İnceleme: Puppeteer

Ayakta alkışladım!

Not: Bu yazı daha önce Oyungezer dergisinin Ekim sayısında yayınlanmıştır.

Çocukluğun o masum ve büyük hayalleri yok mu? Hani bir gün gerçekleşeceğine emin olduğumuz, umudumuzu kestikçe büyüdüğümüz... Kimimiz masalsı bir diyarı kurtaracak, kimimiz başka bir gezegende yaşayanların arkadaşı olacak, kimimiz korsanları yenip o büyük hazineyi bulacak, kimimiz bir perinin kalbini kazanacak, kimimiz geçmişe gidip tarihteki bütün kötülükleri engelleyecek, kimimiz parıltılı bir evrene prens ya da prenses olacaktık. O diyarlara gittiğinde herkes seni çok özleyecek, geri döndüğündeyse ailen, arkadaşların ve sevdiklerin kahraman gibi karşılayacaklardı seni. Herkese sarılacak, onları ne kadar özlediğini belli edecek ve başından geçenleri anlatacaktın. Özel olacaktın, hayranlık uyandıracaktın. Ama bütün bu kahramanlıkları bunlara ulaşmak için değil sadece macera aşkıyla yapacak ve hiç böbürlenmeyecektin. Sahi ne oldu o hayallere? Artık çocuklar böyle hayaller kurmuyor gibi geliyor bana nedense. Elde tablet, kuşları oradan oraya fırlatıyor, o kusrs senin bu kurs benim koşturuyor, en basit örneği vermek gerekirse uçurtma bile uçurmuyorlar. Hayal güçleri hızlan körelirken hiç de ihtiyaçları olmayan bir gerçeklik içinde boğuluyorlar sanki. Artık çocukların bir E.T.'si, Never Ending Story'si, The Goonies'i, The Wizard of Oz'u, Pinokyo'su, Peter Pan'i yok. Ama eğer keşfedebilirlerse, artık bir Puppeteer'ları var.

Sanılmasın ki Puppeteer sadece çocuklara hitap eden bir oyun. Ama hepimizden çok onlar için unutulmaz olacağı kesin. Yoksa oyun zevki ve sanatsal bakış açısı olarak, 7'den 70'e bütün oyun severlerin bir şeyler bulabileceği kalitede bir oyun bu. Veen başarılı olduğu ve saygıyı hak ettiği nokta da zaten burası. Üstelik hiç merak etmeyin, içindeki çocuğu halen yaşatmayı becerebilen bizler için fazlasıyla etkileyici bir öyküye ve karakterlere de sahip. Çocukluk ve olgunluk arasındaki çizginin inceldiği noktada bizi oynamaya çağırıyor. Sıcak çikolata ve bir dilim kek alıp oturuyoruz konsolun başına, özlediğimiz bir sürü şeyle birlikte artık sırtımızı döndüğümüz hayal gücümüzü buluyoruz oyunun içinde. Yaklaşın bakın, tüm renkleriyle oradalar işte.

1

                                       Mundar ettin yemeği çocuk!

KUTARO'NUN KAFASI, LEOPARIN KUYRUĞU

Ay Kralı'nın yıllar önce Kraliçe'yi alt edip canım uydumuzu yönettiği bir hayal dünyasındayız. Ay'ın Ayı Kralı, kendi içindeki karanlığı beslemek için Dünya'daki çocukların ruhlarını çalıp, onları birer kuklaya dönüştürerek esir tutmakla meşgul. Fakat Kutaro'nun ruhunu çalarak, bir de üstüne kafasını yiyerek çok yanlış yaptığını anlaması için kontrolü ele alıyoruz. Biz kafamızı kurtarma derdindeyken, Ay cadısı Ezma Potts'un derdine derman olabileceğimiz de ortaya çıkıyor. Büyülü makas Calibrus'u da yanımıza alarak bütün ay taşlarını toplamalı, ardından Ay Kraliçesi'nin geri dönmesini sağlamalıyız. Kraliçe, hem bizim hem Ay'ın hem de ruhu hapsolmuş çocukların kurtuluşu demek. Alın size mis gibi bir çocukluk hayali...

Bu güzelim hikâyeyi anlatmak için seçilen görsel dil ve sanatsal çalışma tek kelimeyle harika. Miyazaki'nin masallarını Tim Burton'ın dünyasına taşıyan, bir yandan kendi özgünlüğünü de konuşturan Gavin Moore'a şu andan itibaren dikkat kesilmiş durumdayız. Çünkü bu görsel başarı bir tesadüf olamaz. Oyundaki her kare bir tiyatro sahnesi! Bütün karakterler birer kukla, her sahne ayrı bir perde ve başrolde Kutaro var. Kutaro'nun üzerinde her daim bir sahne ışığı yer alıyor ki bu harika bir ayrıntı. Dekorlar, düşmanlar, ani sahne değişimleri, seslendirmeler, ışıklar ve bütün öğeler bir tiyatro oyununu simgeliyor. Anlatıcının varlığı, rol yapan karakterler, bölümlerin sahne ve perdeler olarak nitelendirilmesi insana bir kukla tiyatrosunu yönettiği hissini veriyor. Bununla birlikte oyunda öyle tatlı bir mizah var ki, yüzünüzdeki ifadeyle birlikte kalbiniz de yumuşacık oluyor. Bir an duruyor ve elinizdekinin bir video oyunundan çok daha ötesi olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz.

2

                                   Seni hiç gözüm tutmadı sevgili Ölüm

KURABİYEDEN OYUN

Açık söylüyorum, Puppeteer için oynanabilirlik, oyun elementleri, sesler gibi teknik ayrıntılara girmek hiç içimden gelmiyor. Onu bu şekilde anlatmaya çalışmak karşımda duran sanata ve hayal gücüne saygısızlık olur. Zaten oyun karşısında geçirdiğim süre boyunca aklımın ucundan bile geçmeyen birtakım teknik kıstasları alıp şu yazıya doldurmaya kalksam sizi de yanlış yönlendirmiş olurum. Emin olun, Puppeteer'la aranızdaki ilişkiyi tanımlayan şey duygularınız olacak, seslendirmeler nasılmış, haritalarda neler unutulmuş, hareket ederken ayağınız görünmez bir taşa takılmış falan bakmayacaksınız. İnsan çocukluğuna döndü mü böyle olur işte, gözü sıcak kurabiyeden başkasını görmez. Nitekim Puppeteer da kokusuyla bile insanı mest eden o bir tabak dolusu sıcak kurabiyeden farksız, kalkıp da anneye "bunu 180 derecede mi pişirdin, 200 'de mi, keşke fındık yerine ceviz koysaydın" falan diyecek halimiz yok.

Oyunda Kutaro'yu kontrol ettiğimizi daha önce söylemiştim. Büyük görevi yerine getirmek için yapmamız gerekense yol boyunca bulduğumuz kesik kafaları toplamak. Her kafanın farklı özellikleri bulunmakla beraber aralarında çok özel olanlar da var ki bunlar size bazı güçler kazandırıyor. Bu özel kafalar dışında sadece üç adet kafa taşıyabiliyor ve hepsini kaybederseniz sahnenin başına dönüyorsunuz. Sihirli makas Calibrus'u kullanarak bir tiyatro dekoru olan platform öğelerini keserek havada hareket ediyor, düşmanları alt ediyor ve çocukların ruhlarını kurtarıyorsunuz. Saf platform oyunları gibi beyninizi değil reflekslerinizi yorarak perdeler arasında geçiş yapıp bu rüya tiyatrosunun son perdesini de kapatmaya çalışıyorsunuz. Bu yolda dilerseniz bir arkadaşınızın, ya da bizzat sizin aynı gamepad üzerinden kontrol edeceğiniz Ying Yang isimli bir kedi ya da Pikarina adındaki bir güneş perisini yoldaş olarak alabiliyorsunuz. Bu yol arkadaşları gizli yerleri buluyorlar, sizin için ay taşı topluyorlar ve gevezelik ediyorlar. Her biri ana hikâyenin bir parçası ve her birinin apayrı hikâyeleri var. Bu hikâyelere sahneleri bitirdikçe Resimli Kitaplar bölümünden ulaşabiliyorsunuz. 

3

                                 Halloween teması bu oyuna harika gitmiş

FAZLA KAPTIRMA, BİRAZDAN YİNE BÜYÜYECEĞİZ

Oyunun en güzel yanlarından biri ise sürekli ve hızlı bir değişim içinde olması. Bir rastladığınız sahneye bir daha rastlamıyorsunuz. Bu hızlı değişim yanında çeşitliliği de getiriyor ve oyundan sıkılmamanızı sağlıyor. Bunun nedenini ve yapımcı Gavin Moore'un amacını buralarda bir yerde kutucuk içerisinde sizlere anlatacağım. Bu arada, seslendirmelerden falan bahsetmek istemiyorum demiştim ama muhakkak söylemem gereken bir ayrıntı var: Puppeteer ülkemizde Türkçe dil seçeneği ile yayınlandı. Hem de sadece altyazı değil, dublajlı olarak. Rahatlıkla söyleyebilirim ki bugüne kadar ülkemizde yapılmış en iyi oyun dublajı bu. Anlatıcıyı seslendiren Ali Rıza Kubilay harika bir iş çıkarmış, özellikle Resimli Kitaplar'ı ve gelecek perdeyi anlatırken sizi hikâyeye esir ediyor ve oyuna kendinizi kaptırmanıza büyük katkı yapıyor. Onun dışındaki seslendirmeler de çok başarılı bir animasyon filmi seslendirmesi kadar iyi.

Puppeteer gizli bir hazine, size önerim onu tek başınıza yemek yerine (kafa kurabiyede kaldı) sevdiğiniz insanlarla paylaşmanız olacak. Bu oyunu keşfetmenin de oynamanın da paylaşmanın da tadı çok güzel. Biliyorum aramızda oyuncu ebeveynler de var. Özellikle onların alıp çocuklarıyla birlikte oynamasını şiddetle öneriyorum. Yanınızdaki çocuğun hayal gücünü geliştirecek, size harika bir oyun deneyimi yaşatıp eski günlere döndürecek. Mizahı ve hüznü bütünleştirmeyi başarabilmiş, tiyatronun o üzgün ve gülen surattan oluşan simgesini oyun dünyasına taşıyabilmiş bir oyun var elimizde. Ufak bir çocuğun sihirli bir makasla yol aldığı bu büyülü, ejderhalı ve tabii ki korsanlı macerayı muhtemelen bitirmek istemeyeceksiniz ama bitirin, sonu da güzel.

 

KUTUÇOCUKTAN AL FEYZİ

Yapımcı Gavin Moore oyununun en büyük ilham kaynağının çocuğu olduğunu şu sözlerle açıklıyor:

"Tokyo'daki evimde çocuğumla iki kişilik bir oyun oynuyorduk. Daha sonra oğlum bir anda oyunun başından kalktı ve dışarı çıktı. Başka şeylerle ilgilenmeye başladı. Geri döndüğünde bunun nedeni sordum ve bana bütün oyunlarda her zaman aynı şeyleri yaptığımızı, bütün bölümlerin birbirine benzediğini ve sıkıldığını söyledi. 5-10 dakikada bir tamamen değişen bir oyun istiyordu ve bana böyle bir şey yapıp yapamayacağımı sordu. Daha sonra birlikte izlediğimiz ve onun çok keyif aldığı bir Japon kukla gösterisi sonrasında kafamda bir şeyler oluşmaya başlamıştı. Puppeteer işte bu şekilde çıktı. Oyun yayınlandığındaysa oğlum bunun kendi oyunu olduğunu ve telif haklarını ne zaman almaya başlayacağını sordu."

 

KÜNYE

Tür: Platform

Yapım: Japan Studio

Dağıtım: Sony Computer Entertainment

Bulunduğu Platformlar: PS3

KARNE

Grafik:4

Hikâye:5

Ses / Müzik:5

Atmosfer:4

Eğlence: 4

İçerik Zenginliği:3

Multiplayer / Online:-

Ne kadar oynanır: 1 hafta

 

Ne İyi?

Müthiş Sunum

Kukla tiyatrosu teması

Hikaye

Seslendirmeler

Ne Kötü?

Yetersiz içerik

Bazı özensiz bölüm tasarımları

SON KARAR: Hayal gücünüzü özlediyseniz, hasret gidermenizin zamanı geldi.

 

NOTU: 9.0

YORUMLAR
Parolamı Unuttum