Kesinlikle İzlenmesi Gereken 10 DC Animasyon Filmi

Batman, Superman ve diğerleri

Çizgi roman karakterleri geçmişten günümüze çoğumuzun hayatında vazgeçilmez yeri olan karakterlerdir. Kimimiz küçüklükten bir aile büyüğü tarafından bu karakterlerle tanıştırılırken, kimimiz ise bu yolu kendisi kurar. Ama her iki tarafın ortak yönü, bu karakterlerde kendimize ait bir şeyler bulmaktır.

DC ve Marvel her ne kadar bu sektörde rakip olarak görülse de bir çizgi roman severin ikisinden de keyif almaması için hiçbir neden yok. Marvel’ın yarattığı harika sinematik evrenin yanında, DC bana kalırsa çizgi roman ve animasyon sektöründe daha güçlü bir şirket.

Bugün de DC’nin en sevilen alanlarından birisi olan animasyon filmlerinden bahsedecek ve mutlaka izlemeniz gereken 10 DC animasyon filmini tanıtacağız.

Batman: Mask of the Phantasm (1993)

Sıkı Batman severlerin yakından takip ettiği, her açıdan insanı 90’ların çizgilerine sürükleyen ve tabiri caizse Batman’i kültleştirmiş animasyon dizisi Batman The Animated Series’ı izlemeseniz de adını duymuşsunuzdur. Mask of the Phantasm ise diziden baz alınarak yaratılmış bir filmdir.

Animated Series benim için Batman’i Batman yaptığı gibi, pek çok baş düşmanını da ağızlardan düşmeyecek kıvama getiren içerik oldu. Klasik kostümünün yanında, dramatik sahneleriyle bir kült haline gelen Batman the Animated Series, bulundurduğu bu etkenleri filme yansıtmayı da es geçmemiş. İnanılmaz ses sanatçılarının performansları da etkileyiciliği epey arttırmış tabii.

Batman’i bir aşk hikayesinde izlerken Catwoman ile görmeye alışığız. Fakat bu filmde işler değişiyor. Yine de Catwoman severler önyargılı davranmasın derim.

Mutsuz ve kendi mutluluğundan feragat eden bir Batman görmeye alışık olduğumuz için bu filmde bizlere koklatılan o küçük mutluluğa Batman de en az izleyiciler kadar şaşırmış olacak ki, benim için belki de Batman tarihinin en anlamlı diyaloglarından birisi bu sırada gerçekleşiyor.

Mutluluğun veya Batman olmanın aynı anda sürdürülemeyeceğine karar veren karakterimiz birisini seçmek zorunda olduğunu anlıyor. Bu sırada kurduğu “I didn’t count on being happy.” yani “(Batman olmaya karar verirken) Mutlu olmayı hesaba katmamıştım.” cümlesi ise tüm Batman severler için dönüm noktası olan bir diyalog haline geliyor.

Gotham’da yeni bir kötünün yükselmesi Batman’in bu ikilemden kurtulmasına kolaylık sağlamasa da bir yol çizmek zorunda bırakıyor.

Phantasm lakaplı kötü karakterimizi keşfederken, filmde unutamayacağınız pek çok an ve Batman’in gerçek duyguları size bu filme farklı bir pencereden baktıracak.

Joker’in akıllardan çıkmayan kahkaha sahnesi ve Alfred’in Bruce’u ilk kez kostümle gördüğünde verdiği tepki ile bende inanılmaz yer edinen Mask of the Phantasm, listenin herhangi bir sıralaması olmasa da benim kalbimde DC adı altında çıkan en iyi filmdir.

Batman Beyond: Return of the Joker (2000)

Batman: The Animated Series’in yapımcıları dizinin son bulmasından sonra başka bir animasyon dizisi olan Batman Beyond ile karşımıza çıktılar.

Batman Beyond hepimizin tanıdığı Bruce Wayne’in Batman’ini bizlere göstermiyor. Aksine Wayne’in yaşlılık nedeniyle bu meslekten elini ayağını çektiği ve yerine Terry McGinnis’in geçtiği bir evreni önümüze seriyor.

Bu evrende ne yazık ki sevdiğimiz pek çok karakter yaşlılık nedeniyle hayatlarını kaybettiği için GCPD’de Jim Gordon’ı değil, kızı Barbara’yı görüyoruz. Aynı şekilde Wayne Manor’da elinde çay tepsisiyle gezen bir Alfred Pennyworth ne yazık ki bu evrende yok. Batman’in azılı düşmanı Joker ise öldü olarak biliniyor.

Return of the Joker adından da anlayacağınız üzere Joker’in dönüşünü ele alır. Joker’i Joker yapan Mark Hamill ve Batman’i onsuz hayal edemediğimiz Kevin Conroy, izleyenlerine tekrar nostaljik anlar yaşatır.

Film geneliyle Joker’in ölümünden ve nasıl geri döndüğünden söz ediyor. Şaşırtıcı açıklamalarıyla, muhteşem müzikleriyle, sürpriz isimlerle ve Cyberpunk bir Gotham evreniyle macera dolu bir Batman filmi izlemek istiyorsanız, Return of the Joker tam size göre.

Wonder Woman (2009)

DC’nin en çok bilinen kadın kahramanı Wonder Woman, yaratıldığı yıldan itibaren; büyük, küçük, genç, yaşlı demeden herkese kadın süper kahraman nasıl oluru gösterdi. Themyscira Amazon’larının başı olan Kraliçe Hippolyta’nın kızı Diana Prince’in, ne gibi maceralara dahil olacağını görmek eminim herkesi ekrana kilitlemeye yetecektir.

Tanıdık bir isim olan pilot Steve Trevor’un Themyscira topraklarına yanlışlıkla düşmesiyle başlayan macera, Wonder Woman ile bir görev üzerine Dünya’ya dönmeleriyle devam eder.

2017’de çıkan ve Patty Jenkins’in yönettiği Wonder Woman’ın ilk filmine de hikaye bazında ilham olduğunu düşünüyorum. İki içerik arasında pek çok benzerliğin olması izleyenler tarafından mutlaka fark edilecektir.

Wonder Woman’ın karakterini, insanlara bakışını ve kişiliğini çok iyi yansıtan bu animasyon filmi; çizgi roman sever herkesin keyifli dakikalar geçirmesini sağlayacaktır. Temiz bir hikaye akışı ve karakter gelişimine sahip olan Wonder Woman (2009), listede yer almayı hak eden isimlerden oldu.

Diana Prince’i tanımak istiyor ve nereden başlayacağınızı tam kestiremiyorsanız, bu animasyonun başlamak için uygun olduğuna inanıyorum.

Batman: Under The Red Hood (2010)

Bir Batman hayranı olarak iyi bir Batman hikayesinden oldum olası etkilenmişimdir. 1939’dan bu yana bizi maceralarıyla büyüleyen ikonik karakterimize etkileyici bir hikaye yazmak gittikçe zor olsa gerek. Akılda kalan ve günümüzde de hala adı anılan sayılı eserlerinden birisi olan Under the Red Hood, animasyon filmi çıkmadan önce çizgi romanı ile tanınmıştı. Etkileyici karakter gelişimi, duygusal sahneler ve Batman severleri üzecek diyaloglarıyla Under The Red Hood, kaçırılmaması gereken bir eser.

Batman’in trajik bir anısına (Hayır, ailesinin ölümü değil) değinilen filmde karakterimiz zorlu tercihlerle baş başa bırakılıyor. Karakterin belirli tabularını bilen ve onu zor koşullarda bırakan düşmanın kimliği ise, sıkı takipçileri çok şaşırtmasa da genel izleyici için sürpriz bir isim olabilir.

Hakkında fazla bilgi vermeden konuşmak zor. Fakat Batman’in bir sonraki adımının ne olacağını bilen biriyle karşı karşıya kalmasını izlemek kulağınıza heyecan verici geliyorsa, Under The Red Hood sizi mutlu edecektir.

Superman/Shazam!: The Return of Black Adam (2010)

Solomon, Hercules, Atlas, Zeus, Achilles, ve Mercury.

Shazam’a isimlerinin baş harfini vermekle kalmayıp güçlerini de paylaşmış 6 tanrı… Peki bu güçlerin sahibi şanslı kişi kim olacak? Bir polis? Usta bir dövüşçü? Belki de bir sporcu?

Hayır, bu güçlerin sahibi yalnızca bir çocuk olan Billy Batson’dır.

Shazam benim gözümde DC’nin Spider-Man’i diyebilirim. En az Spider-Man kadar içindeki çocuğu (kelimenin tam anlamıyla içindeki çocuğu) koruması, bana küçüklüğümü ve bu karakterlerle tanıştığım halimi anımsatır.

Büyük bir süper kahraman hayranı olan Billy Batson, yetiştirme yurdundan bakıcı bir ailenin yanına geçer. Süper kahramanlara özenerek iyilik yapmayı gününün bir parçası haline getirir ve Wizard adında bir büyücü tarafından keşfedilir. Büyücü, güçlerini devredecek ama devrettiğine de pişman etmeyecek o iyi insanı aramaktadır. En sonunda onu bir çocukta bulur ve bu kişi Billy Batson’dan bir başkası değildir.

Süper kahramanlarla büyüyen bir çocuğun bir gün kendisi de o güçlere sahip olursa ne olur? Bir yetişkinin vücudunda olmasına rağmen içinde bir çocuk barındıran Shazam, düşmanlarıyla nasıl baş eder?

İşte bu soruların cevabı bu mini animasyon filminde saklı. Film yaklaşık 25 dakika olduğu için siz tam karakterlere ve olay örgüsüne alışmışken bitiveriyor. Fakat yine de aldığınız haza kesinlikle değer.

İç ısıtan ve Shazam’ı (Nam-ı diğer Captain Marvel’ı) yakından tanımamızı sağlayan bu film, benim için bu listede yerini tereddütsüz alıyor.

Billy Batson nasıl Shazam olur ve henüz güçlerine yeni kavuşmuşken azılı düşmanı Black Adam ile nasıl başa çıkar görmek isterseniz bu animasyonu şiddetle tavsiye ederim. Nihayetinde hangimiz küçükken süper kahraman olmak istemedik ki?

Justice League: Doom (2012)

Süper kahramanlar harikalar değil mi? İnsanları güvende tutmak ve Dünya’yı kötülüklere karşı korumak için hayatlarını feda edebiliyorlar. Peki ya süper kahramanlar olmasaydı? Gotham, Metropolis, Central City ve daha pek çok yer işgale tam uygun bir kıvama ulaşırdı.

Justice League tam da bu yüzden Dünya’nın sahip olduğu önemli değerler arasında yerini koruyor. Fakat bu süper güçlere sahip olan ekip her ne kadar bizlere yenilmez görünseler de hiç kimse tamamen yenilmez değildir.

Justice League: Doom bu temayı ele alarak kahramanlarımızın her birinin karşısına azılı düşmanlarını çıkartır. Cheetah, Star Sapphire, Metalio, Bane, Mirror Master ve Ma’alefa’ak sırasıyla; Wonder Woman, Green Lantern, Superman, Batman, Flash ve Martian Manhunter’a karşı karşıya gelir. Ekibimiz her zamanki savaşlarına dahil olacaklarını düşünürken, hesaba katmadıkları olaylar olur.

Legion of Doom adı verilen ve Vandal Savage tarafından yönetilen bu grup Dünya’nın sonunun getirmek için önlerindeki tek engel olan Justice League’i alt etmek isterler.

Batman’in savaş zekasını ve kelimenin tam anlamıyla her şeye hazırlıklı olduğunu gösteren bu filmde, akılda kalıcı pek çok diyalog da kendisine aittir.

Harika ses aktörleriyle Justice League’in gafil avlandıkları bu plandan nasıl çıktıklarını merak ediyorsanız, filmi sakın kaçırmayın.

Batman: The Dark Knight Returns Part 1 & 2 (2013)

Eminim bir çizgi roman sever olarak The Dark Knight Returns’ü duymuşsunuzdur. Frank Miller’ın eşsiz kalemiyle hayata geçirdiği bu hikaye, Batman ve fanları için büyük bir dönüm noktası diyebiliriz.

1986 yılında çıkan çizgi romandan önce Batman tanımı günümüzde bildiğimiz haliyle yer almamaktaydı. İlk Batman çizgi romanları veya Adam West’in eğlenceli Batman tasvirlerinden de bildiğimiz üzere eskiden gördüğümüz Kara Şövalyenin, bugünkü haliyle alakası neredeyse yok denecek kadar az. Eski versiyonunda eğlenceli, atik ve renkli tonlarla bir Batman macerası izlememize rağmen; yeni içeriklerde karamsar, siyah tonlarının hakim olduğu ve daha ciddi bir Batman izlemekteyiz. İşte bu dönüşümün sahibine Frank Miller dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız diye düşünüyorum.

Kara Şövalyemizin emekliliğinde rahat bırakılmayan Gotham şehri, yaşlı Bruce Wayne’in kostümü son kez tekrar giymesine yol açar. Yeni Robin Carrie Kelley ile çıktıkları heyecanlı yolculukta, ikilinin beraber savaşmasını görmek de izleyiciye keyifli anlar sunar.

Kültleşmiş hikayeyi anlatabilmek adına iki part halinde yayınlayan Warner Bros. Animation, bence çok doğru bir karar vermiş. Part 1 ne kadar giriş bölümü gibi gözükse de bu kadar detaylı bir çizgi roman serisinin iyi bir adaptasyonunu izleyebilmemiz için gerekli olduğunu düşünüyorum. Buna rağmen inanılmaz bir Batman hikayesini önümüze seren bu animasyon filmleri kesinlikle izlemeye değer.

Part 2 ise çok yakından tanıdığımız Superman karakterinin Batman’in kanunsuzluğunu sonlandırması için görevlendirilmesiyle işleri karıştırır. Epik bir Batman ve Superman savaşına şahit olduğumuz bu filmde, çizgi romanın unutulmayan panellerini canlı olarak ekranda izleyebilmek büyük bir mutluluk.

Justice League: The Flashpoint Paradox (2013)

İsminde Justice League geçtiğine bakmayın. Bu bir Flash filmidir. “Batman ve Superman etrafında dönen içerikler görmekten sıkıldım.” diyorsanız, Flashpoint Paradox tam size göre.

Filmde Barry Allen’ın alternatif bir evrende uyandığı ve geri dönmenin yollarını aradığı bir Flash ile karşılaşıyoruz. Bu yolculuk sırasında rastladığımız tanıdık yüzlerin aslında tanıdığımız kişilerden farklı olduğuna da şahit olmak mümkün.

Flashpoint isimli çizgi romandan alınan bu film, bizleri Wonder Woman ve Aquaman arasında çıkan bir savaşın hüküm sürdüğü kıyamet sonrası bir Dünya’ya götürür. Kelimenin tam anlamıyla Dünya’da cehenneme şahit olabildiğimiz bu evrende işler gittikçe kötüleşmeye devam eder.

Burada eski güçlerine sahip olmadığını fark eden Barry Allen, bir yolunu bularak güçlerini kazanıp eski Dünya’ya geri dönmek üzere hazırlıklara başlar. Bu süreçte yardım almadan ilerleyemeyeceğini fark eden karakterimiz, o Dünya’nın Batman’iyle iş birliği yapar. Bu macera sırasında bildiğimizi sandığımız çoğu karakterin diğer Dünya’daki karakterler olmadığını görmemiz de mümkün.

Ayrıca şunu söylemem gerekir ki bu filmin vahşeti R-rated bir film vahşetiyle denk diyebiliriz. Nefes kesen bir Flash hikayesine ve DC evreninin sık görmediğimiz bir yüzüne şahit olmak için Flashpoint Paradox filmini sakın kaçırmayın.

Justice League: War (2014)

Ünlü çizgi roman yaratıcıları Geoff Johns ve Jim Lee’nin eseri Justice League: Origin’den ilham alınarak oluşturulan film, 7 süper kahramanın bir araya gelişini ve başlarındaki problem ile başa çıkma süreçlerini anlatır.

Orijinal adlarıyla Super Seven olarak da bilinen bu yedi süper kahraman, Dünya’nın başına gelen kötü bir olaydan korunması için bir araya gelmeye mecbur olurlar. Sonradan bu mecburiyet Justice League adlı bir birliğe kalıcı olarak dönüşse de bu animasyon filmi ekibin ilk tanışmalarından ve bir araya geliş macerasından bahseder.

Ekibin baş düşmanı Darkseid ve Apokalips’deki Parademon ordusu, Dünya için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bir araya gelmeden bu tehdit ile başa çıkamayacaklarını anlayan ekibimiz, beraber kurdukları ilk plan ile Darkseid’ı alt etmeye çalışır.

Zack Snyder’in Justice League’ine de oldukça ilham olmuş bu hikaye, ekipteki her karaktere anlaşılır bir şekilde değindiği ve hiçbir karakteri gereksiz konumuna düşürmediği için de yediliyi tanımak adına en uygun hikayelerden birisidir.

Batman, Superman, Wonder Woman, Green Lantern, Flash, Shazam ve Cyborg’u bir arada görmek istiyor ama çizgi roman okumak istemiyorsanız, sizleri bu animasyon filmini izlemeye davet ediyorum.

Justice League: Dark (2017)

Evet, DC evreninde de büyü var! Eğer “Ben sıradan kahramanlıkları sevmiyorum, bana büyü lazım.” diyorsanız listede bunun için de bir film var.

Justice League bu sefer büyülü bir tehdit ile karşı karşıya. Ekibimizin doğaüstü olaylar ile tecrübesi olmadığından dolayı Batman bu tür konularla başa çıkmak için Justice League Dark isimli yeni bir grubu bir araya getirir.

Doğaüstü kahramanları bulmak için John Constantine ve Zatanna ile bir araya gelen Batman, ekibin geri kalanını Deadman, Jason Blood ve Swamp Thing ile oluşturur.

Her ne kadar filmin tanıtımlarında Batman çoğunluk olarak görünse de bu film aslında bir Constantine filmidir. Batman film boyunca daha çok akıl verici ve gözlemci rolü oynadığı için diğer karakterlere daha fazla açık kapı bırakır ve onları tanımamıza yardımcı olur.

Düşman Felix Faust ve ekibin büyülü savaşına şahit olmak isteyen ve “Aynı şeylerden sıkıldım, yeni bir şey görmek istiyorum.” diyen herkes için Justice League Dark’ı öneririm. Ayrıca Matt Ryan’ın John Constantine’i de her zamanki gibi görülmeye değer.

YORUMLAR
BrkYksk_Aton
6 Temmuz 2021 00:21

10'una da kesinlikle katılıyorum. DC Animasyon Evreni için olmazsa olmaz hepsi. Ayrıca her filmin altına yapılan, kısa özetlemeler de çok yararlı. Elinize sağlık.

Parolamı Unuttum