BPM: Bullets Per Minute - İnceleme
Metronomlarınızı hatırlayın, çatışmaya giriyoruz!
Issız bir adaya düşecek olsaydım yanıma mutlaka birkaç tane roguelike alırdım. Evet, “onlarsız olmaz” dediğim canım oyunlarımdan vazgeçiyor olacağım ama bu tamamen mantıklı bir karar, duygusal değil. Bir kere her şeyden önce o adada ne kadar kalacağım belli değil :) Şaka bir yana roguelike’ların öldüğünüzde sürecinizi sıfırlaması ve önünüze tamamen rastgele haritalar ile güçlendirmeler sunması onların uzun ömürlü olmasını sağlıyor. Fakat takdir edersiniz ki neticede roguelike olsa da oyunlar tükenen bir materyal olduğundan bir duvara toslamak er ya da geç mümkün. İşte burada da devreye BPM: Bullets Per Minute gibi şahsına münhasır roguelike’lar giriyor.
“Abi şimdi ritim oyunu gibi ama aynı zamanda FPS”
Oyunun düşmanlarından ve boss’larından daha çok zorlayan şey “Ne oynuyorsun?” diye soran eşe dosta cevap vermek. Çünkü her şeyden önce bir kere oyunu oynarken cevaplamaya çalışıyorum, kafam iki işi aynı anda yapamayacak kadar düşük modunda çalışıyor. Bir diğer sebebi de aynı anda birçok şey olmaya çalışması. BPM: Bullets Per Minute hem bir roguelike, hem bir FPS, hem de ritim oyunu. Ritim oyunu olduğunu aslında bir müzik terimi olan “beats per minute” ile alakalı yaptığı kelime oyunu belli ediyor. İyi güzel hoş da BPM: Bullets Per Minute nasıl aynı zamanda bir ritim oyunu?
Oyunun talep ettiği en temel mekanik, silahın arkada çalan parçayla uygun bir ritimde ateşlenmesi. Eğer ki ritmi kaçırır ya da ters bir ritimde silahınızı ateşlemeye çalışırsanız mermi, silahınızdan çıkmayı kelimenin tam anlamıyla reddediyor. Gerçi ateş ekmek üzerinden örnek verdim ama bu mermilerinizi yeniden yüklemekten tutun da dash atmaya kadar birçok eylem için geçerli. İşin içerisine güzel ve hareketli müzikler de eklenince ortaya “değmesinler keyfime” diyebileceğiniz bir oyun çıkıyor. Eh söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama BPM: Bullets Per Minute oynanışı oldukça hızlı bir oyun. Düşmanlarınızla karşılaştığınız zaman hareketsiz kalmanız durumunda resmen cezalandırılıyorsunuz. Lakin unutmamanız gereken bir şey de var ki: Acele işe şeytan karışır. Bu nedenden ötürü tam ortasını bulmak sizin oynanış tarzınıza kalıyor.
Kulaklarım bayram etti ama gözlerim aynı şeyi söylemiyor
BPM: Bullets Per Minute gibi müzik odaklı bir oyunun müziklerinin güzel olması şaşılacak şey değil bu konuda hemfikiriz. Hem oynanşındaki hızıyla, hem müziklerle oyunun Doom’dan etkilenmediğini düşünmemek de elde değil. Ama keşke görsel dizayn konusunda da Doom’a özenseymiş. Benim derdim seviye tasarımıyla, atmosferle ve İskandinav mitolojisinin ismine sahip olsa da onları pek yansıtmayan boss’larla değil. Direkt görsellikle alakalı. Nasıl anlatayım bilmiyorum ama oyun fazla pastel duruyor. Gerçi bir süre sonra tryhard’lıktan ne müziği duyuyor, ne de önünüzü görüyorsunuz ama olsun yine de görselliği beni rahatsız eden detaylardan.
BPM: Bullets Per Minute’ın bir roguelike olduğunu da unutmamak lazım. En son ondan bahsedince roguelike elementlerinden pek haz etmediğim gibi yanlış bir izlenim vermiş olabilirim. Her şey bir roguelike gibi yani olması gerektiği gibi tıkır tıkır çalışıyor. Oyuna başlıyorsunuz, birtakım güçlendirmeler ve hatta belki başka bir silah elde ediyorsunuz. Arından ölüyorsunuz. Bir daha başlıyorsunuz ve bambaşka güçlendirmelerle birlikte ilk boss’u alt ediyorsunuz. Fakat şimdi de ikinci boss’u göremeden öldünüz. Bu sizi daha çok hırslandırıyor, sürekli bıkmadan usanmadan oynamaya başlıyorsunuz.
“Noksansız mı?” diye soracak olursanız, ne yazık ki değil. Örnek vermek gerekirse sol üstteki haritada hangi odada ne kaldı göremiyorsunuz. “Bir yerde pot vardı, neredeydi o ya dur gideyim de alayım.” diyerek ya zihninizi zorluyorsunuz ya da tüm odaları tarıyorsunuz. Bu haritada bilgi vermeme olayı birkaç roguelike’ta daha vardı ama onlarda da bir eksik olarak görmüştüm açıkçası. Onun dışında silah çeşitliliği daha fazla olabilirdi. Ama en beterini en sona sakladım. Bazı silahlar ve yetenekler aşırı güçlüyken bazıları tam tersine tek kelimeyle ifade etmek gerekirse çöp. Bu durum da o silahlar ya da o yetenekler olmadan oyundan keyif almanızı kısmen de olsa baltalıyor.
Roguelike, birçok bağımsız geliştiricinin elinden çıkan bir tür fakat FPS roguelike bulmak çok da mümkün değil. Ki zaten FPS roguelike denince akıllara direkt Immortal Redneck gelmesi normal. Fakat ondan aldığım zevk ile BPM: Bullets Per Minute’tan aldığım zevk çok farklı ve kıyas etmenin de çok da doğru olmadığını düşüyorum. Çünkü hadi diyelim size uygun, hoşunuza giden bir FPS roguelike da buldunuz ama BPM: Bullets Per Minute hariç oynanışı farklı ritmik bir FPS roguelike bulmanız imkansız.
Başlıklar
Hani demiştim ya ıssız bir adaya düşsem birkaç roguelike oyunu yanımda alırım diye. BPM: Bullets Per Minute yanıma alacaklarımdan birisi olurdu şüphesiz. Fakat “Sadece bir tane alabilirsin.” derseler orada bir durup düşünürdüm.
- Kendine has ritim ve FPS mekanikleri
- Güzel mi güzel bir soundtrack
- Eğlencelik bosslar
- Atmosfer ve seviye tasarımları
- Ritim meseleriyle uğraşmak istemeyenler için Auto Rhythm modu
- Görsellik ve tasarım seçimleri
- Aşırı güçlü silahlar yüzünden sadece onlarla oynama dürtüsü (Roguelike oyunu da dengeli yaparsın ya!!)
- Birtakım temel roguelike elementinden mahrum