Temmuz ayının sonlarında Kalifornia Adil İstihdam ve Konutlandırma Dairesi (Department of Fair Employment and Housing / DFEH), Activision Blizzard’a karşı işyerinde sürekli cinsel istismar ve cinsiyete bağlı ayrımcılık sebebiyle dava açıyor. Ortalık birbirine karışıyor.
Size diyebilmek isterdim ki şaşırdım, inanamadım. Ama şu haberi görünce gerçekten hissettiğim tek şey boş bir kabullenmişlik duygusu oldu, sonrasında ise çok üzüldüm. Sanırım şu noktada hepimiz büyük oyun stüdyolarından hiçbirinin bu tür istismar ve ayrımcılıklardan muaf olmadığını biliyoruz. Çünkü cinsiyetçilik ve ayrımcılık tek bir stüdyoya özel bir sorun değil. Tüm oyun sektöründe, çok uzun zamandır var olan bir sorun.
Ve aslında alışmış olduğumuz sonu gelmez bir döngüsü de var: Birileri suçlanır. Mağdur bir şekilde susturulur. Suçlu ya bir süre “ailesiyle daha fazla vakit geçirmek için / kendine zaman ayırmak için” ortadan kaybolur. Sonra ya aynı şirket içinde başka bir pozisyonda işine ve büyük ihtimalle istismarına devam eder, ya da bakarsınız adam gitmiş kendi stüdyosunu kurmuş. E tabii kendi gibi bir sürü insanı da işe almış. Bu işler böyle yürür (!).
Ama Activision Blizzard’a yöneltilen sıradan bir suçlama değil. Üstelik tek bir suçlama da değil. Birçok istismar ve ayrımcılık iddiasının ve kanıtlarının üstüne kurulu, devlet kuruluşu tarafından açılmış bir dava.
Başlamadan önce.
21’inde dava ile ilgili haberler ana haber kanallarına düşmeye başladı. Ve sadece oyun medyası da değil; TIME, NY Times, LA Times, Bloomberg Law, The Guardian… Herkes Kalifornia Adil İstihdam ve Konutlandırma Dairesi tarafından açılan davayı konuşuyordu. (Buradan sonra DFEH olarak bahsedeceğim.) Haklı olarak da konuşuyorlardı çünkü dava dilekçesindeki detaylar gayet çirkin. Üstelik güncel ve geçmiş Blizzard çalışanları da bu iddiaları doğruluyorlar.
Dilekçenin içeriğine ve Activision Blizzard’dan gelen açıklamalara geçmeden önce bir şeyi açıklığa kavuşturmak istiyorum. İlla ki bu satırları okuyunca, “Vay efendim, madem durum bu kadar kötüymüş, neden ayrılmamışlar, başka yerde çalışmamışlar?” diyenler olacaktır.
Activision Blizzard’daki sorunların stüdyoya özel olmadığının yeniden altını çizmek istiyorum. Bu kadın çalışanların gidebilecekleri ayrımcılık ve cinsiyetçilikten tamamen uzak, büyülü bir AAA oyun stüdyosu yok şu anda. Bu kadınlar bu oyunlar için çalışıyorsa, hayatlarında büyük bir yeri, önemi olduğu için bir şeylere katlanıyorlar. Blizzard oyunlarını seviyorlar; Blizzard’ın daha iyi olabileceğine, bir şeylerin değişeceğine inanmak istiyorlar. Meydanı baskıcı ve tacizci insanlara bırakıp gitmek bu sorunların çözümü değil.
Ayrıca şu ana kadar Activision Blizzard’da yaşananlar hakkında sessiz kaldıklarını, şu ana kadar bu sorunlardan bahsetmediklerini düşünmek ya da bahsetmeyenleri suçlamak da yanlış. Bu kadar ayrımcılık ve istismar, bu tür davranışları mazur gören ve suçluları koruyan bir sistem olmadan, saman altından su yürütmeyle gerçekleşmiş olamaz. Bu davada mağdur olan tarafların üzerinde şirket içinde yaratılan baskıyı düşünmek istemiyorum bile.
Ayrımcılığa ve tacize uğrayan bütün Activision Blizzard çalışanları bir şeylerin daha iyi olabilmesi için, iş arkadaşlarının ve kendilerinden sonra gelecek çalışanların aynı sorunları yaşamaması için uğraşıyor.
Ve dava açılır…
DFEH’nin davasının mühim olmasının bir sebebi de LA Times’ın yazdığına göre ABD’de yakın zamanda yürürlüğe giren ve 100 ya da daha fazla çalışanı olan şirketlerin her yıl cinsiyet, ırk ve etnik kökenlere bölünmüş olarak iş kollarını ve çalışanlara yapılan ödemeleri raporlamasını gerektiren yasa altında açılan ilk dava olması.
Activision Blizzard’da neler yaşanıyor? Neden böyle oluyor? Davanın yasal süreci ve içeriği hakkında daha detaylı konuşacağız ilerleyen bölümlerde. Fakat ondan önce, biraz Activision Blizzard’da neler olduğundan, nasıl her şeyin bu raddeye gelebildiğinden ve oyun sektörünün çalışma koşullarından bahsetmek istiyorum.
|
Tabii öbür yandan da gazeteciler, Activision ve Blizzard oyunlarına aşina olanlar da eski defterleri açmayı sürdürüyorlardı.
Eski Blizzard çalışanı Greg Street, “Blizzard ya da Blizzard’daki kadın ve azınlık çalışanlar adına konuşamam ama stüdyolarımızda kendini rahat hissetmesini, mutlu ve başarılı olmasını sağlamak yönetim pozisyonlarında bulunan erkeklerin görevidir,” diye bir Tweet attı.
Hemen peşinden ortaya çıktı ki Greg Street, Blizzard’da çalıştığı süre boyunca kendilerine 60 kadın tarafından tecavüzle suçlanan komedyen Bill Cosby’nin adını veren “Cosby Crew” adlı arkadaş grubunun bir üyesiymiş. Bill Cosby’nin bir resmini yanlarında taşıyan grup, BlizzCon’lar süresince kaldıkları otellerde bir “Cosby Suite” kuruyorlarmış. Bu otel odasının ne amaçla kullanıldığını sanırım anlatmama gerek yok. (Anonim bazı Blizzard çalışanları Cosby meselesinin “kaldıkları otel odasının duvarlarının deseni Cosby’nin süvetlerine benzemesinden” kaynaklandığını iddia etmiş ama tabii... yerseniz.)
Ki daha önce de bu oda hakkında bir şeyler atılmış ortaya fakat kesin kanıtlar sanıyorum ki DFEH tarafından yapılan araştırma sonucunda ortaya çıkmış. Dava dilekçesinde odanın sahibi olarak görünen kişi Alex Afrasiabi, eski World of Warcraft Yaratıcı Yönetmeni. Afrasiabi’nin LinkedIn profili gizli. WoW ekibini de 2020 Haziran ayında sessizce, açıklama yapmadan bırakmış gibi duruyor. (Biz bu yazıyı hazırlarken Blizzard hakkındaki suçlamalar yüzünden ilişiğinin kesildiğini onayladı ve Afrasiabi’ye dair bütün referansları oyundan kaldırdı. -Can) Greg Street ise şu anda Riot Games’in baş yaratıcı yönetmeni.
Buradan nereye?
Activision Blizzard bu davanın altından kalkabilir mi? Kalkar, tabii. Neden kalkamasın? Ne de olsa bırakın kadınları ya da azınlıkları umursamayı, bütün bu yapılanları gayet normal bulan ve haklı gören çok oyuncu var. Kadınları aşağı gören, ırkçı ve ayrımcı eksiğimiz yok çok şükür (!).
Fakat olay şirketin bu davadan sağ çıkıp çıkmaması değil. Olay bu davanın bir değişime yol açıp açamayacağı. Davanın DFEH tarafından açılmış olması insanı biraz umutlandırmıyor değil. Yani düşünün, durum o kadar kötü ki ABD hükümeti diyor, “Dostum siz n’apmışsınız?!”
Ben bu yazıyı yazarken 3100’den fazla güncel ve geçmiş Blizzard çalışanı şirketin dava haberi sonrasında yaptığı açıklamaları eleştiren ve Activision Blizzard’dan gerçek bir değişim beklediklerini açıklayan bir açık mektubun altına imzasını atmıştı. 28 Temmuz Çarşamba günü ise Kaliforniya’daki Activision Blizzard stüdyosu çalışanları greve gitti, yürüyüş düzenledi. Bu, özellikle ABD’de sendikası olmayan çalışanlar için çok riskli bir şey. Birçok diğer çalışan da onlara destek oldu. Oyuncular Activision Blizzard oyunlarını boykot etti. Her ne kadar şirket bu yürüyüşü destekler göründüyse de birçok kişi bu yürüyüş için verilen ücretli izin hakkının daha sonradan protestoya katılan çalışanların tespit edilip işten çıkarılması için bir yem olabileceğini de konuştu. Eh, ben olsam ben de güvenemem. Ne diyeyim.
Ama işte ilk söylediğim noktaya geliyoruz. Şu anda oyun sektöründe, AAA bir stüdyoda çalışıp bu “frat boy”, “bro” kültüründen kaçmanın bir yolu yok. Evet, belki 10 sene öncekinden daha iyi. Ama “İki bacağın da kopmamış, sadece biri kopmuş, daha kötü de olabilirdi” gibi bir şey bu yani.
Şu aralar cici görünmeye çalışan kimseye tahammülüm yok. “Bakın ben nasıl kimseyi istismar etmedim!!” Aferin, bir de madalya takalım istersen. (3 dakika içinde yalan söylediği ortaya çıkar.)
Peki ne yapılabilir? Eh, bir kere bir sıfır tolerans politikasına ihtiyacı var oyun sektörünün ama başında bu tip insanlar olduktan sonra nasıl olabilir böyle bir politika, bilemiyorum. Dahası, erkek oyun stüdyosu çalışanların Tweet atıp da kendi vicdanlarını rahatlatmaya çalışmaması, iş yerinde ayrımcılık ve istismarla karşılaşan kadın ve / veya azınlık mensubu bir iş arkadaşlarını gördüklerinde susmamaları gerekiyor.
Her şey olup bittikten sonra, “Ya o sana söylediği şey çok ayıptı,” demesi bir işe yaramaz. Sempati iş çözmüyor. Keşke çözse ama çözmüyor. O anda birilerinin sesini çıkarıp, “Biz burada öyle çalışmıyoruz,” demesi lazım. Bakın bunu mağdurun üzerine konuşmak gibi görmeyin, bunun adı destek olmaktır. Ayrımcılığa, istismara uğrayan kişinin arkasında durmaktır.
Çünkü buna ihtiyacımız var. Çalışanların birbirini desteklemesine ihtiyacımız var. “Aman ucu bana ulaşmasın,” diye kenarda durmak kimsenin sorununu çözmeyecek. Oyun sektöründeki bu hem ruh hem beden sağlığına zarar kültürün değişmesine de katkı sağlamayacak.
Henüz her şey çok yeni. DFEH tarafından açılan dava ortaya çıkalı çok olmadı. Bu konunun takipçisi olmak ve dava ilerledikçe nereye gidecek, Activision Blizzard tarafında neler değişecek, daha da önemlisi birileri işten çıkarılırsa nereye gidecek sorularının cevapları için bekleyişte kalmak gerekecek.
Hiçbir sektörde kaçamıyor kadınlar ayrımcılığa uğramaktan. Ama oyun sektöründe ayrımcılık ve istismar gerçekten başka bir boyutta. Bir insan başarılı olmak, bir şeyler yapmak için sürekli savaş vermek zorunda kalmamalı. Bir şeylerin değiştiği günleri göreceğiz. Bu böyle gitmez. Ama insan yoruluyor, gerçekten çok yoruluyor.
Son Dakika Gelişmeleri
* J. Allen Brack'ın "başka fırsatların peşinden gitmek üzere" şirketten ayrılması üzerine Blizzard'ın başına Jen Oneal ve Mike Ybarra getirildi. Jen Oneal, Vicarious Visions'ın eski başkanı. Mike Ybarra ise Blizzard'ın Battle.net'ten sorumlu kolunda çalışıyormuş, XBOX'la alakalı olarak Microsoft'ta da çalışmış. Açıklamada Jen ve Mike, "eş başkan" olarak tanımlanıyor. Bu, "Aa iyi birbirlerini de kontrol ederler" gibi görünecek olsa da aslen onlardan da yetkili CEO Bobby Kotick var. Ayrıca yine “Bir kadını tek başına başkanlığa getirmek istemedik, yanına bir erkek verdik o yüzden” gibi tatsız bir alt metni de var durumun.
Bu haberlerden sonra, Activision'un Blizzard üzerindeki kontrolünü artırmak istediğine dair yorumlar da arttı, ki hiç de abartı bir yorum değil. Zaten 2013’ten beri çember iyiden iyiye daralmıştı, bu da üzerine tuz biber oldu. Bu Activision-laşma Blizzard'ı nereye götürür, göreceğiz.
* Activision Blizzard tarafından 12 Ağustos 2021 tarihinde yapılan açıklamayla Diablo 4'ün yönetmeni Luis Barriga, oyunun baş level tasarımcısı Jesse McCree, World of Warcraft tasarımcısı Jonathan LeCraft'ın da Blizzard'la ilişiğinin kesildiğini öğrendik. McCree ve LeCraft'ın isimleri "Cosby Suite" raporunda geçiyordu. Barriga'nın tüm bu olaylarla olan ilgisi ise henüz belirsiz, çünkü yayınlanan mesajlaşmalarda da ismi geçmiyordu.
her şeyin metalaştırılıp, paraya dönüştürüldüğü bir ortamda en çok kadınlar üzerinden yapılan (çıplaklık, seksapalite vb) pazarlamalar ile arz oluşturuluyor. çünkü piyasanın talebi bu yönde. ancak her şeyin piyasaya bırakılamayacağı da ortada. nitekim bu durumdan da en fazla kadınlar olumsuz etkileniyor. bu davada da görüldüğü gibi erkek egemen çalışma ortamından, karma bir yapıya geçiş süreci epey sancılı olmuş ve bundan en çok etkilenenler yeni çalışanlar olmuş. dolayısıyla eski kafalar şirketten gönderilirken, eski şirket geleneği/kültürü de değişecektir diye umuyoruz. emeğin, kadını veya erkeği yoktur. ayrımcılığa her sektörde olduğu gibi bu sektörde de karşıyız.