Bu hafta Şehir Efsaneleri yazı dizimizde sizlerle birlikte Super Mario Galaxy 2’nin gölge insanlarını ve arkasında bıraktıkları efsaneyi tecrübe ediyoruz.
“Bir Mario oyununda en korkunç ne olabilir?” dediğinizi duyar gibiyim. Fakat bu soruya cevap vermeden önce bu kez bir efsaneyi değil, oyuncuların yarattığı bir hikayeyi konuk aldığımızı hatırlatalım. Yani birazdan anlatacağımız olaylar içerisinde Nintendo’nun direkt olarak bir payı bulunmuyor.
Her şey Super Mario Galaxy 2’nin çıkış yaptığı 2010 yılında başlıyor. Bildiğiniz üzere Mario oyunları Speedrun topluluğu için oldukça önemli. Oyunlarda yeni boşluklar ve stratejiler bulabilmek adına sınırları zorlayan bu topluluktan biri oldukça ilginç bir detay keşfediyor. 11 Haziran 2010 tarihinde GoNintendo forumlarında açılan “Shiverburn Galaxy’deki İlginç Figürler” isimli başlık bir anda topluluğun gündemine düşüyor.
Şu anda haberin içeriğine erişebiliyor olsak da orijinal görsellerin kaldırıldığını belirtmekte fayda var. Öte yandan tek görseller GoNintendo forumlarına ait değil. Haberi okuyan oyuncular, Shiverburn Galaxy’ye giderek bu gizemli figürleri kendi gözleriyle görmek istiyor. Bunun için bölümün ilk safhasında birinci şahıs kamerasına geçmeniz ve arkanızda kalan dağlara bakmanız yeterli oluyor.
Dağın tepesinde adeta Mario’yu izlediği görülebilen gizemli figürler, uzun süre oyun dünyasının gündeminde kalmıştı. Gölge figürlerin hikayesini araştırmaya koyulan oyuncular, en sonunda oyun dosyalarının içerisinde “Hell Valley Sky Trees” ve “Beyond Hell Valley” isimlerine ulaşıyor. Hikayenin geri kalanı da bu “yanlış” çeviriden nasibini alıyor.
Buna ek olarak olayın geçtiği bölümde de dikkat çekici detaylar mevcut. Örneğin bu bölümde lav ve buz temaları bulunuyor –ki oyuncuların büyük bir kısmı bunu cehennem ile ilintili hale getirmiş. Haliyle ortaya bir Mario oyununun ortasında bulunan “cehennem” bölümü kalıyor.
Bu gizemli figürlerin sürekli olarak hareket ediyor olması, kendilerinin birer “ağaç” olmadığını da kanıtlar nitelikte. Yani tüm taşlar üst üste oturduğunda Mario’nun sadece prensesi değil, kayıp ruhları da kurtardığını öğrenmiş oluyoruz.
Efsaneye göre bu bölge adını California’nın kuzeyinde bulunan “Hell” isimli bölgeden alıyor. Bu bölgenin “Cehennem” adına sahip olmasının ana sebebi ise gün içerisinde sıcaklıkların ciddi şekilde değişiyor olması. Örneğin sabah saatlerinde sıcaklık 50 dereceyi bulurken, güneş battığında sıcaklık -4 dereceye kadar düşebiliyor.
Kulağa saçma gelebilir fakat bahsi geçen Hell isimli vadinin de kendin has bir gizemi var. Vadinin hemen yanında bulunan Joshua Tree National Park isimli doğa parkının, vahşi ruhlar ve hayaletler tarafından işgal edildiği söyleniyor. İddialara göre eskiden Kızılderili şamanların ayin yaptığı bu bölge şimdilerde “Skinwalkers” isimli kolları ve bacakları uzun yaratıklara ev sahipliği yapıyor. Bu karakterlerin tanımının, bahsi geçen gölge yaratıklara benzediğini anlamak zor değil.
Peki ama bu gizemli figürlerin ardındaki gerçek ne?
Aslında durum, oyuncuların kafasında kurduğu kadar karmaşık ve korkutucu değil. Temelinde yanlış bir çevirinin ürünü olan bu efsane, aslında temasını Japonya’da bulunan bölgelerden alıyor. Gelin bu bölgelere şöyle bir göz atalım.
Öncelikle oyun dosyalarındaki Hell Valley ibaresinden bahsetmek gerekiyor. Japonya’nın aktif yanardağlarına yakın Jigokudani bölgesi, tam olarak İngilizceye Hell Valley olarak çevriliyor. Bu bölge kaplıcaları ve dumanlı yapısı ile nam salmış durumda. Sıcak sularına rağmen yoğun kar yağışı alan bölge, dünyanın en ilginç kaplıca noktalarından biri.
Super Mario Galaxy 2’nin, olayın yaşandığı bölümü olan Shiverburn Galaxy’de de benzer bir yapı görüyoruz. Adını da bu bölgeden alan bölümde hem sıcak (lav) hem de soğuk (buz) temalar gözlemlenebiliyor. Yani bahsi geçen Hell Valley detayı, geliştiricilerin Shiverburn Galaxy’yi Jigokudani bölgesinden esinlenerek yaptığına işaret ediyor.
Gelelim bu gizemli figürlere… Bu konu hakkında hala net bir açıklama olmasa da kulağa en mantıklı gelen ipuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunlardan ilki, “kış maymunu” olarak bilinen bir makak türüne işaret ediyor. Bahsi geçen Jigokudani bölgesinin sevilen hayvanlarından olan bu maymunlar, kaplıcaların sürekli misafirleri oldukları için gölge figürler ile benzeştiriliyor. Figürlerin hareket halinde oluşu da maymun olabilecekleri anlamına geliyor.
Fakat bu figürler maymuna benzemiyor.
Bu da bizi ikinci ve çok daha inanılabilir diğer teoriye getiriyor. Japonya’da hala devam eden bir “ağaç ruhu” inanışı mevcut. Kodama olarak adlandırılan ağaç ruhları genellikle bu gölge figürler gibi resmediliyor. Günümüz Japonya’sında bile yoğun bir inanç olan bu Kodama’lar, Mario’yu da koruyup gözetliyor.
Sizce bu teorilerden hangisi kulağa daha yakın geliyor?