OGZ İMC'den herkese merhabalar arkadaşlar! Mart ayının sonlarına gelirken, editörlerimize sorduğum sorulara cevap aldığım, imece usülü yaptığımız OGZ İMC'nin üçüncü bölümüne hoş şgeldiniz. Aslında bu bölümün sorusu için aklımda çok daha başka bir fikir vardı. Ama geçen hafta sızan yeni Call of Duty haberinden sonra, İMC'nin konusunun değişmemesi işten bile değildi.
Soru basit ama cevaplar ve suyun yüzüne çıkardığı anılar derin: En sevdiğiniz Call of Duty oyunu hangisidir?
Modern Warfare 1 & 2(Yasin Madyb İlgün)

Ben bir değil, iki tane diyeceğim ama tek de sayılabilir: Modern Warfare 1 ve Modern Warfare 2... Price ayrı, Gaz ayrı, Ghost ayrı benim için. Bu iki oyunun hikayesi de bence müthişti ve kaliteli bir aksiyon filmini sollayacak kadar da detaylıydı. Üstelik o zamanlar Call of Duty oynanış olarak bu kadar cılkı çıkmamış bir oyundu. Hatta ilk MW ile CoD evreni ilk defa İkinci Dünya Savaşı'nın dışına çıkmıştı ve çok taze hissettirmişti. Pripyat görevi hala en zevk aldığımı oyun görevlerinden biridir benim için.
Üstelik MW ve MW 2'nin çok oyunculu modları da hileciler cirit atana kadar oldukça keyifliydi. Tabii çok oyunculu kısmında ikisi de bir CoD 2 değil :)
Modern Warfare(Eser Güven)

Advanced Warfare'den itibaren Call of Duty oynamayı bırakmış olsam da yine de yanıtlaması kolay olan sorulardan biri oldu bu: Call of Duty Modern Warfare 4'ü tek geçerim arkadaş. Şunu açık açık itiraf edeyim, ben Call of Duty'den öyle çok da anlamıyorum. Oynanış mekanikleriymiş, yeni taşıtlarmış, çok oyunculu modlardaki gelişmelermiş benim pek önemsediğim konular değil. Bana unutamayacağım anlar yaşatmış mı ona bakıyorum ben ve şu an bile düşündüğümde oyundaki bazı sahneler direkt olarak gözümün önüne geliyor. Hele ki "o an".
Neyi kast ettiğimi az çok tahmin ettiniz değil mi? O unutulmaz Shock and Awe görevinden bahsediyorum. Oynamamış olanlar olabilir diye spoiler vermeyeceğim ama o görevin sonunda yaşadığım çaresizliği unutamıyorum ben. Hele bir de bazı insanların bunu gerçek hayatta bizzat yaşamış olduğu gerçeğini de düşününce ciddi anlamda etkilemişti beni. Bir oyun tek bir görev yüzünden bu kadar el üstünde tutulur mu? Bal gibi tutulur :)
Modern Warfare 2(Nurettin Tan)

En sevdiğim CoD serisi Call of Duty: Modern Warfare 2 idi. Ve bir şey söyleyeyim mi? Hatta itiraf edeyim! Oyunu yüklediğim andan itibaren bir kere bile tek kişilik senaryosuna bakmadım, bakmak ihtiyacı da duymadım. Çünkü her ne kadar deli gibi sevilse de Call of Duty hikayeleri bana yavan bir Hollywood filmi senaryosundan ötesini vermedi. Yükledim ve ilk yaptığım şey çoklu oyuncuya tıklamak oldu. Hayatımın en zevkli Çoklu oyuncu anlarını CoD: MW2 ile geçirdim ve bana kalırsa en başarılı çoklu oyuncu içeriği sunan CoD yapımı bu idi. Bu arada Gencer'in "Multiplayer mı yoksa Singleplayer mı?" sorusuna buradan cevap vermek istiyorum. Multiplayer!
Infinite Warfare(Utku Çakır)

Bakıyorum herkes Modern Warfare yazmış. Ben de Infinite Warfare demek istiyorum o zaman. Ama bunu sırf değişiklik olsun, sansasyon olsun diye demiyorum. Infinite Warfare gerçekten de şu ana kadar oynadığım en iyi Call of Duty oyunu.
Bunu dememin en önemli sebebi oyunun hikâyesi. Bence Call of Duty, modern zamanlara geçtiğinden beri her zaman bir “güç fantezisi” olmuştur. Büyük silahlar, devasa ordular, kahraman karakterler, son anda kurtarılan gün ve kötülerin bir şekilde hak ettiği sona vardığı “temiz” hikâyeler. Infinite Warfare ise, kağıt üzerinde oldukça güvenli ve kitabına uygun gibi gözüken hikâyesini, olabildiğince “pis” bir şekilde anlatarak gönlümde kendine yer etmeyi başardı.
Infinite Warfare zaten favori dizim Battlestar Galactica’ya olan benzerliğiyle dikkatimi çekmişti. Oyunun başlarında, ana karakterimiz Kumandan Nick Reyes’in düzeni bozulmuş emir komuta zincirinin ve paramparça olan koloni ordusunun ardından “Artık siyah bayrağı çekip boğazları kesme zamanı geldi.” dediği an düşündüm ji, bu oyun bir yerlere gidecek. Ve gitti de... Oyunun boğaza yumruk oturtan sonu sonrası ilk defa bir Call of Duty oyununda (evet sana bakıyorum Price) yan karakterlere bağlandığımı anlamıştım.
Call of Duty 2(M. İhsan Tatari)

Benim cevabım Call Of Duty 2 olacak. Eser'in bahsettiği nedenlerden, bende iz bırakan görevlerden ötürü CoD 4: Modern Warfare'in yeri bende de ayrı elbette ama beni en çok etkileyen CoD oyunu daima ikincisi olageldi bugüne dek.
Amerikalıların meşhur Normandiya Çıkarması bölümünü unutamıyorum mesela. Tepenize durmak bilmeden ölüm kusan makineli tüfekler, hücum bottan inmeye çalışırken yaşanan panik ve katliam, her an ölebileceğinizi bilmenin hissi ve korkusu... İngilizlerin Afrika çöllerindeki görevleri ve Rusların Stalingard bölümleri de çok güzeldi aynı şekilde. Aksiyon hiç durmuyordu fakat ondan çok daha güzel olan iki şey vardı. Birincisi, tıpkı Modern Warfare'de olduğu gibi, savaşın kötü yönünü gösteriyordu bize ara ara. İkincisiyse kendinizi bir süper asker gibi değil de çaresiz bir er gibi hissetmesiydi.
Çok net hatırlıyorum, bir keresinde düşmanın MG 42 ile açtığı yaylım ateşi karşısında bir yere sinip kalmıştım. Çıkamıyordum bir türlü o köşeden, korkuyordum. Sonra bir baktım ki ben de bilgisayarın karşısında sinmişim, başımı omuzlarımın arasına gömmüşüm, neredeyse masanın altına saklanacağım... O derece yoğun bir atmosferi vardı CoD 2'nin.
Değinmeden edemeyeceğim, ilk CoD'ta elimizde sadece bir şarjörle Alman tanklarının üstüne hücum etmeye mecbur edildiğimiz For Mother Russia bölümünün de yeri pek bir ayrıdır bende.
Call of Duty 2(Oğulcan Çelik)

Çok objektif bir bakış açısı olmayacak belki ama, Call of Duty 2'nin benim için bu kadar büyük yeri olmasının sebebi, beni rekabete dayalı bir tür ile tanıştırması. Oyunun tek kişilik senaryo modunun ne kadar güzel olduğuna değinmeyeceğim bile (Omaha Çıkartması örneğin, mükemmel bir bölüm). Benim asıl övmek istediğim oyunun çoklu oyuncu tarafı.
Bir kere oyunun haritaları, şu andaki birçok modern FPS oyununa göre hala kat ve kat iyi tasarlanmış diyebilirim. CoD 2'nin de_dust2'si sayılabilecek Toujane, Fransa'nın Carentan ve Burgundy haritaları vs derken, oyundaki her haritanın kendine özel bir havası, mekaniği ve dengesi var. Henüz Modern Warfare çıkmadığı için perk sistemi yok, sınıf yok; oyun tamamen yetenek üstüne kurulu. Sunucuya bağlan, tarafını ve silahını seç, başla! "Param yok hangi silahı alayım", "ölünce bomba düşüren perk alayım" falan yok. İyi olan kazanır; net!
5v5 yapılan maçlarda her takımda bir adet pompalı tüfek kullanması ve bir adet keskin nişancı tüfeği kullanması, geri kalanın Thompson, MP44, Kar98k gibi silahlarla dağılması gibi kendine özel bir "metası" bile vardı oyunun. Vuruş hissiyatı, atmosferi; her şeyiyle mükemmeldi bana göre. Yahu Kar98k gibi bir tüfek var mı herhangi bir oyunda?
Counter-Strike her ne kadar ülkemizde de çok popüler olsa da o dönemlerde, CoD 2 sayesinde hiç oynamadım bile ben. Çünkü CoD2'nin atmosferinin daha iyi olmasının dışında (e İkinci Dünya Savaşı, bırak da olsun diyebilirsiniz), her haritanın saldırı ve savunma tarafına göre hissettirdiği bambaşkaydı. Carentan'da B noktasını tek başına tutarken yaşadığım stresi, maçlardan önce saatlerce özel sunucularda taktik çalışmayı, turnuvaları her şeyi çok özledim açıkçası. Yeni oyun da İkinci Dünya Savaşı temalı olacak gibi gözüküyor; biliyorum eski günler geri dönmez ama, şu bildiğimiz haritaları yenileseler yeter bana.
CS severleri kızdıracak not: "Abi gez ve arpacık yok bir kere Counter Strike'da... Sağ tıklama yok oyunda... Para ne ya? Parayla silah alınan FPS mi olur..."
Call of Duty 2 & Big Red One (Gencer Fenercioğlu)

Bu yazıyı gençlik yıllarımı sömüren ve hala oynadığım Modern Warfare serisine (özellikle MW2) değil, Call of Duty 2 ve CoD 2: Big Red One'a adıyorum. Güzel bir 2. Dünya Savaşı oyununu meşale ile aradığımız bu yıllarda, bu iki oyunun kıymetini daha çok anlıyorum. Gerek hikayesiyle gerekse karakterleriyle bana güzel seneler yaşatan o iki klasik oyun.
Özellikle Call of Duty 2'nin Rusya bölümleri ve CoD 2: Big Red One'ın Kuzey Afrika, İtalya ve Batı Avrupa bölümlerini hala detaylarıyla hatırlıyorum. CoD 2'nin Rusya bölümlerindeki eğitim sahnesini unutamıyorum, çaresizlikten gerçek el bombası yerine patates kullanan Rus askerlerinin arasında geçen diyaloglar savaş oyununda yüzümüzü güldürmeye yetiyordu. Bina savunma görevinde -buraya ne kadar Alman askeri sığar?- diye düşündüğüm de oldu. Grafikleri de o yıllara çok güzeldi.
Playstation 2'de oynadığım kaliteli ve unutulmaz oyunlardan birisi olan CoD 2: Big Red One'nın, çatışmalarda birer birer hayatını kaybeden karakterlerini hala unutamıyorum. O yıllarda çok duygulu anlara tanık oldum. Kuzey Afrika'dan Sicilya'ya geçiş yaparken oynadığımız uçak bölümü, Fransa ve Sicilya'ya yaptığımız deniz çıkarmaları askerlerin yaptıkları yolculukları çok güzel bir şekilde yaşatıyordu. Oynama şansınız olursa kaçırmayın.
















