Küçük Prens’i bilmeyeniniz yoktur herhalde? Hem bir yazar hem de bir pilot olan Antoine de Saint-Exupéry tarafından kaleme alınan ve ilk kez 1943 yılında yayınlanan bu “çocuk kitabı” tüm o yalınlığına, sadeliğine ve masumluğuna rağmen aslında öyle dolu, öyle doludur ki bir kez okuduktan sonra ömrünüz boyunca aklınızdan çıkmaz. Hatta kaç yaşında olursanız olun her okuyuşunuzda yeni bir şeyler bulursunuz kendinizden. Sanki yazar kendi hayal gücünün ürününü değil de sahiden de Küçük Prens’le karşılaşmasını anlatmıştır kitapta…
İşte bu unutulmaz eser çok yakında bir animasyon filmi olarak beyazperdelerde buluşacak bizlerle. Ancak bu sefer çok farklı ve bir o kadar da ilgi çekici bir bakış açısı var karşımızda. Annesi tarafından “kusursuz bir yetişkin” olarak yetiştirilmeye çalışan küçük bir kızın, evlerine komşu olan eksantrik bir pilotla tanışmasıyla başlıyor her şey. Tahmin edebileceğiniz gibi bu pilot aslında kitapta geçen olayları bize bizzat anlatan adamın ta kendisi. Böylece bizler de bir yandan küçük kızımızın yaşadıklarına bir taraftan da Küçük Prens’in macerasına konuk oluyoruz.
İşin güzel kısmı Prens’i konu alan kısımların kitap sayfalarında geçiyormuş gibi yansıtılması ve farklı bir çekim tekniğine sahip olması. Şahsen ben çok sevdim, umarım sizler de beğenirsiniz. Eh… ne de olsa herkesin içinde bir Küçük Prens yatar.
