Torment: Tides Of Numenera’yla İlgili Son Detaylar

What does one life matter?

Bugün dönüp de 90’lı yıllarda çıkan RYO klasiklerini oynama fırsatı bulmuş birine, “Aralarından hangisi favorindi?” diye sorarsanız istisnasız her seferinde Planescape: Torment cevabını alırsınız. Çünkü her ne kadar aynı ekibin elinden çıkmış olsa da seçimleriyle, tuhaf evreniyle, çetrefilli hikâyesiyle, zengin diyalog seçenekleriyle ve unutulmaz karakterleriyle çok farklı bir yapımdı o. Zaten bu yüzden oyunun ruhani devamı olan Torment: Tides Of Numenera, Kickstarter şampiyonu oldu ya…

Buna rağmen kendisinden uzuuuun bir zamandır doğru dürüst haber alamıyorduk. Şimdiye kadar… Çünkü Eurogamer’ın bugün inXile Entertainment’la yaptığı bir röportaj sayesinde elimize bir sürü yeni detay geçti.

Tides Of Numenera milyarlarca yıl sonra, uzak gelecekte geçecek. İnsanlık pek çok teknolojik gelişme kaydetmiş, ama en nihayetinde düşmüş ve karanlık çağlara geri dönmüş vaziyette. Hayatlarını Orta Çağ’a uygun bir şekilde idame ettirmelerine rağmen görkemli zamanlardan kalma çeşitli aletler hâlâ bulunabilmekte. Bunlardan bazıları faydalı şeylerken bazılarıysa son derece zararlı.

İşte böyle bir ortamda, Changing God tarafından terk edilen bir bedende ansızın uyanmamızla başlıyor oyun. Changing God adlı bu kadim varlık uzun zaman önce bedenini terk edip bilincini başka vücutlara aktarmayı öğrenmiş ve bu şekilde bir tür ölümsüzlük elde etmiş bir adam aslında. Normalde her bedeni sonuna kadar sömürüp, ondan sonra başka bir taşıyıcıya geçiyor. Fakat bilmediği şey arkasında bıraktığı bu insanların (castoffs: kullanılmayıp atılan şeyler) hafızalarını terk etmiş bir şekilde yeniden uyandığı. Ve bunların en sonuncusu da biziz: Last Castoff.

Bu esnada The Sorrow (Izdırap) adlı bir başka varlık Changing God’ın eylemlerinden haberdar oluyor ve hem onu hem de tüm castoffları tek tek avlamaya başlıyor. Doğal olarak bizi de… Bu yüzden The Sorrow denen varlıktan kaçmamız, diğer castoffları bulmamız, onlarla dostluk ya da düşmanlık kurmamız ve efendimizi bir şekilde uyararak hem hafızamızı geri kazanmamız hem de bu kötü kaderden kurtulmamız gerekiyor. Ve tüm bu süre zarfında Tides Of Numenera size şu soruyu soruyor: “What does one life matter?” (Tek bir hayatın önemi/değeri nedir?) Nasıl? Tanıdık geldi mi?

Yeni Torment da tıpkı eskisi gibi farklı bir oyun deneyimi sunmayı amaçlıyor. Örneğin oyunun ahlak sistemi yapımcıların Tides adını verdikleri bir özellik üzerinden işliyor. D&D oyunlarının klasik iyi, kötü, adil ya da kaotik karakterleri yerine bilgi, ün, mantık, ikna, adalet ve güç arzusu gibi özellikler ön plana çıkarılmaya çalışıyor. Tides sistemi bir tür ruhani enerji ağı olarak tanımlanıyor ve karakterimiz ondan güç çekerek karşısındaki kişilerin iradesini zorlayabiliyor. Bu sistem büyük savaşlardan kaçmak, daha fazla çıkar sağlamak ya da daha büyük güç elde etmek için oyunda önemli bir yer kaplayacak.

Evet, savaşlardan kaçmak… Çünkü tıpkı eski Torment’ta olduğu gibi Tides Of Numenera da savaşıp öldürdüğümüz düşmanların eşyalarını toplamaktan çok, hikâye ve diyalog odaklı olacak. “Bir şeyleri öldürdüğünüz için size tecrübe puanı vermeyeceğiz. Çünkü Numenera keşfetmek üzerine kurulu olacak, insanları öldürüp eşyalarını yağlama üzerine değil. ‘Tek bir hayatın değeri nedir?’ diye sorduğumuz bir oyunda kalkıp da buna ‘Eh, aşağı yukarı 25 tecrübe puanı!’ diye cevap verecek değiliz,” diyor oyunun kreatif yönetmeni Colin McComb.


Oyunun en ilginç bulduğum yanıysa “Sıfat, İsim ve Fiil” sistemi üzerine kurulu karakter geliştirme kısmı oldu. Sıfatınız seçtiğiniz karakterin nasıl biri olduğunu gösterecek. Mesela korkak, alçak veya kurnaz gibi şeyler seçebileceksiniz. Sıfatlar Güç, Hız ve Zekâ’dan oluşan yetenek havuzlarımızı direkt olarak etkileyecek.

Seçtiğimiz İsim karakterimizin sınıfını belirleyecek. Oyunda Glaives (savaşçılar), Nanos (büyücüler) ve Jacks (ikisinin ortası, biraz da hırsız) olmak üzere üç farklı sınıf bulunacak.

Son olarak özel gücümüzü belirleyen Fiil geliyor. Mesela “makinelerle konuşabilen” ya da “şimşek sürücüsü” gibi şeyler. McComb röportaj sırasında şöyle bir örnek veriyor: “Ben ateş halesi taşıyan, çetin bir Glaive’im.”

Son olarak oyundaki herkesin, hatta ekip üyelerinizin bile temelli ölebileceğini ekliyor McComb. “Eğer bir yoldaşınıza diğerinden önce ulaşmaya çalışırsanız diğeri olduğu yeri terk edebilir, hatta ölebilir. Ya da başını büyük bir belaya sokabilir ve onu ekibinize katmak için çok daha fazla uğraşmak zorunda kalabilirsiniz. Veya hikâyenin akışını tamamen değiştirecek şeyler bile yapabilirler.

Torment: Tides of Numenera’nın bu yılın son çeyreğinde çıkması bekleniyor. Ama McComb bunun büyük ihtimalle 2015’in sonlarına doğru gerçekleşeceğini çıtlatıyor bizlere. İyi haberse Wasteland 2 ekibinin de projeye katılmasıyla sürecin hız kazanması.

Sizi bilmiyorum ama ben Witcher 3, Pillars Of Eternity ve Batman Arkham Knight kadar heyecanla bekliyorum bu oyunu. Umarım kâğıt üzerinde planladıkları her şeyi oyuna düzgün bir şekilde aktarabilirler de bizler de efsaneye yakışır bir devam oyununa kavuşuruz.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum