Bir E3 daha geride kaldı. Gidenler geri geldi, konferanslar bitirildi, tüm bildiklerimiz ortaya döküldü.
Siz bu yazıyı okurken Oyungezer Dergisi'nin Temmuz sayısı için muhteşem bir E3 dosyası hazırlanmakta. Ancak, siz onu alıp okuyana kadar Oyungezer ekibi olarak kendi aramızda tartıştık: Bu yıl bizi en çok heyecanlandıran oyun neydi E3'te? Teknik olarak coşan oyunlar mı, oynanış olarak bizi mest edenler mi?
İşte Oyungezer ekibinin görüşleri aşağıda. Peki, sizin için E3 2014'e damgasını vuran oyunlar hangileriydi? Yorumlarınızı bekliyoruz.
TURGUT UÇ
Oyunların basit birer eğlence aracı olduğu bakış açısından sıyrılıp, hayatımda önemli bir yer teşkil eden unsur haline gelmesini sağlayan dönem Tim Schafer egemenliğinde geçti. Henüz bir çocuk olmama rağmen Maniac Mansion, Full Throttle ve ilk iki Monkey Island oyununu çözmeye çalışıyor, sorunlu bir beyinden çıktığı belli olan bu yapımların dünyalarında kayboluyordum. Elimde İngilizce-Türkçe sözlük, pek çoğunun anlamını yıllar sonra anlayacağım esprileri ıskalayarak da olsa "macera" türüne bağımlı olacak şekilde bir çocukluk geçirdim bu sayede.
Ancak oyunların hayatımda bıraktığı izlere dönüp baktığımda en etkili dokunuşun The Curse of Monkey Island ve Grim Fandango ile gerçekleştiğini görüyorum. Romantik bir bakış açısı olsa da hala gelmiş geçmiş en iyi iki oyun olarak gördüğüm (birincisi hangisi karar vermiş değilim) bu yapımlara olan bağımı kelimelerle ifade etmem oldukça güç. Kullanılan grafik motoru, tarzı ve kontrolleri nedeniyle The Curse of Monkey Island'ın hiçbir zaman günümüze entegre edilmesini arzulamadım. Olduğu haliyle mükemmel durumda şahsi fikrime göre.
Ancak Grim Fandango öyle değil. Senaryosu, karakterleri ve diyaloglarıyla efsane mertebesinde yer alıyor olsa da, ilk 3 boyutlu denemelerden olduğundan kontrol ve kamera açısı sorunları görmezden gelinebilecek gibi değildi. Bu nedenle hep istedim ki şu oyun bir elden geçirilsin, daha oturaklı ve rahat bir oynanışla önümüze sunulsun.
İşte bu nedenle o dev ekranda Grim Fandango yazısını gördüğümde attığım istemsiz çığlık yersiz değildi. Hem uzun zamandır hayalini kurduğum bir şey olduğundan, hem yeni neslin oyun nedir görmesini istediğimden, hem de 90-95 arası Schafer oyunları için de bir günümüze taşınma umudu taşıdığından en çok heyecanlandığım oyun payesini hiç düşünmeksizin Grim Fandango'ya veriyorum...
M. İHSAN TATARİ
Belki biraz papağanlık etmiş olacağım ama (ne hallere düşürdün beni Geralt) benim için bu yılki E3'ün en iyi oyunu The Witcher 3'tü. Zaten çok uzun zamandır hepimizin radarında olan bir oyundu, ama hem E3 öncesinde hem de E3 sırasında gösterdikleri videolarla kelimenin tam anlamıyla beni alabora ettiler. Oyunda Ciri, Yennefer, Emhyr ve Vesemir'in olması mı dersiniz, o gaza getirici müzikleri mi dersiniz, Geralt'ın o karizmatik sesi mi dersiniz, yoksa oyunu ilk kez çalışırken görmek mi, bilemem artık (e şıkkı, hepsi!) fakat gösterilen her videonun ardından kitlelere canhıraş bir biçimde "satın al!" linkini aratıyorsa o oyun "olmuş" demektir. Önlerinde 8 aylık bir cilalama süreci olması da cabası.
Onun haricinde Batman Arkham Knight videosu da hayli iştah kabartıcıydı. Özellikle de Gotham mükemmel görünüyordu. Tek sıkıntım Batmobile'in oyuna biraz fazla arcade havası katacakmış gibi görünmesi. İnşallah dengeyi tutturabilirler.
SARP KÜRKÇÜ
Artık çizgisel, dümdüz gittiğimiz oyunların üstüme üstüme geldiğini hissediyorum açıkçası. Sırf bu nedenle boş zamanlarım hâlâ hakkını veremediğim Castlevania serisine değil, Space Engineers'a gidiyor. Ya bir şeyler inşa etmek, yaratmak istiyorum. Ya da oyunda uçsuz bucaksız ortamlarda gezebilmek istiyorum. En son 2011'di, Skyrim'de kendimi kaybettim ben. Bu nedenle sadece oynadığım alanı değil, oynayış şeklini de seçebildiğim oyunlar benim için ön planda. Oynayış şeklinden biraz feragat edersem, elimde en etkileyici oyun olarak The Witcher 3: Wild Hunt kalıyor. Çünkü o uçsuz bucaksızlık, bir dereceye kadar da olsa var. Ama illa döv, illa vur, illa kır.
Bu noktada imdadıma No Man's Sky yetişiyor. Şu anda video oyunlarında benim hastalığıma ilaç olabilecek tek oyun o gibi. İnsanlar soruyor bana "Nedir peki amacın, neden kaşiflik yapıyorsun?" diye. Keşfin özü, zaten merakın kendisi değil midir? No Man's Sky'ın bir senaryosu da olacakmış, Hello Games öyle söylüyor ama umurumda değil. Şu anki hâliyle, akşamleyin kendimi kaybetmeye değer göreceğim tek sanal evren o evren. Üstelik uçsuz bucaksız terimini hakkıyla sunan, benim gördüğüm tek evren.
MUSTAFA SAKALLI
Diğer marka oyunlar karşısında içeriği daha dar olsa da benim en iyi oyun adayım Rainbow Six:Siege oldu. "Competitive" ve "co-op" oyunların iyice ön plana çıktığı zamanlarda bence harika bir işe imza atmışlar. Bir şeyleri beraber yapmak ve diğer gerçek oyuncuları alt etmek herhalde hiç bu kadar gerçekçi olmamıştır. Bir oyuncu olarak videoda gösterdiklerinin yarısını bile alsam dünyalar benim olur.
SİNAN AKKOL
Bence bu yılki E3 "oynanası oyun" sayısı bakımından bereketli geçmiş olsa da "Aman TANRIIIIIIIM!" dedirtecek hiçbir oyun yoktu. Teknik olarak muhteşem olan ve izleyen herkesin yerlerde yuvarlandığı The Witcher 3 ve Rainbow Six Siege videolarını bile "meh" diyerek izledim. Oyunların vasat olmasından değil, artık "daha da, daha da, en çok güzel grafik!" ve "delinen duvarlardan silah sokma" gibi görsel ve teknik eklentiler oyunlara ancak ufak bir can suyu olabiliyor, oyuna başladıktan sonra ise etkisini çabucak kaybediyor.
Yine de, çok sayıda şahane oyun bekleme listeme palas pandıras girdi. Son 3 oyundur beni tam anlamıyla tatmin edemeyen Assassin's Creed, yeni nesile geçişiyle tam anlamıyla üstündeki ölü toprağından kurtulacak gibi gözüküyor. Ve ilginçtir "Crysis'leşmiş" Call of Duty de yıllardır ilk kez çok ilgimi çekti. Far Cry 4, Batman Arkham Knight, Last of Us Remastered ve PC'de GTA 5 zamanımı tüketmeye meyilli canavarlar gibi duruyor. Ama hepsi de eskinin tekrarı sonuçta, yeni olan herşey kozmetik olacak bu oyunlarda.
Yanlız bu E3'te şaşırdığım ve çok sevindiğim bir olay oldu: Nintendo geri geldi! Evet, WiiU ile öngörüsüzlük yapmış olabilirler. Ama Nintendo'nun batmasını bekleyen mezarcılara inat, 25 yıllık IP'lerine hala can katabilen, çok başarılı bir firma Nintendo. Bir değil iki yeni Zelda oyunu, kendi Mario oyununu kendin yapma imkanı ve neredeyse tüm büyük Nintendo karakterlerine heyecan verici yeni oyunlarıyla göz doldurdu. Bunun yanında, fikren de tazelenme mesajı verdiler dijital konferansları ve Splatoon gibi yenilikçi oyunlarıyla. Ah, keşke bir cengaver Nintendo'yu yeniden Türkiye'ye getirse diyorum... 2015'te oynayamadığımız her oyununa üzüleceğiz çünkü.
Gerçekten beni bu yıl aşertmeye en çok yaklaşan oyunu bilmek istiyorsanız, o oyun Phantom Pain'dir. Kojima'nın 20 yıldır değişmeyen ustalığını, drama ve abzürtlüğü tek potada eriten Metal Gear Solid'i ve Big Boss'un hikayesinin finalini görmeyi heyecanla gibi bekliyorum. Başka hangi oyunda kolu bacağı kopmuş silah arkadaşınız için gözyaşı dökerken iki dakika sonra "oyundaki atlar kaka yapıyooo!" diye katıla katıla gülersiniz ki?
















