Viewfinder - İlk Bakış

Perspektif meselesi

Her ne kadar oyunların görevi bizlere alternatif gerçeklikler sunmak olsa da, bunu tam anlamıyla fizik kurallarını bozarak yapan çok az oyun var. Valve’ın Portal serisi buna muhteşem bir örnek. Oyunun başlarında bulmacalar neredeyse çok çok basit ama portallarla farklı boyutlara gitme konsepti o kadar kafa açıcı ki bunun farkına bile varamıyorsunuz. Tam portallarla düşünmeye alıştığınızda da ardından zor bulmacalar geliyordu. Bu tarz oyun gerçekten az geliyor. Superliminal, optik illüzyonlardan giderek bunu bir nebze yapmıştı. Viewfinder’ı görene kadar da bu tarzda aklıma üçüncü bir oyun gelmiyordu inanın. Viewfinder’ın beyin yakma şekli çok kendine özgü, üç boyutlu ortamlara farklı resimleri koyarak onları o boyuta katmaya dayalı harika bir bulmaca oyunu var karşınızda.

Son cümlem kafanızı karıştırmış olabilir ki zaten oyunun da amacı bu. Özünde bulmacalar basit olsa da, gerçekten farklı bir açıdan düşünmeyi gerektirmesi ve beyninizin buna kalibre olması biraz zaman alabiliyor.  Basitçe anlatmam gerekirse oyun aşağı yukarı şu şekilde çalışıyor; Diyelim ki karakterinizin atlayamadığı bir uçurum var ve çevrenizde köprü fotoğrafından başka bir şey de yok, bu fotoğrafı düzgün bir açıyla oradaki boşluğa tutarsanız tam o noktada üzerine basıp, geçebileceğiniz bir köprü oluşuyor. Bu noktada perspektif çok önemli ama, örneğin köprü fotoğrafını yanlış yakınlıkta kullanırsanız o köprü ufukta bir yerde oluşabiliyor. Veya resmi tam 90 derece değil de açıyla tutarsanız oluşacak obje yamularak karşınıza çıkıyor. Anlatması bir hayli zor ama sisteme alıştıktan sonra yerleştirmeler o kadar sorun olmuyor.

Görevlerin temel yapısı çıkış portalını bulmak üzerine kurulu. Başlarda etrafta bulunan fotoğraflarla başlayan bu macera, ileride fotoğraf makineleri, sabit kameralar ve ilerleyen bölümlerde daha da dallanıp budaklanan fikirlerle genişlemeye devam ediyor. Viewfinder henüz piyasaya çıkmadığı için hikayesine çok girmek istemiyorum. Oyunda bulmacalar dünya benzeri istasyonlara ayrılmış durumdalar. Portal gibi kaotik ve aktif bir hikaye yok ama bölümleri gezerek, etrafa saçılmış küçük detaylara bakarak Viewfinder’ın dünyası hakkında bilgi edinmeniz mümkün oluyor.

Çıkışı olmayan labirent

Viewfinder, genelde bölümleri manipüle etmeye imkan veren bulmaca oyunlarının yaşadığı sorunlardan muaf değil. Bulmacaların birden fazla çözümü var ve yaratıcı davranışlar mümkün. Sorun şu ki fotoğrafı yanlış yerleştirip bölümü bozarsanız bölüm geçilemez hale geliyor. Çıkış kapısını yok etmediğiniz sürece oyunun bir şeylerin yanlış gittiğini anlayıp oyuncuyu uyarma imkânı da yok. Bu yüzden yanlış bir deneme durumunda dakikalarca boş boş dolanma durumları mümkün oluyor. Hatalı yerleşimlerde zamanı geri alma imkânı var. Bu sayede 2-3 adım sola atarak çözebileceğiniz bir sorun için koca bölümü baştan yüklemek zorunda kalmıyorsunuz.

Viewfinder, Portal’a veliaht olabilir mi derseniz bu konuda henüz arada olduğumu söylemeliyim. Bulmacaların arada kilitlendiği durumlar haricinde beni farklı düşünmeye zorlaması ve iyi düşünülmüş bölümleri beni tatmin etmeyi başardı. Viewfinder’ın kaybolup gidecek bir oyun olacağını düşünmüyorum ama potansiyelini ne derece iyi kullandığı hikâyenin gelişimine bakıyor olacak.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum