EA son birkaç ayda çok başarılı bir strateji işledi Battlefield konusunda. CoD: Infinite Warfare’ın tası tarağı toplayıp uzaya çıkmasına gelen eleştirileri görüp, birkaç yıldır üzerinde çalıştığı Battlefield 1’i harika bir zamanlamayla duyurdu. I. Dünya Savaşı gibi keşfedilmemiş topraklara adım atan seri, Battlefield ile ilgisi olmayanları bile kendine çekti izlenen bu politika sayesinde.
Heyecanın artması biz oyuncular için ayrı bir güzel olsa da ister istemez beklentide de artış yaşanıyor. Ben de bu kitlenin içinden biri olarak deliler gibi beklediğim Battlefield 1’in kapalı alfasına katılabildim, gazımın doğru orantıda olup olmadığını kontrol ettirdim. Ve gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki oyun gümbür gümbür geliyor.
Topyekün Savaş
İlk önce şu alternatif hikaye olayını açıklığa kavuşturmak istiyorum. I. Dünya Savaşı söylentisi ortalıkta dolaşırken oyunun alternatif hikaye üstüne kurulu olacağıyla ilgili pek çok tartışma yaşanmıştı. Fakat DICE duyurudan sonra üstüne basa basa Battlefield 1’in alternatif bir tarihe dayalı olmadığını belirtti. Oyunda göreceğimiz her şey I. Dünya Savaşı’nın bir parçası. Yine de eğlencenin sağlanabilmesi uğruna bazı genişletmeler yapıldığını söylüyor DICE. Savaş ilerledikçe sürekli icat yapılan I. Dünya Savaşı’nda ortaya çıkan bütün silahlar kullanım alanı ne kadar dar, üretim sayısı ne kadar az olursa olsun Battlefield 1’in parçası olabilme ihtimaline sahip. Herkesin elinde kurmalı tüfeklerin olduğu bir Battlefield’dan ziyade böyle bir tercih yapılması bana kalırsa gayet yerinde olmuş.
Şu meseleyi hallettiğimize göre artık savaş alanına bir inelim. İnsanoğlunun içindeki vahşeti gösterdiği, topyekün savaşın nasıl berbat etkilere yol açabileceğini yüzümüze vuran I. Dünya Savaşı tüm çarpıcılığıyla aktarılmış Battlefield 1’e. Ancak doğrusunu söylemek gerekirse gördüğümüz ve alıştığımız onlarca koyu renk tonlarındaki II. Dünya Savaşı FPS’sinden sonra BF1’in canlılığı beni ilk anda biraz afallattı, o havaya giremedim. Birkaç dakikanın ardından silah arkadaşlarımla birlikte tepeden bayrağa doğru inerken dumanları, yıkılan betonları, düşen yoldaşlarımı görmemle beraber Battlefield 1 beni bir çırpıda içine çekti. Yaşadıklarımın ardından 100 yıl öncesinden günümüze geri dönmemse pek kolay olmadı.
Battlefield 1 atmosfer konusunda sınırları son damlasına kadar zorlayan bir oyun. Haritadaki koca mermi kovanları, yıkıntılar gibi savaş kalıntılarından askerlerin bağrışlarına, silahların güzelliğine kadar her şey göze ayrı bir hoş geliyor. Tabii bunlar sadece hiçbir olay yaşamıyorken gördüklerimiz. Söylediklerimin üstüne hardal gazında maskeyi yüze geçirmek, gözün gözü görmediği o anda düşmanlara ateş açmak, ortalık karışmışken bir de külüstür bir tankın araya girmesi tarzından durumlar tarifi zor bir haz yaşatıyor.
Atmosfere girmişken Battlefield 1’in en etkileyici yanı olan yıkımlara değinmeden de olmaz. Yıkımlar Battlefield 3 ve sonraki oyunlarda her yerin yerle bir olduğu havadan, modern dünyanın getirdiği büyük yapılar yüzünden çıkmak zorunda kalmıştı. Battlefield 1 ise serideki en iyi yıkım sistemini sunmayı amaçlıyor. Hatta DICE bir açıklamasında yeni sistem yüzünden haritanın kullanılamaz hale geldiği için ufak dokunuşlarla bazı özellikleri kısması gerektiğini belirtmişti. Kapalı alfada da bu durum anlaşılıyor. Bazı kısımlar haritanın maç sonlarına doğru da zevk vermesi için tamamen yıkılamıyor, ama bu durumun rahatsız edici düzeyde olmadığını söyleyebilirim. Hele de bomba yüzünden yerlerde hendekler oluşması, ağır zırhlı tankla duvarları yıkıp geçmek, gökyüzünden koca bir zeplin düşmesi gibi haritanın altını üstüne getiren olayları gördükten sonra…

Yeni Neler Var?
I. Dünya Savaşı atmosferi ne kadar başarılı olsa da Battlefield 1, Battlefield oyuncularına bambaşka gelecek bir oyun değil. Ortada Bad Company 2’den Battlefield 3’e geçişte olduğu kadar büyük bir oynanış değişikliği yok. O farklılık ufak oynanış yenilikleri, multiplayer sistemine getirilen değişiklikler, arayüzün tamamen yenilenmesi, I. Dünya Savaşı’na özgü içerikler gibi unsurlarla sağlanmış. Ek olarak BF3’ten 4’e ya da Hardline’a olan geçişten çok daha kayda değer bir gelişim olduğunu söyleyebilirim.
Multiplayer bazındaki değişikliklerden en çok hoşuma gideni puan sisteminin daha adaletli dağıtılması oldu. Battlefield 1, oyuncuyu yaptığı her şey için ödüllendirme peşinde. Örnek olarak düşmana verdiğimiz her bir hasar için ayrı puan, öldürdüklerimiz için ayrı bir puan alıyoruz. Bayrak ele geçirme gibi görev odaklı çabalar da bundan böyle daha fazla takdir görecek işlerimiz arasında.
Bir asır geriye gitmemizin sonuçlarından biri olarak sınıflarda da bolca değişim yaşanmış. Önceki Battlefield’lardaki, teknoloji için ilk adresimiz olan, zırhlı araç tamir etme ve indirmede üstüne tanınmayan mühendis sınıfı artık yok. DICE bu durumu Assault sınıfını ikiye bölerek halletmeye çalışmış. Cephede en önde koşan Assault’lar BF1’de Medic özelliğine sahip olmayacak. Giden bu ekipmanların yeri Engineer sınıfının araç patlatma odaklı ekipmanlarıyla doldurulmuş. Artık başlı başına bir sınıf olan Medic ise önceki oyunlardaki ön cephe savaşçısı durumunu doğal olarak artık elinde taşımıyor. Bu sınıfımız da ordu tarafından yarı otomatik tüfeklere layık görülmüş.
Yepyeni bir sınıf olarak Tanker/Pilot göze çarpıyor. Diğer sınıflar arasından seçmenin mümkün olmadığı pilot sınıfına girebilmek için direkt bir aracın sürücüsü olarak doğmamız gerekli. Pilotların en önemli özelliği araçları hem içten hem de dıştan tamir edebilmesi. Ancak araçla olan bağlantısı koptuğunda bir pilotun ayakta kalabilmesi oldukça zor. Düşmana karşı kullanabileceğimiz tek silahımız bol mermi alan bir tabanca çünkü.
Tam anlamıyla multiplayer’ın baş mimarı olmasa da yakın temas çatışmaları Battlefield 1’in en önemli yenilikleri arasında bulunuyor. Bıçağımızla künye avladığımız Battlefield serisinde yakın temasla düşman avlama olayı genelde gizliliğe dayalı olurdu. BF1 ile biraz daha agresifliğe geçiş yapılmış. Yine gizlice avlama ilk tercihimiz olsa da kapalı alan içerisinde bir anda karşımıza çıkan düşmana karşı balta, kürek çekebiliyoruz. Önden vuruşlarda tek hamlede iş bitirilmese de düşmanın canı 80’den daha azsa kanlı bir animasyonla galip gelmek mümkün. Tamamen yeni bir mekanik olarak da süngüler assolist gibi parlıyor. Süngüyü saplamak için bağıra bağıra koştururken yana doğru olan hareket alanımız kısıtlı, bu sebeple hareketli oyunculara karşı süngüyü isabet ettiremediğim bolca zaman oldu. Fakat olur da saplamayı başarabilirseniz harika bir tatminkarlık hissine kapılacağınıza dair garanti verebilirim.

Hayaller Gerçek Oluyor
Bir de işin hikaye kısmını irdelemek gerek, ki Battlefield 1 bu konuda bizleri fazlasıyla umutlandırdı. DICE’ın baş geliştirici olmadığı Hardline’ı denkleme dahil etmezsek Battlefield kendini ciddiye aldığı hiçbir hikaye modunu istenen seviyeye çıkaramadı, ama bu sefer ister istemez içimize bir ümit doğdu.
Battlefield 1’in avantajlarından biri I. Dünya Savaşı’nın el değmemiş bir alan olması. Dönemin getirileri sayesinde geliştirici ekibin önünde bol bir hareket alanı var. İkinci avantajsa gerçek bir savaş ortamına giriş yapılması. BF3 ve BF4’te alamadığımız duygu yoğunluğunu BF1 ile yaşayabilmemiz bu nedenle çok daha kolay olacaktır. Ortada bir yaşanmışlık, tarih, üzüntü ve bolca yıkım var. Battlefield 1, oyuncuları buradan vuramazsa büyük bir hayal kırıklığı yaratır.

Tabii tüm bunları bir kenara bırakıp, olaya bir de Türklük damarından bakacağız en doğal hakkımız olarak. İtilaf ve İttifak devletlerinden üçer adet olmak üzere toplamda altı tane devlet bulunacak oyunda. Devletlerin arasında Osmanlı da yer alıyor. Bu bilginin üstüne sızıntılar sayesinde hikayede altı başlığın bulunduğunu öğrendik ve bu başlıkların altındaki görevlerden birinin ismi de Gelibolu.
DICE, Battlefield 1’in hikaye modunda farklı karakterleri yöneteceğimizi söylemişti. Sızıntıların doğru olduğunu varsayarsak oyunda altı başlık altında toplanan bir hikaye olacak ve oyundaki devlet sayısı da altı. Görevlerden birinin Çanakkale Savaşı’nı ele alacağını düşünürsek Osmanlı Devleti’nden bir askerin gözünden Battlefield 1’in bir kısmını oynama ihtimalimiz fazlasıyla artıyor. Oyunun Türkçe metin desteğiyle çıkacağını da hesaba katarsak bütün olasılıklar bizim istediğimiz kapıya çıkıyor. Fakat tahminlerin doğru olup olmadığını görmek için ya resmi açıklamayı duymamız, ya da oyunu kendi ellerimizle oynamamız gerekecek.

Az Kaldı, Biraz Daha Sabır
Harika bir videoyla duyuruldu, interneti çalkadı, ilk oynanış videolarıyla beklentileri boşa çıkarmadı, başarılı da bir kapalı alfa sürecinden geçti… Battlefield 1’in şimdiye kadar oyunculara gösterdiği her şey bu sonbahar mevsiminde harika bir I. Dünya Savaşı oyunu oynayacağımıza işaret ediyor. Hikaye modu için çoğu oyuncunun girdiği beklentinin hüsranla sonuçlanabilme ihtimali büyük bir endişe olsa da işin multiplayer tarafı şimdilik adımlarını sağlam atıyor. Uzun bir zaman boyunca akıllarımızdan çıkmayacak ve elimizin altından ayrılmayacak bir Battlefield geliyor gibi...
















