The Suicide Squad - İnceleme

Fareli Köyün Kavalcısı

Son on yılda o kadar çok çizgi roman uyarlaması izledik ki artık çoğunu anında hatırlamak imkansız hale geldi. Üstüne bir de dizileri de katınca "Çizgi roman mı Hollywood'dan çıkar yoksa Hollywood mu çizgi romandan çıkar?" paradoksuna girmeye başladım. Sinemanın bu kadar seri üretim olması elbet tartışmalı bir konu ama bizim şu an amacımız bu değil. Tüm bu adaptasyon curcunası içerisinde James Gunn gerçekten bir imza atmayı başarıyor. Belki çoğu filmi hemen hatırlamakta zorlanacaksınız ama bu yeni Suicide Squad, bir noktada tatlı hatıralarla hafızanızda yer alacak. Bence tam olarak bu James Gunn'ın en büyük imzası. 

Guardians of the Galaxy ile birlikte aksiyon ile eğlenceyi bir araya getirme hünerlerini gösteren Gunn'a Marvel Stüdyoları gibi katı kuralları olan bir kurumdan çıkmak çok iyi gelmiş. Elindeki bir avuç işe yaramaz DC karakteriyle yaptıkları ilerleyen dönemlerde daha kalıp dışı uyarlamalar görmemize yol açacaktır. Joker kadar büyük bir etki yaratmasa da 18+ çizgi roman uyarlamaları konusunda müthiş bir örneğimiz daha var. Filmin oldukça güzel sürprizlerini bozmadan şöyle bir göz atalım, bu acayip arkadaşlar neler yapar?

"I shot a man in Reno just to watch him die..."

Country müziğini çok severim, tır oyunlarında epey direksiyon salladığım için bende çok özel yol maceraları da barındırırlar. Daha filmin ilk açılışında Johnny Cash'ten Folsom Prison Blues çalınca tüyler diken diken olmaya başladı. Zira hapishanede tutulan bizim arkadaşlar için daha iyi bir şarkı düşünemiyorum. Folsom hapishanesinde verdiği konserde adeta günah çıkaran Johnny Cash'in sözleri aslında bizim filmimizin de en güzel özeti. Filmin açılışı için bu müziği kim seçtiyse terfiyi hak etmiş. 

Fragmanlarda, tanıtımlarda gördüğümüz ekibin kim olduğunu üç aşağı beş yukarı tahmin ediyorduk. Ancak ortada bir de ilk Suicide Squad filmi vardı ve bazı şeylerin değişmesi gerekiyordu. James Gunn daha başlardan hem David Ayer'in filmine bir selam çakmış, hem de kendi yolunu çizeceğinin sinyallerini vermişti. Film kadrosuna Idris Elba katılınca çok değişik bir hava katacağını düşünüyordum ancak bu kadar başarılı bir performansı hiç düşünmemiştim. Eskiden NES'te bir Rambo oyunu vardı, epey kötü bir oyundu ama çok komik bir girişi vardı. Oyuna hapiste başlayan Rambo'ya "kurtar bizi" sorusu geliyordu, eğer hapiste kalmayı tercih ederseniz general "Rambo, eğer EVET demezsen oyun başlamaz!" diyerek bizi zorluyordu. Bloodsport için de macera biraz böyle başlıyor. 

Demokrasi mi? Ben Almayayım, Alerji Yapıyor

Ekibin bir araya geliş amacı tahmin edebileceğiniz üzere Amerika'nın resmi yoldan elini sokamayacağı bir pis işi temizlemek. Taze darbe olmuş bir Güney Amerika ülkesi olan Corto Maltese'e gönderilecek olan ekip pek de özenle seçilmiyor. Corto Maltese ismi bazı çizgi roman severlere tanıdık gelmiş olabilir, zira kendisi aynı isimle yayınlanan bir İtalyan çizgi romanının baş karakteriydi (70'li yıllarda popüler olan çizgi roman serisi ülkemizde de yayınlanmıştı, bu kült esere denk gelirseniz muhakkak bir göz atın). Filmimize geri dönecek olursak Bloodsport, filme güzel bir hava katmış ama bizim diğer elemanlar filmi bambaşka bir seviyeye çıkarmışlar.

James Gunn'ın yeni Groot'u King Shark, Slyvester Stallone'un sesiyle kendisini bulurken, Polka-Dot Man her anlamda rengarenk bir karakter olduğunu ispat etmiş. Filmin gizli yıldızı Ratcatcher 2 ise Daniela Melchior ile birlikte kendisine hayran bıraktırmayı başardı. Daniela o kadar iyiydi ki Margot Robbie'nin Harley Quinn'inden epey rol çalmayı başarmış. John Cena'nın Peacemaker'ı ise barış için her yol mübahtır felsefesiyle hem Bloodsport'a güzel bir rakip olmuş hem de filmin hikayesine doğrudan etki etmiş. Yani bir avuç C sınıfı karakterden müthiş eğlenceli ve birbirini tamamlayan bir ekip ortaya çıkmış. 

Efendilik Arayan MCU'ya, Burada Şiddet Var 

Dedim ya James Gunn'ın boyunduruk altından çıkması muhteşem olmuş diye. Filmin 18+ olarak vizyona girmesi vahşet seviyesini epey yükseltmiş. Zaten bir avuç kötü adamın iyilik timsali olarak bir göreve gitmesi mantık dışı olurdu. Olayın özünü çok iyi kavrayan yaratıcı ekip ellerini hiç korkak alıştırmamışlar. Nom nom diye adam yiyen King Shark, en havalı şekilde adam öldürme yarışına giren Bloodsport ve Peacemaker kapışması ve anne sorunları yaşayan utangaç Polka-Dot Man birilerini öldürmek konusunda epey yaratıcı ve kanlı yollar izliyor. Tam da bu filmden görmek istediğimiz şeyleri görüyoruz yani. 

İşin mizah yönünde sadece fiziksel komedi değil epey yaratıcı fikirler de karşımıza çıkıyor. Polka-Dot Man'in orijin hikayesi biraz trajik gelebilir ama bu hikayeden dolayı ortaya çıkan kusurlar birkaç sahnede sesli sesli, kahkaha atmama neden oldu. Keza King Shark ile yakalanan Groot formülü çok daha vahşi bir yola girince burada da muhteşem sahneler izledik. Aksiyon ve mizah kombosu yerli yerinde duruyordu. Çoğu aksiyon sahnesi içerisine yerleştirilen şakalar filmin eğlence dozajını hep yukarıda tutmayı başarıyordu. Bir otobüs sahnesinde karakterlerin bağ kurabilmesi için yaşanan sekans hariç genelde mizah tonu hiç düşmedi filmin. 

Parla Harley, Sahne Senin

Şüphesiz filmin kağıt üzerindeki en büyük yıldızı Margot Robbie idi. Onun da parladığı bir sahne var ki Daredevil 2. sezonda Punisher'ın hapishane sahnesi aklıma geldi izlerken. Lakin bu kez işin başında Harley olunca öldürme çeşitliliği de tarzı da epey eğlenceliydi. Zaten saçma sapan tepkileri, hayata bakış açısı ve yanlış erkek arkadaş tercihleriyle kafası epey karışık olan Harley Quinn'den daha azı beklenemezdi. James Gunn tam da Harley'in yer almak isteyeceği bir operasyonda onu parlatırken ekibin kalaınyla bir araya getirmeyi de müthiş bir şekilde bağlıyordu. 

Harley ve diğerleri gibi olmayan bu Suicide Squad filmi DC adına güzel bir kazanım oldu. Zira artık evrende oturaklı bir Bloodsport karakteri de var ve kendisi daha ciddi bir filmde de hiç sırıtmadan yer alabilir. Ayrıca Ratcatcher 2'nin önünde daha çok uzun bir yol var. Kendisini yeni yeni filmlerde görmek istiyoruz. Her karakterin parladığı yerler vardı, tabii hepsi Harley kadar uzun ve gösterişli değildi ama kadro içerisinde bariz bir ayrımcılık yapıldığını söylersek haksızlık etmiş oluruz. Bu ekip bir aradayken çok daha güzel. 

Benim Gönlüm Sarhoştur Yıldızların Altında

Otobüs sahnesinin yanı sıra bir gece kulübü görevi sırasında biz de ekibe epey ısınmaya başladık. Corto Maltese'in gece hayatını da keşfederken filmin kötüsüyle ilgili bilgileri de öğreniyorduk. Lakin düz sıradan bir kötü karakter beklemeyin. İşin "kötü adam" kısmını Corto Maltese'in darbeci generalleri üstlenmiş. Onlar buzdağının sadece görünen kısmı, arka planda olanlar özellikle DC çizgi romanlarını yakından takip edenleri epey şaşırtıp, sevindirecektir. 

Filmin senaryosunda sıkıntılar, yavanlıklar elbet var ama bu film zaten "kusursuz bir macera" vaat etmiyor. Bilakis tüm ekip kusurlu olduğu için böylesine ölümcül bir intihar görevine yollanıyor. Eldeki karakter malzemesinden maksimum kalite ve eğlence çıkarılmaya çalışmış. Jared Leto'nun Joker'i iyi ki bu filmde yoktu, bütün büyüyü bozabilirmiş. Zaten Joker dediğin böyle bir takımla iş yapar mı yahu? O'na Gotham'da ihtiyacımız var, Corto Maltese hafif gelir. 

Ayrıca filmde çok büyük senaryo boşlukları olmaması da gayet sevindirici. Warner Bros/DC ortaklığından uzun zamandır böylesine eğlenceli bir film izlememiştik. Zaten Snyder Cut'ı saymazsak kayda değer pek bir DCEU filmi de göremiyorduk. Joker ile birlikte The Suicide Squad da DC'nin artık elindeki malzemeyi biraz daha 18+ şekilde kullanabileceğini göstermiş oldu. Evet sevgili Warner Kardeşler her şeyi 13 yaş sınırına çekmeden de epey güzel filmler yapılabiliyormuş. DC sana diyorum, Marvel sen anla...

Daha hakkında çok bir şey bilmesek de ufukta bir Deadpool 3 var ve bu sefer 18+ çizgi roman uyarlamaları konusunda karşısında zorlu bir ekip yer alıyor. X-Mansion'dan daha fazla yardım alması gerekebilir, belki de Kanada'dan BFF'i Logan bir el atar olaya? (Burası benim kişisel hayalim pek aldırış etmeyin) The Suicide Squad yapmak istediği şeyleri büyük ölçüde hayata geçirmiş. James Gunn film öncesinde "yaparken en çok eğlendiğim film" demişti ve bu eğlence bizlere de yansımış. Yine de kendisinden daha büyük beklentilerimiz var. Guardians of the Galaxy üçüncü filmiyle sonra erince kendisini yeniden DC çatısı altında göreceğimiz açıklanmıştı, The Suicide Squad 2 mi olur başka bir film mi olur bilmiyorum ama Gunn kendisi adına da çıtayı DC için epey yüksekten çekti. Adet gereği puan da verelim bu eğlenceli filme canıgönülden 8.5/10 verebilirim. Çünkü gece geç saatlerde izlememe rağmen hem uykumu açtı hem de bolca güldürdü. Böyle çizgi roman adaptasyonlarının çoğalması dileğiyle, şimdilik hepiniz hoşça kalın. (Hayat kurtaracak bir bilgi: King Shark ile arkadaş olursanız sizi yemiyor)

YORUMLAR
GwynBleidd
7 Ağustos 2021 16:56

Film olarak değerlendirirsem kötü bir film değildi ama neden bilmiyorum, izlerken açıkçası çok sıkıldım. 

Parolamı Unuttum