Oyundan beyaz perdeye
Devamını okuBağımsız yapımcı olmanın en büyük zorluğu hayal ettiğiniz oyunu öyle şıp diye çıkaracak bütçeye sahip olmamanız olsa gerek. Bu yüzden bağımsız yapımcılar çoğu zaman önemli trendleri ya tamamen görmezden gelmek ya da havası kaçtıktan sonra benimseyerek oyun üretmek zorunda kalıyorlar. Battle Royale’ler bir ara çok popüler oldu mesela. Herkes oyununu buldu, büyük yapımcılar da kazandıklarını koruma derdine girdiler. Bu arada bağımsızlar yeni yeni çalıştıkları BR oyunlarını yayınlamaya başladılar. Bir ara da kısa bir süre parlayıp sönen otomatik dövüş furyası çıkmıştı. Dota Underlords, Hearthstone Battlegrounds, Auto Chess derken bayağı da sağlam ürünler çıktı piyasaya.
Despot’s Game tam anlattığım durumda, çok daha geriden gelip satışa çıkmış bir oyun. Neyse ki Despot’s Game’in otomatik dövüş oyunu olmasının yanı sıra bir ek silahı daha var, o da her oynanışta değişen “Rougelike mekanikleri”. Kimileri oyunu Rougelike olarak tanımlamış, kimileriyse tam bir otomatik dövüşü oyunu olarak yorumluyorlar. İleride hangisine karar kılınır bilemem ancak harika bir potansiyeli olduğu da bir gerçek.
Despots Game, küçük insanlarla kompleks makinelere can verildiği Despotism’in devam oyunu sayılabilir. Sanat tarzı zaten neredeyse aynı. Aynı küçük insanlardan oluşan küçük bir partiyle başlıyor ve hemen ardından gelen kostüm seçenekleriyle onları farklı sınıflara atayarak, giderek karmaşıklaşan bir labirentte hayatta kalmaya çalışıyorsunuz. Oyunda paranız yettiği sürece dilediğiniz kadar insan ve kostüm alabilirsiniz. Lakin kalabalıklaşan güruhlarda ciddi bir gıda sıkıntısı oluyor. Oyunda üç tip oda var ve adamlarınızı bir odadan diğerine taşırken mutlaka gıda harcıyorsunuz. Bu durumda en iyi kostümlerle güçlü ünitelerden oluşan bir ordu yapıp hayatta kalmalarını beklemek daha iyi oluyor.
Eşya sistemi görünüşte çok tatlı olmuş. Pretzel’den, Yer Çekimi silahına kadar oyunda çok sayıda ilginç eşya ve sınıf var. Eğer bir şey fırlatıyorsanız “Thrower” oluyorsunuz mesela, üç thrower’a sahip olduğunuzda attığınız eşyalar patlamaya başlıyor ve bunlar özellikle kalabalık güruhlara karşı oldukça etkili olabiliyor. Shooter’lar atak hızı alırken, Warlocklar ise bir araya gelerek devasa bir dokungaçı savaş alanına sürüyor. Underlords ve Dota Chess’de olan iki sınıflı eşyalar ise bu oyunda yok. Bu durum da ister istemez Despot’s Game’in hep aynı karakterler üzerinden dönmesine neden oluyor. Öyle rehber okumaya, video izlemeye de gerek yok. Oynadıkça hangi eşyanın daha güçlü olduğunu, hangi sınıfın oyun sonlarında daha etkili olduğunu öğreniyorsunuz ve deli değilseniz bu kombinasyonları bozmuyorsunuz.
Ne olur bitmesin
Despots Game’in sınıflardaki tekillik sorununa ek olarak aynı zamanda hayatta kalma mekanikleriyle de sorunları var. Örneğin oyunun sonlarına doğru zor bir düşman güruhuna denk geldiniz ve büyük zaiyatlar vererek hayatta kaldınız. Bir sonraki odada ya aynı düşman ya da zorluk seviyesi benzer bir düşman çıkacağı için onları dövmek mümkün olmuyor. Siz de kaçış olmayacağını bile bile kaçınılmaz olarak sonunuza doğru gidiyor oluyorsunuz. Askerleri sahaya sürmeden saklama benzeri bir mekanik olsa, oyuncunun en azından cepteki insanlarıyla onların üstesinden gelmesi sağlanabilirdi.
Sözün özü ben Despot’s Game’in ciddi bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Auto Battler’lar arasından hala öne çıkan bir oyun yok. Biraz denge biraz da çeşitlilik olunca bir anda her gün saatlerce başından kalkamayacağınız bir oyuna sahip olabilirsiniz. Yeter ki ekip işini ciddiye alıp oyunculardan gelen yorumlara dikkate alsınlar. Despot’s Game trenine erkenden atlamanın şu an için çok manası yok ama uzun vadede önemli bir oyun olma ihtimali çok yüksek.
ARTILAR:
+ Tekrar tekrar oynaması keyifli
+ Düşmanlar genel olarak ilginç ve özel tedbirler gerekiyor.
EKSİLER:
- Rougelike elementleri şimdilik sınırlı
- Sınıflar arası çeşitlilik az
- Ciddi denge sorunları var
ARA KARAR:
Despots Game’in harika bir oyun olma potansiyeli var. Ama bu, o noktaya gelmek için önlerinde uzunca bir yol olmadığı anlamına gelmiyor.