Ultros - İnceleme

Bir kozmik bahçıvanlığımız eksikti, o da oldu

Ünlü Türk düşünürü Acun’un sıkça kullandığı bir söz vardır, “ben böyle bir şey görmedim” diye. Bugüne kadar çok ama çok sayıda metroidvania oynamış ben işte Ultros için bu sözü tekrarlayacağım. Onca double jump yaptım, air dash’ten air dash’e koştum, yeri geldi tuzaklarda nice canlar kaybettim ama ben böylesini daha önce görmedim. İşin içinde kafa açıcı saykedelik bir renk paleti var, birbirinden tuhaf kozmik yaratıklar var, roguelike mantığı var, yaratık organları yemek var. O da yetmezmiş gibi… Sıkı durun, bahçıvanlık var yahu!

Bahçıvanlık dediğimde aklınıza neler geldiğini tam tahmin edemiyorum. Hatta belki “Eser abartıyordur, ne bahçıvanlığı? Sanırsın oyunda tohum bulup toprağa dikiyoruz ha ha haayt” demişsinizdir ama tam olarak da oyunda tohum bulup toprağa dikiyoruz :) Bu özellik ilk başta ne kadar önemli olduğunu hissettirmiyor belki ama oyundaki döngülere girdikçe bir de bakıyorsunuz ki bu dünyada her şeyin bir anlamı var.

Kozmik rahim mi, sen ne diyorsun kuzum?

Ultros’ta Sarcophagus adındaki dev bir kozmik rahmin içindeyiz. Burada Ultros adında kadim bir iblis yaşıyor. “Çıkışı olmayan bir kara deliğin içerisinde Sarcophagus’u keşfetmeli, gezegenin yerlileriyle tanışmalı ve görevinin ne olduğunu anlamalısın” demişler ya hani. Gerçekten de bu kara delik yüzünden kendimizi sonu olmayan bir zaman döngüsünün içinde buluşumuz, her döngüde yeni şeyler keşfetmemiz, her döngüde karşılaştığımız bazı karakterlerin verdikleri tepkilerin değişmesi, yeni yetenekler kazanmamız vs çok iyi kotarılmış oyunda.

Ben öncelikle Ultros’un en dikkat çekici yanından, grafiklerinden başlamak istiyorum. Renklerin ne kadar enerjik, ne kadar tripsel olduğunu gördünüz değil mi? Morlar, neon renkler, parlak yeşiller, turuncular. Sadece oyun dünyası değil, karakterler de düşmanlar da bu renklerden payına düşeni alıyor. Çünkü sanat ekibinin başında Hotline Miami’den de tanıdığımız Niklas “El Huervo” Akerblad var. Hotline Miami’de resmen bu renk paleti düşüncesinin ufak bir kısmını hayata geçirmiş, burada ise hayalgücünü tümden serbest bırakmış Akerblad. Oyun görsel yönden gerçekten de muazzam ve oyun dünyasında dolaşmak gerçekten de insana “kafam güzel herhalde” hissi yaşatıyor.

Yaratık organlarını yemek demiştim başlarda, onu yanlışlıkla yazmadım. Oyunda bir sürü farklı yaratıkla karşılaşıyoruz ve bu yaratıkları öldürdüğümüzde vücutlarından çeşitli organlar düşüyor. Bu organları yiyerek farklı besin değerlerimizi yükseltebiliyoruz ve yükselen değerleri kullanarak da yeni yetenekler açabiliyoruz. Yaratıkları öldürürken farklı kombolar ve teknikler kullanmak bu “hasat” işini kusursuz yapmamıza yardımcı oluyor ve o zaman çok kaliteli organlar düşüyor. Sürekli aynı şeyleri yaparak öldürdüğünüz düşmanların organları ise daha sıradan. Kaliteli organların besin değeri daha yüksek tabii :) Bu organları yemek ayrıca sağlığınızı da artırıyor, yani oyundaki “sağlık iksiri” mantığı da bu organlardan geçiyor.

Sağlığınız için günde üç öğün organ yiyiniz

Organ yiyerek kazandığınız, daha doğrusu açabildiğiniz yetenekler arasında bazı klasik metroidvania yetenekleri var, örneğin çift zıplama. Bir diğeriyle kombolarınıza üçüncü bir saldırı bağlayıp daha çok zarar verebiliyor, havadayken tekme saldırısı yapabiliyor, haritadaki topraklara organ gömerek gübreye dönüşmelerini sağlayabilirsiniz. Bunun gibi bir çok yetenek var açabildiğiniz. Ama sıkı durun, bir döngüyü tamamladığınızda, yani gittiğiniz bölgedeki şamanı öldürdüğünüzde kendinizi oyunun başında buluyorsunuz, hem de yeteneksiz olarak :) Haydi bakalım sil baştan…

Yok, tam olarak değil… Ultros burada çok güzel bir mekanikle gelmiş. Oyunun bazı yerlerinde (çoğunlukla zor ulaşılan veya gizli yerlerde) Mnemonic Myceliukm isminde Anı Kilitleri bulabiliyorsunuz. Bu kilitler istediğiniz yetenekleri kilitleyebilmenizi sağlıyor, sonraki döngüde bu anıları unutmadığınız için o yeteneği daha baştan kullanabiliyorsunuz. Kilitleri istediğiniz yeteneklere takıp kaldırabilirsiniz, tamamen serbest.

Ultros’un en önemli mekaniği bu döngü olayı. Her bir döngüdeki amacınız haritanın belli yerlerindeki podlara ulaşmak ve bunları parçalamak. Bunlar genellikle bir bossun devamında bulunuyor ve podu parçaladığınızda şamanı öldürüyorsunuz. Bundan sonra sizden bu döngüyü sonlandırmanız bekleniyor, poddan çıkan siyah renkli akıntı size nereye gitmeniz gerektiğini gösteriyor. Dilerseniz etrafta dolaşmaya devam edebilirsiniz ama gerekli özel geliştirmeye sahip olmadığınız için gidebileceğiniz yer sınırlı olacak.

Extractorrrr, benim adım Extractorrr

Geliştirmeler Extractor isminde bir cihaza yükleniyor. Bu cihazı bulduğunuzda o döngüdeki özel geliştirmeye de sahip oluyorsunuz çoğunlukla. Örneğin bir tanesiyle bazı yolları kapatan dikenli çalıları ortadan kaldırmanız mümkün oluyor, bir diğeriyle daha önce ulaşamadığınız yerlere ‘uçabiliyorsunuz’. İşte bu klasik metroidvania ‘gating’ sistemi. Ancak bir döngü sonlandığında Extractor da yok oluyor, bunu tekrar almak için döngüyü sonlandırdığınız merkez odaya dönmeniz ve Extractor’ı tekrar almanız gerekiyor. Neyse ki Extractor daha önce kendisine yaptığınız geliştirmeleri hatırlıyor, böylece sahip olduğunuz yeni geliştirmelerin de sayesinde diğer podlara doğru gidebiliyorsunuz.

Yazının başından beri şu bahçıvanlık olayına taktınız değil mi kafayı. Haydi şimdi sıra buna gelsin bakalım, anlatayım. Açıkçası oyunun başlarında Gardener (Bahçıvan) isimli bir karakterle karşılaştığımda bile bunun ekstra bir özellik olduğunu düşünmüştüm. Yer yer çeşitli tohumlar buluyoruz, bunların her biri de farklı açıklamalara sahip. Bunlardan birinin verimli bir toprağa (ki nerelere tohum ekebildiğimiz çok net görülüyor) ektiğimizde ilk etapta bir filiz büyüyor. Kimi zaman bu filizin ortaya çıkardığı yaprağı bir basamak olarak kullanarak daha yukarıdaki bir platforma ulaşıyoruz, kimi zaman bazı engelleri kırdırmak için bu bitkileri kullanıyoruz. Örneğin Staccati tohumu kaktüs benzeri bir bitki doğuruyor ve bu bitki büyüyerek çarkların kapattığı duvarları kırabiliyor.

Tohumlar fidana… Fidanlar ağaca…

Ultros’un en büyük sırrı da kendisini ilk birkaç döngüyü tamamladıktan sonra ifşa ediyor. Ektiğiniz tohumlar, oradan çıkan bitkiler bu döngülerden etkilenmiyorlar. Yani ilk döngüde ektiğiniz bir tohum, üçüncü döngüde bir de bakmışsınız kocaman bir ağaç olmuş! O ağaç sayesinde ulaşılamaz denilen bir yere ulaşabilmişsiniz. Tohumların ne işe yaradıklarını, birkaç döngüde ne hale gelebildiklerini keşfetmek bir anda oyun dünyasının ne kadar canlı olduğu gerçeğiyle yüz yüze getiriyor sizi. Planlamalarınızı buna göre yapmaya başlıyorsunuz, doğru tohumu doğru yere ekiyor, gübre sayesinde döngüleri beklemeden büyümeyi hızlandırabiliyorsunuz. Ektiğiniz bitkilerden çıkan meyveler ve tohumlar bu yaşam döngüsünü sürdürmenizi sağlıyor. Bir noktada ektiğiniz tohumları çıkarmanızı sağlayan bir yeteneğe de sahip oluyorsunuz ve zaten o noktada bu bahçıvanlık olayının nasıl işlediğini de gayet iyi anladığınızdan kendinizi “hangi toprağa ne eksem de şu engeli aşsam” sorusunun cevabını bilir halde buluyorsunuz. Çok acayip bir kafa yani bu Ultros.

Sağlam kökleri olan bir türü alıp bu kadar orijinal biçimde değiştirebilmek ve bunu yaparken de oyuncuyu soğutmamak gerçekten büyük başarı. Ultros gerçekten de her adımında metroidvania türünün temel özelliklerini yaşatan, ama bunun yanında daha önce gördüğünüz hiçbir şeye benzemeyen bir yapıya sahip.

Sonuç olarak Ultros’un dışarıdan göründüğünden çok daha derin bir metroidvania olduğunu söyleyebilirim. Çok derin, çok renkli. Sırf bu ‘benzersizliği’ yüzünden bile herhangi bir metroidvania hayranının türün nerelere gidebileceği görmek açısından bu oyunu oynamasını gönül rahatlığıyla önerebilirim. Hatta durun, ben şu öneri tohumunu şuraya ekeyim... Fışırt fışırt fışırt (toprak kazma sesini en fazla bu kadar yapabildim, idare ediverin). Birkaç döngü sonra görüşürüz, o zamana kadar öneri tohumum ağaca dönüşmüş olur.

♦ İnceleme puanlarımız ne anlama geliyor?

SON KARAR

Hep aynı tür metroidvanialar oynamaktan sıkılmadınız mı? O zaman sizi Ultros’un gözünüzü gönlünüzü açacak, rengarenk, saykedelik dünyasına davet edeyim. Çapanızı, küreğinizi yanınıza almayı unutmayın.

Ultros
Çok İyi
8.0
Artılar
  • Bu nasıl manyak bir renk kullanımıdır
  • Sanat yönetimi benzersiz
  • Döngü mekaniği başlarda tuhaf gelse de çok başarılı
  • Bahçıvanlık denen şey çok acayip
  • Bir metroidvania’da görmeyi umduğunuz her şey var
Eksiler
  • Haritayı okumak çok kolay değil
  • Hikaye ikinci planda kalıyor
  • Duvar zıplaması gibi bazı mekanikleri kullanmak zor olabiliyor
YORUMLAR
Parolamı Unuttum