Geçenlerde bir yerlerde şöyle bir yoruma rastladım: “Capcom, The Last of Us’ı gördüğünde Resident Evil’ı getirdiği hali düşünüp başını taşlara vuruyordur.”
Gerçek Resident Evil hayranlarının gözünde ilk üç oyun her zaman bir yara olarak kalacak. Bunun en büyük sorumlusu da elbette ki Capcom. Fakat korku-hayatta kalma diye bir tür keşfetmiş, Resident Evil’ı ortaya çıkarmış üstat Shinji Mikami yıllar sonra köklerine dönmeye karar verdi. Nisan 2012’de Project Zwei adıyla ortaya çıkan oyunun The Evil Within olduğunu artık biliyoruz. E3’te hasbelkader daldığım Bethesda standının derinliklerine kadar inip oyunu görüp bir de hastası olduğum Mikami’yle tanışmak cidden çok heyecan vericiydi… En sevdiğim oyun türü ve o türü yaratan adam karşımdaydı…
Bethesda, bu yıl gösterdiği oyunların temalarına uygun olarak kapkaranlık bir stant tasarlamış. The Evil Within’i bize gösterdikleri salon da zifiri karanlıktı; dolayısıyla havaya girmekte zorlanmadık. Son derece kasvetli ve tahmin edebileceğiniz gibi gök gürültülü bir havada Dedektif Sebastian ve ortağı, bir akıl hastanesinden yardım çağrısı alıyorlar. Akıl hastanesinin bahçesi polis arabası kaynıyor ancak sahiplerini içeri adım atmadan göremiyoruz. Tahmin edebileceğiniz gibi, olay yerine gelen tüm polisler feci şekilde katledilmişler. Hastanenin derinliklerine doğru adımlarını sıklaştıran Sebastian, çok geçmeden tuhaf bir varlığın saldırısına uğruyor ve kendinden geçiyor.
Bu noktadan sonra oyun da kendinden geçiyor. Geliştirici ekip Tango ve üstat Mikami, görsellik konusunda ellerinden geleni artlarına koymamışlar. Üstadın zaten yoğun atmosfer yaratmak konusunda hiçbir zaman sıkıntısı olmamıştı; The Evil Within de buna bir istisna değil. Karanlık ve rutubetli koridorlar arasında elinde hiçbir cephane ve malzemesi olmadan peşindeki ucubeden kaçan Sebastian, sonunda saklanmayı başarıyordu. Sonrasında Sebastian etraftan bulup buluşturduğu ne varsa hayatta kalmak için kullanacak ve bir çıkış yolu arayacaktı. Etraftan gelen çığlıklar, sizi izleyen gölgeler ve bir akıl hastanesinin içinde tıkılı kaldığınız gerçeği kolay kaldırılabilir şeyler değil. Eh, sağlam bir korku oyunu için yeterli malzemeler bunlar.
The Evil Within, ilk izlenimiyle ciddi anlamda beklentiye soktu ama halen biraz daha cilaya ihtiyaç duyuyor. Oyunun gelecek seneden önce çıkmayacağını düşünürsek, bunun için epeyce bir zaman var. Korku oyunları uzun zamandır bağımsız yapımcıların ellerindeydi –ki bundan kesinlikle şikâyetçi değilim- ama şimdi bir üstat konuyu tekrar ele alıyor ve belli ki elinde biraz bütçe de var… Korku oyunlarını sevenlerin heyecanlanması için tüm şartlar oluşmuş durumda.
AYAKÜSTÜ SOHBET – SHINJI MIKAMI
Salon çıkışında burun buruna geldiğim Mikami’yi elbette ki bırakacak değildim. Hemen oracıkta yapıştım koluna ve dedim bana cevap ver… Bunca yıldır nerelerdeydin?
OGZ:Başlattığın türe geri dönmeye nasıl karar verdin?
Shinji Mikami: Aslığında başlattığım demek çok doğru olmayabilir. Resident Evil’dan önce de benzer oyunlar vardı ama bizim ekibimiz en azından adını koymuş oldu. Hatırlarsan en son 2005’te Resident Evil’ı yönetmiştim. Açıkçası oyuncuların isteklerine daha fazla dayanamadım ve türe geri döndüm.
The Evil Within’den neler bekleyebiliriz?
Korku-hayatta kalma türünü köklerine geri döndürmek istiyoruz. Elbette ki eskimiş dinamiklerle oyun yapamayız ve oyuncuyu şaşırtmayı başarmak istiyoruz. Oyuncuya kendini kapana kısılmış, çaresiz hissettirerek, elindeki malzemeleri en iyi şekilde kullanmasını sağlamaya çalışacağız. Ve evet, beni gerçekten ürküten çok fazla şey ekledik oyuna. Her zaman diken üstünde olacaksınız oynarken.
Peki, ufukta senin için bir Resident Evil var mı?
Bilmiyorum. Şu anda tüm odağımı The Evil Within’e vermiş durumdayım.
Şu anki Resident Evil oyunlarını nasıl buluyorsun?
Altıncı oyun gerçekten tutkulu bir projeydi.
Yeni nesil donanımları nasıl buldun?
Biliyorsun The Evil Within, yeni nesil konsollara da çıkacak. Ben oldukça memnun kaldım. Elbette tasarımcılar bu cihazlarla vakit geçirdikçe çok daha iyi sonuçlar çıkacaktır ortaya.