New Tales from the Borderlands - İnceleme
Gearbox kardeşim, sen artık masal anlatma, he mi canım?
Tales from the Borderlands benim Borderlands serisi içerisinde en çok sevdiğim oyundu. Bir kere anlattığı hikaye çok ama çok güzeldi, esprileri gerçekten de çok iyiydi, karakterlere hemencecik ısınıyor ve seviyordunuz. Yani işin içine FPS ve loot çılgınlığı girmeden saf bir Borderlands hikayesi oynamak da gayet keyifliydi. Tales from the Borderlands, Telltale oyunları arasında en iyilerinden biriydi.
Haliyle bu kadar sevdiğim bir oyunun devamı duyurulunca bir hayli sevinmiş ama fragmanı izlemeye başladıktan kısa süre sonra kendime şu soruyu sormuştum: “Eee, Telltale yok ki, kim yapacak bu oyunu?”. Oyunun geliştiricisinin Gearbox olduğunu öğrenince de bir kaşım havaya kalkmıştı. Tamam, Borderlands serisini yaratan bu adamlar; ama Tales From The Borderlands’e ruhunu kazandıran da Telltale’di. Bir seriyi yaratmak, ilki kadar eğlenceli, esprili, sürükleyici bir oyun yaratabilmeyi beraberinde getirmiyor...
…ve getirmemiş de zaten. “Bu yıl hangi oyunu almayayım?” diye sorsanız cevabım New Tales From The Borderlands olurdu. Eyvah eyvah.
Bir kere her şeyi geçtim. Oyunun ilk bölümünde konuk oyuncu olarak gördüğümüz Rhys benim seride en sevdiğim karakterlerdendir. Hadi Borderlands 3’te Telltale oyununu neredeyse hiçe sayarak adamı çok farklı bir role evirdiler, ama New Tales from the Borderlands’in asıl has Tales from the Borderlands’in baş kahramanını böyle saçma, sıradan, gıcık olunası, “lan nettiler sana böyle” dedirtesi bir hale sokmuş olması bile oyuna kafadan eksi puan vermeme neden oldu.
Oyunda üç karakterimiz var. Bunlardan ilki güya zeki bir bilimkadını olan Anu. Güya diyorum çünkü bazı yaptıkları bunun neresi zeki dedirtiyor, Gearbox espri yapayım derken karakterin kişiliğini oturtmasının önüne geçmiş. İkincisi tekerlekli sandalyeye mahkum, öfke kontrolü problemleri yoğurt satıcısı Fran. Yaptığı şey çoğunlukla sandalyenin eklentilerini kullanarak sağa sola yumruk atmak ve seks esprileri yapmak. Fran seksi seviyor ve bunu da her fırsatta bir şekilde dile getiriyor, hayaller kuruyor, laflar atıyor. Ama bu seks esprilerinin dozu öyle fazla kaçmış ki “tamam ya seviyorsun, anladık” diye haykırasınız geliyor. Üçüncü karakter ise hipster Octavio. Kendisi Anu’nun kardeşi ve o da hem akıllı, hem aptal bir karakter. Sokakları iyi tanıyan biri ama sırf hikaye uzasın diye aptalca şeyler yapıp duruyor. İnsan çalıştığı yerin neye benzediğini unutur mu, üstelik oyunun önemli bir kısmını geçirdiği yerse? Octavio unutuyor ki muhabbet uzasın, biz de ekran karşısında öfleyip pöfleyelim.
Oyunun ilk bölümü karakterleri tanıttığı için merak uyandıracak gibiydi, ama orada bile uzayan diyaloglarda falan öyle sıkıldım ki anlatamam. Bir de diyalog geçme tuşu yok, hızlı okusanız dahi karakterlerin bazı lafları uzata uzata konuşmalarını dinlemek zorundasınız. Bu da bitse de gitsek hissini arşa çıkarıyor açıkçası.
Yan karakterler ana karakterlere göre daha ilgi çekici ve daha iyi yazılmış, ama birliktelikleriniz pek uzun sürmüyor. Mesela robot suikastçi L0u13’ü çok sevdim, sinirli silah Brock iyiydi falan. Ama yan karakterlerin çoğu da sadece anlık esprilere hizmet ediyorlar, aman olur da onlarla da bağ falan kurarsınız diye ödü patlamış herhalde Gearbox’ın.
Telltale oyunları bildiğiniz gibi episodik oyunlardı. Bir bölümü bitiriyor, bir sonrakini bekliyordunuz. Belki de başarılarının sırlarından birisi de buydu, hikayeyi küçük parçalar halinde tecrübe etmek. Her ne kadar New Tales from the Borderlands’te de bölümü bitirdikten sonra “oyuncuların yüzde bilmemkaçı şunu yaptı, bunu yaptı” kısmı çıkıyor olsa da tüm hikaye elinizin altında olduğu için “diğer bölümü de gelecek hafta oynayayım” kafasına giremiyorsunuz. Bir de zaten ortada oyun diye bir şey yok ki, bulmaca yok, çoğunlukla ara sahneler izliyor ve arada da QTE yapıyorsunuz. Bu QTE sahneleri de fazla basit, mini oyunlar daha da basit. Başarısız olma diye bir şey yok, başarısız oldum ve hikaye değişti yok, “başarısız oldun o zaman bir daha dene” var. Bu konuda Supermassive’den örnek alması gereken çok şey var artık bu tür oyunların.
Oyunun sonunu belirleyen birkaç karar var ama bunları kısa bir bölüm içerisinde veriyorsunuz. Yani oyunun başında yaptığınız bir şey sonu etkilemiyor. Bazı sonlar ise adeta küfür gibi, birileri ölüyor ama neden olduğunu anlayabilene aşk olsun. Ya gerçekten şu oyunu oynadığım yetmedi, bir de üstüne hakkında konuşarak yine zaman kaybediyor gibi hissediyorum. O yüzden burada keseceğim. Çok azılı Borderlands hayranı değilseniz, Borderlands evrenine yeni neler eklenmiş diye acayip merak etmiyorsanız oynamayın bence bu oyunu. Ben sizin yerinize yeterince cefa çektim, yeterli olmalı.
Başlıklar
Sokağa atacak 499 TL’niz varsa size daha iyi önerilerde bulunabilirim. Eğer Tales from the Borderlands ismi aklınızda güzel biçimde kalsın istiyorsanız bu oyunu direkt pas geçin. Aksi halde sizi ortalama bir oyunun ve komik olmayan esprilerin beklediğini bilin.
- Grafikleri gerçekten de çok güzel
- Toplanabilir (ve dövüştürülebilir) figür fikrini beğendim
- Bizim sevdiğimiz Rhys nerede, buradaki Rhys nerede?
- Komik olacağım diye aşırı zorlama espriler kullanmışlar
- Diyalogların geçilemiyor olması can sıkıyor
- Karakterlerin pek de sevilecek bir yanı yok
- Tekrarlanabilirliği yok, çünkü kimse tekrardan bu kadar sıkılmak istemez