Metro ve Witcher'in Yazarlarından Oyun Dünyasına İki Farklı Bakış

İki büyük yazar oyun dünyasına çok farklı bakıyor.

Geçerlerde Witcher'in yazarı Andrzej Sapkowski'nin kitabının telif haklarını peşin para karşılığında CD Projekt'e vermesinden nasıl pişman olduğunu yazmıştım. Meğerse o buzdağının görünen kısmıymış çünkü yazarın oyun dünyası hakkında düşündüklerini okuduğunuzda sizin de sigortalarınız benim gibi atacaktır eminim.

Yazar Londra'da düzenenlenen "Oyunlarda öyküleme hikaye anlatımını nasıl geliştirir?" adlı bir panele katıldı. Witcher'in yazarı oyun oynamadığı için duruma hikaye anlatımı kısmından bakıyor ama onu da gönülsüzce yaptığı şu sözlerinden anlaşılıyor (kendisi pek sözünü sakınan biri değil). "Baskıyla. Normalde istemediğim bir şeyi yapmam. Fakat görevlerimin farkındayım. Bir etkinliğe davet edildiğinizde organizatörlerin sizden yapmanızı beklediği şeyleri yaparsınız. Bundan hoşlanıp hoşlanmadığım kimsenin umurunda değildir,"diyor. Kısacası madem beni buraya çağırdınız duyacaklarınız hoşunuza gitmeyecek olsa bile ben bunları söyleyeceğim demeye getiriyor.

Kendisine "Katılmaktan başka çareniz olmayan bir panele gittiğinizde bir şeyler öğrenme umudunuz olur mu?"diye soruluyor. Cevabı ise "Hiç sanmıyorum,"oluyor. "Edebiyat ve oyun dünyası doğu ile batı kadar birbirinden zıtlar. Kitapların bunlara uyarlanmasında hiçbir sıkıntı yok fakat bu ikisinin aynı potada olduğu anlamına gelmiyor,"diyor. "Oyunlar tamamen başka bir amaca hizmet ediyor ve farklı bir şekilde çalışıyorlar. Bir kahraman ormanda sincabın tekiyle konuşmaya kalktığında buna yazılı olarak ne kadar derinlik katabilirsiniz ki? Edebiyat bunun neresinde? Oyunlarla kültürü yücelteceğiniz derinlemesine sofistike dil için alan nerede? Öyle bir şey yok."

Hooo hooo yavaş gel dostum diyorum. Görsel herhangi bir yapım, dizi veya film olsun bunu yapabilir. Eminim hepimizin favori film ya da oyun sahneleri vardır aklımızdan çıkaramadığımız. Aradaki tek fark kitap okurken çevreyi ve atmosferi yazarın kelimelerden aldığı güçle betimlemesinden alırsınız. Ve "Son Dilek"'i okumuş biri olarak Sapkowski'nin kitabının betimlemeden çok diyalog üzerinden döndüğünü ve kendisinin betimleme gücü konusunda ne bir Tolkien ne bir King ne de G.R.R Martin olduğunu söyleyebilirim. Dolayısı ile burada görsel yapımlara bu kadar yüklenmesini saçma buluyorum. Neyse devam edelim.

CD Projekt'in Witcher'in kitaplarını kendi öyküleri ile kullanmak istediklerini ve ödeme yaptıklarını biliyoruz. Yazarın CD Projekt'ten parayı aldıktan sonra "Tamamdır bu artık sizin probleminiz,"demesi gerçekten ilginç bir detay. "Yüklü bir para ile adaptasyon teklifiyle gelindiğinde buna hayır demek zor oluyor. Hatta buna sadece bir salak hayır der,"diyor ve ardından yakınmaya başlıyor. "CDPR dikkatle oyunun kökünü gizliyor. Bunu öyle güzel yapıyorlar ki oyunun benim kitabımdan adapte edildiğini görmek için microskopla bulup, çıkartmanız gerekiyor."

E dayıcım o zaman sen de toplu para karşılığında bütün hakları satmasaydın. Oyunların yapımına da bir yardımın olmamış. CDPR'ın nasıl davranmasını bekliyorsun ki?

"Oyunun kendisi ile alıp veremediğim bir şey yok. Bence çok üst düzey bir yapım ve CDPR'ın bundan edindiği kazanç hakkı ile kazanıldı. Oyunu hiç oynamayacak olsam bile oynayanlarla da alıp veremediğim yok. Ta ki oyunun kendisi benim kitap pazarımı etkileyene kadar. İlk Witcher kitabımı 30 sene önce yazdım ve şu an 69 yaşındayım. Yazar buluşmalarıma insanlar geldiğinde benim yaşımda kimse olmuyor, her yer çocuk kaynıyor. Kitaplarımın oyun adaptasyonu olmadığını nasıl bilebilirler? Oyunlar üzerine kitaplar yazmadığımı? CDPR oyunu kitaptan bu kadar uzak tutar ve kitabın izlerini gizlerse bilemezler. CDPR'ın hatası burada da bitmiyor. Şöyle bir genel inanç var, ki bunu yayan da CDPR kendisi, benim Polonya dışında ünlenmemin sebebi oyunun kendisi imiş(Nuret: Öyle ama aga oyundan önce tanımazdım ben seni). Batıdaki İngilizce de dahil bütün kitaplarımın basımı oyundan evvel yapıldı."

Sapkowski'nin kitap kapaklarında oyundan görsellerin kullanılmasına da ayrı gıcık kaptığını belirtmem gerekli. Oyunun başarısı sayesinde kazandığı okur kadar bir o kadarını da kaybettiğini düşünüyor yazar. "Evet bence sonuç hemen hemen eşit olurdu. Şu bir gerçek kitapları okudukları için oyunu oynayan daha fazla insan var (Nuret: -_-). Hesabıma göre öyle fakat emin olamam çünkü üzerinde hiç çalışmadım."

Dedikten sonra Moskova'dan Metro'nun yazarı Dmitry Glukhovskytopu alıyor ve Polonya'lı yazara çok sert giriyor. Hatta küfürlü giriyor ki takdir edersiniz ki olduğu gibi çeviremeyeğim. "Bana göre o tamamen haksız ve bu yüzden de cahil bir m.....f..... Eğer oyun olmasaydı Witcher serisi dünya çapında bu kadar çılgın bir okuyucu kitlesi bulamazdı. Bunun tek sebebi oyuncular değil aynı zamanda oyun basını ve onların yarattığı etki. Eğer bunların hiçbiri olmasaydı Sapkowski halen Doğu Avrupa ülkesine sıkışmış bir fenomen olarak kalır ve batıya asla açılamazdı. Aynısı benim Metro kitaplarım için de geçerli," diyor kızgın ama doğru konuşan adam. Sevdim tarzını dostum.

Glukhovsky Metro 2033'ü 17 yaşında yazmaya başladı ve bunu internetten ücretsiz olarak okuyuculara sundu. Bir şekilde hikayeyi ilk okuyanlar arasında 4A Games'in yapımcıları vardı ve Metro'nun oyunları için  harika bir kaynak olacağını düşündüler. S.T.A.L.K.E.R ve Fallouthayranı olan yazar böyle bir teklif geldiğinde oyunların kitabı önünde bir engel olmayacağını aksine tanıtım açısından müthiş bir fırsat yaratacağını düşünerek teklifi tereddütsüz kabul etti. "Yetenekli kişilerle çalıştığınız sürece bırakın hikayenizi istediğiniz şekilde şekillendirsinler, onlara güvenin,"diyor yazar. İkinci oyunda da stüdyoya onlara çok güvendiğini, istedikleri zaman yardım edebileceğini ama oyunlardan anlayan kişilerin onlar olduğunu söyleyerek iyi iş çıkartacaklarından emin olduğunu söylemiş.

Glukhovsky kimin hazırladığı önemli olmak şartı ile bir oyunun sanat eseri olabileceğini düşünüyor. İki yazar arasındaki nesil farkından dolayı bazı görüş ayrılıkları olabilir lakin Witcher'in yazarının telif haklarını doğrudan CDPR'a vererek oyun üzerindeki kontrolü yitirmesini halen kendine yediremediğini düşünüyorum. En azından sözleri bana bunu ifade ediyor. Siz ne dersiniz?

 

 

YORUMLAR
Parolamı Unuttum