulunmaz bir nimet. Şahane görselliği, muhteşem atmosferi ve hiç düşmeyen aksiyonuyla iki oyun toplam 20-25 saatinizi çok rahat büyük zevk ile harcayabileceğiniz bir oyun. Eğer PS4'de oyunu oynadıysanız ve hazine avcılığı yapma özleminiz depreştiyse bu kez cilalanmış görselliği ve fare ile ateş etme konforuyla yine bir şansı hak ediyor. İlk indirimi yedikten sonra özellikle bilgisayar oyuncularının kütüphanesine büyük renk katması epey muhtemel.
Son bir not olarak oyunu yine PC'de oynayak başka kullanıcılar oyunun sıkça çöktüğünü ve bazı spesifik noktalarda oyunu çökertecek hatalar olduğunu belirttiler. Ben 1-2 sefer hariç hiç çökme yaşamadım ama görünüşe göre henüz tam randımanlı bir optimizasyon yapılmamış. Lakin sıradaki güncelleme ile birlikte oyun muhtemelen kusursuza yakın performans verecek hale gelecektir.
Yazıdaki tüm görseller PC sürümünden alınmıştır. Tüm oyun içi görüntüler 1920x1080 çözünürlüğünde, Ultra ayarlarda, DLSS kapalı ve 140 Resolution Scale seçeneği açıkken çekilmiştir.
Başlıklar
Legacy Of Thieves Collection, oyunu ilk defa oynayacaklar için bulunmaz bir nimet. Şahane görselliği, muhteşem atmosferi ve hiç düşmeyen aksiyonuyla iki oyun toplam 20-25 saatinizi çok rahat büyük zevk ile harcayabileceğiniz bir oyun. Eğer PS4'de oyunu oynadıysanız ve hazine avcılığı yapma özleminiz depreştiyse bu kez cilalanmış görselliği ve fare ile ateş etme konforuyla yine bir şansı hak ediyor. İlk indirimi yedikten sonra özellikle bilgisayar oyuncularının kütüphanesine büyük renk katması epey muhtemel.
- Uncharted'ın görselliği zaten her zaman olağanüstüydü ama bilgisayarın gücüyle birlikte adeta bir şölen olmuş
- DLSS, FSR gibi performans arttırıcı özelliklerin tamamını destekliyor
- Neredeyse toplam 20 saatlik soluksuz bir aksiyon ve macera keyfi, piyasada bu ikisini aynı anda bulacağınız oyun sayısı gerçekten çok az
- Klavye + Fare kombosu özellikle vuruşma kısımlarında büyük rahatlık ama...
- ...aynı rahatlık beraberinde kaçma/kovalama sahnelerinde büyük bir eziyeti de beraberinde getiriyor
- Oldukça komik ve saçma sapan görsel hatalar (bir noktada Elena'nın göz bebekleri kayboldu ve çok korktum)
- Yer yer özellikle çabuk aksiyon alınan yerlerde oyunun çökmesi sorunu var
Aga Sony ağır geri zekalı. Oyun serilerinin önceki oyunlarını es geçip sadece yeni oyunlarını PC'ye çıkarıyorlar. Sonuç olarak PC'de çıkan en yeni oyunu oynamak için sebebim olmuyor. Ben napam şimdi bu oyunu PC'de? Tuzu yok o yüzden puanım 0. :)