Anlatma, göster.
Devamını okuSiz de zaman zaman bazı oyun türleri biraz fazla öne çıkıyormuş gibi hissediyor musunuz? Bu aralar nereye baksak karşımıza bir roguelike çıkıyor ve mantar gibi türeyen bu oyunlar arasından düzgün bir şeyler bulmak da git gide zorlaşıyor. Böyle kalabalık bir ortamda oyunların Dead Cells veya Hades gibi kendilerini benzerlerinden ayıran mekaniklerle karşımıza gelmeleri lazım, yoksa iki günde unutulup gidiyorlar. İşte Skul: The Hero Slayer da daha önce görmediğimiz türde bir kurukafa mekaniğiyle diğerlerinin arasından sıyrılmaya çalışmış.
Her roguelike’ta olduğu gibi Skul’da da aynı yerleri onlarca ve onlarca kez oynayarak düşmanları, saldırı düzenlerini, bölüm yapılarını öğreniyor ve kazandığımız deneyimlerle bir sonraki turda daha da ileri gitmeye çalışıyoruz. Her turda bir tamamen kaybettiğimiz, bir de kalıcı olarak kazandığımız bonuslar oluyor. Ancak alışık olduğumuz bu tarzda bu sefer farkı belirleyen şey silahlar değil, kurukafalar.
Hades'ten sonra roguelike'larda hikaye olayı da aslında çok öne çıktı, ne yalan söyleyeyim artık benim de gözüm o tür bir hikaye anlatımını arıyor. Ama Skul hikaye olayını pek de umursamayan roguelikelardan biri. Şöyle söyleyeyim, bu sefer insanların tarafında değiliz :)
Skul bir iskelet ve bulduğu farklı kafataslarıyla kafasını değiştirebiliyor. Her kurukafa Skul’ı bambaşka bir yaratığa dönüştürüyor, kimi bizi durdurulamaz bir okçu yapıyor, kimi çok seri bıçak kullanabilen bir hırsıza, kimi önüne çıkanları yiyen, göbeğinde ağzı olan dev bir canavara, kimi Groot benzeri bir ağaç yaratığa. Aynı anda iki kurukafaya birden sahip oluyor ve bunlar arasında anlık geçişler yaparak gücümüzü daha da arttırabiliyoruz. Şöyle ki her kurukafanın belli yeteneklere ek olarak bir de "değişme anı" için sakladığı özel bir saldırısı (veya savunması) mevcut. Siz de cooldown bittikçe kurukafa değiştirerek bunlardan faydalanabiliyorsunuz. Hatta en başarılı ‘turlar’ da birbiriyle iyi sinerji içinde olan kurukafaları bulduğumuzda gerçekleşiyor zaten.
Oyunda benim görebildiğim kadarıyla 30 civarı kurukafa mevcut ve bunların tümü de farklı hızlara ve farklı yeteneklere sahip. Bu kurukafaları oyunu oynarken güçlendirebiliyorsunuz ama öldüğünüzde tüm bu ilerleme de sona eriyor. İşin o kısmı biraz can sıkıcı, çünkü kurukafa güçlendirmek için yolda bulduğunuz diğer kurukafaları kırıp kemiklerini toplamanız lazım ve bu iş pek de bereketli değil. Çünkü Hades’te olduğu gibi bir sonraki oda türünü seçiyorsunuz aslında, ister sandık odası, ister kurukafa odası, ister hazine odası. Ama güçlenmek için kurukafa odalarına öncelik vermeniz şart, yoksa kemik toplamanız çok zor.
Güya oyun dünyası rasgele yaratılıyor ama aslında öyle değil. Bir noktadan sonra odaya girdiğiniz anda nerede ne var biliyor oluyorsunuz. Oyun hazır oda tasarımları rasgele biçimde sıralıyor sadece, bu da sürpriz hissini azaltan bir faktör. Buna bir de oda çeşitliliğindeki azlığı kattığımızda o çeşitlilik hissi bir nebze ortadan kayboluyor işte.
Skul zor bir oyun ama kontrolleri inanılmaz basit. Bir tuşla saldırı, bir tuşla saldırılardan kaçmanızı sağlayan dash hareketi. Ne zaman saldırıp ne zaman kaçacağınızı kestirmeniz, arada da kurukafanızın verdiği güçleri kullanmanız lazım. Ancak özellikle de çok fazla düşmanın olduğu odalar ve bosslar sizi yeterince zorlayacaktır. Ben ki bu türe hakim bir oyuncu olduğumu düşünürüm, ilk bossu geçmem bile çok sayıda deneme aldı, uygun bir kurukafa bulmasam belki daha da uğraşacaktım. Kurukafalar arasında çok ciddi güç farkları var, yani bir Legendary kurukafa bulunca oyunun aldığı hal ile sevmediğiniz sıradan bir kurukafa ile ilerlemeniz gerektiğinde aldığı hal birbirinden çok farklı.
Oyundaki beş farklı dünya gerek düşman, gerek platform öğeleri olarak yeterince çeşitlilik sağlıyor ama boss tasarımları öyle pek de dört dörtlük, akılda yer edecek gibi değil diyebilirim. Bir de kalabalık ortamlarda çok fazla efekt ve hareket yüzünden kimin ne yaptığı asla belli olmuyor, bu da oyuna beğenmediğim tarzda suni bir zorluk seviyesi ekliyor.
Sonuç olarak Steam’deki çok yüksek not ortalamasıyla aynı fikirde değilim ben, Skul öyle “uff be ne süper bir oyun” dedirtmedi bana. Zevkli mi, zevkli. Hoş mekanikleri var mı, var. Ama ne hikayesi çok parlak, ne tasarımları çok orijinal. Yine de bu kalabalık tür içinde sıyrılmayı başarmış bir oyun kendisi. Fiyatı oldukça uygun, o yüzden pişman olmayacağınızı garanti ediyorum ama beklentiyi öyle çok da arşa çıkarmamak lazım.
Başlıklar
Skul’ı Hades gibi bir başyapıtla kıyaslayarak haksızlık yapma niyetinde değilim. Türde çığır açmıyor belki ama gayet de benzerleri arasından sıyrılabiliyor, bu da bir şeydir
- Kurukafa çeşitliliği ve kafa değiştirebilme mekaniği çok iyi
- Anti-kahraman odaklı hikayesi farklı bir soluk sunuyor
- Farklı eşyalar ve farklı yeteneklerle değişik stratejiler oluşturmak mümkün
- Grafikleri pek sevimli
- Bazı kurukafalar çok güçlü ve diğer turlarda daha zayıflara kalınca hayalkırıklığı oluyor
- Efektler ve kalabalık yüzünden kimi zaman ekranda ne döndüğünü anlamak zor
- Bölüm tasarım çeşitliliği biraz zayıf