Nintendo Switch Sports - İnceleme

Nintendo Wii’nin muazzam satış rakamları yakalamasının sırrı bence Wiimote’larla herkesin eğlenebileceği bir deneyim sunmasıydı. Bunu da her konsolla birlikte gelen Wii Sports sayesinde harika bir şekilde başardı. Bir aile büyüğünüze atıyorum Gran Turismo’yu, muazzam grafiklerini ve oyundaki arabaları gösterirseniz mutlaka ilgisini çeker. Lakin oynamaya kalktığında oyun deneyimi olmayan çoğu yetişkin ilk virajı bile kolay kolay geçemez. Wii Sports’da durum bunun tam tersiydi. Tenis, bowling veya diğer oyunları oynamak için gerçek hareketleri taklit etmek kesinlikle dahiyane bir fikirdi. Nintendo, yeni konsolu için geliştirdiği Nintendo Switch Sports ile aynı büyüyü yakalamak istiyor. Sormamız gereken soru şu: Sanal gerçekliğin, el ve hatta fizik algılayan cihazların hükmettiği bu yakın gelecekte aynı başarı mümkün olabilir mi?

Nintendo Switch Sports’ta toplam altı farklı oyun çıkıyor karşımıza: Badminton, Chambara, Voleybol, Futbol, Bowling ve Tenis. Eminim ki Chambara hariç adı geçen oyunların hiçbiri sizi şaşırtmamıştır. Chambara “kılıçlı film” anlamına geliyor ve aslında bu filmlerdeki aksiyonu bir nevi taklit etmişler diyebilirim.  Eğer Wii Sports Resorts’taki kılıç oyunlarını oynadıysanız aşağı yukarı aynı oynanış var. Saldırı ve savunmalar için açı belirleyerek rakibinizi küresel arenanın dışına atmaya çalışıyorsunuz. Eğer gelen saldırıyı savuşturursanız rakibiniz sersemliyor ve bu da size bedava vuruş şansı veriyor. Oynarken çok keyif aldım ama internet üzerinden yaptığım maçlarda yapay zekaya karşı verilen o taktiksel oynanış pek olmadı. Sopayı eline alan pat küt girişiyor çünkü.

Yuvarlanıp gidiyoruz

Benim şahsi favorim ise bir Nintendo klasiği olan Bowling oldu. Bu oyunda Wiimote’lar ve Joycon’ların hissiyat olarak büyük bir farkı yok.  Atış hissi gayet güzel ve istediğiniz falsoları rahatlıkla verebiliyorsunuz. Wii Sports’ta doğru açı ve hızı öğrenince durmadan tek atışla bütün labutları devirmek mümkünken Joycon’un biraz daha hassas olması sayesinde ben öyle garantili bir atışa denk gelemedim. Çevirim içi mod için de sıradan bir bowling oyunu yerine 16 kişinin puan için kapıştığı bir “Battle Royale” düşünülmüş. Maça 16 kişi başlıyorsunuz ama belirli aralıklarla en düşük skorlara sahip oyuncular elenmeye başlıyor. Sonunda 3-4 oyuncu maçı bitirebiliyor. Henüz bu yarışmada birinci olamadım ama olana kadar pes etmeye pek niyetim yok.

Tenis ve Badminton’ı bir arada incelemek mantıklı olacak çünkü neredeyse birebir aynı mekaniklere sahip olsalar da oynanışı değiştiren küçük farklılıklar var. Tenis biraz daha dengeli, ağır oynanırken Badminton aynı gerçek oyunda olduğu gibi aşırı tepkiler verilmesini gerektiriyor. Teniste atıcılar arasında oynanan kedi fare oyunu yerine burada son dakika vuruşları, mini smaçlar var. Şahsen ikisinden de çok keyif aldım ama benim aradığım o yoğun oyun deneyimini Badmington bir tık daha iyi verdi.

Switch Sports’ta hakkını veremediğim iki oyun oldu. Bunlar gerçek hayatta oldukça popüler olan oyunlar Futbol ve Voleybol. Futbol konusundaki sıkıntım oyuna internet üzerinden sahip olduğum için iki futbol modundan birini oynayamam oldu. Shootout’ta gelen ortaya voleyi çakmak gerekiyor ancak kutulu sürümde gelen bacak bandı olmadan bunu yapmak çok da doğal gelmiyor.  Düz futbol moduysa dörde dörtlük maçlar içeriyor ama aşırı keyifli olduğunu söylemem güç. Rocket League’de kimsenin turbosu olmadığını ve uçamadıklarını düşünün. Evin küçük çocuğu sevebilir ama yetişkin oyuncuların farklı sporları tercih edeceğinden eminim.

Voleybolu sevmemiş olmamaysa ben bile şaşırdım. Çünkü normalde hem voleybol oynamayı hem de maçları izlemeyi çok severdim. İkiye ikilik maçlarda servis, top çelme, pas ve smaç hareketlerinden oluşan toplamda dört ana mekanik var. Sorun şu ki top çok ağır ve oyun bu yüzden o heyecanı yaratamıyor. Bir süre sonra hareketleriniz mekanikleşiyor bütün bu süreç rutine binmeye başlıyor. Voleybol seven oyuncular başlarda keyif alabilirler ama onların bile aman aman eğleneceklerinden şüpheliyim.

Switch Sports’un eski oyunlara göre gözümdeki en büyük artısı çevirim içi modları oldu. Artık oyunları oynamak için misafir gelmesini beklemeye gerek yok. İster arkadaşlarınızla isterseniz de rastgele oyuncularla bütün bu oyunları oynamak mümkün. Dişe gelir bir seviye sistemi yerine karakterlere kostüm içerikleri sunan bir hediye sistemi var. Maç kazanmadan da göreceli olarak uzun sürede bu içeriklere ulaşmak mümkün ama başarıya bağlı olarak bu süreç çok daha hızlı ilerliyor. Ben tek başıma oynarken de çok eğlendim ama yanınızda beraber oynayacağınız bir parteriniz varsa özellikle Tenis ve Badminton’ı çevirim içi oynayarak çok keyif alacağınızdan şüphem yok.

Yeni dünyanın eski oyunu

Switch Sports en azından benim için o Wii’nin çıktığı dönemdeki büyüyü yaratamadı çünkü mevcut teknoloji artık “hareket algılama” işini fazlasıyla bitirdi. Neredeyse her gün sanal gerçeklik üzerinde masa tenisi oynuyorum. Attığım topları rahatlıkla kesebiliyor ve istersem raketimin tepesiyle bile topa vurabiliyorum. Aynı şekilde ışın kılıcı kullanmak, ok atmak gibi hareketleri de neredeyse birebir olarak yapan oyunlar var. Switch’te kılıcın onu savurduğum yönde gitmesi benim için yeterli değil artık. Kız arkadaşım, babam, annem ve çevremde oyuna aşina olmayan bireyler içinse bunun en azından şimdilik bir sorun olacağını sanmıyorum. Oyunların büyük kısmı gerçekten eğlenceli. Kostümler, farklı oyun tipleri derken ulaşacak çok sayıda içerik de var.

Nintendo Switch Sports bence şu noktada, Mario Party gibi oyunlarda sıkılabilecek ama öğrenmesi basit oyunlardan keyif alabilecek aile kitlesi hedef gösterilerek oluşturulmuş bir ürün. Eğer akşamları eş dostla biraz eğlenmek veya normalde görüşemediğiniz arkadaşlarınızla Switch üzerinden kapışmak istiyorsanız bence aradığınız oyunu buldunuz. Beni Switch Sports değil ama bir sonraki Nintendo konsoluna gelecek o yeni spor oyunu daha çok heyecanlandırıyor.