Pripyat'tan Normandiya'ya, Stalingrad'a ve Bastogne'a uzanan dev bir hikaye.
Devamını okuAçıklandığı ilk günden beri pek çoğumuzun merakla beklediği Valorant sonunda resmi çıkışını gerçekleştirdi. Beta sürecindeki deneyimlerimi paylaştığım yazının ardından Riot Games’in FPS girişimine derin bir bakış atma vaktinin geldiğine inanıyorum. Bu kez oyunun yaptığı doğrulara ve yanlışlara hep birlikte bakacağız.
Öncelikle Valorant’ın resmi versiyonunun, beta süreci ile olan farkından bahsetmek gerek. Aslına bakarsanız birkaç ufak düzenleme dışında çok fazla değişim göremedim. Bu düzenlemelerden en çok dikkatimi çeken ise karakter seçme ekranındaki şık animasyonlar oldu. Bunun dışında oyuna yeni bir harita ve bir karakter daha eklenmiş durumda.
Bildiğiniz üzere Valorant duyurulduğu ilk günden beri CS:GO ve Overwatch ile kıyaslanıyor. Oyunun rekabetçi bir FPS olduğu düşünüldüğünde bu karşılaştırmaların doğru olduğu su götürmez bir gerçek. Fakat, daha önce de belirttiğim gibi, ben Valorant’ı Apex Legends’a daha çok benzetiyorum. Ve bu benzerliğin arkasında basit mekanikler yatmıyor.
Bir Şubat ayında hayatımıza giren Apex Legends, kısa sürede içerisinde bulunduğu “battle royale” türünün en önemli temsilcilerinden biri haline gelmişti. Bunun arkasında da türün klişelerine getirdiği yenilikler ve kolay ama bir o kadar da pratik çözümler bulunuyordu. Valorant’ın Apex Legends’a olan benzerliği de buradan geliyor. Oyun, rekabetçi FPS türünü sevenlerin yıllardır hayalini kurduğu pek çok şeyi beraberinde getiriyor.
Teknik detaylara girerek başınızı ağrıtmak istemiyorum fakat CS:GO turnuvalarını yakından takip ediyorsanız “tick rate” isminde ilginç bir terim duymuş olabilirsiniz. Bu değişken, sunucunun ne sıklıkta objeleri güncellediğini gözler önüne seriyor. Bazı oyunlarda zaman zaman attığınız merminin gitmediğini fark etmeniz, bahsettiğim “tick rate” ile alakalı.
Valorant’ın resmi tanıtımında paylaşılan bilgiler arasında en dikkat çekici olan şeylerden biri de bu “tick rate” konusuydu. Oyunun ilk anından başlayarak 128 tick rate’li sunucular ile oynanacağını açıklayan Riot Games, pek çoğumuzu mutlu etmişti. Standart bir CS:GO sunucusunun 64 tick rate’e sahip olduğunu da belirteyim. Valorant’ın bu değişkeni “ESEA” ya da “Faceit” gibi üçüncü parti firmalardan destek almadan yapması da oldukça çarpıcı. Yani bir süredir tüm topluluğun istediği şeye cevap Valorant ile gelmiş oldu.
Ufak ama bir diğer önemli etken de sunucu ping’leri. Bildiğiniz üzere Riot’un ülkemizde sunucuları bulunuyor ve Valorant da bu sunuculardan faydalanıyor. Rekabetçi FPS oyunlarda bu verilerin ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok. 128 tick rate’li ve 18 pingli sunucularda bu kadar pürüzsüz bir oyunu oynamak büyük keyif.
Unutmadan oyunun Türkçe seslendirmesi de harika olmuş!
Grafikleri Nerede?
Valorant’ın aldığı en büyük eleştirilerden biri grafikleri. Oyunun rakiplerinin aksine çok daha hantal animasyonlar kullandığı kesin. Hatta zaman zaman bazı kaplamalar gözünüzü rahatsız edebiliyor. Fakat bu durumun oyun içerisinde pozitif bir ortam yarattığını düşünüyorum.
Şöyle düşünün: elinizdeki bilgisayar ile CS:GO’yu 30 FPS’te oynayabiliyorsunuz. Çok daha iyi bir sistemi olan rakibinizi ortadan kaldırabilmeniz, sisteminiz yüzünden neredeyse imkansız hale gelebiliyor. Fakat Valorant’ta böyle bir durum yok. Yani birini vuramadığınızda suçun gerçekten tetiği çeken kişide, yani sizde olduğunu fark edebiliyorsunuz.
Bu benim için oldukça pozitif bir durum zira bu tarz geri bildirimler beni oyuna daha fazla bağlıyor. İsabet yeteneğimin gün geçtikçe geliştiğini fark etmek, oyun başında geçirdiğim saatleri çok daha anlamlı kılıyor kesinlikle.
Güce Dengeyi Kim Getirecek?
Fakat ciddi anlamda korktuğum ve içimi yiyen bir durum var. Yıllardır LoL oynayan biri olarak Riot’un en çok eleştirdiğim yönü her daim karakterlere bir denge getirememeleri oldu. Yeni çıkan şampiyonlar ya kırık olup oyunu değiştiriyor, eski şampiyonlar ise yeni halleri ile zaman zaman işe yaramaz hale dönüyorlardı.
Karakter tabanlı bir oyun olan Valorant’ta da bu durumun gerçekleşmesi beni korkutuyor. Bu tarz rekabetçi oyunlarda en ufak dengesizlikler, oyunun tüm mekaniklerinin değişmesine sebep olabiliyor. Örneğin beta sürecinde çıkış yapan Raze, bir anda herkesin nefret ettiği bir karaktere dönüşmüştü. Riot gün geçtikçe Raze’i nerf’lemiş olsa da artık beta sürecinde olmadığımızı hatırlatmakta fayda var. Yani ciddi bir dengesizlik, milyonlarca kişinin oyununu etkileyebilir.
Tabii LoL’ün halihazırda yüzlerce şampiyona sahip olduğunu da unutmamak gerek. Yani bu kadar karakter arasında birbirleri ile çakışan isimler olması mümkün. Valorant’ın şimdilik çok az karakteri bulunuyor fakat bunun genişleyeceği de kesin.
Bir Dust 2 Değil
Valorant, resmi çıkışı ile birlikte yeni bir haritaya daha kavuşmuş olsa da bence bu sayı hala yetersiz. Standart oyuncu gözüyle bakıldığında yetersiz kalan haritaların espor kanadını da etkileyeceğini düşünüyorum. Bildiğiniz üzere Riot bu konuya çok önem veriyor ve profesyonel maçlarda bunun eksikliği hissedilebilir.
Fakat haritaların genel tasarımları gerçekten güzel. Hatta şahsen haritalardaki ışınlanma özelliğini oldukça beğendim. Tüm haritalarda bulunan bu sistem sayesinde basmaya çalıştığınız bölgeden sonuç alamadığınızda hızlıca rotasyon yapabiliyorsunuz. Işınlanma esnasında sesiniz tüm haritadan duyulduğu için, oyun içerisindeki heyecan yükseliyor. Yani burada risk/ödül sistemi devreye giriyor.
Buna ek olarak şimdilik oyunda sadece iki mod bulunuyor. Bunlara bir de Deathmatch tarzı eğlence modu eklenirse tadından yenmez diye düşünüyorum. Aklıma takılan bir diğer eksik de henüz oyunun botlara karşı oynanamıyor oluşu. Yani evet, bir alıştırma bölgesi mevcut fakat yoğun Valorant maratonlarından önce eli ısıtmak adına botlarla bir maç yapmak fena olmazdı.
CS:GO’yu Tahtından Edecek Mi?
Açıkçası bu konuyla ilgili görüşlerimi, ilk bakış yazısında dile getirmiştim. Ben Valorant’ın kendi tahtını CS:GO’nun yanına çıkaracağına inanıyorum. Gün geçtikçe kendi kitlesini yaratacak olan Valorant, uzun süredir sessiz kalan rekabetçi FPS türündeki rekabeti de artırmış durumda –ki bu tüm oyuncular için oldukça iyi bir şey.
Valorant ile büyüyecek bir kitle olduğu kesin. Nasıl ki eski Dota oyuncuları LoL’e geçiş yaptıysa, eski profesyonel CS:GO ve Overwatch oyuncuları da akın akın Valorant’a geliyor. Öte yandan yıllar içerisinde Valorant’ın, daha önce de LoL’de olduğu gibi, kendi Faker’larını ya da Olofmeister’larını yaratacağına olan inancım tam.
Yani bu zirvede iki oyuna yetecek kadar yer var. Konu tartışmaya kapa.. (Ah, vurmayın!)
Başlıklar
Valorant, yenilikçi yapısı ile rekabetçi FPS türüne tekrar rekabet getirmiş durumda. Oyunun açıklanması bile kıyaslandığı CS:GO ve Overwatch saflarında değişimlere sebep oldu. Son dönemlerde oynadığım en keyifli oyunlardan olan Valorant’ın yıllar içerisinde geçireceği evrimi izlemek büyük keyif olacak.
- Eski türe yenilikçi yaklaşım
- Akıcı sunucular
- Alışılmış vuruş hissi
- Hoş tasarlanmış karakterler
- Harita sayısı çok az
- Grafikler pek çok kişinin hoşuna gitmeyebilir
- Denge sorunları kafa karıştırıcı