Outriders - İnceleme
Loot için Dünya’yı yakarım! (Yaktı cidden)
Looter oyunları seven biri olarak inanın son dönemde ne kadar hayal kırıklığı yaşadığımı, ne kadar sıkıldığımı ve ne kadar bıktığımı anlatamam gerçekten. Destiny, Division ve Borderlands’te her şey güzeldi. Ardından Destiny 2 geldi, hayal kırıklığı. Sonra Division 2 geldi, fazla uzun sürmedi hayal kırıklığına dönüşmesi onun da. Borderlands 3 de her ne kadar başta eğlenmiş olsam da oyun sonuna geldikçe baymaya başlamıştım. Anthem’in temelde güzel ama amaçsız oynanış döngüsüne ya da Avengers’ın “Siz ne yapıyorsunuz kardeşim?” dedirten haline girmeme gerek bile yok. Son dönemde bir tek Destiny 2 son sezonunda topluyor olsa da kalıcı olarak geri dönmem için pek de sebep sunmuyor. Kısaca ortada “Gireyim de biraz adam öldürüp loot toplayayım” diyebileceğim bir oyun kalmamıştı. Yeni, taze ve eğlenceli bir şeyler aradığım bu dönemde Outriders giriverdi bir anda ortama.
Outriders’ın en büyük artısı benim yeni bir şeyler aradığım bir dönemde girmesinin yanı sıra, geliştiricisi olan People Can Fly’ın oyunun çıkmasından birkaç ay önce Twitter gibi sosyal medya platformlarındaki tavırlarıydı. Bir yandan güvendiğimiz dağlara karlar yağıp çığlar düşerken (öhm, CDPR), diğer yandan oyunları hakkında bu kadar net olan ve daha önce adlarını Bulletstorm dışında duymadığım bir firmanın bu tavırları cidden etkilemişti beni. Oyunun demosu hakkında onlarca tweet attılar, oyunun ne olduğunu ve ne sunduğunu açıkça belirttiler, çıkış gününden bu yana yaşanan sorunları açık açık anlatıp üstlendiler. Topluluk yönetimi gerçekten inanılmaz ve oyun berbat bir şey olmuş olsa bile “yiğidi öldür hakkını yeme” diyerek bunları yine anlatırdım. Ama şükür ki oyun berbat bir şey olmamış.
ENOCH’A HOŞGELDİNİZ
Outriders’ın hikayesi Dünya’nın ağzına edilip, insanlığın yaşayabileceği başka bir gezegen olan Enoch’un bulunması ve insan ırkının devam etmesi için seçilen 500.000 kişinin bu gezegene varmasıyla başlıyor. Ana karakter olan bizse o 500.000 kişi inmeden önce gezegeni kontrol amaçlı önden gönderilenlerden biriyiz. Bu kontrol görevi sırasında bir sinyal geliyor, o sinyali bulmaya çalışırken aslında bu gezegenin o kadar da güvenli olmadığını öğreniyoruz derken bizim ekibin başındaki adam 500.000 kişinin geri kalanını da indirmeye çalışıyor, onlarla çatışırken fırtınalar kopuyor falan derken kendimizi dondurulmuş bir şekilde buluyor ve 31 yıl sonra da tekrar canlandırılmış şekilde buluyoruz. Hikâye de o sinyalin peşinde devam ediyor.
Kısaca ortada bir amacı olan senaryo var ve bir nevi “yolculuk hikâyesi”ne dönüşüyor oyun açıldıkça da. Mükemmel mi yazılmış? Kesinlikle hayır. Özellikle oyunun ilk çeyreğindeki diyalogların büyük bir kısmında o kadar argo var ki bir noktadan sonra gerçekten sallamayacaktım hikayesini ama oyun ilerledikçe yolculuğumuza farklı farklı karakterler katılıyor ve bunlarla beraber biraz toparlanıyor ortam. Özellikle ana karakterin neredeyse herkese karşı farklı şekilde konuşuyor oluşu hoşuma giden ufak detaylardan biri.
Bu arada evet, ana karakterimiz konuşuyor. Kendi kişiliği var ve bu kişilik “her şeyden irrite olan bir süper kahraman” diyebilirim. Özellikle yan görevlerde girdiği diyaloglar, herkesin “Oraya giden geri gelemez” laflarını “Oldu canım” edasıyla sallamaması ve oyunun genel olarak kuru mizah anlayışı bayağı eğlenceli anlar çıkmasına yol açıyor. Oyunda ciddi ve bazen “Vay arkadaş…” dedirten anlar da var tabii ama öne çıkan kısmı açık ara farkla bu kuru mizah anlayışı. Bu yüzden de sırf o aşırı anları yaşamanız için yan görevleri de yapmanızı öneriyorum.
YOK ÖYLE SİPERE YATMAK
Outriders özünde siper tabanlı bir TPS oyunu, bir nevi Gears ya da Division diyebiliriz. Ama o iki oyunun aksine Outriders’ta sipere yatıp çatışmaya çalışmak yapabileceğiniz en büyük hatalardan biri olabilir, hele ki etrafınız kalabalıksa. Çünkü oyun Gears ya da Division gibi ağır ve yavaş değil, biraz Doom gibi hatta. Yerinizde fazla durmamanız ve oyunun size verdiği yeteneklerle silahları dibine kadar kullanmanız gerekiyor. Oyunun bölümlerinden düşmanlarına kadar tüm tasarımı bunların üstüne ve eğer daha iyi loot istiyorsanız World Tier’ı yükseltmeniz gerekiyor, haliyle de oyunun oynanış döngüsüne daha da hâkim olmanız gerekiyor. Çünkü Outriders’ın yapay zekâsı piyasadaki en iyi yapay zekalardan olmasa bile en agresiflerinden ve zorluk yükseldikçe de agresiflikleri sizin hatalarınızı cezalandırıyor.
Oyunun temel oynanış döngüsü de seçtiğiniz sınıfın sunduğu yetenekleri bolca ve mantıklıca kullanmaya dayalı. Tabii ki silahlarınızı da kullanacaksınız ama genellikle canınızı doldurmak, düşmanların yeteneklerini engellemek ve canlarını daha hızlı bir şekilde düşürmek için bu yetenekleri sürekli bir şekilde kullanmanız gerekiyor. Ben oyunun ilk birkaç saatini Gears oynarmış gibi oynamaya çalıştığımda bayağı sinir olmuştum. Ardından seçtiğim sınıfın özelliklerine (Devastator) yakından bakıp ona uygun oynamaya başladım, silahlarımı da sınıfımın verdiği özelliklere göre ayarladım ve o noktada oynanış döngüsünün içine iyice girdim. Bu sunulan yeteneklerin çoğunun da güç fantezisini tatmin ediyor oluşu güzel fayda sağladı tabii.
Bu oynanış döngüsünün sarıp sarmaması çok önemli bir detay, çünkü hikâyeyi bitirip tüm yan görevleri yaptıktan sonra ortada endgame içeriği olarak şimdilik “Expedition” olarak adlandırılan, bir nevi Diablo’daki Riftleri anımsatan bir oyun modu var. Oyun modunun tam olarak ne olduğunu açıklamam resmen ağzınıza fırın küreğiyle spoiler dayamam olur ama en spoilersız şekilde verilen süre içerisinde görevi bitirmeye çalışıyorsunuz diye açıklayabilirim sanırım. Altın, Gümüş ve Bronz süreleri var ve ne kadar hızlı bitirirseniz alacağınız lootun değeri o kadar yüksek oluyor. Ayrıca Expedition görevlerinin de oyunun World Tier’ları hariç bir tier sistemi var ve en yüksek seviye lootları burada alabiliyorsunuz. Paragrafın başında da dediğim gibi, eğer oynanış döngüsü sardıysa endgame de sizi sıkmayacaktır. Ama bir an önce örnek aldıkları Diablo gibi sezon mantığını oyuna eklerlerse çok güzel olur, çünkü bir noktadan sonra her şeyi toplamış olacağız illaki.
ÇEŞİTLİLİĞE DOYAMADIM
Outriders’ın piyasadaki diğer looter shooterlara karşı en büyük farklarından biri sunduğu sınıf ağacı olsa gerek. Her sınıfın üç dala ayrılan ve o dallarda daha da detaylanan bir sınıf ağacı var ve oynama şeklinize göre bu sınıf ağaçlarını ayarlayabiliyorsunuz. Mesela benim oynadığım sınıf olan Devastator daha yakın mesafe çatışmalara odaklı bir sınıf olduğundan dolayı Shotgun hasarını arttıran ya da “yakın mesafe” olarak kabul edilen uzaklığı arttıran yetenekler bulunuyor sınıf ağacında. İşin daha da güzel tarafı, eğer sınıf ağacındaki tercihlerinizi beğenmediyseniz ya da oynanış şeklinizi değiştirmek istiyorsanız istediğiniz zaman, istediğiniz gibi sıfırlayabiliyorsunuz ve tüm puanlarınızı geri alıp dağıtabiliyorsunuz.
Bunun yanı sıra sınıfların sunduğu oynanış tarzları da herkese hitap eden türden. Oyunda toplamda 4 tane sınıf var: Yakın mesafeye ve “vur-kaç” stratejisine dayalı, uzay zamanı büken Trickster, orta mesafede bir nevi DPS ateş büyücüsü olan Pyromancer, yakın mesafede milletin kafasına taş atıp tank sınıfı işini gören Devastator ve uzak mesafede ekipmanlarını kullanarak şifacı ve destek sınıfı işlerini üstlenen Technomancer. Ben ilk oynayışımda (tıpkı her sınıflı oyunda olduğu gibi) tank sınıfı işlerini yapan Devastator’ı seçtim ve aşırı derecede eğlendim. Endless Mass yeteneğini açtıktan sonra o yetenekle düşmanları bir yere toplayıp, ardından Gravity Leap’le hepsini temizlemek inanın aşırı derecede tatmin ediyor insanı.
Bir diğer büyük farkıysa zırhlar ve silahlar için sunduğu mod çeşitliliği. Evet, benzeri bir muhabbet Destiny için de var fakat Outriders’ın sunduğu mod çeşitliliği oynayış şeklinizi istediğiniz gibi şekillendirmenize güzel bir şekilde yardımcı oluyor. Bu modların arasında dodge’unuzu bir nevi ışınlanmaya çeviren bir mod ya da silahla vurduğunuz hasarı can olarak geri döndüren modların yanı sıra düşmanlara belirli etkiler bırakan ya da yeteneklerinizi güçlendiren bolca mod da bulunuyor. Benim açık ara favori modlarımdan biri Auto Shotgun için kullandığım şarjörün %35’i boşken düşman öldürünce şarjörün tamamını dolduran mod olsa gerek. Devastator sınıfı, gayet iyi bir Auto Shotgun ve bu mod birleşince ufak düşmanları temizleme ve düşmanları üstüne çekme, kısaca tank görevini üstlenmeyi aşırı derecede kolaylaştırıyor.
Silah ve zırh çeşitliliği de modlar kadar tatmin edici. Auto Rifle, Sniper, Auto Sniper, Shotgun, Auto Shotgun, SMG, LMG gibi klasik silahların yanı sıra Double Gun diye ayrı bir silah da var ve bu silahların hepsinin de üç farklı modu var. AR, Double Gun ve SMG için silahın atış şeklini (otomatik, üçlü ve tekli) değiştirebiliyorken, Shotgun gibi silahın mermi türünü değiştirebiliyorsunuz. Zırhlardaysa genellikle karakterin belirli mesafelerde verdiği hasarı, yetenek gücünü ve tekrar dolma süresini arttıran özellikler bulunuyor. Tip olarak zırhlar ve silahlar özellikle Epic (mor) seviyesinde güzelleşmeye başlıyor ama Legendary (sarı/turuncu) silahların tasarımları ve özel modları gerçekten insanın ağzını açık bırakıyor. Şu ana kadar her ne kadar benim Devastator’ım için biraz gereksiz olsa da Ice Berg adlı Sniper’ın ve düşürdüğümden beri kullandığım Thunder Bird adlı AR’ın tasarımlarına “dibim düştü” desem yeridir. Legendary zırhlar konusunda kararsızım ama Epic zırhlar bile şimdiden görsel olarak tatmin ediyor. Sırf bu yüzden de oyunun en büyük eksiğinin Transmog olduğunu düşünüyorum. Çoğu looterın sonradan (hatta yıllar sonra) getirdiği birçok özelliği şu an Outriders’ta direkt bulabiliyoruz fakat Transmog gibi neredeyse her looterda herkesin aradığı özelliklerden birinin olmaması biraz can sıkıcı.
VAR BU İŞTE BİR ANORMALLİK…
Peki yok mu bu Outriders’ın hiç sıkıntısı? Var tabii, sosyal medyada bulunuyorsanız ya da oyun dünyasını takip ediyorsanız görmüşsünüzdür bolca problemleri de. İlk üç-dört gündeki sunucu problemleri ve sürekli çökmeler bu sıkıntıların başını çekiyor elbette.
Sunucu problemleri büyük bir oranda çözüldü, şu an oyuna rahatlıkla girebiliyorsunuz fakat durduk yere oyunun çökmesi gibi sorunlar hala çözülebilmiş değil. Ben bu incelemeyi yazarken People Can Fly yine uzunundan bir güncelleme yazısı paylaştı ve önümüzdeki hafta ilk büyük yamanın geleceğini ve bu sorunların büyük bir kısmını çözeceklerini söylediler, fakat benim de kendi tecrübemi paylaşmam lazım ve endgame’e kadar sıkıntısız geldikten sonra özellikle çökme sıkıntılarını bolca yaşamaya başladım. Neyse ki incelemeyi yazabilecek kadar oynadığımdan (40+ saat) dolayı bu yamaya kadar ara verdim ama gerçekten can sıkıcı olmaya başlamıştı. Her envanterde ekipman değiştirmeye çalışırken çökmesi cidden delirtti beni.
Bunun yanı sıra oyun görsel olarak da bir tuhaf. Oyunun PS4 ve Xbox One için de çıktığını hatırlatmakta fayda var ama o kadar büyük olmayan ama tatmin edici boyutlarda olan haritaları bazı kısımlarda çok güzel görünürken bazen de PS4 jenerasyonunun başındaki oyunlar gibi görünüyor. Ama en azından Series X’te birkaç kısımdaki FPS düşüşlerini saymazsak genellikle 60fps oynadığımı söyleyebilirim.
Oyunun tabii ki en can sıkıcı yanlarının başında gereksiz yere giren, yükleme ekranlarını gizlemek için kullanılan ara videolar var. Dediğim gibi, o kadar büyük ve açık bir dünyaya sahip değil Outriders’ın haritaları fakat bazı görev bölgelerine girerken ara video girmesini hala saçma buluyorum. Evet, People Can Fly oyuncuları senkronize etmek için kullandıklarını söyledi fakat bunun hala daha iyi bir şekilde yapılabileceğine inanıyorum.
Ama benim canımı EN ÇOK sıkan şey boss dövüşlerindeki checkpoint yetersizlikleri. Evet, oyunda boss dövüşleri var ve hatta birkaç tanesi de bayağı büyük ve eğlenceli. Fakat eğer benim gibi oyunu sürekli açtığınız en son World Tier’da oynamak isterseniz bolca öleceksiniz ve boss dövüşleri de öleceğiniz kısımlardan biri. Ama işte problemimiz şu ki, yukarıdaki “gereksiz ara sahne” derdi bu boss dövüşlerinde de var. Boss faz değiştirirken araya ara video giriyor, bir şeyler oluyor, ardından dövüşe devam ediyorsunuz. Diyelim ki ikinci ya da üçüncü fazına geçtikten sonra da öldünüz. E haliyle en baştan başlarsınız diye tahmin ediyorsunuz ama oyun sizi direkt boss dövüşüne gelmeden önceki mekâna atıyor direkt boss dövüşünün başından başlatmaktansa. Durduk yere tekrar ara videoları izliyorsunuz…
Bunun en can sıkıcı örneği de oyunun son boss dövüşünde. İki fazdan oluşuyormuş gibi gösteriyor oyun boss dövüşünü, ama o iki faz değil aslında. Aynı bossla iki defa dövüşüyorsunuz. World Tier’ı düşürseniz bile boss dövüşünün tek bir “fazı” bile bir boss dövüşü kadar sürüyor. İkinci faza geçerken yine ara video giriyor, ara videodan sonra da ufak düşmanlarla başka bir yerde çatışıp tekrar bossla karşılaşıyorsunuz. Şimdi normal bir tasarımda dersiniz ki o ara kısmı checkpoint vermek için koydular herhalde… Yok. İkinci fazda ölürseniz TEEE İLK FAZDAN TEKRAR BAŞLIYORSUNUZ. O yüzden size şimdiden önerim, eğer solo oynuyorsanız son boss dövüşüne girmeden önce World Tier’ınızı bir iki tık düşürün. Vallahi çekilmiyor. Umarım en azından bu bossa bir çözüm getirirler önümüzdeki güncellemeyle.
Çoklu oyuncu kısmındaki lag ve glitchler de ayrı bir olay zaten. Oyunun hikayesini baştan sona kadar solo oynadıktan sonra Expedition’larda artık ister istemez Co-Op gireyim dedim ve lag gerçekten can sıkıcı bir durumda. Belki ben oyuncuların büyük bir kısmından önce geldim, ondan uzaktan oyuncularla eşleşiyorumdur fakat matchmaking gerçekten sıkıntılı. Şu ana kadar üç kişilik tam bir takımla oynama fırsatım olmadı, hep ya solo ya da iki kişi olarak oynadım. PC’de oynayan arkadaşlarım olmasına rağmen PC’yle konsollar arası crossplay şimdilik kapalı olsa da açıldığında daha fazla tecrübe etme fırsatım olacak diye düşünüyorum.
YAŞANABİLİYORMUŞ BURADA
Her ne kadar son kısımda bayağı sinirlenmiş görünsem de Outriders tecrübemden genel olarak memnun kaldım. Çünkü Outriders dibine kadar bir looter shooter oyunu. Live service bir oyun olmayışı ilginizi Destiny, Division ya da Anthem’dan daha fazla çekebilir ama oyun en hasından bir looter ve eğer looter shooter sevmiyorsanız bu oyunun fikrinizi pek de değiştireceğini sanmıyorum. People Can Fly türün en iyi örneklerinden parçalar almış, kendi tarzlarıyla birleştirmiş ve ortaya Outriders’ı çıkarmışlar anlayacağınız üzere. Problemleri de çözüldüğünde daha da memnun olacağım ve eğleneceğim bir oyun olacak ama şu an bile beni yeteri kadar tatmin etti. Destiny 2 eski lootları ve mekanları geri getirirken, Division’ın “gerçekçi” lootu sıkıcılaşmışken, Borderlands 3 ve Anthem’ın da hayal kırıklıklarını düşününce, uzun bir zamandan sonra taze lootun peşinden koşmak gerçekten harika bir his cidden. Geri dönmek için de sabırsızlanıyorum, daha Expedition’ları doğru düzgün kasamadım bile!
Başlıklar
Diablo’dan esinlenildiği aşırı bariz olan bir looter shooter Outriders ve esin kaynağının hakkını veriyor. Umarım Diablo gibi oyuncuları sürekli geri getirecek şeyler de eklerler yakın zamanda.
- Tatmin eden lootlar
- Sınıf ağacı ve modların sunduğu çeşitlilik harika
- Yetenekler güç fantezisi açısından doyurucu
- Zorluğu tam kıvamında
- Oynanış döngüsü tatmin edici
- “Live service” değil (Evet, belirtmem lazımdı)
- Buglar, crashler…
- Görsel açıdan önceki nesilde kalmış
- Boss checkpointleri aşırı anlamsız
- Senaryo her ne kadar ilerledikçe açılsa da herkesin içini açmayabilir