Mixtape

O sırada dinlediklerimiz...

Bu yazı, zamanında televizyon açıkken ders çalışmayı huy edinmiş, sonra aynı geleneği bilgisayarda oyun müzikleri açıkken saçmalamak yoluyla devam ettirmiş iki adamın deneysel çabasıdır...

Saatlerce konuşup bir türlü konuya girememekten büyük haz duyan bu iki şabalak, oyun müziklerinin verdiği ilhamla her şeyden bahseder ve en sonunda hiçbir şey anlatmazlar… Tüh, bak yine sonunu söyledik!

 

 

 

 

Garry Schyman - Girl In The Tower (Bioshock Infinite)

Atıl: “Kuledeki Kız” denmiş ama bu bildiğimiz Kız Kulesi. Notalara dikkat edecek olursan orası olduğunu anlayacaksın.

Sevgin: Gerçekten de bir deniz esintisi geldi buralara kadar. Hoş, şu anda bulutların üstündeyiz ama.

Atıl: Bu arada yanlış anlaşılmasın, benim Kız Kulesi ile bir problemim yok. Kendisini mimari açıdan beğeniyorum; benim sıkıntım felsefesi ile. Millet sevmiş de kavuşamamış, biz bakıp bakıp aşk romanı yazıyoruz.

Brian Tyler - Main Theme (Far Cry 3)

Sevgin: Bak şimdi. Ama sen spoiler’ı verdin daha ilk dakikadan. Yoksa ben de biliyorum “Tüm o gördüklerin aslında kültürlü bir mantarın eseriydi evlat; sen ölüm makinası falan değilsin, sen çok programlı çamaşır makinası bile olamazsın.” demeyi.

Atıl: Bazı kelimeler yazıldığı gibi söylenmiyor ihtiyar. Yoksa ben de kaç kere “Kate, adaya dönmeliyiz, burada her şey ateş pahası” demeye niyetlenir gibi oldum da bir türlü cümlenin sonunu getiremedim.

Sevgin: Peki nedir bu ada sevdası? Ataların nesiller boyu yerleşik hayata geçmeye çalışmışken sendeki bu “Sembol bu hafta da benim olmalı”cılık hoş mu yani?

Atıl: Aslına bakarsan ben dokunulmazlık oyunlarında daha başarılıyım. Bu naçiz bedenimi bunca yıldır kimselere dokundurmadan adalarda muhafaza ediyorum. Adeta kovaladıkça kaçan ateş böceğiyim.

Jason Graves - Survivor (Tomb Raider) 

Sevgin: Gerçekten de öyle. Sende Lara’nın o yeni mezun olmuş, ürkek, kırılgan ama bir o kadar da ateşli, deli dolu, dolu dolu. Dikkatim dağıldı pardon.

Atıl: Abi zaten kızları gözleri açılmadan kafesleyeceksin, sonra yedirmiyorlar... Lan! Yoksa bu konuşma aslında hiçbir zaman yapılmadı mı? Ve hatta ben, kahvede okeye dönen birinin zihninde yarattığı bir karakter miyim?

Sevgin: Eğer öyleyse de karakter yaratma ekranında üzerinde pek uğraşmamışlar maalesef. Adeta next, next bugünlere gelmişsin. Uzay boşluğunda kilobyte’lar kaplıyorsun yersizce. Çekil, oraya mp3 gelecek.

Neil Davidge - Aweaking (HALO 4)

Atıl: Hazır elin değmişken, eğer hard diskte falan fazla hanım arkadaş varsa sürükleyip üzerime bırakabilirsen çok makbule geçecek. Teşekkürler.

Sevgin: Valla o konuda söz veremiyorum ama minimal bir yapay zeka ayarlayabilirim. Koca evren, yarenlik eder sana. Fena mı?

Atıl: Kim çıtı pıtı, hanım hanımcık bir yapay zekaya hayır diyebilir ki? Merhaba yapay zeka, nüfus cüzdanının bir adet fotokopisine ihtiyacım olacaktı.

Sevgin: Heh! Ben sana Samanyolu diyorum, sen bana Berkant diyorsun. İşte vizyon. Teşekkürler Türkiye!


Atıl: Elimde değil; coşkun duyguların, serseri kaybedişlerin insanıyım. Kırk yılda bir bi kız severim, onu da fidye için kaçırıp karşılığında Eti Cin isterler. Evet, böyle küçük şeyler isterler. Fakirim, alamıyorum ya, akıllarınca rencide ediyorlar.

Sevgin: Boşver, sen de ilişkide ilk adımı atma, ağırdan alan taraf ol. Ama çok ağırdan, hani böyle havada 4 takla atıp odadaki tüm kötü adamları hakladığı halde yere düşmek için iniş izni isteyecek kadar arsız bir Max Payne ağırlığında olsun. Bi’ ağırlığın olsun.

Atıl: Bi keresinde ağırdan aldım... O da o sırada biraz turbolara abanmış, birden elinde iki çocuk çıktı karşıma. Kocası arkeolog, Indiana Jones filmlerinden ilham alıp da arkeolog olan nesilden; buna rağmen mutlular. Dedim “Aşırı hız, felaket getirir”, iplemedi. “Felaketim olurdun, ağlardım ulan” dedim, iplemedi x 2.

Health - TEARS (Max Payne 3)

Borislav Slavov - Alpha Ceph Theme (Crysis 3)

Sevgin: Halbuki “Seninle dünyanın sonunu rahatça izleyelim diye New York’u komple kapattım nazlı yarim, ne dersin?” deseydin, belki de şimdi küçük ama sevimli bir kıyamete beraber adım atıyor olacaktınız.

Atıl: Diyemedim... Kocası kamçılı bir adamdı, kamçılı bir adamın sana neler yapacağını bilemezsin.

Sevgin: Ben bilmediğimden korkarımcılıkla nereye kadar gidebiliriz Atıl? Aman atomu parçalamayalım, her yer toz olur, bi de onunla uğraş dur sonra kafasından bir an önce kurtulmalısın. Kurtulabilirsin. I want to believe!

Atıl: Bu söylediğin tam da bir “lisenin futbol takımına alınmadığı için Cuma gecesi evde oturup bilim kurgu izleyen çocuk” tesellisi, farkında mısın? Sonra işte o çocuklar ileride büyüyüp ya X-Files gibi diziler yaptılar ya da tarlalara ekin çemberleri çizdiler. Başka da sözüm yok sayın yargıç. 

Combichrist - Clouds of War (Devil May Cry)

Sevgin: Peki o çocukların sana adeta bir Sezercik muamelesi yapmasına karşılık “Beyler, ateş sizi çağırıyor!” karizması yapabilme ihtimalin seni de heyecanlandırmıyor mu?

Atıl: Evet, açıkçası “Şeytanın çocuğu” olduğumu öğrenmek beni havalara uçururdu.Sonuçta şeytanın da tıpkı Heidi’nin dedesi gibi o haşin görüntüsünün altında pamuk gibi bir kalp sakladığına inanıyorum.

Sevgin: Sendeki şeytan imgesi Heidi’nin dedesi mi yani? Alplerdeki_YanlizRuh_68. Asıl benim başka sözüm yok sevgili jüri üyeleri.

Jamie Christopherson - A Soul Can’t Be Cut (MGR: Revengeance)

Atıl: Orada çobanlık yapmakta olan Peter’in de aslında kim olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Dikkatli okuyucularımız için şu anda tüm sır perdeleri ardına kadar aralanmıştır diye düşünüyorum.

Sevgin: İşte biz hep bu yüzden kaybediyoruz. Sır perdesini en az 5 bölüm daha aralamaman gerekiyor ki franchise yürüsün. Yine onca insanı bir anda ekmeksiz koydun, yine nice ailenin rızkından çaldın.

Atıl: Ve yine bir bölümün sonunda daha prensesi kaleden kurtaramadan tüm canlarım bitiriverdim. Yine de bitirmeden evvel en azından yüksek kalelerin zalım prensesi bilsin isterim: Sevdiğimi söyleyemezsem... Bu sevmek derdi beni boğar. Ya, öyle işte sevgili okur.

Sevgin: Boşver be Atıl. Zaten prenses dediğin kalede iyi, kalede güzel. Plonjonları olsun, degajları olsun. Sen var git forvete. Açıl, açıl, açıl. Hoop!

Atıl: Oğlum kızı kalede unuttunuz, hani değişmeli geçiyorduk kaleye? Şişt, lan zırhlı! Ejderha, sende değil miydi lan sıra?  Oğlum, o kızla birlikte forveti ikileyecektik biz...

 

YORUMLAR
Parolamı Unuttum