Tam yılını hatırlamamak ile birlikte bir yaz tatilinin orta dönemleriydi. Bendeniz gencecik bir çocuk sokakta RAUUUUUUUUUUL diye top peşinde koşmakta, öğle sıcağında kavga kıyamet eve tıkılıp çokça sıkılmaktaydım. 2000'li yılların başında, kafasında bir tek futbol ile yuvarlanıp gidiyorduk. O zamana kadar Midtown Madness ve FIFA 2000 hariç çok fazla anlam ifade etmeyen yepisyeni Pentium 4 işlemcili bilgisayarım da benim için Max Payne öncesi dönemin buhranıyla cebelleşmekteydi.
İşte tarihteki çoğu büyük devrim gibi benim şahsi devrimim de böyle bir buhrandan sonra geldi. O zamanlar tam karşıdaki evde oturan kuzenime "ÇOK SIKILIYORUM BANA OYUN VER" diye gitmem ile elime apar topar bir Championship Manager 3 CD'si sıkıştırmasıyla başladı her şey. Başlığında 2025 geçen bir yazıda bunları niye anlatıyorum? Çünkü yeni bir buhran içerisindeyim sevgili Oyungezerler... NEREDE BENİM FM 25'İM?!
Takribi 23-24 sene olmuş bu menajerlik illetine düşeli, daha önce çok yazdım çizdim neden çok sevdiğimi ve kendi nazarımda tarihçesini. Her yılın güzünden kışına kayarken, yapraklar düşerken yeni kariyer açardım. İnsanlar üç aylık sevgililerine methiyeler düzüyor, şiirler yazıyor benim 20 küsür senelik yarimi çaldılar elimden, anlatamadım kimseye meramımı.
Bu noksanlık dönemi adeta bir bağımlılık ile mücadele merkezi etkisi yarattı bende. Dışarıda bir hayatın var olduğunu fark ettim. Mesela yağmur yağdıktan sonra güneş açarsa gökkuşağı çıkıyormuş. Öyle ki bolca instagram storymde gökkuşağı paylaştım bu noksanlık döneminde. Ayrıca kar yağınca karşıki dağlar epey güzel gözüküyormuş, her ne kadar ormanın formasyonu epey iç karartıcı bir 5-4-1 gibi gözükse de gerekli budama çalışmalarıyla iyi bir 3-4-1-2'ye çevirebilirim diye düşünürken buldum kendimi. İşte tam o anda Akı Kapasitörünü bulan Emmet Brown gibi bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Esasen bu 2-3 aylık süre içerisinde mütemadiyen FM oynamaya devam ettim. Çok sevgili The Mad Scientst geçen sene FM24 için 1998-99 yaması çıkartmıştı bu sene de FM25 çıkmayınca büyük projesi 1994-95 veritabanını FM24 için yayınladı onu da epey keyifle oynadım. Oğuz-Aykut-Rıdvan'ın son senesinde üçünü birbirinden ayırıp güzel deneyler yaptım. Lakin tüm bu deneyler, maceralar yeni FM'nin tadını vermiyor. Kelimelerle aram iyidir ama bu noksanlığı, yeni FM'sizliği nasıl giydireceğimi, süsleyip önünüze sunacağımı bilmiyorum. Hani sanki çok sevdiğiniz büyük aşkınız ile ilişkiniz hala muhteşem ve sevginiz diri ama aranızda mesafeler girmiş de Skype'dan el sallaşıyorsunuz geceleri uyumadan. İşte buna çok benzer bir his yeni FM olmadan yamalı bohça FM oynamak. Sarılıp uyuyamıyorsunuz, orada ama dokunamıyorsunuz.
Artık kendi kendime basın toplantısında gelen sorulara special one'ımsı cevaplar veremez hale geldim. 3-5-2'den 4-6-0'a her şeyi tükettim. Hayatımda ilk defa yeni bir menajerlik oyunundan bu kadar uzak kaldım. O'nu çok özledim, ne kadar kötü de çıksa onun kötülüğünü benim test etmem lazımdı. Noksanlıklarını o hassas 20'lik zarını şaştırmadan kibarca anlatmam, iyi yanlarını Fuzulî gibi göğe çıkarmam lazımdı. Ancak çaldılar çocukluğumu habersiz. Hani benim Dennis Man'lı Parma kariyerim nerede? Esposito'm Empoli'm... Ofsayta takılan veteran golcüm nerede? Gollerim VAR uyarısına takıldı, çaldılar çocukluğumu habersiz sevgili Oyungezerler...
Son olarak benim kadar kafayı kırmamış olsa bile içinde gizliden gizliye, gece yastığa kafasını koyunca kahrolan çok sevgili kardeşlerime seslenmek istiyorum. İçinizi müsterih tutun yoldaşlar, bu karanlık günlerin ardından CM03-04 sonrası gelen Football Manager 2005 gibi yeşil temasıyla aydınlığa uzanan günler bizleri bekliyor olacak. Belki 2025 değil belki 2026 değil ama o şampiyonlar ligi elbet bir gün yeniden Kastamonuspor müzesine girecek. O genç regen Kolombiya kartellerinin elinden kurtarılıp %900 kar ile Liverpool'a satılacak. İnanıyorum sevgili Oyungezerler güzel günler bizim olacak!