Mimimi, Shadow Tactics’le bizi mest ettiği günden beri biz eski kurtların ağzında dolaşıp duran bir laf vardı. “Birisi Commandos serisini de yeniden canlandırsa keşke…” Desperados III, Shadow Gambit ve Sumerian Six ile türden aldığımız keyif katlanarak artarken değişmeyen tek şey bir mantra gibi tekrarlayıp durduğumuz bu sözdü: “Birisi Commandos serisini tekrar canlandırsa keşke…”
Artık pembe fillerin uçma mevsimi olduğundan mıdır, yoksa Mimimi’nin başarısını gören Kalypso’nun pastadan pay kapma hevesinden midir bilmem, kırk yılda bir tutan dua hakkımız gidip Commandos için kabul oldu (işin yoksa diğer dualar için 40 yıl daha bekle şimdi!) ve bir zamanlar gecelerimizi gündüzlerimize karıştıran, zorluğuyla saç baş yolduran ama oynaması inanılmaz keyifli olan bu seri, yepyeni bir oyunla karşımıza dikiliverdi asker selamı çakarak. Hem de bir köken (origin) hikâyesiyle…
Consider it done!
Commandos: Origins, isminden de anlaşıldığı gibi meşhur komando ekibimizin kuruluş öyküsünü anlatıyor. Oyunun ilk bölümünde asi ve disiplinsiz bir asker olarak görülen, sık sık nezarete atılan Green Beret’in Sapper tarafından ekibe nasıl katıldığını görüyoruz. Sonrasında, bölümler ilerledikçe Sniper, Diver, Driver ve Spy gibi sevdiğimiz diğer karakterlerle de karşılaşıyoruz teker teker. İlk başlarda aynı anda sadece iki komandoyu yönetirken sonraki bölümlerde ekibimiz yavaştan büyümeye başlıyor.
Oynanış açısından Commandos 1’e daha yakın bir oyun var elimizde. Geniş haritalar, görüş konileri, görevleri bitirmenin farklı yolları, kimsenin görmediği nöbetçiyi bulup zayıf halkadan başlayarak tüm düşmanları sistematik bir şekilde temizlemek… Ama elektrik direklerine tırmanmak, binaların içine girebilmek ve kamerayı döndürebilmek gibi Commandos 2’den ödünç alınan bazı şeyler de yok değil. Bununla birlikte düşman silahlarını alıp kullanmak, fırlatma kancası, mayın detektörü gibi şeyleri veya Natasha ve Paul gibi yeni karakterleri beklemeyin.
Mimimi’nin türe kattığı güzide özelliklerden bazılarına da sırt çevirmemiş yapımcı ekip. Bunun en başında aynı anda birkaç karakterimize birden emir verip hepsini tek tuşla harekete geçirebildiğimiz “planlama safhası” var. Yine tek tuşla haritada etkileşime girebileceğimiz her şeyi ve tüm düşmanları görebiliyoruz. Nöbetçiler ortadan kaybolduğunda bunu fark eden devriyeler, kandırma cihazlarına aldırmayan üst rütbeli veya disiplinli askerler, kaza süsü verilen ölümler gibi şeyler de karşımıza çıkanlar arasında.
Commandos: Origins’in en sevdiğim yanı özüne sadık kalması oldu. Yenilik yapacağız diye sevdiğimiz karakterlerde absürt değişikliklere gitmemişler. Hepsi hâlâ nasıl hatırlıyorsak öyle. Green Beret varilleri taşıyan, kendini kuma veya kara gömen, radyosuyla düşmanları kendine çeken ve bıçağıyla işlerini bitiren o iri yarı komando olarak çıkıyor yine karşımıza. Sapper’ın ayı kapanı ve bombaları, Diver’ın zıpkını ve şişme botu, Spy’ın kloroformu, zehirli şırıngası ve kılık değiştirme kabiliyeti de yerini koruyor. Ama yapımcılar bununla kalmayıp her birine yeni özellikler de eklemişler. Mesela Diver artık bıçak fırlatabiliyor, Sapper göz yaşartıcı bomba atabiliyor, Driver ise mayın döşeyebiliyor gibi gibi…
En büyük yenilikse artık neredeyse bütün komandoların bıçak kullanıp cesetleri taşıması veya sürükleyebilmesi. Ek olarak, neredeyse her birinin düşman askerlerini şaşırtmak için kullanabileceği bir ekipmanı veya yeteneği (sigara paketi, çakıl taşı, ıslık) de var. Bu son iki yenilik beni pek de memnun etmedi açıkçası. Tamam, artık her komandoyla düşmanları şaşırtabilmek veya onları sessizce haklayıp bir yerlere saklayabilmek kullanışlı olmasına kullanışlı, gerçekçi olmasına gerçekçi AMA bu durum karakterler arasındaki o belirgin farklılığı çok ciddi ölçüde azaltmış. Artık hepsi bir nevi Green Beret olmuş diyebiliriz hatta. Yani, Driver nasıl varil taşıyabilir Allah aşkına? Neden yani?
İşte bu “aynılık” işin stratejik kısmını baltalıyor, belli bir görevi başarabilmek için belli bir askeri kullanma zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. Bunun sonucunda da bölümleri çatır çatır, rüzgâr gibi, elinizi kolunuzu sallaya sallaya geçip gidiyorsunuz. Öyle ki her oyunu normalde oynayan ben, Commandos: Origins’ten keyif alabilmek için zorluk seviyesini en tepeye çektim. Ancak ondan o eski tadı alabilmeye başladım hatta.
Bu kadarı da fazla mı nostaljik ne?
Commandos: Origins genel hatlarıyla iyi bir oyun. Hele ki serinin ilk iki oyununun büyük bir hayranıysanız onu sevmemeniz için hiçbir sebep yok. Unreal Engine 5’in nimetlerinden faydalanan haritaları hiç olmadığı kadar canlı ve geniş. Kamerayı 360 derece döndürebilmek büyük nimet. Karakterlerin kendi aralarındaki atışmaları dinlemek ve görevlerde ilerledikçe birbirlerine saygı duyup bir ekip olmayı benimsemelerini görmek de ayrı bir güzel. Ama… Ama, ama, ama… Oyunu aşağıya çeken çok ciddi sorunları var: Bug’lar. Oyun bug’tan geçilmiyor desem yeridir.
Dördüncü bölümle (tren garı haritası) birlikte ufaktan baş göstermeye başlayan, Dalgıç’la tanıştığımız beşinci bölümle birlikteyse hepten arşa çıkan hatalar silsilesi saymakla bitmez. Düşmanlar yürümek yerine kayarak hareket ediyor, öldürdüğünüz askerler kendi aralarında “konuşmaya” devam ediyor, sakladığınız cesetler ayakta dikiliyor… Planlama aşamasında komandolardan biri bazen verdiğiniz görevi yapmıyor. Oyun bazen bastığınız tuşları algılamıyor. Bir hatayla karşılaşınca oyunu kapatıp tekrardan açmaya kalktığınız zaman oyun başlamıyor. Bazen komandolardan biri ekipmanını (mesela küreğini) yanlış ucundan tutuyor… Daha sayayım mı? Hele Dalgıç’ın zıpkını yok mu zıpkını? Durmadan kaybolup duruyor namussuz! Tam nöbetçileri hakladım diye sevinirken bir bakıyorsunuz, zıpkın yine kaybolmuş. Ondan sonra işin yoksa önceki kaydı tekrar yükle, bir daha dene…
İyi tarafı bunların hiçbiri bölümleri tamamlamanıza engel değil; ya da en azından şimdilik öyle bir hataya rastlamadım. Kötü tarafıysa, eh… Oyundan aldığınız zevk doğal olarak yerle bir oluyor. Hatta bazı bölümlerde hataya denk gelmemek için kendimce öyle eğreti çözümler ürettim ki kendimi yine 90’larda gibi hissettim. Yamaların olmadığı zamanlarda, şöyle yapmazsak oyun çökmüyor, o zaman bölümü geçebiliyoruz dediğimiz günlerdeki gibi. Nostalji damarımı bu şekilde kabartan bir oyuna hiç rastlamamıştım doğrusu :P
Ama bence oyunun en büyük eksiği “ruhu.” Evet, bütün oynanış etmenleri yerli yerinde. Evet, sevdiğimiz bütün karakter geri dönüyor. Evet, 20 küsur yıl sonra yeni bir Commandos oyunu görmek çok güzel. Ama nasıl desem, oyun boyunca bir şeylerin eksik olduğu hissinden bir türlü kurtulamıyorsunuz. Eski oyunlardaki o tansiyon, o gerilim yok. Kritik bir hamleyi saniyesi saniyesine, kıl payıyla başarmanın verdiği o rahatlama ve başarım hissi de yok.
Haritaların ta öbür ucunda bir sürü düşman askeri görüyorsunuz, oralara gittiğinizde bazen çeşitli yan görevlerle (esirleri kurtar, ekipmanları sabote et vs) karşılaşabiliyorsunuz, düşmanları nasıl teker teker temizleyebileceğinizi görüyorsunuz ama bütün bunları yapmanıza hiç gerek olmadığını, ana görevi bitirip haritayı tamamlayabileceğinizi fark ettiğiniz an işin büyüsü feci kaçıyor. Tamam, haritaların köşelerinde bucağında toplanabilir belgeler falan var ama bunlar ikinci dünya savaşıyla ilgili bilgilendirici birkaç satır ve fotoğraf açmak dışında hiçbir halta yaramıyor. Başarım bile vermiyor. Neden uğraşayım ki derken buluyorsunuz bu sefer de kendinizi.
Just leave it to me!
Başarım demişken, Commandos: Origins şimdiye dek gördüğüm en tembel başarım listesine sahip. Oyunda 50 tane başarım var ve bunların tamı tamına 48 tanesi sadece görevleri kolayda, zorda vs bitirmekle alakalı. Bir önem ifade eden sadece iki başarım var: Bir, hiç kimseyi öldürmeyin. İki, bütün düşmanları öldürün. İncelememin başında da belirttiğim gibi, oyun önceki emsallerinden nispeten kolay olduğundan o bir şeyleri başarma, düşmanın bir açığını bulup bulmacayı çözme, yapımcıları alt etme hissini de bir türlü tadamıyorsunuz. Devriyelerin amansızca kol gezdiği bir haritada değil de küçük koridorlardan ve birbirinden bağımsız bölgelerden oluşan yerlerde düşmanları kese kese ilerliyor gibi hissediyorsunuz.
Oyunun çok sessiz olması ve düşman askerlerinin o meşhur “Alarm!” çığlığını neredeyse hiç atmaması, çok katlı binalarda üst/alt kattaki düşmanların bezen zeminin/duvarların içinden sizi görmesi de notlarım arasına baktığımda gördüğüm diğer memnuniyetsizliklerim arasında.
Velhasılıkelam Commandos: Origins bugüne dek not vermekte en çok zorlandığım oyun oldu. İsmi Commandos olmasaydı bu kadar çok hatayla karşılaştıktan sonra muhtemelen yarısında kapatıp bir daha açmazdım. Öte yandan hayranı olduğumuz taktiksel oynanış ve o çok sevdiğimiz karakterlerin hepsi burada. O yüzden şöyle yapalım: Eğer bu incelemede saydığım hatalar yamalarla giderilmezse notundan bir puan düşün. Yok eğer düzeltilirse ve sıkı bir Commandos hayranıysanız o zaman da bir puan arttırın. Geri kalanlar için notumuz aşağıda. İyi şanslar asker…
Başlıklar
“Commandos-gibi” terimini oyun dünyasına kazandıran bu meşhur oyun serisini yıllar sonra yeniden sahalarda görmek çok güzel. Sevdiğimiz karakterlerin özelliklerini koruması ve ilk iki oyunun mekaniklerini başarıyla harmanlaması öne çıkan artılarından. Ama düzeltilmesi gereken o kadar irili ufaklı bug var ki bunlar notunu aşağı çekiyor. Birkaç ciddi yamaya ihtiyacı var.
- Sevdiğimiz karakterler
- Büyük haritalar
- 360 derece döndürülebilen kamera
- Zayıf halkayı bulup nöbetçileri tek tek temizlemek hâlâ zevkli
- Gerilim hissi olmayan, kısmen ruhsuz oynanış
- Saymakla bitmeyen bug’lar
- Karakterlerin arasındaki farklılıklar neredeyse silinmiş
- Çok katlı binalarda yapay zekâ sapıtıyor
- Ulan zıpkın!
























