Harley Quinn ve 40 Vigilantiler
Devamını okuAgatha Christie – Hercule Poirot: First Cases - İnceleme
Genç yaşta da olsa Poirot, Poirot’dur
Agatha Christie sevgimi size bundan 5 sene önceki The ABC Murders incelememde anlatmıştım. Gerçekten de gerek yarattığı karakterleri (Poirot, Miss Marple, Tommy ve Tuppence başta olmak üzere), oluşturduğu kurguları, yüksek okunabilirliği ile eline su dökülemeyecek bir yazar bence. Hal böyle olunca da yeni Agatha Christie oyununu elbette kimselere bırakmayacaktım.
Agatha Christie’nin gerçekten de Poirot’nun İlk Davaları isminde kısa öykülerden oluşan bir kitabı var, ilk başta acaba içindeki onlarca öyküden hangilerini konu almışlar diye düşünmüş ama sonradan geliştirici Blazing Griffin’in kitapta olmayan, tamamen orijinal bir hikaye hazırladığını okumuştum. Bu aslında başlı başına cesurca bir girişim çünkü isminde Agatha Christie geçen bir oyunda, Christie’nin yazdıklarının aşağısında kalmak büyük bir fiyasko olurdu.
Katili bildiğin oyunu oynama sorunsalı
Christie romanlarındaki orijinal hikayeleri kullanmanın sıkıntısı zaten suçlunun kim olduğunu, karakterlerin neler yaptığını bilmek. O zaman da bildiğiniz bir sonucu ulaşmaya çalışıyorsunuz ve hikayedeki gizem eksikliği çok öne çıkıyor. Alfabe Cinayetleri oyunundaki sıkıntı buydu ama yine de o oyun macera oyunu hissini çok daha iyi veriyordu. Poirot’nun İlk Davaları ise ortalama bir hikayeyi, oldukça iyi bir Poirot karakteri eşliğinde anlatan bir oyun olmuş.
Oyunun ismi “İlk Davaları” olsa da oyun boyunca aslında iki dava üzerinde çalışıyoruz. Bunlardan ilki zaten işin öğreti bölümü, genç polis memuru Poirot bir hırsızlık ihbarı üzerine gittiği Van den Bosch ailesinin evinde ilk dedektifliklerini yapıyor ve olayı çözme şekliyle de ailenin kızı Angeline Van den Bosch üzerinde unutulmaz bir etki bırakıyor.
Bu öyle bir etki ki Angeline yıllar sonra Poirot’yu arıyor ve ailesinin başına bela olan şantaj mektuplarını kimin yolladığını bulmasını istiyor, “bunu anca sen çözersin yiğit adam” diye de gaza getiriyor tabii bizimkini.
Şantajcının kokusunu yüz metre öteden alırım
Şüpheliler hep ailenin yakın arkadaşları, Angeline de sevgilisi Gedeon Demir ile nişanını kutlamak üzere tüm bu arkadaşları malikaneye davet ediyor ki herkes bir yere toplansın ve Poirot suçluyu enselesin. Biz şantaj işini çözmek için milletle konuşurken işler kötü bir hal alıyor ve bir cinayet işleniyor. Katil uşak!!! Yok yok, katil tabii ki malikanelerden birisi, olayı çözecek kişi de Poirot.
Dokuz bölüm boyunca sorgulamalar yaparak, konuklarla ve çalışanlarla konuşarak, sonra da beynimizde ipuçlarını birleştirerek hem şantajcının kimliğini, hem de katili bulmaya çalıştığımız bir hikaye var karşımıza. Oyuna klasik bir macera oyunu diyemem çünkü ortada envanter diye bir şey yok, çözülmesi gereken bulmacalar da yok. Gezin, konuş, düşün şeklinde ilerliyor sürekli oyun.
Tanıştığımız karakterler ilgi çekici, mesela Demir ailesi aslında Türk, kardeşlerden birinin adı Zakariya. Ancak hikayeleriyle şüpheleri üzerlerine çekecek detaylar sunma dışında çok da derin karakterler değiller, burada harcanmış bir fırsat görüyorum açıkçası. Yani oyunun sonuna geldiğinizde umursayabileceğiniz bir veya iki karakter oluyor, diğerlerinden biri katil çıksa “amann ne hali varsa görsün” derdim, eminim.
Bundan daha lineerine zaten düz çizgi deniyor
Konuşma dediğim şey de Poirot’un bütün seçenekleri kullanması ve karşılığında cevap alması. “Şunu mu sorayım, bunu dersem ne der?” gibi bir seçim yok. Bazı konuşmalarda karşıdakinin ‘kalkanını kırmak’ için farklı yaklaşımlar benimsemek lazım (mesela suçlayıcı veya empati cümlelerinden birini seçebiliyorsunuz), ancak doğru seçim yapamaz da başarısız olursanız diyalog zaten baştan başlıyor. Yani oyun o kadar lineer ki o kadar olur, hata yapma şansı sıfır.
Zihin haritası kısımları öğrendiğimiz bilgileri ve ipuçlarını birbiriyle eşleştirdiğimiz ve sonuçlara vardığımız kısım. Bu haritalar da genel olarak çok kolay çünkü eşleşen bilgiler genelde birbirine yakın duruyor ve aralarında düz bir çizgi çekiliyor. Bir iki mantıksız gelen eşleşme dışında burada takılmanız çok ama çok zor ve oyun ilerledikçe de biraz tekdüze hal almaya başlıyor. Hatalı çıkarım yapamama olayı cidden oyunun daha keyifli olmasının önüne geçmiş. Bir de bazı kısımlarda sürpriz olarak düşünülen gelişmeleri önceden tahmin etmek mümkün, o bu da yer yer gizem hissini azaltıyor. Ancak cinayetle ilgili detaylar ve hedef saptırmaları başarılı biçimde yansıtılmış.
Malikane aslında oldukça ilgi çekici, bir sürü odası, tablolar, çiçekler falan… İnsanın gezesi geliyor ama o bölümde nereye gitmeye izniniz varsa oraya gidebiliyorsunuz sadece. Bahçeye çıkayım derseniz yok, “bahçeyle işim yok” diyor. Yav sana ne, ben belki hava almak istiyorum? Yani her bölümde görünmez sınırlarla kapatılıyorsunuz ve bölümler son derece kısıtlı alanlarda geçiyor bu yüzden. Bu da yine kolaylığı artıran bir detay.
Blazing Griffin, Hercule Poirot’yu tam da olması gerektiği gibi resmetmeyi başarmış. Zekasına olan güveni, yer yer ukalalığa kaçan cümleleriyle kendisini oldukça sevdim. Seslendirmesi ve aksanı da çok ama çok başarılı. Bu başarıyı tüm karakterlerde gördüğümüzü söyleyemeyeceğim, bazılarında duygu yansıtması iyi yapılamamış. Konuşmalarda dudak senkronu olmaması ise bu tür bir oyuna hiç yakışmamış.
Sonuç olarak Hercule Poirot: First Cases’în oynanış açısından zayıf, sunum açısından ise iyi bir oyun olduğunu söyleyebilirim. Zihin haritasında noktaları birleştirmek dışında bulmaca yönü yok ve bu yüzden de genel olarak Agatha Christe’msi bir hikaye anlatan bir görsel roman hissiyatı verdi bana. Gidişat üzerinde kontrolümüz olsa daha keyifli bir oyun olabilirmiş ama bunu başrolünde Poirot’nun olduğu bir Agatha Christie hikayesi okuyormuş gibi kabul ettiğinizde hoş bir deneyim yaşatıyor.
Başlıklar
Hercule Poirot rolünde oynadığınızı değil, bir Hercule Poirot romanı okuduğunuzu düşünürseniz çok daha büyük keyif alabileceğiniz, güzel bir gizem hikayesi.
- Hercule Poirot karakteri aslına son derece uygun
- Seslendirmeler ve kullanılan aksanlar genel olarak başarılı
- Cinayeti kimin işlediğini anlamanız uzun sürüyor
- Zihin haritalarının yapısı bir hayli başarılı
- Bazı karakterler biraz sığ kalmış
- Bulmaca namına hiçbir şey yok diyebiliriz
- Yanılma imkanının olmaması dedektiflik hissini ortadan kaldırıyor
- Ortamları dilediğimizce gezememek sınırlayıcı olmuş