Greedfall 2: The Dying World - Erken Erişim İnceleme

Hikâyede eskiye gitmek oyunu değiştirmenizi gerektirmiyordu ama neyse…

Birinci oyunu çıktığı dönemde oynarken kendisine hayran olduğum noktalardan birisi de böylesi bir oyunun nasıl bu kadar küçük bir boyuta indirgenebildiği olmuştu. Oyun görsel olarak çok üst düzey bir şey vadetmese de teknik olarak gayet stabildi ve oynanışa kendince kattığı ufak tefek kurnazlıklarla akıcı bir oynanış sunmayı başarıyordu. Örneğin yarı açık bir dünyada geçtiği için tüm dünyayı birden arka planda işlemiyordu ve binalara girip çıkarken kapı açma animasyonunu uzun tutarak o sırada giriş – çıkış yapılan mekanları yüklüyordu. Işıklandırma ve renk seçimi de çok kaliteli olmayan kaplamaların sırıtmasını engelliyordu. Kapalı mekanlar hep biraz loştu; açık ortamlara da sonbahar renkleri hakimdi.

Teknik ve görsel tarafın bu şekilde basit olmasının yanında oynanış unsurları ve hikâye akışı öylesine giriftti ki, oyunu hâlâ “İyi ki oynamışım” dediğim oyunlar arasına koyarım. Süresi de gayet uzundu üstelik.

İşte Greedfall 2, sofrada “Anne, bir tabak daha alabilir miyim?” dediğiniz yemekler gibi bir oyun olmuş. İlk planda hissettikleriniz kesinlikle bu şekilde ama derinleştikçe ve ilk birkaç saati atlattıktan sonra Greedfall 2’nin daha taktiksel oynanan bir oyuna dönüştüğünü ve temellerinden itibaren değişmiş olduğunu fark etmeye başlıyorsunuz.

Senaryo ve karakter gelişimi olarak oyunun size sunduğu şeyler ilk oyunla benzer yapıda. Hikâye ilk oyunda yaşanan olaylardan üç yıl öncesini konu alıyor ve olayları bu kez yerlilerin gözünden görüyoruz. Ana karakterimiz kendisini kabilesine ispatlamaya çalışan bir genç ve bir büyücü, daha ziyade druid de diyebiliriz. İlerledikçe ilk oyunda da işlenen Malichor hastalığının kökenini, anavatanına dadanmakta olan kolonicileri ve çevredeki vahşi yaşamı konu alan bir olay örgüsü içinde buluyoruz kendimizi. Oyun bizi kendi dünyası içerisine öylesine çekmeye çalışıyor ki, yerlilerin birbirleriyle anlaşabildiği bir dil yaratılmış ve kendi ahlak anlayışları var mesela. Dünyaya ait detaylara takıldıkça hem görevlerin ilerleyişi değişiyor hem de atmosfere kendinizi kaptırıyorsunuz.

İşin derinine inelim

İlk oyunun arabirimine fazlaca bir değişiklik getirilmemiş. Gerek menüler, gerekse de karakterlerin üzerindeki güçlendirmeler veya durum bildirimleri alışıldık şekilde. Oynanış açısından da aynı şeyleri söylemek mümkün. Karakterlerinizin aksiyon puanları var ve yetenekleri de bu aksiyon puanlarıyla gerçekleştirebiliyorsunuz. Alan etkili çekiç saldırısı 3 puan, düşmana zayıflık veya hasar etkisi bırakmak 2 puan gibi gibi. Savaş sırasında ve gerçek zamanlı olarak zaman geçtikçe bu puanlar doluyor. Ekranın sol tarafında grup formasyonunuz yer alıyor ve oynadıkça açtırdığınız karakterleri grubunuza eklediğinizde burada onlara ait anlık bildirimleri görebiliyorsunuz.

Oyunun taktiksel olan tarafı da burada biraz ağırlık kazanmaya başlıyor; oyun sizden grubunuzdaki bütün kahramanları aktif bir şekilde kullanmanızı istiyor. Aslında oyuna başlarken zorluk seçim ekranında bazı şeylerden şüphelenmeye başlıyorsunuz, tek kişilik oyun diye başlayıp birdenbire kendinizi tüm grubu kontrol ederken buluyorsunuz. Seçebileceğiniz zorluklar arasında hikâye, macera ve taktiksel şeklinde üç farklı zorluk var. Hikâye modu ismiyle müsemma, kolay. Fakat macerayla taktiksel arasında bir fark olmasını umuyorsanız, o kadar da iyi niyetli olmamanız gerektiğini söylemem lazım. Oyun size bu iki zorluğu tanıtırken taktikselde tüm karakter hareketlerini bilfiil kullanacağınızı, maceradaysa sizin dışınızdaki karakterlerin otomatik hareket edeceğini söylüyor. Bu koca bir yalan! Pratikte her ne kadar sizin dışınızdaki karakterler sağa sola bir şekilde koştursa ve faydalı olmaya çalışsa da savaşçıların rasgele hedeflere alan etkili saldırı yaptıklarına, okçuların pozisyon almak için abuk subuk yerlere gidişlerine şahit oluyorsunuz. Buradan oyunun yapay zekasının yerlerde gezdiği fikrine kapılmanız gayet olası fakat bunların hepsini siz yapmaya başladığınızda her şey cuk diye oturuyor.

Oyundaki savaşlarda aksiyon planlaması ve karakter hareketleri bir sıralama mantığıyla yapılmış. Oyunu istediğiniz zaman durdurup taktiksel görüşe geçebiliyorsunuz. Bu aşamada oyun gerçek zamanlı olmaktan çıkıp taktiksel bir atmosfere bürünüyor. Ben de tam bu noktada çok cesurca bir tanımlama yapıp Greedfall 2’ye gerçek zamanlı Baldur’s Gate demek istiyorum. (muhtemelen bunu dememle birlikte kafamın yarılması da bir oluyor)

Taktik yaparken oyunu bozduk

Oyunu durdurup taktiksel görünüşe geçtiğinizde her karaktere arka arkaya üç aksiyon yaptırma şansınız var. Bu aksiyonlar bir yere gitmesi olabilir, bir yetenek kullanması olabilir, cebindeki bir iksiri içmek olabilir; ne olursa. Oyunu tekrar başlattığınızda da bu verdiğiniz aksiyonları sırayla gerçekleştiriyor. Az önce de dediğim gibi her aksiyonu kullanmak için gereken belli bir miktar puan var. Karakterler oyuna 5 puanla başlıyor ve yetenek kullandıkça azalıyor. Senaryoda ilerledikçe güçleniyorsunuz ve tahmin edeceğiniz üzere hem puanlarınız artıyor hem de ucuzluyor.

Oyunu sürekli olarak taktiksel ekranda oynamak açıkçası oyunun süresini bayağı bir uzatmış ve genele yayacak olursak birinci ve ikinci oyun arasındaki en büyük farkı teşkil ediyor. İlk oyunda grubunuzdaki birlikte oynadığınız karakterler nispeten zekiydi ve kendi kendilerini idare edebiliyorlardı. Fakat ikinci oyun kendi yolunda gitmeyi tercih ederek her şeyin taktiksel yapılmasını istiyor. Bu da ilk oyunu seven veya daha hızlı aksiyon isteyen oyuncuların yadırgamasına sebep olacaktır. İlk oyun ne kadar hızlıysa ikinci oyun bir o kadar ağır.

Tabii ki günün sonunda oyunun Erken Erişim’de olduğunu unutmamak ve yapımcıların da oyunu oyuncuların yönlendirmesiyle şekillendirecekleri sözüne inanmak gerekiyor. Önünün çok açık olduğu bariz ama teknik açıdan kendisini geliştirmesi gereken yerlerin çok fazla olduğunu söylemek lazım. Şu şekilde düşünelim: İlk oyun bir Erken Erişim’e ihtiyaç duymamıştı. O yüzden oyuna şimdilik temkinli yaklaşmak isteyebilirsiniz. Hele ki Erken Erişim’lerini “Oyunu daha ucuza alma şansınız var!” şeklinde pazarladıklarını gördükten sonra.


ARTILAR

  • Detaylı yetenek ağaçları
  • Dünyası sizi içerisine çekiyor, farklı bir teması var.

EKSİLER

  • Savaş sistemi çok ağır ve uğraştırıcı

SON KARAR: Hikâyeyi yerlilerin gözünden görmek olayların nasıl şekillendiğini öğrenmek açısından güzel. Yarı açık dünyası ve geleceği parlak olsa da oynanış mantığını komple değiştirmiş olmaları pek iyi olmamış.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum