Bu yazıya başlamadan önce son dönem başta olmak üzere birkaç yıldır oynadığım metroidvania oyunlarını bir gözden geçirdim. Metroidvania kısa süre içerisinde benim en çok sevdiğim oyun türleri arasında üst sıralara oynamayı başardı, hele ki iyi kurgulanmış olanlardan müthiş keyif alıyorum ve ne kadar sürerse sürsün %100’lemeden bırakmıyorum. Bu benim için bir nevi kriter haline geldi aslında, “%100’lemeye değer bir metroidvania mı?” sorusunun cevabını oyunun aldığı puana doğrudan yansıtıyorum artık.
Öncelikle söylemek istediğim bir şey var, sonradan unutmayayım. Afterimage benim bugüne kadar oynadığım, piksel-çizim kullanmamış en iyi grafikli metroidvania’lar listesinde ilk 3’e rahatça girer. Ben piksel çizimleri de bayılıyorum o ayrı, hatta Haiku, the Robot veya Unworthy gibi çizimleri iyice basitleştirilmiş metroidvania’lara da bayılıyorum. Ama Afterimage’in görselliği gerçekten de acayip etkileyici. Tüm grafikler el çizimi, rengarenk, müthiş detaylı ve bölgeler birbirinden gerçekten de son derece farklı.
Afterimage bu güzel grafiklerin arkasına saklanan alelade bir oyun değil neyse ki. Türe devrim yaratacak yenilikler getiriyor mu derseniz cevabım hayır, ama getirmesi de gerekmiyor zaten. Hazırda temeli atılmış mekanikleri düzgün biçimde kullanılıyorsa, bunu yaparken yeterli seviyede zorluk sunuyorsa, üstüne bir de harika boss ve düşman tasarımlarıyla karşıma çıkıyorsa bana yetiyor.
Önemli olan büyüklüğü müydü, nasıldı o söz?
Spotta büyüklüğe değinmemin bir sebebi var. Bu oyun koskocaman arkadaşlar. Abartmıyorum. Haritası dev gibi, bölgeler dev gibi. Oyna oyna bitmiyor, tam bittiğiniz dediğiniz noktada yeni bir bölge açılıyor. Hatta bunu bir adım daha ileri taşıyor oyun ve bilmem kaç bölge geçtikten sonra kendinizi bir deniz haritasında buluyor ve orada dev bir vatoz balığının üzerinde seyahat edebiliyorsunuz. Ben bu haritayı ilk gördüğümde yeminle dehşete kapıldım, daha ne kadar büyük olabilir bu oyun diye. Tabii aynı zamanda kendimi baskı altında da hissettiğimi itiraf etmeliyim, çünkü aynı anda gidilebilecek bu kadar çok sayıda bölge olması insanı biraz eziyor.
Bu büyüklüğe rağmen Afterimage’in geçtiği Engardin dünyası gerçekten de harika bir oyun dünyası. Her bölgenin mimarisi, faunası ve o faunaya uygun düşmanları birbirinden farklı. Oyunun sanat yönetimi bir an bile tembelleşmemiş ve bu da her bölgeyi eşit keyifle keşfetme isteği uyandırıyor. Bestiary sayesinde karşılaştığımız düşmanların da listesi tutulmuş ve bu listede bu yaratıklardan düşen eşyaları da görmek mümkün. Hoş bir düşünce olmuş.
Bir metroidvania’yı iyi yapan şeylerin başında elde edilen yeni yetenekler sayesinde ilerleme hissi vermesi geliyor. Afterimage bu konuda hem başarılı, hem de başarısız. Şöyle ki oyunun platform kısımları gerçekten çok iyi ve çift zıplama, duvara tırmanma, havada dash gibi yetenekler sayesinde hem haritalardaki gizli yerleri keşfedebiliyor, hem de daha önce gitmediğiniz yerlere gidebiliyorsunuz. Ama oyunun haritasının devasalığından bahsetmiştim ya hani. Harita lineer olmadığı için tam olarak nereye gitmeniz gerektiğini, size gerekli olan o yeni yeteneği nerede kazanacağınızı bilemiyorsunuz. Bu da bu dev harita içinde dolaşıp durmak, koskoca bölgeleri bitirip “aradığım yetenek meğer başka bölgedeymiş” demekle sonuçlanıyor.
Dahası bu “lineer olmama” olayı oyunun her yerinde geçerli. Yani ana hikayeyi ilerletmek için bile sağa mı gitsem, yoksa ormana mı gidecektik, aradığım prenses çölde mi diye sorup duruyor insan :) Karışık bir oyun, sıkıntıya gelemeyenlere, hemen çözüme ulaşmak isteyenlere göre olduğunu söyleyemeyeceğim.
Anime tadında bir metroidvania istemez miydiniz?
Afterimage’in en beğendiğim yanlarından biri NPC’ler ve görevleri oldu. Bunların tabii ki çok büyük kısmı opsiyonel ama oyun dünyasını daha iyi tanımanızı sağlamanın yanı sıra bu büyük harita içerisinde kendinize daha kısa vadeli net hedefler koyabilmenize de yardımcı oluyor. Ancak bu noktada da karşılaştığınız NPC’lerin haritada işaretlenmemesi sorunu var. Haritaya kendiniz ikonlar iliştirebiliyorsunuz ama not yazamadığınız için ya defter tutacak, ya da Steam’in yeni Not özelliğini kullanacaksınız. Yoksa NPC neredeydi, nereye gitti diye sorup durursunuz. Neyse ki aktif görevlerin kaydı tutuluyor ayrı bir sayfada ama orada da görevin o anki kısmında ne yapmanız gerektiğini anlamak çok da mümkün olmayabiliyor.
Aslında oyunun ilk versiyonu birçok açıdan kısıtlayıcıydı. Mesela bu oyunda öyle beleşe hızlı seyahat yok. Hızlı seyahatleri sadece ağaç şeklindeki kayıt noktaları arasında yapabiliyorsunuz ve bunlar için bir eşya kullanmanız gerekiyor. İlk versiyonda bu eşya acayip ender düşen bir eşyaydı ve satın alma imkanı da yoktu. Bu dev haritada hızlı seyahat kullanamamanın nasıl bir felaket olduğunu neyse ki siz yaşamayacaksınız, ilk güncellemeyle değiştirildi çünkü. Yine ilk versiyonda oyun haritası gerçek zamanlı açılmıyordu, kayıt noktasına ulaşınca oraya kadar olan harita çiziliyordu. Bu da nereye gittiğinizi, nerede yol ayrımı olduğunu vs aklınızda tutmanızı gerektiren bir şeydi. O da değişti mesela. Afterimage bu bakımdan oyuncuların şikayetlerini dinleyip oyun kalitesinin nasıl yükseltilebileceğinin güzel bir örneği, onu da belirtmeden geçmek istemedim.
Oyunda çok sayıda farklı silah cinsi ve silahların da farklı yetenek ağaçları var. Aynı anda iki farklı silah ve bir büyü kullanabiliyoruz; yeni silah ve ekipmanların çoğu ise ya boss’lardan ya da haritadaki ulaşması zor yerlerdeki sandıklardan veya gizli odalardan temin ediliyor. Yine kısıtlı miktarda bulduğumuz malzemeleri kullanarak silah ve ekipmanları yükseltmek de mümkün. Yetenek ağacı çok karışık değil, daha çok zarar bonusu, kritik vuruş bonusu, savunma, silah yetenekleri gibi dalları var. Ama level atladıkça kuvvetlenmeyi hissettirmek adına güzel bir ağaç yapmışlar.
Azıcık suyundan da koy, biraz da şundan ekle
Bunlara ek olarak bir de Hollow Knight’ın charm’larına benzeyen Afterimage’ler var. Bunlardan ana olanlar bize yeni metroidvania yetenekleri sağlıyor (çömelirken kaymak, duvarlarda yürümek vs). Bir de pasif olanlar var ama bunlardan aynı anda kaç tanesini kullanabileceğimiz yine ender bulunan bir başka eşyaya bağlı. Bu pasif yetenekler arasında daha hızlı hareket etmenizi sağlayan da var, etrafı görmenizi engelleyen sisi dağıtan da.
Bunun dışında gizli silah sanatları, toplanacak özel glyphler, Se paraları, sağlık ve mana artıran kristaller falan derken oyun tam bir toplanabilir cenneti haline geliyor. Bu aynı zamanda bu oyunu %100’lemenin hiç de kolay olmadığının da bir göstergesi çünkü haritalarda o kadar çok sayıda ulaşılması zor kısım, gizli oda falan var ki… Ama türü seven insan zaten daha ne ister, değil mi ama?
Oyundaki düşmanların da bossların da mekanikleri ve çeşitliliği çok iyi. Bu öyle “bölüm sonu canavarlı” bir oyun değil, haritada dolaşırken kendinizi bir anda bir boss’un karşısında bulabiliyorsunuz ve bazen de bu boss aslında oyunun ileriki kısımlarında dalaşmanız gereken türden güçlü bir boss oluyor. Demiştim ya hani lineerlik hak getire diye, böyle anlarda kuyruğunuzu arkanıza kıstırıp farklı bir bölgeye doğru yola çıkıyorsunuz işte. Genel olarak tasarımları çok başarılı buldum, boss’ların zorluk seviyeleri ise level’lerine uygun.
Oyun böyle devasa olunca benim de yazdıkça yazasım geldi ama bir yerde noktayı da koymak lazım. Büyüklüğünü göz önüne alınca verdiğiniz paranın hakkını sonuna kadar veren bir oyun Afterimage. Yani bu fiyata böyle bir deneyim kolay bulunacak bir şey değil. Üstelik türün gerçekten de güzel örneklerinden birini oynamış olacağınızı düşünürsek, ben kesinlikle üst sıralarda öneriyorum bu oyunu.
Başlıklar
Tasarımsal bazı hataları olmasa örnek gösterilebilecek metroidvania’lardan biri olabilirmiş Afterimage. Çoğu zaman nereye gideceğini bilememek, bir de hikayesinin karışıklığı daha yüksek bir not almasının önüne geçti; ama türün hastaları için gerçek anlamda bulunmaz (ve bitmek bilmeyen) bir nimet.
- Grafikleri oldukça üst seviye, rengarenk ve çekici
- Farklı farklı silahlar var ve oynanışı çeşitlendiriyor
- Toplanabilir ve giz sayısı bir hayli fazla
- Yetenek ağacı basit ama kullanımı son derece kolay
- Harita gerçekten çok büyük, oyna oyna bitmeyen oyun yapmışlar
- Fiyatı çok uygun
- Harita gerçekten çok büyük ve bu bazen insanın üstüne geliyor
- Kostüm değişiklikleri karakterin görüntüsüne yansımıyor
- Nereye gitmeniz gerektiğini anlamak biraz güç
Gerçekten iyi bir metroidvania oyunu %100'lemek, angaryadan çok keyifli oluyor. Afterimage'i oynamayı istiyordum ama fiyatından dolayı uzak durmuştum. Sonra da unuttum öyle kaldı. Ancak Eser Güven abimiz övdüyse oynamak şart oldu. En sevdiğim oyunlardan biri (belki de en sevdiğim) olan Hollow Knight'ı da o kadar videolarını izlesem bile almaya karar verememiştim ama Eser Abi'nin incelemesinin tek kelimesiyle almaya ikna olmuştum. HK ucuzdu ama o zaman öğrenciydim o yüzden kararsız kalmıştım ve paramız çok daha değerliydi :)Halihazırda oynayadığım birkaç oyun olduğu için biraz bekleyecek. Şu kostüm olayına da bir yama getirmeleri lazım :D Oyunlarda görünüme ve zırha baya önem veriyorum. Souls oyunlarında bile görünümü iyi olan zırhı giyiyorum.Bu arada baktım da galiba oyunu Çinliler yaptığı için almamışım :D Böyle de kötü bir huyum var ama alacam yine de.
Valla Çinliler bu işi çözmüş bence :D F.I.S.T.: Forged In Shadow Torch da müthiş bir metroidvania'ydı, zaten biraz da onun gazıyla buna da şans vermek istemiştim. Neyse ki yanıltmadı.
Oyunda hem adıyla hem de ghörünümüyle direkt Hollow Knight'a gönderme yapan bir eşya bile var: Hollow Vessel. Dudaklara gülümseme konduran hoş bir saygı duruşu yapmış geliştiriciler. Tebrik ediyorum.
Oyunun Google Translate'den hallice bir çevirisini yapmaya çalışacağım. El atmak isteyen olursa özelden yazabilir. Üzülüyorum böyle oyunları Türkçe görmeyince.
Gerçekten Hollow Knight, Metroidvania türünün mihenk taşlarından biri oldu. Saygı duruşunu da hak ediyor.