GWENT: Rogue Mage - İnceleme
Ya Ciri’yi Wild Hunt’ı falan boşver de, bir el daha Gwent?
Oyun içi zaman öldürmelik mini-oyunların çılgınca büyüyüp kendi ayakları üzerinde duran bir deve dönüşmesinin en güzel örneğidir herhalde Gwent. Önce oyun içindeki mini halinden kopup kendi tam teşekküllü oyununa çıktı; bugüne bugün yeni ek paketi de gelmişken hâlâ en çok oynanan kart oyunlarından birisi. Onun üzerine Thronebreaker: The Witcher Tales gibi beklenmedik ama iyi anlamda sürpriz olmuş bir tek kişilik ek oyun çıkartması yaptı CD Projekt. Şimdiyse sessiz sedasız, önden haber vermeden “Bu arada yarın şöyle bir oyunumuz çıkıyor. Tek Kişilik, evet. Witcher’ların yaratılışını anlatacağız ve Gwent’i Roguelike türüyle birleştiriyoruz” diye Rogue Mage’i önümüze atıverdiler. Bu haberin hangi bir cümlesine “N-Ney?” diye şaşıracağımıza karar veremeden oynamaya başladık tabii bir yandan…
Ya aslında başta kulağa çok garip geliyor ama tam olarak tek kişilik bir Roguelike Gwent tecrübesi elimizdeki. Ne eksik ne fazla. Hikâye olarak Thronebreaker yoğunluğunda bir şey beklemeyin. Olay büyük ölçüde “Araya bir iki diyalog serpiştirdik ve boss’ları yenerseniz de mevzuyu ilerleten bazı ara sahneler çıkıyor”dan ibaret daha çok. Alzur ve Lyliana adındaki iki büyücü “Yahu biz bu kadar canavarla nasıl baş edeceğiz? Keşke Witcher diye bir mutant icat etsek de gidip bu yaratıkları kesse” diyor ve ilk bölüm de onların bu deneyine adanıyor. Haritada adım adım ilerleyip üç mutajeni toplayarak deneyi gerçekleştirmeye çalışıyoruz ama bu o kadar kolay olmuyor çünkü gereken son mutajen kar beyazı bir ejderha olan Albastra’dan elde ediliyor. Ben ilk seferde artık iyi oynadığımdan mı yoksa acemi şansından mı bilmiyorum ama son boss’a kadar gelince biraz ukala bir şekilde “Eee, döveriz ya bunu da” dedim. Sonuç olarak da beni yerle yeksan ve tuzla buz etti; kartlarım önünde buz keserken 0 puanla kapatıverdim maçı. Ama zaten Roguelike türünün olayı da bu değil mi? Asıl mevzu tekrar tekrar deneyip seviye atlamak, her seferinde değişen harita üzerinde yeni yollar seçmek, daha çok güçlenmek ve elimize geçirdiğimiz, açtığımız yeni silahlarla en nihayetinde önümüzü tıkayan o engelin üstesinden gelmek…
Peki bu üstesinden gelme işini nasıl yapıyoruz? Gwent oynayarak. Standart Gwent’e göre bir tık basitleştirilmiş ve törpülenmiş hali bu tabii. Örneğin iki yerine tek turdan oluşuyor maçlar, o yüzden de “İlk turda rakibime bilerek yenilmiş gibi yapayım da kartlarını harcasın” gibi bir mevzu yok bu sefer. İlk siz oynuyorsunuz, sonra rakibiniz oynuyor; bir siz, bir o derken aynı turda bitiriyorsunuz eldeki aksiyonları. Sonuç olarak sahada kimin daha fazla puanı varsa o galip ayrılıyor. Eğer yenilirseniz o denemenizde kazandığınız toplam maç sayısı gibi istatistikleri görüp laboratuvar ekranına geri dönüyorsunuz. Ta ki bir sonraki denemeye kolları sıvayana kadar.
Daha çok RNG ekleyelim!
Bu arada basitleştirilmiş hali diyorum ama bu sizi aldatmasın. Karşınıza çıkan düşmanların her birinin farklı seviyeleri ve türlerine göre değişen oynanış şekilleri olduğundan aslında gerçekten de bir Witcher gibi düşünüp planlama yapmanız gerekiyor. Mesela elinizdeki büyülere çok bel bağlıyorsanız Maxii, the Mage Hunter karşınıza çıktığında bu yaklaşımınızı bir durup tekrar düşünmenizi tavsiye ederim, zira siz o özel büyülerinizi her kullandığınızda çeşitli avantaj sağlayan kartlara bel bağlıyor kendisi. Ya da mesela Lanternbearer Wraith, elindeki Specter kartlarını sahaya yaymaya çalışıyor -ki 6 ya da daha fazla Specter kart oyunda olduğunda her tur bütün birimlerinize 3 hasar verebilsin. Olur da bu özel yeteneğe dikkat etmez ve önlem almazsanız ne kadar üstün eliniz olursa olsun ordunuz bir anda sıcaklık dalgasının ortasında kalmış Avrupa gibi erimeye başlayabiliyor. (Kusura bakmayın fazla spesifik olduğunun farkındayım. Ben bunu yazarken hava 39 derece de)
Oynanan kartlara ve özelliklerine dikkat etmek Rogue Mage’de başarıya ulaşmanın kilit noktası. Yoksa gidip de Veil özelliği olan ve haliyle Status efektlerinden etkilenmeyen kartlara Bleed atmaya çalışıp “Aaa, niye kanamıyor ya bunlar?” demeniz işten bile değil. Son olarak karşınıza çıkacak ilk büyük engel için de ufak bir taktik vereyim: Albastra’nın kanatlarını yok etmek ve yanındaki birimlere azar azar bile olsa düzenli hasar vermek galibiyete giden yola adeta kırmızı halı sermek gibi oluyor. Ben kendi kullandığım taktikte Giantslayer ve One-Eyed Betsy gibi büyük oynayan kartlara bel bağladım ve Yennefer: Conjurer kullanarak en yüksek puanlı kartlara 1 hasar verme yeteneğine abandım bolca. Buradaki püf nokta rakibin en yüksek puanlı kartı 8’se ve üç tane 8 puanlı kartı varsa bu özelliğin üçüne birden vuruyor olması. Böylece rakip kartları aynı seviyede tutmayı başarırsanız topluca biçebiliyorsunuz ve çok da keyifli oluyor; tavsiye ederim.
Siz oynadıkça bir yandan seviye atlıyorsunuz demiştim ya, seviye atladıkça da yeni kartlar, iksirler, büyüler ve yeteneklerin yanında desteler de açılmaya başlıyor. Maceraya oldukça standart bir deste olan Bulwark’la başlıyorsunuz; 15. Seviyede Savage Fury, 25’te Hive Mind, 45’teyse Chaos desteleri açılıyor. Her destenin özel ve standart kartları farklı, oynanış stilleri de birbirinden ciddi şekilde ayrılabiliyor. Mesela Bulwark biraz daha eski, alıştığımız “Northern Kingdoms” tadında oynanışa sahipken Hive Mind daha ziyade “Monsters” destesini anımsatıyor. RNG yani rastgelelik dozajı normal Gwent’e göre biraz daha fazla olduğundan karşınıza çıkan her etkinlik ve savaş üzerinde tam hakimiyet sağlayamıyorsunuz. Ama desteniz ve başlangıçta seçtiğiniz anahtar kartlar büyük ölçüde stratejilerinizin bel kemiğini oluşturuyor.
Thronebreaker hem yine beklenmedik olması hem de bir kart oyunu için fazla iyi RYO mekanikleri içermesiyle beni biraz şımarttığından olsa gerek, Rogue Mage beni ne çok gaza getirdi ne de büyük hayal kırıklığına uğrattı. Tam ortada kalan, oynadığıma pişman olmadığım ama oynamasam da çok büyük bir kayıp saymayacağım lakin 50TL’lik fiyatını düşününce kelepir diyebileceğimiz bir tecrübe sundu. Siz de beklentinizi ona göre ayarlarsanız ve biraz daha farklı bir Gwent macerası fikri çekici geliyorsa kurak yaz günlerinde keyifli vakit geçirtebilir. The Witcher 3 ile hayatımıza giren bu mini oyuna karşı doygunluk seviyesine ulaştıysanız Rogue Mage’in çok da yeni bir şey sunmadığını da unutmayın yine de.
Başlıklar
Gwent görmekten baymadıysanız keyifli bir tek kişilik tecrübe sunuyor. Mekanikleri asıl Gwent ve Thronebreaker kadar kompleks olmasa da daha basitleşmiş yapısı Roguelike türüyle uyumlu şekilde çalışıyor.
- Tek kişilik Gwent’e doyamadıysanız ilginç bir alternatif.
- Fiyatına göre sunduğu eğlence oranı yüksek.
- Bir sardı mı “E hadi bir tur daha döneyim” dedirtiyor.
- Kart görselleri yine 10 numara
- Bazen rastgele etkinliklerle önemli kartları pat diye kaybetmek can sıkıcı olabiliyor.
- Thronebreaker kadar özel ve farklı bir oyun hissiyatı vermiyor.
- Roguelike yaptınız diye hikâyeyi bu kadar geri plana atmaya gerek var mıydı?