Zaman zaman sizlerden gelen incelemelere de sitemizde yer vereceğimizi söylemiştik, işte onlardan biriyle daha karşınızdayız. Mehmet Selim Mertoğlu'na son zamanların ilgi çekici taktik strateji oyunlarından biri olan Druidstone incelemesi için teşekkür ederiz.
- o -
Druidstone: The Secret of the Menhir Forest aslında mayıs ayında çıkmış olmasına rağmen oynamaya cesaret etmem zaman aldı. Daha önce sırf strateji RYO türünde oldukları için balıklama atladığım birkaç oyundan mutsuz ayrıldığımdan, oyunu almaya biraz korkmuştum açıkçası. Nihayetinde Druidstone'a bir şans vermek istedim ve iyi ki de vermişim. Druidstone türe yeni bir soluk getirmiyor belki ama türün hakkını çok iyi veriyor.
Oyun 3 karakterimizin bir araya gelmesiyle başlıyor. Babası Druid'lerin başı olan Aava, kısa boylu, şirin ama bir o kadar da bilgili Oiko (judge me by my size do you!) ve adını direkt kendi adım olarak değiştirdiğim "Warden". Ben birden fazla karakteri yönettiğimiz oyunlarda hep bir karaktere kendi adımı verip onu kendimmişim gibi düşünürüm. Druidstone'daki Warden karakteri de şansıma buna çok uygundu. Geçmişini, amacını, kim olduğunu bilmeyen bir karakter olduğundan kendinizi onun yerine koymanız kolay oluyor. Hazır bir karakter değil, sizle beraber oyun boyunca gelişiyor, her şeyine siz karar veriyorsunuz.
3 karakterimizle beraber dünyaya "kanser" hastalığını yayan ve Aava'nın babasını kaçıran büyücünün peşine düşüyoruz. Druidstone "hikaye tabanlı" bir oyun değil, yani şoför koltuğunda hikaye yok. Öyküsü aslında oyuncuya güzel anlar yaşatıyor, mesela 4. oynanabilir karakteri çok güzel bir şekilde oyuna dahil ediyor, yine aynı şekilde paralı asker karakteri tanıtması da oldukça iyi, sonlara doğru da şaha kalkıyor hatta. Ama oyun boyunca şimdi ne olacak diye merak etmiyorsunuz. Hikaye, görevlerin başında ve sonundaki çoğunlukla sadece karakterlerimizin konuşmalarından ibaret olan ara sahnelerle anlatılyor. Ara sahne dediysem de yine aynı kamera açısından, oyun içi grafiklerle. Bir de üstüne seslendirme olmamasıyla hikaye anlatımı yavan kalıyor. Ben ara sahnelerle hikaye anlatımını çok seven biri olarak oyunun mesela el çizimi ara sahnelerle desteklenmesini isterdim.
Hikayenin zayıflığına karşın karakterler hiç de fena değil. Seslendirme olmamasına, hatta modellemelerinin detaysız olmasına rağmen karakterleri kurtaran şey iyi yazılmış, esprisi tadında diyaloglar. Yaşanan bazı olaylarla da beraber oyunun sonunda bir bakmışsınız karakterleri ciddi ciddi önemsiyor, başlarına bir şey gelmesin istiyor, "Warden"ı içselleştiriyorsunuz. Elbette bunlar bir Bioware karakterleri derinliğinde değiller, ama sevgi oluşuyor içinizde. Daha iyi bir sunumla ve seslendirmeyle karakterler çok daha iyi aktarılabilirdi ama bu kadarı da bu çaptaki bir yapım için yeterli.
RYO'LAŞTIRA.. BU ESPİRİ BAYATLADI SANKİ
Şimdi oyunun asıl etli kısmına gelelim: oynanış. Oyunun tanıtımında her ne kadar RYO tabiri geçse de oyuna RYO demek zor. Özelleştirme konusunda yeterli derinliği sahip olsa da bir oyuna RYO denmesi için farklı şeylerin de olması gerektiğini düşünüyorum (karakterlerin ismini değiştirebiliyor olmamız da yetmiyor). Neyse, bu farklı ve kendi içimde de sonuçlandıramadığım bir konu.
Druidstone bir taktik strateji RYO. Oyun görev görev ilerleyen bir yapıya sahip. Ana ekranda seçebileceğimiz görevleri görüyoruz. Karakterlerimizin yeteneklerini ve eşyalarını düzenledikten sonra istediğimiz görevi seçip görev "arenasına" geçiyoruz. Görevler ana hedef(ler) ve yan hedeflerden oluşuyor. Ana hedefi yerine getirince görev tamamlanıyor, yapması isteğe bağlı olan yan hedefler ile yeteneklerin ekstralarını açabileceğimiz elmasları ve eşya satın alabileceğimiz altınları kazanıyoruz. Hedeflerin kaçını tamamladığımıza göre görevden 1, 2 veya 3 yıldız alıyoruz.
Oyunun çatışma mekanikleri "grid based" çatışma mekaniklerine sahip oyunlardan alışık olduğumuz gibi. Druidstone farkını "rasgele karşılaşmalar", haritadaki hazine sandıkları, yetenek alabileceğimiz sunaklar, düşmanlardan düşen can/aksiyon puanları ile sağlıyor. Bu saydıklarımı zaten sağlam olan mekaniklerine ekleyince gerçekten güzel bir oyun oluyor Druidstone. Her bir görev faklı hissettiriyor. Karşımıza çıkan düşmanların da farklı farklı olması, görevlerin size farklı hedefler sunması oyunu monotonluktan kurtarıyor. Bazen tüm düşmanları öldürmeniz gerekiyor, bazen de eskortluk yaptığınızdan olabildiğince düşmanlara bulaşmadan görevi tamamlamaya çalışıyorsunuz. Görevlerin "haritadaki tüm düşmanları öldür"den ibaret olmaması Druidstone'un aldığı en doğru kararlardan biri. Bunlara ek olarak bazı görevler sadece bulmacalardan oluşuyor ki tempoyu değiştirmesi açısından çok iyi olmuş.
Druidstone'da özelleştirmeler ikiye ayrılıyor: yetenekler ve eşyalar. Yetenekler seviye atladıkça açılıyor. Yeteneklerin "elmas" kullanarak ek özelliklerini açabiliyoruz ki bu oyundaki kilit noktalardan biri. Elimizdeki elmas sayısı sınırlı olduğundan hangi karakterin hangi yeteneğinin hangi ek özelliğini açacağımız çok önemli. Elmas sayısının sınırlı olması görevleri yan hedefleriyle beraber tamamlamamızı teşvik ediyor. Karakterlerin yeteneklerinin de farklı farklı olmasıyla her karaktere ayrı önem vermemiz gerekiyor.
Eşyaları oyundaki marketten satın alıyoruz. Temel olarak 3 çeşit eşya var: silah, zırh ve aksesuar. Klasik can ve saldırı puanına olan etkilerinin yanında ekstra özellikler de sağlıyor eşyalar. Mesela alınan her hasarda bitişik bir kareye can puanı düşüren zırh gibi. Özetlemek gerekirse 4+1 karakter (+1 karakter eşya ile çağırılıyor, karşılığında kazanılan altından pay alıyor), bu karakterlerin farklı yetenekleri (yetenek sayısı gayet iyi), yeteneklerin ekstraları, eşyaların ekstraları deyince çeşitlilik namına gayet iyi bir oyun oluyor Druidstone.
ZOR MU DENGESİZ Mİ
Druidstone'a yapılan en genel eleştiri oyunun dengesi hakkındaydı. Ben oyunun çok zor olduğunu düşünmüyorum. Normal zorlukta, final görevi hariç tüm görevleri 3 (tam) yıldızla tamamladım ama final görevini de geri dönüp 3 yıldıza tamamlamaya üşendim (Steam 30 saat oynadın diyor). Ben oyunu oynadığım sırada zorluk dengelemeleri yapılmış ama zaten önemli olan da oyunu şu an oynamaya kalksanız karşılaşacağınız zorluk dengesi. Sadece final görevine bir kez girince ana ekrana geri dönemiyorsunuz, yani özelleştirmelerinizi değiştiremiyorsunuz. Bu durum düzeltilse iyi olurdu, çünkü oyunda en önemli şeylerden biri göreve hazırlanmak ve görevin tamamını en az bir defa görmeden de olmuyor bu. Bir görevin sonuna geldiğinizi zannedip yeni bir düşman grubuyla karşılaşınca dumur olabiliyorsunuz. Ancak ben oyunun mekaniklerini çok sevdiğimden göreve baştan başlayıp taktiğimi ona göre kurmaktan zevk aldım, oyunun bana haksızlık yaptığını hiç düşünmedim.
Oyun müzik konusunda çeşitsiz olsa da gayet başarılı. Görsel açıdansa çok güzel. "Zoom"layınca kaplamaların aslında o kadar da detaylı olmadığını fark ediyorsunuz ama genel olarak ekrana baktığınızda güzel bir görüntü var.
SON KARAR:
Druidstone türe yeni bir soluk getirmiyor belki ama türün hakkını çok iyi veriyor. Bu tür oyunları sevenlere kesinlikle öneririm, çünkü ben Druidstone'dan çok mutlu ayrıldım. Umarım iyi satar da bu türde oyun yapmaya devam ederler, bol ara sahneli, seslendirmeli tabii :)
PUAN: 8 / 10