Not: Bu yazı daha önce Oyungezer dergisinin Mart 2014 sayısında yayınlanmıştır.
Üçlemeyi sonlandıran oyun da çıktığına göre ilk ikisinin özünde çok güzel ama pek de iyi anlatılamayan öyküsünü özetlemek hoş olur diye düşündüm. Biraz fazla özet oldu doğal olarak ama hem direkt Lightning Returns’ten başlamak isteyenler hem de öyküyü kafalarında bir toparlamak isteyenler için faydalı bir şey çıktığına inanıyorum. Fazla uzatmadan ve kutsal makasa daha fazla davet çıkarmadan buyurun başlayalım.

Terimler
Gran Pulse: FF13 serisinin geçtiği dünya.
Cocoon: Gran Pulse’un üzerinde süzülen ve insan nüfusunun çoğunun yaşadığı küçük gezegen.
Sanctum: Cocoon hükümeti.
fal’Cie: Pulse ve Lindzei’nin, işlerini görmeleri için yarattığı, çok güçlü varlıklar.
l’Cie: fal’Cie’lerin seçip Focus denilen bir görev verdiği ve bir dövme ile damgaladığı insanlar. Bu insanlar Focus’larının ne olduğunu kendileri bulmalıdır. Başarısız olurlarsa Cie’th adı verilen canavarlara dönüşmekte, başarılı olurlarsa da kristale dönüşüp tekrar görev verilene kadar uyumaktadırlar.

Final Fantasy XIII
FF13 serisinin öyküsü yaratılış mitiyle direkt ilgili olduğundan onunla başlayalım (ama önce “terimler” kutucuğuna göz atınız lütfen). FF13 serisinin geçtiği ve FF15’in geçeceği evrenin adı Fabula Nova Crystallis. Bu evren ikiye ayrılır: ölümlüler düzlemi ve Valhalla. Ölümlülerin düzlemine hâkim olmak isteyen tanrı Bhunivelze annesi Mwynn’i öldürür ve Valhalla’ya yollar. Ama Mwynn’in ölümlüler düzlemini lanetlediğinden şüphelenen Bhunivelze, Valhalla’ya gidip Mwynn’in varlığını tamamen sonlandırmak ister. Ancak ölümlüler düzlemini de bırakmak istemediğinden, ona yardımcı olması için üç varlık yaratır: Pulse, Lindzei ve Etro. Ve günü geldiğinde kalkmak üzere uykuya yatar.

Pulse, Gran Pulse’ı yaratır ve görevi Valhalla kapısını bulmaktır. Lindzei ise Bhunivelze’yi korumakla görevlendirilir. Ayrıca her iki tanrı da kendi fal’Cie’lerini yaratır. Bhunivelze’nin, annesine benzediği için sevmediği Etro ise herhangi bir güce sahip değildir. Dışlanan Etro intihar eder ve Valhalla’ya gider. Lindzei, Etro’nun kanından insanoğlunu ve onları Gran Pulse’ın tehlikelerinden korumak adına Cocoon’u yaratır. Lindzei insanlar arasında koruyucu olarak itibar görürken Etro, Ölüm Tanrısı olarak anılmaya başlar.
Ve oyuna başlayalım. Lightning orada değilken yaşadığı kasaba Bodum’da, Pulse Vestige adı verilen ve içinde Anima ismindeki bir Pulse fal’Cie bulunan, gizemli bir yapı peydah olur. Sanctum o sırada kasabada bulunan herkesi Gran Pulse’a sürmeye karar verir. Lightning de kız kardeşi Serah’yı kurtarmak için Pulse Vestige’e doğru yola çıkar. Oğlu Dahj’ı kurtarmak için aynı şeyi yapan Sazh ile birlikte ilerlemeye karar verirler. Oraya vardıklarında Sanctum güçlerine karşı direnen grubun lideri, Serah’nın nişanlısı, Ligtning’in ise pek hoşlanmadığı Snow da onlara katılır. Snow’un saldırıları sırasında annesi ölen Hope ve gizemli kız Vanille de gruba katılınca ekip neredeyse tamamlanmış olur.
Ona ulaştıklarında Serah, Anima’nın l’Cie’si olmuştur ve ekibe Cocoon’u kurtarmalarını söyledikten sonra Focus’unu tamamlar, kristale dönüşür. Durumdan hoşlanmayan grup Anima’nın karşısına çıkar, onu alt eder. Cocoon’dan düşen grup üyeleri uyandıklarında l’Cie olmuşlardır. Rüyalarında da sanki Ragnarok diye bir yaratık görmüşlerdir.

Grup bir süre dağınık bir şekilde yol aldıktan sonra bir araya gelir ve karşılarına Sanctum’un lideri Barthandelus çıkar (ha bu arada gruba son üye olarak Fang de katılır). Barthandelus’un bir fal’Cie olduğunu ve Pulse Vestige’i Bodum’a onun yolladığını öğreniriz. Ayrıca gruptakilerin Focus’unun Cocoon’u kurtarmak değil, Ragnarok’a dönüşmek ve fal’Cie Orphan’ı öldürerek Cocoon’u yok etmek olduğunu söyler. Çünkü Orphan ölüp Cocoon düşünce aynı anda milyonlarca insan ölecek, Valhalla’nın kapısı aşırı yüklenmeden dolayı açılacak ve Bhunivelze’ye fırsat doğacaktır.
Bu sırada Vanille ve Fang’in gizemi de çözülür. 500 yıl önce yaşamış l’Cie’ler olarak o zaman da görevleri aynıymış. Yani Ragnarok’a dönüşüp Cocoon’u yok etmek. Ama Vanile son anda vazgeçmiş; Fang, Cocoon’u kendi başına yok etmeye çalışırken Tanrıça Etro düzeni korumak adına olaya müdahale etmiş ve ikisini de kristal uykusuna yatırmıştır.
Neyse, günümüze geri dönelim. Gruptakiler cie’th’lere dönüşecek bile olsalar Cocoon’u yok etme Focus’larını yerine getirmemeye karar verir. Ama Barthandelus’un yedek planları da vardır ve Orphan’ı kendi yöntemleriyle öldürmeye çalışacaktır. Grup onu durdurmak adına Cocoon’a yol alır ve Barthandelus ile Orphan’ın birleşimi bir varlıkla karşı karşıya gelir. Savaşmaktan başka çareleri kalmaz ve varlığı yok ederler. Ama tabii zaten Barthandelus’un amacı da en başından beri Orhpan’ın yok edilmesiydi.
Cocoon grubun gözlerinin önünde gökyüzünden düşmeye başlar. Ama Vanille ve Fang kendilerini feda ederek önce Ragnarok’a, sonra da Cocoon’a destek olacak dev bir kristale dönüşür, Cocoon’u kurtarır. Tanrıca Etro’nun yine olaya müdahale etmesi sonucu grup ne Cie’th’e ne de kristale dönüşür. Serah ve Dahj da kurtulmuştur. Vanille ve Fang’e veda etmiş olmalarına rağmen buruk bir sevinç vardır.

Final Fantasy XIII-2
Evet, nerede kalmıştık? Lightning, Vanille ve Fang kristale dönüşüp Cocoon’u kurtarmıştı, herkes sevinç içind- Bir saniye? Lightning?
Lightning ortada yoktu ve gruptaki herkes olayı bu şekilde hatırlıyordu. Serah hariç. Şaşkınlık içinde “Daha şimdi buradaydı! Yanımızdaydı!” diyordu. Gruptakiler hafızaları aksine işaret etse de Serah’nın söylediklerine inanıyorlardı elbette. Ama kimse bu konuda ne yapılabileceğini bilmiyordu. Böylece 3 yıl geçti.
Aslında olan şuydu: Tanrıça Etro ilk oyunun sonunda grup üyelerinin kaderlerine müdahale ettiğinden bir paradoks oluşmuştu. Zaman karman çorman olmuştu. Etro tam olarak başarılı olmasa da Kaos’un dünyaya yayılmasını büyük ölçüde engellemekteydi. Lightning de kendisini Valhalla’da, yaptıkları nedeniyle zayıf düşmüş Etro’nun koruyucusu olarak bulur.

Hikâyenin etraflarında şekillendiği 3 karakteri tanıtmam gerek bu noktada: Dünyada Yeul adında bir medyum bulunuyor (Serah’da da medyumluk özellikleri var bu arada). Etro’dan aldığı güç ile geleceği kesin olarak görebiliyor ama genç yaşta ölmek gibi bir bedel karşılığında. Caius ve Noel da Yeul’un gardiyanları. Etro, Caius’a kendi kalbini, Heart of Chaos’u vererek ölümsüz olmasını sağlamıştır. Böylece Yeul’u her zaman koruyabilecektir. Noel ise FF13’ten 700 yıl sonra, Cocoon çakıldıktan sonraki Gran Pulse’un son zamanlarında yaşayan biri. Üçü o çağda dünya üzerinde kalan son üç kişi.
Etro’nun yarattığı paradoks nedeniyle Yeul çağlar boyunca tekrar tekrar ölüp, tekrar tekrar dünyaya gelmektedir. Buna defalarca ve defalarca tanık olan Caius sonunda masaya yumruğunu vurur. Etro’yu öldürecek, bütün varoluşu yok ederek Yeul’un huzur bulmasını sağlayacaktır.
İşte Lightning, Valhalla’da Etro’yu böyle bir adamdan korumaya çalışmakta. Ama Caius paradoksal bir varlık ve dünyada da faal durumda, orada da durdurulması gerek. Dünyanın son günlerinde Tanrıça Etro’ya dünyanın kaderini değiştirebilmek için yalvaran Noel bunun karşılığını alır ve kendini Valhalla’da bulur. Valhalla’da karşılaştığı Lightning de onu dünyaya Serah’yı bulmaya yollar. Birlikte dünyadaki Caius’u durdurmalarını ister.

Serah ve Noel çeşitli çağlar arasında yol alarak paradoksları düzeltir, Kaos’un dünyaya yayılmasının önüne geçmeye çalışırlar. Bu sırada genç bir adam olmuş Hope ile de yardımlaşırlar. Hope onlardan aldığı bilgi ve destekle gelecekte Cocoon’un Gran Pulse’a düşmesini engelleyecek projeler geliştirir.
Serah ve Noel nihayet Valhalla’ya ulaşırlar. Burada Caius’u alt ederler. Caius, Noel’ın kılıcını kalbine saplamasını sağlar, böylece Caius, Etro ile birlikte ölür (Etro’nun kalbini taşıyordu hatırlarsanız). Caius’un istediği de budur.
Kaos büyük bir hızla yayılmaya başlar. Serah ve Noel dünyaya, Hope’un inşa ettiği yeni Cocoon’un yükseldiği döneme kaçarlar. Ancak Serah’nın medyumluk özellikleri sergilediğinden bahsetmiştim hatırlarsanız. Lanet gerçekleşir. Serah, Noel’ın kollarında can verir.
Caius, sebepleri farklı olsa da Barthandelus ile aynı şeyi, Valhalla’nın kapılarını açıp varoluş düzlemini Kaos ile doldurmayı istiyordu. Ve Barthandelus’un aksine Caius bunu başarmıştı. Dünyanın yok oluş süreci başlamıştı.

16-bit’lik Özet
Square-Enix, Lightning Returns çıkmadan önce ilk iki oyunda neler olduğunu özetleyen, retro kafayla hazırlanmış, çok hoş bir video yayınlamıştı.
Bu yazıyı okuduktan sonra bir de onu izlerseniz taşlar yerine daha iyi oturacaktır: //oyungezer.com.tr/haber/36407-final-fantasy-xiii-ve-xiii-2nin-16-bitlik-ozeti

















