Dosyamızın ilk bölümünde Mass Effect evreninde 1 milyon yıl öncesinden başlayan bir yolculuğa çıkarak Reaper’ların ortaya çıkışı, Rachni Savaşları, Krogan Ayaklanmaları gibi oyunlarda bizler için önemli olacak kilometre taşı olayları öğrenmiştik. İkinci bölümde ise oyunlara başlıyor ve üçlemenin tüm oyunlarında başımıza neler geldi, galaksi ne gibi tehditler altında, bize bu macerada kimler eşlik ediyor gibi soruların yanıtlarını buluyoruz. Hani olur da oyunları tekrardan yadetmek istersiniz, ya da üçlemeyi oynamamış ama hikayeyi merak ediyorsunuzdur; işte bu yazı onun için.
İlk bölümde olduğu gibi yine uyarımı yapayım, yazının kalan kısmı üç oyundan da bolca spoiler içermektedir.
Kapak resminde William Henry'nin (billpyle) hazırladığı hayran yapımı poster kullanılmıştır.
Mass Effect 1
Mass Effect, Shepard rolündeki bizim Eden Prime’daki insan kolonisine gönderilmemizle başlıyor. Kaidan ile gezegene indiğimizde Ashley ile karşılaşıyor ve koloninin Geth ordusunun saldırısı altında olduğunu öğreniyoruz. Geth ordusunun başındaki isim Turian ırkından bir spectre olan Saren Arterius ve Saren gezegenden kaçmadan önce buradaki Prothean işaret kulesini aktifleştiriyor. Biz de bu kulenin yerini buluyoruz ama korkunç bir yan etkiye maruz kalıyoruz: bir anda gözümüzün önüne savaş ve ölümlerle dolu bir vizyon geliyor.
SSV Normandy ve mürettebatı ile birlikte Citadel’e dönüyoruz ama bir türlü Konseyi Saren’in ihanetine dair ikna edemiyoruz, çünkü elimizde sözlü beyanatın dışında sağlam bir kanıt yok. Garrus ve Wrex’in de yardımlarıyla elinde Saren ile bir Asari arasında geçen konuşmanın kaydını tutan Tali’Zorah’a ulaşıyoruz. Bu kayıtta Saren ve Benezia elde ettikleri zafer hakkında konuşuyorlar, “Conduit” ismindeki bir artefaktın ismi ve Reaper’ların adı geçiyor. Reaper’lar her 50,000 yılda bir ortaya çıkarak galaksideki tüm organik uygarlıkları ortadan kaldıran son derece gelişmiş bir makine ırkı ve tüm galaksinin korkulu rüyası. Tabi bu kanıtı gören Konseyin etekleri tutuşuyor ve Saren’in Spectre statüsünü iptal ederek bizi ilk insan Spectre olarak atıyor. Bu gaz yetmemiş gibi Anderson da SSV Normandy’nin komutasını bize veriyor ve biz de Anderson ve Udina’nın verdiği ipuçlarının peşine düşüyoruz. O Saren’i ne pahasına olursa olsun yakalamamız lazım çünkü.
Therum gezegeninde Benezia’nın kızı Liara T’Soni’yi kurtarıyoruz ve Prothean’lar hakkındaki bilgilerinden faydalanmak üzere grubumuza alıyoruz. Feros kolonisine gittiğimizde ise Saren’in askerleriyle savaşıyor ve Saren’in gemisi Sovereign’in zihin kontrolü yeteneğine sahip olduğunu öğreniyoruz. Yani Sovereign de başlı başına korkulması gereken bir güç. Bu konuda haklı olduğumuzu Noveria gezegeninde Benezia’yı bulduğumuzda daha iyi anlıyoruz çünkü hem o, hem de Saren aslında Sovereign’in kontrolü altında hareket ediyorlar.
Saren’in ana üssünün Virmire’de olduğunu öğrenince hemen oraya gidiyoruz ve burada feci bir gerçekle karşılaşıyoruz. Saren Krogan’ların soyunun tükenmek üzere olmasına neden olan Genophage’ın çaresini bulmuş ve bu sayede Krogan savaşçılarını çoğaltarak kendisine durdurulamaz bir ordu yaratmayı planlıyor. Şimdi bakın bu genophage denilen şey Krogan’ların çok büyük yarası, bunu affedemiyorlar. Grubumuzun Krogan üyesi Wrex de bu ilacın varlığını öğrenince bize karşı çıkıyor haliyle, yok etmemize izin vermek istemiyor. Burada ya onu öldürmek zorunda kalıyoruz, ya bu pis işi Ashley’e devrediyoruz, ya da bir şekilde onu geri çekilmeye ikna ediyoruz. Bu kısım tamamen sahip olduğumuz yeteneklere ve kişiliğimize bağlı.
Üsse bomba yerleştirerek havaya uçurmayı planlıyoruz ama üssün içine girdiğimizde karşımıza doğrudan Sovereign’in kendisi çıkıyor ve burada onun aslında bir Reaper olduğunu öğreniyoruz (ben şok!).
Meğer Reaper’lar Samanyolu Galaksisinin hemen dışında kümelenmişler ve hasat zamanı için organik yaşamların Kütle Rölelerini keşfetmesini ve uygarlık olarak gelişmesini bekliyorlarmış. Üste Saren’i de buluyoruz ve onun da farklı bir planı olduğunu öğreniyoruz. Saren eğer Reaper’lara faydalı olduğunu kanıtlayabilirse organik yaşam formlarını kurtarabileceğini düşünüyor; Sovereign’le bu konuda müttefik olduğu yanılgısında yani. Tam bu noktada mürettebatımızın kaderiyle ilgili zor bir karar vermemiz gerekiyor ve Mass Effect oyunlarının acı yüzüyle karşılaşıyoruz. Her an herkesi kaybetme ihtimalimiz var.
SSV Normandy’e döndüğümüzde minyatür bir kütle rölesi olan Conduit’in yerinin tespit edildiğini öğreniyoruz; Ilos ismindeki Prothean gezegenindeymiş. Oraya gittiğimizde ise yine şok bir bilgi bizi bekliyor, meğer Citadel istasyonu aslında Reaper’ların galaksiyi istila etmek için kullandıkları devasa bir Kütle Rölesiymiş. Reaper’ların son hasat döngüsü sırasında hayatta kalmayı başaran birkaç Prothean, Conduit sayesinde Citadel istasyonuna girmeyi başarmış ve Reaper’ları galaksimize alan işlemi sabote etmişler. Saren bu sabotajın etkisini ortadan kaldırmaya çalışıyor ve bunun için de Citadel’in içine girebilmek için Conduit’i ele geçirmesi gerek.
Bir kez daha Saren’in peşine düşüyoruz ve Conduit’ten geçerek Sovereign’in saldırısı altındaki Citadel’e varıyoruz. Burada Saren ile yüzleşmemiz yine birden farklı şekilde sonuçlanabiliyor ama nihayetinde Saren bir şekilde ölüyor. Systems Alliance filosunun karşı saldırıya hazırlandığını öğrenince bir kez daha önemli bir karar vermek zorunda kalıyoruz: Alliance filosuna Konseyi kurtarma emri verebilir ve ağır zayiatları göze alabiliriz; ya da Sovereign’in peşine düşerek Konseyi ölüme terk edebiliriz. Bu sırada Sovereign de boş durmuyor ve Saren’in cesedini canlandırarak bize saldırtıyor.
Bu noktada verdiğimiz kararlar bizi oyunun farklı sonlarından birine ulaştırıyor. Eğer Konseyi kurtarırsak Alliance filosunun fedakarlığını ve bizim de yardımlarımızı onurlandırmak adına insanlara Konsey ırklarından biri olma şansı veriliyor. İnsanların temsilcisi olarak için Udina veya Anderson’u seçiyor ve Reaper tehdidine karşı tüm Citadel ırklarını biraraya toplamak için çalışmaya başlıyoruz. Eğer Konseyi kurtaramazsak Alliance yeni bir Konsey kuruyor. Paragon bir karaktersek bu konseyde diğer ırklar da yerlerini koruyor, ama Renegade bir karaktersek konsey yalnızca insanlardan oluşuyor.
Sonuç ne olursa olsun oyunu gemimiz Normandy’e binip Citadel’i terk ederek tamamlıyoruz, bundan sonraki amacımız Reaper istilasını durdurmanın bir yolunu bulmak olacak.
Mass Effect 2
İlk oyundaki olayların kısa bir süre sonrasında, 2183 yılında başlıyor Mass Effect 2. SSV Normandy Geth devriyesindeyken tanımlanamayan bir gemi tarafından vuruluyor ve mürettebat tahliye edilmeye başlıyor. Shepard son kaçış mekiğine Joker’i bindirirken meydana gelen patlamaların etkisiyle uzay boşluğuna fırlıyor. Üstüne uzay kıyafeti de delinince Shepard oksijen yetersizliği yüzünden boğuluyor ve yakındaki bir gezegenin yörüngesine girip düşüyor. Tabii bunlar olurken biz de “haydaa, Shepard gitti, iyi mi?” diye düşünmeye başlıyoruz.
Ancak Shepard’ın bedeni Cerberus tarafından alınıyor, bu organizasyon Shepard’ı hayata döndürmek için Lazarus Projesi isminde bir proje başlatmış durumda. Shepard’ı diriltmek organizasyonun tam iki senesini alıyor. Ancak araştırma istasyonu kendi mech robotları tarafından saldırıya uğradığı için, Cerberus ajanları Jacob Taylor ve Miranda Lawson ile birlikte istasyondan kaçıyor Shepard.
Bu kaçışın ardından Cerberus’un beyni ve lideri Illusive Man ile tanışıyoruz. Illusive Man bize galaksinin dört bir yanında insan kolonilerinin tümden yok olmaya başladığını anlatıyor. Illusive Man bu işin arkasında Reaper’ların olduğunu, Collector ismindeki böceksi ırk ile birlikte çalıştıklarını düşünüyor. Biz de artık Cerberus ile birlikte çalışmaya başladığımız için bizi yakın zamanda saldırıya uğramış Freedom’s Progress isimli bir koloniyi araştırmaya gönderiyorlar. Burada Tali ve kendi kayıp arkadaşlarını arayan Quarian’larla karşılaşıyoruz. Burada buldukları ipuçları gerçekten de Illusive Man’in teorisini doğrular nitelikte: işin arkasında Reaper’lar var ve kolonistleri kaçıran da böceksi uzaylı ırkı Collector.
Tüm bunların ardından biz de Illusive Man’e inanıyoruz tabii ki, Collector’ları mutlaka durdurmamız lazım. Ancak Collector’lar daha önce hiçbir geminin gidip de geri dönemediği Omega-4 Rölesinin ötesindeki bir yerde bulunuyor. Bu görev için kendi ekibimizi kurmamız lazım, ayrıca artık emrimizde yeni bir uzay gemisi var. Yeni gemimiz Normandy SR-2’nin pilot koltuğunda yine Joker var ve ona EDI isminde bir yapay zeka eşlik ediyor.
Bu esnada biz de kendimize sağlam bir ekip kuruyoruz. Salarian bilim adamı Mordin Solus, adamımız Garrus Vakarian, Subject Zero ismiyle de bilinen bir suçlu olan Jack, genetik mühendislik ürünü olan Krogan süper askeri Grunt da bize katılıyor ve ekibi kurduktan sonra Illusive Man’den bir diğer insan kolonisinin saldırı altında olduğunu öğreniyoruz.
Mordin’in Collector biyolojisi üzerindeki çalışmalarının da yardımıyla bu koloniyi savunmayı başarıyoruz ama yine de nüfusun önemli bir kısmı esir düşüyor. Burada en önemli nokta bu savaşa Harbinger ismindeki bir Reaper’ın da bizzat katılmış olması, kendisi istediği Collector’ın kontrolünü doğrudan ele geçirebiliyor. Bu görevin devamında eski ekibimizden Ashley Williams ve Kaidan Alenko ile karşılaşıyoruz ama Cerberus ile olan ilişkimiz onların hoşuna gitmiyor tabii.
Illusive Man’den yeni görev alana kadar ekibi genişletmeye devam ediyoruz ve bu sefer de yanımızda Tali’zorah, Thane Kirios ve Samara (veya Morinth) katılıyor. Yeni görevimiz etkisiz hale getirilmiş bir Collector gemisine gidip araştırma yapmak. Ancak bu araştırmanın sonucunda çok önemli bir bilgi öğreniyoruz: Collector’lar aslında Reaper’lar tarafından köleleştirilen Prothean’larmış. Burada Collector’lar tarafından pusuya düşürülmeden önce EDI’nin de yardımıyla Omega 4 Rölesini geçmenin yolunu da öğreniyoruz. Bu pusudan hep beraber kaçmayı başarıyoruz ama alçak Illusive Man’in bu tuzaktan haberdar olduğunu bilmemiz işleri gerginleştiriyor haliyle.
Omega 4 Rölesinden sağ salim geçebilmek için gerekli olan IFF cihazını ele geçirmek için terk edilmiş durumdaki bir Reaper’ı ziyaret ediyoruz ama bu görevin sonunda bir de devre dışı bırakılmış bir Geth buluyoruz. Eğer bu Geth’i aktifleştirirsek o da ekibe katılıyor, ismi de Legion.
Ekipçe gemide olduğumuz bir sırada Collector’lar Normandy SR-2’ye baskın düzenliyor (IFF aygıtı sisteme entegre edildikten sonra) ve yakalanmayan tek isim Joker oluyor. EDI’nin de yardımıyla Normandy SR-2’yi güvenli bir yere götürüyor Joker.
Gemiye döndüğümüzde Omega 4 Rölesine kullanarak Galaktik Merkez’deki Collector üssüne ulaşıyoruz. Burada hala hayatta olan kaçırılmış Normandy mürettebatını kurtararak üssün merkezine doğru ilerleyerek çarpışmaya başlıyoruz. Burada bazı arkadaşlarımızı kaybedebiliyoruz, bazıları kurtuluyor. Bunlar hep Normandy SR-2’yi ne kadar geliştirdiğimize, o ekip üyesiyle aramızdaki sadakat seviyesine, savaşta onlara verdiğimiz görevlere göre değişebiliyor.
Üssün merkezine vardığımızdaysa korkunç bir gerçekle karşı karşıya kalıyoruz: bu kadar kolonistin kaçırılma sebebi, genetik materyalleri kullanılarak yeni bir Reaper inşa ediliyor olması. Buna güç veren makineyi yok ediyor ve tam Collector üssünü de yok edecekken Illusive Man bizimle iletişime geçiyor. Bize diyor ki “sen üssü yok etme, onun yerine radyasyon dalgaları kullanarak sterilize et, burada bulduğumuz teknoloji ve bilgileri Reaper’lara karşı kullanalım”. Burada karar tamamen bize ait: ister üssü yok ediyor, ister sterilize ediyoruz.
Üssün kaderine karar verdikten sonra inşa edilen o İnsan-Reaper ortaya çıkıyor ve ekibimize saldırıyor, bize de onu yok etmek ve hayatta kalan mürettebatla birlikte oradan kaçmak kalıyor. Eğer bu olaylar sırasında bizim dışımızda herkes ölürse biz de kaçamıyor ve ölüyoruz. Bu durumda jenerik ekranından sonra oyunu oynamaya devam edemiyor, hatta karakterimizi Mass Effect 3’e yükleyemiyoruz. Buradaki tüm ölümler kalıcı, yani bu sonda ölen karakterler Mass Effect 3’te yer alamıyorlar.
Eğer üsten kaçmayı başarırsak, üst yok olmadan hemen önce Harbinger’ın da Collector’ları kaderleriyle baş başa bıraktığını ve Reaper’ların ‘başka bir yol bulacağını’ söylediğini görüyoruz. Normandy’e döndüğümüzde verdiğimiz karara bağlı olarak Illusive Man ile son bir diyaloğumuz daha oluyor.
Oyunun sonundaysa uzayın derinliklerinde bir yerde Reaper’ların asırlardır süren uykularından uyandığını ve galaksiye doğru harekete geçtiklerini görüyoruz. Yaptığımız onca şey Reaper’ların dikkatini çekti tabii, artık gerisini Mass Effect 3’te hallederiz.
Mass Effect 3
Hallederiz dedik ama Reaper’ların galaksimize gelişi Dünya’yı kısa sürede istila etmeleri ve her yerde kaosun baş göstermesiyle sonuçlanmış durumda. David Anderson Dünya’da direnişi örgütlemekle meşgulken, Müttefik Donanmasının en üst rütbeli subayı Amiral Steven Hackett bizi Mars’a yolluyor.
Mars’a gittiğimizde Reaper’ları yok etme gücüne sahip bir Prothean süper silahı hakkında bilgi ediniyoruz, bunun şemalarını kimin elinde bulduğumuzu ise tahmin edin… Tabii ki Illusive Man. Adam her şeyin altından çıkan bir tip, Cerberus’un nihai amacı da zaten Reaper’ları yok etmek değil, onları kontrol etmekmiş.
Shepard şemaları ele geçirdiği için Müttefikler bu süper silahın yapımına başlayabiliyorlar. Bu silahın ismi Crucible, bir yandan silahın yapımı sürerken biz de galaksiyi dolaşarak diğer türlerin desteğini toplamak zorundayız. Sonuçta Reaper’lar sadece bizim için değil, tüm evren için ciddi bir tehdit.
İlk olarak Turian’ın dünyası Palaven’in yörüngesindeki Menae ayından Turian Primarch’ını kurtarmamız lazım. Ancak burada Reaper güçleriyle çatışma sırasında Turian hiyerarşisinin lideri Primarch Fedorian ölüyor ve sahadaki Adrien Victus yeni primarch oluyor (kendisi o sırada bundan habersiz). Shepard, Victus’un savaş zirvesinde Turian’ları temsil etmesini istiyor ama o bir politikacı olmadığını ve savaşta ölmeyi tercih edeceğini söyleyerek ilk başta bunu reddediyor. Sonra aklı başına geliyor tabii, sonuçta tüm galaksi risk altında. Victus savaş zirvesine katılıyor ama Dünya’ya bir şartla yardım edecek: Shepard Krogan’lardan Palaven’i kurtarmak için destek alabilirse.
Krogan’lara gidiyoruz, bu sefer de Krogan lideri (Urdnot Wrex veya kardeşi Urdnot Wreay) “önce genophage’nin tedavisi bulunsun, o iş kolay” diyor. Genophage de neyin nesi diyorsanız yazının ilk kısmını okumadınız demektir, bu noktada sizi ayıplıyorum.
Shepard ve Krogan lideri bunun üzerine Salarian dünyası Sur’kesh’e gidiyor ve burada Salarian bilimadamı Mordin Solus (veya Padok Wiks) ile buluşuyorlar. Bu bilimadamı kısır olmayan bir Krogan dişisinden elde ettiği tedaviyi, Shroud ismindeki kule vasıtasıyla Krogan dünyası Tuchanka’ya yaymayı planlıyor. Ancak Tuchanka’ya inmeden önce Salarian hükümetinden bir mesaj alıyor ve Shroud’un sabote edildiğini, ama bu konuda sessiz kalırsak hükümetin tam desteğini alacağımızı söylüyor.
Mass Effect 3’ün zor anlarından biri de bu noktada ne yapacağınıza karar vermek. Eğer tedaviyi kullanmazsanız Krogan’ları aldatmış oluyorsunuz. Ama Krogan’ların başında Wrex varsa er ya da geç bu aldatmayı anlıyor ve Krogan desteğini çekiyor. Bu yolu seçersek sonunda Wrex’i öldürmek dışında bir seçeneğimiz yok, o da üzücü tabii.
Bu esnada Cerberus da boş durmuyor ve Citadel’i darbeyle ele geçirmeye çalışıp başarısız oluyor. Sırada Quarian’ların desteği var, Shepard’ın bu desteği almak için kendilerine dünyaları Rannoch’u Geth’lerden geri almalarında yardımcı olması lazım. Tali’Zorah veya Admiral Daro’Xen’in de yardımıyla bir Geth Dreadnought gemisine çıkıyor ve tutsak Geth birimi (Legion veya kopyası) kurtararak, Reaper’ların Geth’ler üzerindeki kontrolünü sağlayan sinyali kesiyoruz.
Rannoch’taki Reaper üssünü yok ettiğimizde Quarian’lar da savunmasız kalmış Geth’lere saldırma fırsatı buluyor. Ancak Legion, Reaper geliştirmelerini tüm Geth’lere transfer etmek istediğini söylüyor. Bu noktada yine bir yol ayrımındayız çünkü vereceğimiz karar Geth’leri ya da Quarian’ları mahvolmaya sürükleyecek ciddiyette. Eğer Legion Geth’leri geliştirirse gerçek bilinçliliğe ve özgür iradeye kavuşacak ve Quarian’ları yenebilecekler. Burada Legion’ın geliştirmeyi yüklemesine izin verebiliyor ya da engel olabiliyoruz. Zor bir karardı.
Tüm bunlar ardından tekrar Citadel’e çağrılıyoruz ve Asari meclis üyesi kendi dünyaları Thessia’da saklı bir Prothean kalıntısı bulunduğunu ve bunun Crucible’ı tamamlamak için gerekli Katalizörün ne olduğunu anlamaya yardımcı olabileceğini söylüyor. Buraya gittiğimizde Vendetta ismindeki Prothean VI’yı buluyoruz ama Thessia Reaper’lara hedef olurken Cerberus için çalışan suikastçi Kai Leng Vendetta’yı çalıyor.
Shepard Vendetta’yı geri almak için Leng’i insan kolonisi Horizon’a kadar takip ediyor; meğer burada Cerberus gizli gizli Reaper’ları kontrol etme teknolojisi üzerinde çalışıyormuş. Shepard bulduğu takip cihazı sayesinde Illusive Man’in karargahının yerini öğreniyor ve İttifak kuvvetleriyle birlikte Cerberus uzay istasyonunda çok sağlam bir saldırı yapıyor.
Leng’i öldürdükten sonra elde ettiğimiz bilgi ise şoke eden cinsten. Crucible için aradığımız katalizör aslında Citadel’in ta kendisiymiş.
İttifak kuvvetleri tüm müttefikleriyle birlikte Dünya’yı geri alıp Crucible’ı Citadel ile bir araya getirerek çalıştırmak üzere topyekun bir saldırıya girişiyorlar. Londra’daki uzun bir savaşın ardından Reaper ışınlanma cihazına erişiyor ve Citadel’e girmeyi başarıyoruz. Burada karşımıza Anderson ve onu tutsak almış olan Illusive Man çıkıyor. Ne Anderson, ne de Illusive Man buradan sağ çıkıyorlar; Shepard ise kendisini Citadel’in zirvesinde buluyor.
Burada karşımıza çıkan çocuksu yapay zeka kendisinin Catalyst olduğunu söylüyor, aynı zamanda Reaper’ların yaratıcısı da bu. Biz, burada kendisiyle konuşan ilk organik varlığız ki kendisinin Leviathan’lar tarafından yaratıldığını düşünürsek bunun ne kadar önemli bir detay olduğunu anlayabiliriz.
Catalyst burada bize üç seçenek sunuyor:
Destruction: Reaper’ları ve diğer tüm sentetik yaşam formlarını yok etmek (bunlara EDI ve Geth gibi dost türler de dahil)
Control: Shepard’ın nüfuzunu yeni yapay zekaya kopyalayarak Reaper’ları kontrol etmek (Reaper’lar bir nevi galaksi polisi olacak yani). Ancak bu seçenek bizim insan formumuzu geride bırakıp yapay zeka haline gelmemizi gerektiriyor.
Synthesis: Organik ve sentetik yaşam formlarını sentezlemek. Böylece birbirinden elementlerle birleştirilen bu iki yaşam formu artık uyum içinde yaşayabiliyor. Her ne kadar bu en barışçıl son gibi görünse de aslında pek de öyle sayılmaz.
Ama bizim bir de dördüncü seçeneğimiz var, o da tüm bunları reddetmek ve Catalyst’i vurmak. Böylece “bu döngüde Reaper’lar ne yaparsa yapsın, gelecekteki döngü Reaper’larla farklı şekilde başa çıkmanın yolunu bulur” demiş oluyoruz.
Sonuç olarak tüm evrenin kaderi vereceğimiz karara bağlı Mass Effect 3’ün sonunda. Tüm evren adına karar vermeye hakkımız var mı, o sorunun cevabını da size bırakıyorum artık. Ancak jenerik sonraki sahnede Stargazer isminde birinin genç bir çocuğa ‘Shepard’ın hikayesini’ anlatması, tüm evrende gelecekte de hatırlanıyor olduğumuzu gösteriyor. İyi mi, kötü mü, o kısmı belirsiz.