Get Even İnceleme - Yılın Sürprizi!

Sakin ol ve araştırmaya devam et.

 Oyun açılışı yapmak zor bir iş. Birçok oyun ilk bölümlerine doldurdukları gereğinden uzun tutorial’larla kafamızı şişiriyor. Hele bir de söz konusu oyun açık dünyaysa, vay hâlimize... Sadete bir türlü gelemeyen ve oyuncuyu coşturamayan ilk iki saate hoş geldiniz. Bundan dolayı, Get Even’ın duvara çekiç gibi vuran açılış bölümü bana neye uğradığımı şaşırttı. Oyun, önümdeki 8 saat boyunca yaşayacağım tüm hisleri süzüp, ilk 15 dakikaya sığdırmaya başarmıştı. Kalbim hızla atıyor, ellerim terliyor, bir sonraki adımda karşıma neler çıkacağı düşüncesi aklımı meşgul ediyordu.

“Bir kız, bir sandalye ve bir bomba.” Oyunun Steam’deki ürün açıklamasından aldığım bu cümle, Get Even’ın hikâyesinin temelini oluşturmakta. Black adındaki ana karakterimiz, kaçırılmış bir kızın peşinden girdiği terk edilmiş depoda kendini aksiyonun içinde bulur. Düşmanları öldürerek yavaş yavaş ilerleyen Black'in karşısına, en son odada beline bomba bağlanmış bir kız çıkar. Bombayı deaktive etmek için gereken kodu zamanında giremeyen Black, patlamanın tesiriyle kendinden geçer ve oyunun esas hikâyesi de bundan sonra başlar. Hafızasını kaybeden Black, Red adındaki bir doktorun deneysel simülasyon cihazı Pandora sayesinde anılarına geri dönüp aklındaki onlarca soruya cevap aramaya başlar: O kız kimdi? Ben neden oradaydım? Öldürdüğüm insanlar kimdi? Red kim?



Get Even’ın başından sonuna endişe ve dehşet dolu hikâyesi, oyuncuları asla rahat bırakmayan sürprizleriyle her dakikasında merak seviyesini en üstlerde tutuyor.  
Oyunu bir türe sokmam gerekirse, ona “FPS/Macera ve Korku” diyebilirim herhalde. Oyun üç farklı türün bir araya gelmesinden oluşmakta ve oynanış mekanikleri de bu türlerin kullanımlarıyla omuz omuza gitmekte. Get Even’de geçirdiğiniz süre boyunca ya aksiyonun içine girip adam öldüreceksiniz ya da gizli bir şekilde bir siperden diğerine süzüleceksiniz. İş macera kısmına geldiğindeyse, tıpkı bir yürüme simülasyonunda olduğu gibi, bölüme dağılmış hikâye parçacıklarını; notlar toplayarak ve Pandora cihazının yardımıyla tekrar yaratılmış anıları izleyerek bir araya getireceksiniz. Oyunun korku kısımlarıysa, Doktor Red’in Black’i “tedavisi” için koyduğu akıl hastanesinde delilerden kaçmaktan ve yeri geldiğinde onları soğuk kanlı bir şekilde öldürmekten oluşmakta.

Oyunun Pandora simülasyonundaki bölümler, Black’in hatırlayamadığı anılarının yansımaları içinde geçmekte. Black’in bilinçaltının yarattığı düşmanlar, anılarının en gizli noktalarına erişimleri engelliyorlar. Tam da burada oyunun en zayıf noktalarından biri karşımıza çıkıyor: Çatışma dinamikleri. Get Even aslında uzun yıllar önce duyurulan bir oyun. Bu da kendisini eskimiş görseller ve zayıf oynanış dinamikleri olarak göstermekte. Çatışma dinamikleri de bundan nasibini almış. Oyunun kullanması en zevkli silahı Corner Gun’la, köşelerden silahın nereye ateş edeceğini seçmek zevkli olsa da, gizliliği bozup aksiyona girdiğinizde oyunun geri kalmış yapay zekası ve çatışma mekanikleri göze batmaya başlıyor.



Fakat Get Even’ın en zevkli kısımları, yürüme simülasyonculuğu oynadığımız bölümleri olsa gerek. Black, beline bomba bağlanan kızın kim olduğu, neden kaçırıldığı ve kendisinin bu olayla ilgisini çözmeye çalışırken her adımda bu olayla ilgili yeni şeyler ve mekanlar hatırlamaya çalışıyor. Pandora’nın simüle ettiği bu mekanlara girdiğimizde, bölümün tamamına yayılan devasa bir dedektiflik avı da başlamış oluyor. Telefonumuzun tarama özelliğiyle DNA parçaları, kızı kaçıran ekibin notları, ses kayıtları ve anı parçacıkları bularak her mekanın kendi hikâyesini anlamaya çalışıyoruz. Bu hikâyeler de birleşip, Black’in zihnindeki boşlukları doldurmaya ve büyük resmi oluşturmaya başlıyorlar.

Black’in anılarındaki giz perdesinin yavaş yavaş aralanması ve aslında ortada bilinenden çok daha tekinsiz bir olayın döndüğünün anlaşılmasıyla, Black ve Red arasındaki ilişki her geçilen bölümde daha da gerginleşiyor. Bu gerginliği perçinleyen en önemli unsur, oyunun muhteşem ses efektleri olsa gerek. Kalp atışı sesi ve Pandora cihazının bilinçaltından çıkarıp aldığı mekanik saat seslerinin muhteşem uyumu, hikâyenin kreşendo anlarına yaklaşmadan önce kulaklıklarınızda usta bir müzik bestecisinin ağıdı gibi yankılanıyor. Tansiyon, akıl hastanesine dönüp, delilerin kol gezdiği tahta koridorların içinde kaybolurken de zirve yapmakta.

Get Even’ın sınıfta kaldığı noktalardan biri de günümüze uyum gösteremeyen görselleri. Aslında üç yıl önce çıkması planlanan Get Even, yapımcı ve dağıtımcı arasındaki sorunlar nedeniyle ancak 2017 yılında piyasaya sürülebildi. Bundan dolayı da Get Even’ın grafik kalitesi günümüz oyunlarının altında. Oyunun eksik yönlerine, yukarıda bahsettiğim oynanış mekaniklerindeki kütüklüğü de eklemek gerek. Ayrıca oyunun ağır hikâye anlatımının, İngilizce bilmeyenler için büyük bir handikap yaratacağını da söylemeden geçmemek lazım. Eğer oyunları yalnızca oynanışları için oynuyor ve hikâyelerine dikkat etmiyorsanız, Get Even’ı istek listenizden çıkarabilirsiniz.



Sağlam ve bol sürprizli hikâye, iç daraltıcı ve rahatsız edici atmosfer, Pandora cihazının yarattığı ilginç anlar Get Even’ı bu senenin en hoş sürprizlerinden biri yapıyor. Oynanış dinamiklerindeki eksikler, bazılarına ağır gelebilecek hikâyesi ve geri kalmış grafiklerini umursamazsınız Get Even'da sizi sağlam İngiliz dizilerine taş çıkartabilecek potansiyele sahip bir deneyim beklemekte.

Artılar:

  • Sürprizli ve içine çeken hikâye.
  • Başarılı atmosfer.
  • Muhteşem ses tasarımı.
  • Corner Gun.

Eksiler:

  • Eskimiş görseller.
  • Bazı kütük oynanış dinamikleri.
  • Oyunun hikâye anlatım tarzı herkese göre değil.

 

 

NOT:7.6

 

 

SON KARAR: Get Even harika hikâyesi ve süper ses tasarımıyla her anında oyuncuları ekranlarının önüne yapıştırmakta. Eksiklerine rağmen, Get Even'ın gergin ve karanlık atmosferi ortaya kesinlikle deneyimlenmesi gereken bir oyun çıkarmış.

 

YORUMLAR
Parolamı Unuttum