Aslında bu yazıyı tam çeyrek finaller başlamadan önce kaleme almayı planlıyordum ama tüm maçların uzatmalara gitmesi bizim yazıyı da penaltılara götürdü. Her dört senede bir futbol karnavalı niyetine izlediğimiz Dünya Kupası bu kez kışın göbeğine denk geldi ve tüm dünya için bambaşka bir deneyim oldu. Benim hayatımın kırılma seneleri olan 1998-2000 yılı arasındaki o minicik 2 senelik süreçte de başta Fransa '98 olmak üzere futbol radyoaktif bir şekilde DNA'mı değiştirdi ve şu anki halime bürünmeye başladım.
Öncelikle şunu söyleyeyim benim Dünya Kupası oyunları ile tanışmam 1998 Road to World Cup ile başlıyor ama lisans denilen illetin daha tam bilinmediği dönemlerden Tecmo World Cup (tam olarak 1990 dünya kupasının oyunudur) da çok güzel günlerimin geçtiği bir oyundu. 1986 ile başlayan Dünya Kupası oyunları 2022'de bir eklenti olarak var olmaya devam ediyor ama aradaki süreçte gerçekten unutulmaz oyunlar oynadık. DeLorean'a plütonyumu koyduysanız kemerleri bağlayın çünkü zamanda bir yolculuğa çıkıyoruz!
Futbol Karnavalı Ve Maradona
Her Dünya Kupası'nın kendine has bir hikayesi ve kahramanları olur. Lakin 2022'nin şu ana kadarki kısmı da dahil olmak üzere 1986 kadar özel bir turnuva daha gerçekleşmedi. Diego Armando Maradona'nın meşhur "Tanrı'nın Eli" ile birlikte ölümsüzleşen İngiltere maçı Meksika '86 kupasında tarih yazılmasına neden olmuştu. İşte tam o yıllarda ilk resmi Dünya Kupası oyunu ile de tanışmış olduk. World Cup Carnival.
Amstrad CPC, ZX Spectrum ve Commodore 64 için yayımlanan World Cup Carnival ilk defa resmi bir şekilde Dünya Kupası'nı oyun dünyasına taşımasına rağmen çok büyük eleştiriler almış. Tabii oyuna bugünden bakınca pek bir şeye benzemiyor ama dönemin ekspertlerinden Eser Güven, özellikle grafik anlamında oyuna geçer not verdi. Demek ki World Cup Carnival, 1986 standartlarında bile bazı şeyleri epey yanlış yapmış. Yine de 1986'nın tarihin en iyi Dünya Kupası olduğunu düşünürsek o dönemin oyuncuları televizyon ekranlarında kendilerini mest edecek bolca maça tanıklık ettiği için gerçek futbol karnavalını yaşamışlar. World Cup Carnival da tarihin tozlu sayfalarına kuru kuru bir "ilk" olarak geçmekten öteye gidememiş.
Yine Maradona Bu Kez Hüsran
1986 ile birlikte Napoli'de yaptıklarıyla futbol dünyasının tepesine oturan Maradona'yı bu kez yeni evi İtalya'da izlemek bile 1990'ı bambaşka bir yere koymaya yeter. Üstüne üstlük artık oyunlar da gelişmeye başlamıştı. Bu kez Virgin Mastertonic'in yaptığı World Cup Soccer: Italia '90 oyunu Spectrum, C64 ve Amiga'nın yanı sıra DOS ve MSX gibi platformlarda da çıkış yapmıştı. Oyunla ilgili en tuhaf özelliklerden biriyse genel olarak maçların üstten kuş bakışı kamerayla oynanmaya devam ederken gol pozisyonlarında 3D kameraya geçilip atmosfer yaratılmaya çalışılmasıydı. Ben C64 ve Amiga dönemini pas geçtiğim için bu oyunun yarattığı heyecanı tam olarak bilmiyorum ama 86 ile kıyaslayınca gözle görülür bir kalite artışı olduğu ortada.
Benim için 1990'ın asıl oyunu TECMO WORLD CUP olmuştu. Aslında 1991 yılında çıkan Tecmo usulü futbol simülasyonu. Benim jenerasyonumda Sensible'ı pas geçen insanların oynayabileceği en kaliteli futbol oyunuydu. Ülkemizde ATARİ olarak da bilinen klon NES konsollarında bizlere Japonca öğreten Goal 3 ve Tsubasa ile birlikte Tecmo World Cup bambaşka bir deneyim sunuyordu. 1990'da Arjantin yine final oynadı ancak bu kez Brehme'nin penaltısına yenik düşerek boynu bükük ayrıldı. Lakin Rui Costa kardeşiniz sizlere 1990'ın tarihini değiştirme fırsatı sunuyor. Tecmo World Cup'ı açıp parola kısmına "INFNNDNDC" yazarsanız doğrudan Arjantin ile birlikte final maçına çıkabilir ve hayalinizde her birine isim taktığınız minik adamcıklardan Maradona ile kupayı kaldırma şerefine nail olabilirsiniz. Şimdiden hepinize bol şans!
EA'den Önceki Son Çıkış
1994 Dünya Kupası ile ilgili çok ilginç bir done var. Amerika'da düzenlenen Dünya Kupası sırasında Amerikan halkının %40 küsürü ülkelerinde bir Dünya Kupası düzenlendiğinden habersizdi. Bundan mütevellit olsa gerek 1994 oyunu da biraz arada kaynamış oldu. Tiertex Design'ın geliştirdiği oyun dönemin tüm büyük platformlarına çıkış yapmıştı. Aslında basit biçimde de olsa taktik düzenleme, oyuncu özellikleri gibi modern oyunlardaki detaylar yavaş yavaş oyuna eklense de EA ve Konami duruma el atana kadar futbol oyunlarındaki devrimsel sıçrayışı bir türlü göremeyecektik.
İlahi At Kuyruğu, Roberto Baggio'nun kaçırdığı penaltıyla birlikte bu kez anti-kahramanını yaratan 94'ten şampiyon Brezilya'nın teknik direktörü Carlos Alberto Parreira 2 sene sonra Fenerbahçe ile Süper Lig şampiyonu olacak, Brezilya kalecisi Taffarel ise Galatasaray ile birlikte UEFA Kupası kazanacaktı. 1994 oyunundaki en ilginç gelişmelerden birisi de turnuvaya katılan 24 takımın yanı sıra İngiltere, Portekiz ve Fransa gibi organizasyonda yer almayan takımların da oyuna eklenmesi olmuştu. Lisans savaşlarının hayatımıza girmeden önceki son organizasyonu tam Amerikalıların seveceği şekilde dramatik bir biçimde sona eriyordu.
Hugga Bear, Song 2 ve Futbol Resitali
Doksanların sonuna doğru yaklaşırken oyun dünyasındaki gelişim ve değişim hızı gerçekten akıl almazdı. Bit bit saydığımız görsellerin ardından 3D artık gerek şart haline gelmiş. Futbol oyunlarında lisanslar, taktikler, detaylar arşa doğru yükselmeye başlamıştı. EA'nin ilk kez Dünya Kupası lisansını aldığı Fransa 98'de gerçekten çok özel bir turnuvaydı. Turnuvanın kendisine Zidane her anlamda imzasını atmıştı. Suudi Arabistan maçında kırmızı kart görmesi ve sonrasında finalde Brezilya'yı devirmesi derken hikayesi gerçekten bol bir turnuva olmuştu.
FIFA 98'in çıkış adı Road to World Cup olarak lanse edilmiş ve içerisinde dünyanın her yerinden yüzlerce ülkeyi oynanabilir takım olarak barındırmıştı. Bakın bu bolluk bugün için bile insanı hayret ettirirken 1998 yılında gerçekten olağanüstü bir deneyimdi. Ben hala çoğu ülkenin bayrağını ve kıtasını Road to World Cup sayesinde hatırlıyorum. Ancak RTWC resmi bir Dünya Kupası oyunu değildi. Tam 1998'in yaz aylarında doğru EA, WORLD CUP 98'i hayatımıza soktu ve belki de dönemin ilk lisans tartışmasını Japonya'da başlatmış oldu. Takvimler 1996 yılını gösterdiğinde EA, Dünya Kupası oyun haklarını satın almıştı ama Japonya bu anlaşmanın dışında tutuluyordu.
1998 yılı oyun anlamında bol bol içerik gördüğümüz son sen olmuştu. EA'nin RTWC'sinin yanı sıra Wining Eleven 3 (mahalle arasındaki Japon 3) de kendi Dünya Kupası moduyla çıkış yapmıştı. Dönemin rekabetçi firmalarından Sega da Road to Win ismiyle kendi Fransa 98 oyunuyla birlikte karşımıza çıkmış ve büyük bir cümbüşe neden olmuştu. İşin daha ilginç olan kısmı ise bir sonraki turnuvanın tarihte ilk kez Asya'da JAPONYA'da yapılmasına rağmen EA'in bu kez tekel haline gelmesesiyle yaşanacaktı...
Ne Kosta Rika Ne De Çin Ne De Sambacı Brezilya
Duysun sesimizi şimdi dünyaaaa, YÜRÜYELİM ARKADAŞLAR! Evet, evet o kutlu yıl olan 2002'ye nihayet giriş yapabildik. 1954 yılında kurayla gitme şansını yakaladığımız Dünya Kupası'nın ardından nihayet bileğimizin hakkıyla 2002'ye katılabilmiştik. Milenyum ile birlikte artık nur topu gibi bir PES (Wining Eleven) vs FIFA tartışmamız da vardı. Biz o dönem PES oyunlarıyla kendimizi eylesek de söz konusu Dünya Kupası olunca rotanın EA'ye kırılması kaçınılmazdı. Hele bir de nihayet Türkiye ile oynama şansımız olacakken bu okul sıralarını tribün yapıp Dünya Kupası maçlarını izlemiş bir jenerasyon için rüyanın gerçeğe dönüşmesiydi.
Şu an 30'lu yaşlarla cebelleşme sürecindeyim. Hayatta hiçbir futbol oyunu beni 2002 FIFA World Cup'ın korsan CD'sini bilgisayarıma taktığım an kadar heyecanlandırmamıştı. Bambaşka bir deneyimdi. Her ülkenin yıldız oyuncuları vardı. 7'li özellik sisteminde HIZ, ŞUT, PAS özelliğinden biri veya birkaçı 7 olan her oyuncu yıldız olarak gözüküyordu. Şutu 7 olan yıldızlar topu teptiğinde arkasından ateş çıkıyor ve orta sahadan bolca gol atılabiliyordu. Batistuta ile orta sahadan gol atmanın verdiği hazzı da bugün modern oyunlarda hiçbir gol veremiyor... Kişisel anlamda tam da 8-bit NES klonundan bilgisayara geçtiğim dönemin ertesinde gelen 2002 WC benim kalbimde özel bir yere sahip. Zaten bu noktadan sonra bir daha Türkiye'yi hiçbir turnuvada göremediğimiz için de 2002'ye ara ara bakıp iç geçirerek nostalji yaşamak çok iyi hissettiriyor. 2022'nin sonlarına doğru geldiğimizde 3.5 milyon kopya satmayı başaran 2002 FIFA WORLD CUP da EA'nin medar-ı iftihar listesinde epey özel bir yere sahip.
Modernleşiyoruz, Yaşlanıyoruz, Kafa Atıyoruz
Tekrar Avrupa'ya döndüğümüzde takvimler 2006 yılını gösteriyordu. Bu kez Fransa'nın ezeli rakibi ve komşusu Almanya turnuvaya ev sahipliği yaparken biz İsviçre olayları nedeniyle boynumuz bükük evimizden uzaktan kumandanın konforuyla turnuvaya tanıklık ediyorduk. FIFA vs PES rekabeti iyice kızışmış ki PES6 ile birlikte bence ortada çok uzun bir süre rekabet diye bir şey de kalmamıştı ya neyse... Lisans kozu hiç olmadığı kadar FIFA'nın sıkı sıkıya bağlandığı bir özellik olmuştu. İşte 2006 Dünya Kupası dengeleri sarsmak için epey kilit bir role sahipti ve öyle de oldu. 2006'nın bahar döneminde çiçeklerin açmasıyla birlikte çimlerin buram burak sağ ayak içiyle uzak direğe plase koktuğu günlerde nur topu gibi bir World Cup oyunumuz daha oldu.
Aslında XBOX için bir tane daha Road to World Cup oyunu çıkmış ama ben bu RTWC'yi ne gördüm ne de oynadım. Oynayanlar varsa alta yorum yapsınlar, aydınlanalım. Esas oyunumuz ise Java sayesinde mobil cihazlara bile çıkmış, içerisinde tam tamına 127 ülke ve oyuncularını barındıran devasa bir turnuva deneyimiydi. 2002'den sonra modern anlamda büyük atılımlar gerçekleşse de atmosfer olarak halen gerisindeydi. Yine de kendi oyuncunuzu yaratıp Dünya Kupası serüveninin bir parçası olma hissi özellikle o dönem için tarifsiz bir mutluluktu. En nihayetinde turnuvanın finalinde Zidane'ın meşhur kafayı atmasıyla birlikte hem futbolun kendisinde hem de futbol oyunlarında büyük bir değişim rüzgarı bizleri bekliyordu.
Waka Waka
Asya-Avrupa derken bu kez kendimizi birden bire Afrika'nın aşağısında, Güney Afrika'da bulduk. Shakira'nın Waka Waka'sı, yerel halkın vuvuzelası derken pek de hatırlanmak istenilmeyen bir turnuva olmuştu. 2006 yılının ardından futbolun güzellikleri bir bir ölmeye başlamıştı. Serie A'nın çöküşü, yetenekli futbolcu sayısındaki düşüş ve Messi & Ronaldo endeksine sıkışıp kalan bir futbol atmosferi çok değil sadece 4 senede hepimizi bir buhran içerisine sokmaya başlamıştı. Eh bu kadar sıkışık ve basık bir futbol buhranını neşelendirmek için tüm Afrika çalgı çengileri bile yeterli olmayacaktı.
Belki de turnuva olarak tarihin en sıkıcı Dünya Kupası olan 2010'un oyunu da akılda kalıcı çok fazla detaya sahip değildi. Sadece o gün itibariyle dünyada yer alan 204 ülkeden 199'unun oyunda olması güzel bir detaydı. Oynanış olarak FIFA'nın artık PES'in önüne geçmeye başladığı dönemlerde PlayStation 3 ve Xbox 360'ın tam gücüyle birlikte dinamik ve çekişmeli bir yapıya sahip olsa da "Captain Your Country" modu dışında klasik formülün ötesinde pek bir detay yoktu ve 2010 Dünya Kupası'nın bayağılığı ile birlikte tarihin tozlu sayfalarında minik bir bilgi olarak yerini aldı. Zaten İspanya'nın sürekli yana geriye attığı paslarla birlikte futboldan baygınlık geçirirken kimsenin World Cup 2010'u bir de oyunda deneyimleyecek mecali kalmamıştı...
Maracanã Laneti
1950 Dünya Kupasında final maçı (turnuva finali değil o zamanlar grup sistemi vardı) Brezilya'da Maracana'da oynanacaktı. Tam tamına 173 bin 850 kişinin tanıklık ettiği bu maçta 4 puanlı Brezilya ile 3 puanlı Uruguay karşı karşıya gelecek ve Brezilya'ya beraberlik yeterli olacaktı. İngiliz hakem George Reader'ın yönettiği maç tarihin 2014 yılına kadar ki en büyük faciasını yaşatacaktı. Yüz bini aşkın Brezilyalı takımlarının kupayı alacağından emin bir şekilde stat çevresine akın etmiş kutlu sonu beklerken. Maçı 2-1 kazanan Uruguay futbol tarihinin en büyük zaferlerinden birisine ulaşırken Brezilya'yı yasa mahkum etmiş, dönemin Brezilya kalecisi Moacir Barbosa'yı ise 50 seneyi aşkın bir depresyona sürüklemişti...
İşte 2014 yılına geldiğimizde tekrar Brezilya'da, Güney Amerika'nın dans cennetindeydik. Yine olağan favorimiz Brezilya idi ve atmosfer bu kez şahaneydi. Bu güzellik oyuna da doğrudan yansımış ve sadece Ultimate Team'e yaranma çabasından ziyade gerçekten otantik bir Dünya Kupası atmosferini yaşadığımız son oyun olarak da kalbimizde özel bir yere taşınmıştı. Ancak ne bu şahane atmosfer ne de muhteşem oyun Brezilya'yı lanetin pençesinden kurtaramayacaktı. Bu kez Mineirao stadyumunda Brezilya ile Almanya yarı final için sahne aldı. Sonrası hepinizin malumu, Almanya: 7 - Brezilya: 1.... Bir kez daha tüm ülke yasa boğulurken artık var olan sosyal medya ile birlikte acılar daha da yoğun yaşanmaya başlamıştı. Turnuvanın ardından Brezilya adına tek teselli ezeli rakipleri Arjantin'in de finalde Almanya'ya yenilmesi olmuş olabilir. Gerçi kendi evindeki turnuvada 7 tane yemenin acısını hafifletecek bir olguyu ben hala bulabilmiş değilim. Bu yazıyı yazmadan biraz önce de Hırvatistan'a penaltılarla boyun eğen Brezilya'yı düşününce lanet tüm hızıyla devam ediyor gibi gözüküyor...
Gerçek Lanetler Ek Paketler
2014 FIFA World Cup son kez ayrı satılan Dünya Kupası oyunu olmuş ve artık EA'nin avuçlarını kaşıyarak baktığı Ultimate Team arşa doğru yükselmeye başlamıştı. PES ve Wining Eleven rekabetten uzakta kendi sorunlarıyla mücadele ederken EA tekel olmayı başarmıştı. 2018 Rusya ve 2022 Katar'ın ne kendine has oyunları var ne de Katar özelinde gördüğüm kadarıyla kendine ait bir hikayesi. Tıpkı oyunların ek paket haline gelmesi gibi turnuvalar da artık normal sezonların ek paketi gibi baygın bir hale gelmiş gibi gözüküyor. Zaten sezon ortasında bir Dünya Kupası organize edilmesi de tam olarak liglere ve Avrupa Kupalarına getirilen bir yama gibi oldu. EA'nin Rusya 2018 ile birlikte getirdiği DLC sistemi futbolun özüne de sirayet etmeye başladı bile.
2018 ek paketi tam FUT'un civcivli döneminin sonuna denk geldiği için EA kart kesesinin ağzını açıp rastgele oyuncu çıkan kart paketleriyle FUT WORLD CUP atmosferi yaratmaya çalışmış ve pek de başarılı olamamıştı. 2022'de ise oyunun kendine ait Dünya Kupası modu yine mütemadiyen aynı şeyleri yapmaya sizi zorladığı için pek bir ekstrası yok. 2002'den bu yana teknoloji anlamında sürekli gelişen oyun dünyası bir daha hiçbir Dünya Kupası oyununda o atmosferi yakalayamadı. Tabii bu biraz da benim jenerasyonal subjektifliğimden kaynaklanıyor olabilir ama özellikle FUT sonrası kart zırvalığıyla birlikte artık neredeyse kimse bir Dünya Kupası oyunu beklemenin ne demek olduğunu bilemeyecek. Futbol ve futbol oyunları paralel bir biçimde sıradanlaşmaya, sıkıcılaşmaya ve tek tipleşmeye devam ederken 86'da Futbol Karnavalı yaşatan Maradona gibi bir ulu önderin yeniden bizi kurtarmasını ummaktan başka çaremiz yok gibi gözüküyor...
paylaştıklarını sev