Dün akşam saatlerinde Football Manager'ın patronu Miles Jacobson'la Skype üzerinden röportaj yapma fırsatına eriştim. 40 dakikalık röportajda; değişen futbol dünyası, Maxim Tsygalko, Türk futbolu, gay futbolcular, FM'nin etkilediği hayatlar ve Miles'ın zincir vurulamaz kebap yeme isteği üzerine uzun uzun konuştuk. Buyurun bakalım Miles neler demiş:
Bu yıl oyuncu gözlem sisteminden, soyunma odası atmosferine; spor biliminden, transferlere kadar birçok değişiklik yaptınız. Football Manager özelliklerinin üstüne her sene daha fazla şeyler ekleyip değişiyor. Sence her yeni FM oyununda sana maçları kesin olarak kazandıracak bir hile taktiği var mı? Yoksa iş tamamı ile oyunun yeni özelliklerine adapte olmayla mı alakalı?
Bence adapte olduğun zaman bu senin işine çok yarayacaktır. Oyunumuz tamamı ile yapay zeka tarafından kontol edilmekte bundan dolayı kazanmak için sadece tek bir yol yok. Şey gibi, örneğin Gran Turismo… Gerçek hayatta çok iyi bir sürücüyüm ama Gran Turismo’da rezaletim çünkü onu oynarken hep gaza basmak istiyorum. Gran Turismo’da başarılı olmak için hem gaza basabilmelisin hem de frene. FM’de de aynı şey. İş çalıştırdığın takıma göre değişiyor. Küçük bir takımı çalışıtırıyorsan bu sürece sürat koşusu gibi değil de maraton gözüyle bakman gerekiyor. Ligi ilk yılında kazanamayacağını anlaman gerekiyor. 5-6-7 yıl boyunca üst üste koymalısın. Büyük bir takım çalıştırırsan oyun değişecektir. Çünkü bu sefer olay, taraftarların isteklerini karşılamaya ve oyuncularını mutlu tutmaya dönüşecek. Küçük bir takımdayken oyuncularından birinin moralini bozarsan… Onun gibi binlercesini bulabilirsin. Yani bundan dolayı, her ne kadar bazı taktikler elindeki oyuncu grubuna göre daha iyi çalışsa da, gerçek futbolda da durum böyle zaten. Örneğin Crystal Palace'a baktığında, bu sene kendi tarzına göre futbol oynamak isteyen bir teknik direktör getirdiklerini ama o futbolu oynayacak futbolcuları satın almadıklarını görüyorsun. Sonra 4 haftanın sonunda adamı kovuyorlar. FM’de de oynamak istediğin taktiğe göre oyuncuların takımda bulunması gerekiyor. Eğer iki kanat oyuncun varsa ve onları orta sahanın ortasında oynatırsan onlardan tam verim alamayacaksın demektir. Ama eğer biri oyun motorunu tamamı ile kıran bir hile taktik bulursa biz de o taktiği kırmaya çalışacağız.
Misilleme, anladım.
Çünkü biri öyle bir taktik bulursa bu yapay zeka sistemimizde bir hata var demektir. Sistem hiçbir zaman tam anlamıyla mükemmel olmayacak. Oyundaki her futbolcu, her saniyenin çeyreğinde bir tercih yapıyor. Bu hesaplamak için çok fazla sayıda tercih demek! Bundan dolayı, kesin bir taktik yok ben bile çalıştırdığım takıma ve rakibime göre taktiklerimi değiştiriyorum.
Takım dinamikleri sistemi çok ilginç olmuş. Beta’yı oynarken Borussia Dortmund'u çalıştırıyordum ve soyunma odasındaki etkili isimlerden biriyle kavga ettim bunun sonucunda ligde çok iyi gidiyor olsak da bütün takımın morali dibe vurdu!
Geçen hafta çok ünlü bir Premier Lig futbolcusundan mail aldım, sana kim olduğunu söyleyemem ne yazık ki ama mail’de, FM 2018’de kendi takımıyla oynadığını söylüyordu ve soyunma odasındaki dinamiklerin gerçek hayatla birebir uyduğundan bahsediyordu, sonunda da üç tane gülücük vardı. Eğer futbolcular da bize gelip “Evvvvet. Bu bizim soyunma odamız, aynen böyle oluyor,” diyorsa bazı şeyleri iyi yapıyoruz demektir. Örneğin, bu hafta haberlerde vardı, Slaven Biliç West Ham United’tan kovulduktan sonra oyuncuları arayıp, nerede hata yaptığını sormuş. Futbolcular da “Bize olması gerektiği kadar sert davranmadın, seni gereğinden fazla sevdik,” demişler. Bundan dolayı çok fazla sevilemezsin, yeri geldiğinde sert de olman gerekiyor. Yumuşak olursan büyük futbolcular sana saygı duymaz. Saygı da FM 2018’de sahip olman gereken en önemli özelliklerden.
Futbol 15-20 yıl öncesi gibi değil. Sistemler çok daha akıcı, futbolcular varsayılan mevkilerinin dışında çok daha farklı rollere bürünmek zorundalar. Sence FM serisi gerçek hayattaki bu akıcılığı oyuna başarılı bir şekilde uygulayabildi mi?
Bence evet. Oyunda birçok futbolcu birçok rolde oynayabiliyor. Guardiola gibi hocalar oyuncuların taktiklerini değiştirebiliyorlar. Bazen bu konularda bir sene geriden geliyor. Çünkü Guardiola gibi hocalar… Adam tam bir dahi, kimsenin düşünmediği şeyleri düşünüyor. O rolleri de bir sonraki oyunda taktik sistemine ekliyoruz. Bu sene, kanat arkası da oynayabilecek defansif orta sahalar istiyorsan yeni “Carrilero” (Türkçesi “Dinamo”) rolünü deneyebilirsin. Bazen geç adapte oluyoruz bazen de erken. Örneğin, False 9’ı (Türkçesi “Sahte Forvet”) İspanya’nın dışında kim duymuştu? Ya da İtalya’nın dışında Trequartista’yı (Türkçe’si “Fırsatçı Golcü”) duyan kim var?
Ya da Shadow Striker (Türkçe’si “Gizli Forvet”).
Evet, ya da Shadow Striker, aynen. Bu oyunu 20 sene önce yapıyorken dünyada kullanılan tek taktik 4-4-2’ydi. Benim takımım Watford 1980’lerde 4-2-4 taktiğini kullanmaya başladığında herkes bizi futbolu mahvetmekle suçlamıştı! Ne demek stoper direkt olarak forveti uzun pas atacak? Futbolu öldürüyorsunuz! Şimdilerde 5 savunma oyunculu, 3 forvetli taktikler normal. Bence futbol kadar akıcıyız.
Çok başarılı ve devasa bir oyuncu gözlem sisteminiz var. Birçok takımla çalışıp, kimsenin bilmediği oyuncuları buluyorsunuz ve bunlar gerçek hayatta iki üç sene sonra ünlü oluyorlar. Ama bazen de Maxim Tsigalko, Tonton Zola, Freddy Adu gibi…
Freddy Adu biraz farklı. O sahip olabileceği tüm yeteneklere sahipti ama boşuna harcadı.
Bu tarz oyuncuların çıkması, gözlemci yapınızın mı suçu yoksa veri tabanındaki bir hatanın ürünü mü?
Gözlemci hatası demek zor çünkü dünyadaki en iyi ekibe sahibiz. Eğer bana yaptığı her transfer %100 çalışan bir teknik direktör ve kulüp bulursan bu işi bıracakağım. Dünyanın en iyi teknik direktörlerinden Sir Alex Ferguson bile yaptığı transferlerinde sadece %70 başarı oranı yakalayabildi. Manchester United’a Bebe’yi transfer etti. İşe yaramayan birçok defansif orta saha aldı, falan filan. Yani hepimiz hata yapıyoruz. Bizim başarı oranımız yaklaşık %99 civarında. Milyonlarca oyuncu olduğunu düşündüğünde, bence bu çok harika bir istatistik. O bahsettiğin hataları da önceki oyunlarımızda yapmıştık zaten. Çünkü o zamanlarda araştırma ekibine bir seçenek vermiştik. Eğer gelecek vadeden bir genç oyuncuya rastgele bir yetenek vereceklerse, -1 ve -2 arasında seçim yapabilmekteydiler. -1 onları dünyaca ünlü bir super yıldız yapıyordu, -2 ise onları ikinci lig seviyesinde oynayabilecek potansiyeli veriyordu. Şimdi bu rastgele numaralardan 20 tane var, -0.5, -1 gibi. Nokta atışı yapabiliyoruz yani. Şimdi ekiplerimiz çok daha büyük, gerçek futbolcular da oyunun alpha aşamasında bize yardımcı oluyorlar.
Ben 1.5 yıl boyunca Birleşik Krallık’ta yaşadım, Birmingham civarında. Bundan dolayı birçok Aston Villa maçına gittim.
Geçen sene çok rezalleti.
Of, evet ne yazık ki. Bu sırada farklı şehirlerdeki barlarda farklı maçlar izleme şansına eriştim ve en çok dikkatimi çeken şey, İngiliz ve Türk taraftar arasındaki çok açık farklardı.
Evet Türk taraftar çok çılgın!
Aynen, hafiften kafayı yemiş durumdayız. Türk taraftarlar ve takımlar arasındaki dinamikler İngiltere’den çok daha farklı. Biz teknik direktörlerin hemen başarılı olmalarını istiyoruz, onları kovup tekrar takımın başına geçiriyoruz. Her ülkenin, kendine has kültüren dinamikleri var. Sence bu tarz bir sistemi oyuna uygulamak güzel olur mu?
Bu sistem oyunda var zaten. O konuyla ilgili Türkiye tek örnek değil, Brezilya’ya da öyle, İtalya’da. Yani oyunda o liglerdeki bir takımı çalıştırırken daha kolay kovuluyorsun. Bunu da kulüp başkanın yapay zekasıyla yapıyoruz. Ama örneğin Türkiye’de insanları gerçek hayattaki gibi hızlıca kovarsak bu oynayanlar için hiç zevkli olmazdı. Her ne kadar gerçek hayatı simüle etmeye çalışsak da, bu gibi konularda kendi dokunuşumuzu yapıyoruz. Türkiye gibi ülkelerde bu sistemin hızını yarı yarıya düşürüyoruz. Gerçek hayatta 3 ayda kovulacaksan, oyunda 6 ayda kovuluyorsun. Bu sitem kulüpten kulübe de değişiklik gösteriyor. Galatasarayla ligde 4. sıradaysan başın belada olacak demektir. Bazı diğer oyunlarda, Gala’dan kovulmak için 12-14. olman gerekir. Ama gerçek hayatta Gala’yla ikinci sıradaysan başın dertte demektir. Ama insanları oyunda ikinci oldular diye kovamayız. Ayrıca Galatasaray derken, oraya Beşiktaş ve Fenerbahçe'e koyabilirsin.
Ben Galatasaraylıyım zaten, sorun yok!
Bir kulüpten bahsettip diğerlerinden bahsetmediğim için Türkiye’deki insanlardan ölüm tehtidi almak istemiyorum da.
Football Manager her zaman ilerici görüşlerin arkasında yer aldı. Örneğin senin Warchild’la (savaştan kaçan çocuklara psikolojik destek veren bir kuruluş) olan birlikteliğin, geçen sene Premier Lig’de Brexit olayının gerçekleşmesi gibi. Bu sene de regen oyuncular gay olduklarını açıklayabilecek. İlerki yıllarda da bu tarz sosyal konulara değinmeye devam edecek misiniz?
Bunu sadece konuşulması gerektiğine inandığımız konular üzerine yapacağız. Sırf yapmak için yapmayacağız yani. Bir şeyleri değiştirebileceksek yapacağız. Gay futbolcularla ilgili de, gerçek hayatta bazı futbolcuların kendileri olamamalarının ne kadar üzücü olduğunu biliyoruz. Toplumun onlar hakkında ne düşüneceklerden korkuyorlar. Bu konulara karşı çıkan ve hâlâ geçmişte yaşayan insanlar ne güzeldir ki sadece çok küçük bir grubu temsil etmekteler. Bu sene de gay olan birçok futbolcu ile konuşup böyle bir özellik ekledik. Bence futboldaki depresyon da çok önemli bir konu. Aynı şekilde futbol dünyasında kadınların yeri çok önemli. Bu gibi konularda konuşmaktan korkmuyoruz.
Geçen haftalarda, Çinli bir adamın yıllar önce CM’de çalıştırdığı bir takımı görmek için Çin’den Liverpool’a gittiği haberini okuduk. Senin ve takımın için, bu gibi gerçek hayatı oyunlara bağlayan ve kalbimize dokunan hikâyeleri görmek ne kadar önemli?
Birkaç yıl önce bu gibi hikâyelerin toplandığı iki tane kitap piyasaya sürüldü, çok harika bir şey. İnsanların FM’yi çok uzun bir süre oynuyorlar. Birçok insan için oyundan ziyade, hobi. Ortalama oynama süresi 200 saat! Türk oyuncular da oyunu en çok oynayan hayranlarımız arasında yer alıyorlar. Hem futbol konusunda hem de FM söz konusu olduğunda dünyanın en tutkulu taraftarları onlar. FM gibi kendi hikâyeni yaratabileceğin bir oyun oynadığın zaman, kendi kahramanlarını yaratmaya başlıyorsun. Çalıştırdığın takımın şehrinde gezerken insanların sana nasıl davrandığını hâyâl etmeye başlıyorsun. Bu gibi hikâyeler artık beni şaşırtmıyor ama hâlâ çok gururlanıyorum.
Kısa bir sorum olacak, bazı takımların logolarının ve oyuncuların fotoğraflarının oyunda yer almamasının sebebi lisans problemleri değil mi?
Evet lisanslardan dolayı. Bazı futbol oyunları lisanslara sarılmayı bırakır ve fiyatları arttırmazlarsa biz de bu lisansları almak isteriz. Bu arada şunu da söyleyebilir miyim, bu sene ilk defa Football Manager Mobile'a Türk dilini ekledik.
Süper, bunu bilmiyordum.
Türk hayranlarımıza tekrardan teşekkür ediyorum. Oyunlarımızı alıyorsunuz, kopyaların gırla gittiği dönemlerde eskiden böyle değildi. Şimdilerde sizen çok büyük destek görüyoruz.
Ben de tam o konuya gelecektim. Görünüşe göre Türk hayranlarınızdan oldukça memnuna benziyorsunuz.
Aynen öyle. Türkiye’ye eskisi kadar sık olarak gidemiyorum. Ama oraya gittiğimde insanlar sokakta beni durduruyor. Kendime Madonna gibi falan hissediyorum. Böyle olan çok az ülke var, Türkiye, Yunanistan, Portekiz. Twitter’dan ne zaman kebap yediğimi söylesem… Sen de biliyorsun, İngiltere’de ne zaman kebap yersen genellikle kafan iyidir demektir. Bizim ofisin yakınlarında çok güzel bir kebapçı var, akşam yemeği için oraya sık sık gidiyorum ve bunu zaman tweetlesem Türkiye’deki insanlardan bir dolu mesaj geliyor, “Yemeğimizi yediğin için teşekkürler!” diye. Kebap yiyorum çünkü kebapa bayılıyorum!
Gelecek yıllarda, İngiltere’deki bazı takımlarla olan anlaşmalarınız gibi Türk takımlarıyla da iş birliği yapmayı düşünüyor musunuz?
Konuşuyoruz aslında zaten. Federasyondan kontak içinde olduğumuz birçok insan var. Ve ayrıca kim bilir, belki Türkiye’den bazı kulüpler zaten veritabanımızı kullanıyordur bile. Anlaşmalarımız gereği hangi takımlar olduğundan bahsedemiyoruz tabii ki.
Bu soru sana ölüm tehditleri getirebilir ama sormam gerekiyor. Türkiye’de desteklediğin bir takım var mı? Ve bu takım neden Galatasaray?
Aslında Türkiye’de favori bir takımım yok.
Hadi ama olması gerekiyor!
Yok, yok cidden. İngiltere’de çok fazla Türk futbolu izleyemiyoruz. Dünyada desteklediğim iki tane futbol takımı var: Biri doğduğum şehrin takımı Watford, diğeri de kuruluşlarından iki gün sonra anlaşma yaptığımız AFC Wimbledon. Geriye kalan takımların herhangi birinin maçlarını izleyebilirim. Sevdiğim futbolcular var ve onları izlemekten hoşlanıyorum. Bu soruyu bana Portekiz’de sordular ve cevap vermeden gitmeme izin vermediler!
Porto falan deseydin.
En sonunda iç çekerek, Braga dedim. O zamanlar çöp gibiydiler. Şimdiyse Avrupa kupalarında yer alıyorlar. Yani belki de bir Türk takımı için desteğimi belirteceksem, küçük bir takım olmak zorundadır. Eğer Türk taraftarlar bana küçük bir takım önerisinde bulunmak istiyorlarsa, Twitter hesabımdan bana gerekçeleriyle önerilerde bulunabilirler.
Ben sana bir tane söyleyebilirim. Altınordu mesela. Kendi yeteneklerini yetiştiriyorlar, hatta şimdi Roma’da oynayan Cengiz Ünder’i yetiştirmişlerdi.
Evet.
Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?
İnsanlar oyunlarımızı almaya devam ettikleri sürece biz de oyunları yapmaya devam edeceğiz. Türk hayranlarımıza çok teşekkür ederiz.
Teşekkürler Miles.
Teşekkürler.
Bu yıl scouting sisteminden, soyunma odası atmosferine, spor bilimine kadar birçok değişiklik yaptınız. Football Manager özelliklerinin üstüne her sene daha fazla şeyler ekleyip değişiyor. Sence her yeni FM oyununda sana maçları kesin olarak kazandıracak bir hile taktiği var mı? Yoksa iş tamamı ile oyunun yeni özelliklerine adapte olmayla mı alakalı?
Bence adapte olduğun zaman bu senin işine çok yarayacaktır. Oyunumuz tamamı ile yapay zeka tarafından kontol edilmekte bundan dolayı kazanmak için sadece tek bir yol yok. Şey gibi, örneğin Gran Turismo… Gerçek hayatta çok iyi bir sürücüyüm ama Gran Turismo’da rezaletim çünkü onu oynarken hep gaza basmak istiyorum. Gran Turismo’da başarılı olmak için hem gaza basabilmelisin hem de frene. FM’de de aynı şey. Çalıştırdığın takıma göre değişiyor. Küçük bir takımı çalışıtırıyorsan bu sürece sürat koşusu gibi değil de maraton gözüyle bakman gerekiyor. Ligi ilk yılında kazanamayacağını anlaman gerekiyor. 5-6-7 yıl boyunca üst üste koymalısın. Büyük bir takım çalıştırırsan oyun değişecektir. Çünkü bu sefer olay, taraftarların isteklerini karşılamaya ve oyuncularını mutlu tutmaya dönüşecek. Küçük bir takımdayken oyuncularından birinin moralini bozarsan… Onun gibi binlercesini bulabilirsin. Yani bundan dolayı, her ne kadar bazı taktikler elindeki oyuncu grubuna göre daha iyi çalışsa da, gerçek futbolda da durum böyle zaten. Örneğin Crystal Palace baktığında, bu sene kendi tarzına göre futbol oynamak isteyen bir teknik director getirdiklerini ama o futbolu oynayacak futbolcuları getirmediklerini görüyorsun. Sonra 4 haftanın sonunda adamı kovuyorlar. FM’de de oynamak istediğin taktiğe göre oyuncuların takımda bulunması gerekiyor. Eğer iki kanat oyuncun varsa ve onları orta sahanın ortasında oynatırsan iyi oynamayacaklar demektir. Ama eğer biri oyun motorunu tamamı ile kıran bir hile taktik bulursa biz de o taktiği kırmaya çalışacağız.
Misilleme, anladım.
Çünkü biri öyle bir taktik bulursa bu yapay zeka sistemimizde bir hata var demektir. Sistem hiçbir zaman tam anlamıyla mükemmel olmayacak. Oyundaki her futbolcu, her saniyenin çeyreğinde bir tercih veriyor. Bu hesaplamak için çok fazla sayıda tercih demek! Bundan dolayı, kesin bir taktik yok ben bile çalıştırdığım takıma ve rakibime göre taktiklerimi değiştiriyorum.
Takım dinamikleri sistemi çok ilginç olmuş. Beta’yı oynarken Bayern Munich’i çalıştırıyordum ve soyunma odasındaki etkili isimlerden biriyle kavga ettim bunun sonucunda ligde çok iyi gidiyor olsak da bütün takımın morali dibe vurdu!
Geçen hafta çok ünlü bir Premier Lig futbolcusundan mail aldım, sana kim olduğunu söyleyemem ne yazık ki ama mail’de, FM 2018’de kendi takımıyla oynadığını söylüyordu ve soyunma odasındaki dinamiklerin gerçek hayatla birebir uyduğundan bahsediyordu, sonunda da üç tane gülücük vardı. Eğer futbolcular da bize gelip “Evvvet. Bu bizim soyunma odamız, aynen böyle oluyor,” diyorsa bazı şeyleri iyi yapıyoruz demektir. Örneğin, bu hafta haberlerde vardı, Slaven Biliç West Ham United’tan kovulduktan sonra oyuncuları arayıp, nerede hata yaptığını sormuş. Futbolcular da “Bize olması gerektiği kadar sert değildin, seni gereğinden fazla sevdik,” demişler. Bundan dolayı çok fazla sevilemezsin, yeri geldiğinde sert de olman gerekiyor. Yumuşak olursan büyük isimli futbolcular sana saygı duymaz. Saygı da FM 2018’de sahip olman gereken en önemli özelliklerden.
Futbol 15-20 yıl öncesi gibi değil. Sistemler çok daha akıcı, futbolcular varsayılan mevkilerinin dışında çok daha farklı rollere bürünmek zorundalar. Sence FM serisi gerçek hayatta bu akıcılığı oyuna başarılı bir şekilde uygulayabildi mi?
Bence evet. Oyunda birçok futbolcu birçok rolde oynayabiliyor. Guardiola gibi hocalar oyuncuların taktiklerini değiştirebiliyorlar. Bazen bu konularda bir sene geriden geliyor. Çünkü Guardiola gibi hocalar… Adam tam bir dahi, kimsenin düşünmediği şeyleri düşünüyor. O rolleri de bir sonraki oyunda taktik sistemine ekliyoruz. Bu sene, kanat arkası da oynayabilecek defansif orta sahalar istiyorsan yeni “Carrilero” (Türkçesi “Dinamo”) rolünü deneyebilirsin. Bazen geç adapte oluyoruz bazen de erken. Örneğin, False 9’ı (Türkçesi “Sahte Forvet”) İspanya’nın dışında kim duymuştu? Ya da İtalya’nın dışında Trequartista’yı (Türkçe’si “Fırsatçı Golcü”)?
Ya da Shadow Striker (Türkçe’si “Gizli Forvet”).
Evet, ya da Shadow Striker, aynen. Bu oyunu 20 sene önce yapıyorken dünyada kullanılan tek taktik 4-4-2’ydi. Benim takımım, Watford 1980’lerde 4-2-4 taktiğini kullanmaya başladığında herkesi bizi futbolu mahvetmekle suçlamıştı! Ne demek stoper direkt olarak forveti uzun pas atacak? Futbolu öldürüyorsunuz! Şimdilerde 5 savunma oyunculu, 3 forvetli taktikler normal. Bence futbol kadar akıcıyız.
Sizin çok başarılı ve devasa bir scouting sisteminiz var. Birçok takımla çalışıp, kimsenin bilmediği oyuncuları buluyorsunuz ve bunlar gerçek hayatta iki üç sene sonra ünlü oluyorlar. Ama bazen de Maxim Tsigalko, Tonton Zola, Freddy Adu gibi…
Freddy Adu biraz farklı. O sahip olabileceği tüm yeteneklere sahipti ama boşuna harcadı.
Bu tarz oyuncuların çıkması, scouting yapınızın suçu mu yoksa veritabanındaki bir hatanın ürünü mü?
Scouting hatası demek zor çünkü ekibimiz dünyadaki en iyi scouting ekibi. Eğer bana yaptığı her transfer %100 çalışan bir teknik director ve kulüp bulursan bu işi bıracakağım. Dünyanın en iyi teknik direktörlerinden Sir Alex Ferguson bile yaptığı transferlerinde sadece %70 başarı oranı yakalayabildi. Manchester United’a Bebe’yi transfer etti. İşe yaramayan birçok defansif orta saha aldı, falan filan. Yani hepimiz hata yapıyoruz. Bizim başarı oranımız yaklaşık %99 civarında. Milyonlarca oyuncu olduğunu düşündüğünde, bence bu çok harika bir istatistik. O bahsettiğin hataları da önceki oyunlarımıza yapmıştık zaten. Çünkü o zamanlarda araştırma ekibine bir seçenek vermiştik. Eğer gelecek vadeden bir genç oyuncuya rastgele bir yetenek vereceklerse, -1 ve -2 arasında seçim yapabilmekteydiler. -1 onları dünyaca ünlü bir super yıldız yapıyordu, -2’yse onları ikinci lig seviyesinde oynayabilecek potansiyeli veriyordu. Şimdi bu rastgele numaralardan 20 tane var, -0.5, -1 gibi. Nokta atışı yapabiliyoruz yani. Şimdi ekiplerimiz çok daha büyük, gerçek futbolcular oyunun alpha aşamasında bize yardımcı oluyorlar.
Ben 1.5 yıl boyunca Birleşik Krallık’ta yaşadım, Birmingham civarında. Bundan dolayı birçok Aston Villa maçına gittim.
Geçen sene çok rezalleti.
Of, evet ne yazık ki.
Bu sırada farklı şehirlerdeki barlarda farklı maçlar izleme şansına eriştim ve en çok dikkatimi çeken şey, İngiliz ve Türk taraftar arasındaki çok açık farklardı.
Evet Türk taraftar çok çılgın!
Aynen, hafiften kafayı yemiş durumdayız. Türk taraftarlar ve takımlar arasındaki dinamikler İngiltere’den çok dah farklı. Biz teknik direktörlerin hemen başarılı olmalarını istiyoruz, onları kovup tekrar takımın başına geçiriyoruz. Bu diğer ülkelerde çok daha farklı. Her ülkenin, kendine has kültüren dinamikleri var. Sence bu tarz bir sistemi oyuna uygulamak güzel olur mu?
Bu sistem oyunda var zaten. O konuyla ilgili Türkiye tek örnek değil, Brezilya’ya da öyle, İtalya’da. Yani oyunda o liglerdeki bir takımı çalıştırırken daha kolay kovulacaksın. Bunu da kulüp başkanın yapay zekasıyla yapıyoruz. Ama örneğin Türkiye’de insanları gerçek hayattaki gibi hızlıca kovarsak bu oynayanlar için hiç zevkli olmazdı. Her ne kadar gerçek hayatı simüle etmeye çalışsak da, bu gibi konularda kendi dokunuşumuzu yapıyoruz. Türkiye gibi ülkelerde bu sistemin hızını yarı yarıya düşürüyoruz. Gerçek hayatta üç haftada kovulacaksan, oyunda 6 haftada kovuluyorsun. Kulüpten kulübe de değişiyor. Galatasarayla ligde 4. sıradaysan başın belada olacak demektir. Bazı diğer oyunlarda, Gala’dan kovulmak için 12-14. olman gerekir. Ama gerçek hayatta Gala’yla ikinci sıradaysan başın dertte demektir. Ama insanları oyunda ikinci oldular diye kovamayız. Ayrıca Galatasaray derken, oraya Beşiktaş ve Fenerbahçe de diyebilirsin.
Ben de Galatasaraylıyım zaten, sorun yok!
Bir kulüpten bahsettip diğerlerinden bahsetmediğim için Türkiye’deki insanlardan ölüm tehtidi almak istemiyorum da.
Football Manager her zaman ilerici görüşlerin arkasında yer aldı. Örneğin senin Warchild’la (Savaştan kaçan çocuklara psikolojik destek veren bir kuruluş) olan birlikteliyin, geçen sene Premier Lig’de Brexit olayının gerçekleşmesi gibi. Bu sene de regen oyuncular gay olduklarını açıklayabilecek. İlerki yıllarda da bu tarz sosyal konulara değinmeye devam edecek misiniz?
Bunları sadece konuşulması gerektiğine inandığımız konular üzerine yapacağız. Sırf yapmak için yapmayacağız yani. Bir şeyleri değiştirebileceksek yapacağız. Gay futbolcularla ilgili de, gerçek hayatta bazı futbolcuların kendileri olamamalarının ne kadar üzücü olduğunu düşünüyoruz. Toplumun onlar hakkında ne düşüneceklerden korkuyorlar. Bu konulara karşı çıkan ve geçmişten yaşayan insanlar ne güzeldir ki sadece çok küçük bir grubu temsil etmekteler. Bu sene de gay olan birçok futbolcu ile konuşup böyle bir özellik istedik. Bence futboldaki depresyon da çok önemli bir konu. Aynı şekilde futbol dünyasında kadınların yeri çok önemli. Bu gibi konularda konuşmaktan korkmuyoruz.
Geçen haftalarda, Çinli bir adamın yıllar önce CM’de çalıştırdığı bir takımı görmek için Çin’den Liverpool’a gittiği haberini okuduk. Senin ve takımın için, bu gibi gerçek hayatı oyunlara bağlayan ve kalbimize dokunan hikâyeleri görmek ne kadar önemli?
Birkaç yıl önce bu gibi hikâyelerin toplandığı iki tane kitap piyasaya sürüldü, çok harika bir şey. İnsanların FM’yi çok uzun bir süre oynuyorlar. Birçok insan için oyundan ziyade, hobi. Ortalama oynama süresi 200 saat! Türk oyuncular da oyunu en çok oynayan hayranlarımız arasında yer alıyorlar. Hem futbol konusunda hem de FM söz konusu olduğunda dünyanın en tutkulu taraftarları onlar. FM gibi kendi hikâyeni yaratabileceğin bir oyun oynadığın zaman, kendi kahramanlarını yaratmaya başlıyorsun. Çalıştırdığın takımın şehrinde gezerken insanların sana nasıl davrandığını hâyâl etmeye başlıyorsun. Bu gibi hikâyeler artık beni şaşırtmıyor ama hâlâ çok gururlanıyorum.
Kısa bir sorum olacak, bazı takımların logolarının ve oyuncuların fotoğraflarının oyunda yer almamasının sebebi lisans problemleri değil mi?
Evet lisanslardan dolayı. Bazı futbol oyunları lisanslara sarılmayı bırakır ve fiyatları arttırmazsa biz de bu lisansları almak isteriz. Bu arada şunu da söyleyebilir miyim, bu sene ilk defa Football Manager Mobile da Türk dilini ekledik.
Süper, bunu bilmiyordum.
Türk hayranlarımıza tekrardan teşekkür ediyorum. Oyunlarımızı alıyorsunuz, kopyaların gırla gittiği dönemlerde eskiden böyle değildi. Şimdiler de sizen çok büyük destek alıyoruz.
Ben de tam o konuya gelecektim. Görünüşe göre Türk hayranlarınızdan oldukça memnuna benziyorsunuz.
Aynen öyle. Türkiye’ye eskisi kadar sık olarak gidemiyorum. Ama oraya gittiğimde insanlar sokakta beni durduruyor. Kendime Madonna gibi falan hissediyorum. Böyle olan çok az ülke var, Türkiye, Yunanistan, Portekiz. Twitter’dan ne zaman kebap yediğimi söylesem… Sen de biliyorsun, İngiltere’de ne zaman kebap yersen genellikle kafan iyidir demektir. Bizim ofisin yakınlarında çok güzel bir kebapçı var, akşam yemeği için oraya sık sık gidiyorum ve bunu zaman tweetlesem Türkiye’deki insanlardan bir dolu mesaj geliyor, “Yemeğimizi yediğin için teşekkürler!” diye. Kebap yiyorum çünkü kebapa bayılıyorum!
Gelecek yıllarda, İngiltere’deki bazı takımlarla olan anlaşmalarınız gibi Türk takımlarıyla da birlik iş birliği yapmayı düşünüyor musunuz?
Konuşuyoruz aslında zaten. Federasyondan kontak içinde olduğumuz birçok insan var. Ve ayrıca kim bilir, belki Türkiye’den bazı kulüpler zaten veritabanımızı kullanıyordur bile. Anlaşmalarımız gereği hangi takımlar olduğundan bahsedemiyoruz tabii ki.
Bu soru sana ölüm tehditleri getirebilir ama sormam gerekiyor. Türkiye’de desteklediğin bir takım var mı? Ve bu takım neden Galatasaray?
Aslında Türkiye’de favori bir takımım yok.
Hadi ama olması gerekiyor!
Yok, yok cidden. İngiltere’de çok fazla Türk futbolu izleyemiyoruz. Dünyada desteklediğim iki tane futbol takımı var: Biri doğduğum şehrin takımı Watford, diğeri de kuruluşlarından iki gün sonra anlaşma yaptığımız AFC Wimbledon. Geriye kalan takımların herhangi birinin maçlarını izleyebilirim. Sevdiğim futbolcular var ve onları izlemekten hoşlanıyorum. Bu soruyu bana Portekiz’de sordular ve cevap vermeden gitmeme izin vermediler!
Porto falan deseydin.
En sonunda iç çekerek, Braga dedim. O zamanlar çöp gibiydiler. Şimdiyse Avrupa kupalarında yer alıyorlar. Yani belki de bir Türk takımı için desteğimi belirteceksem, küçük bir takım olmak zorundadır. Eğer Türk taraftarlar bana küçük bir takım önerisinde bulunmak istiyorlarsa, Twitter hesabımdan bana gerekçeleriyle önerilerde bulunabilirler.
Ben sana bir tane söyleyebilirim. Altınordu mesela. Kendi yeteneklerini yetiştiriyorlar, hatta şimdi Roma’da oynayan Cengiz Ünder’I yetiştirmişlerdi.
Evet.
Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?
İnsanlar oyunlarımızı almaya devam ettikleri sürece biz de oyunları yapmaya devam edeceğiz.
Teşekkürler Miles.
Teşekkürler.