Post-Apokaliptik Bir Nükleer Makale
Devamını okuAmanita Games bende yeri çok ayrı olan bir stüdyo. Cesaretlerini gerçekten seviyorum. Belki de son derece kolaya kaçarak Machinarium 2 ile çıkabilirlerdi karşımıza, sonuçta ilk oyunun nasıl müthiş bir başarıya sahip olduğu ortada. Ama onlar ne yaptı? Her seferinde birbirinden tamamen farklı, belki başka kimsenin aklına gelmeyecek uçuklukta ve çeşitlilikte macera oyunları geliştirdiler. Daha bir klasik macera oyunu olan Botanicula ve Samorost 3’ü bir kenara koyarsak Chuchel, Pilgrims ve Creaks gibi üç birbirine benzemez ama nefis oyun oynadık son olarak.
Ama Amanita’nın şimdiye kadar yaptığı hiçbir oyun Happy Game kadar uçuk ve soyut olmamıştı.
Happy Game’de bir çocuğu oynuyor ve bu çocuğun kabuslarında yolculuk yapıyoruz. Bu kabuslar bir yandan sevimli, diğer yandan grotesk görüntülerle dolu. Bir çocuk hayalgücüyle en basit objeyi bile nasıl canavara dönüştürebiliyorsa burada da o oluyor. Kopan bacaklar, patlayan kalpler, mor tavşanları satırla doğrayan manyaklar… Oyun boyunca kabustan kabusa geçiyoruz anlayacağınız.
Oyunun oynanışı inanılmaz basit, tek yaptığımız sağa sola gitmek ve ekrandaki tutulabilir şeyleri tutup sağa sola çekmek. İşte atıyorum bir gözü yuvasından çeke çeke koparmak, havucu kafasından tutup yukarı çekerek çıkarmak, bir dişi çekerek sökmek vs gibi. Ancak hiçbir noktada acaba şimdi ne yapacağım diye sormuyorsunuz, çünkü zaten yapabileceğiniz şey sayısı çok sınırlı. Hal böyle olunca da Happy Game aslında bir renk cümbüşü içerisinde ilerlediğiniz bir kabus festivali haline geliyor.
Peki bu festival eğlenceli mi derseniz işte o sorunun cevabı biraz havada. Oyunda gerçekten her şey inanılmaz soyut, hikaye desen aslında ortada bir hikaye yok, oyunu bitirince “vay be, demek böyle böyleymiş” falan diyemiyorsunuz zaten. Kafanızda bir şeyler kuruyorsunuz tabii ama çözebileceğiniz bir konusu da yok Happy Game’in. Bu da size yaklaşık 3 saatlik bir “kabustan kabusa geçelim” macerası yaşatıyor ama sonlara doğru bu işin pek bir yere gitmediğini anlayınca biraz baydım açıkçası.
Grafikler yine müthiş, hem albenisi yüksek, hem son derece orijinal. Saykodelikliği yansıtacak biçimde tam bir renk cümbüşü. Ama parlak renk ve çakan ışık olayını fazla abartmışlar, oyun tam bir epilepsi tetikleyicisi olmuş. Aman dikkat diyeyim.
Sonuç olarak Happy Game müthiş özgün ama bir yandan da biraz fazla deneysel bir oyun, daha doğrusu oyundan ziyade bir sanat çalışması gibi. Ha bu aslında hiç de kötü bir şey değil, zaten tam da bu sebepten dolayı Amanita hayranları Happy Game’i her türlü oynayıp sevecektir ama stüdyoyla yeni tanışacak biriyseniz önce klasik oyunlarını oynayın da “bu mu o çok övdüğünüz Amanita” demeyin sonra.
Başlıklar
Happy Game gibi bir oyunu Amanita’dan başkası yapamazdı. Hikaye anlamında sınıfta kalsa da yaratıcılık, atmosfer, benzersizlik ve soyutluk bakımdan kimse eline su dökemez.
- Hem sevimli, hem ürkütücü grafik nasıl olur dersi veriyor
- Yaratılan kabus atmosferi son derece başarılı
- Kendinizi o küçük çocuğun yerine koyabiliyorsunuz
- Başarımları yaratıcı
- Bulmacalarının zorlayıcı bir tarafı yok
- Ortada bir hikaye varmış gibi hissettirmiyor
- Oyun süresi ciddi anlamda kısa
- Parlayan ışık olayını biraz fazla abartmışlar