2026'dan Beklediklerimiz #5

Stranger Than Heaven, Dragon Quest VII Reimagined, Warhammer 40,000: Dawn of War IV

Oyungezer ekibinin 2026'da beklediği oyunlara devam ediyoruz. Önceki yazılarımıza aşağıdaki linklerden erişebilirsiniz:

STRANGER THAN HEAVEN

Engin: Yıllardır bulduğum her fırsatta, yakaladığım her kişiye Yakuza serisini övüp duruyorum, “Ryu Ga Gotoku Studio’dan ne çıksa oynanır!” diye kulis yapıyorum. Haliyle, RGG Studio yeni bir oyun yapıyorken buraya Stranger Than Heaven’dan başka bir oyun yazamazdım.

Oyunun bir şekilde Yakuza serisine bağlanabileceğine dair spekülasyonlar yapılıyor. Daha önce seri için bazı yan oyunlar da yapılmış olması bu iddiaların temel dayanaklarından birisi. Like a Dragon: Ishin! bu konuda akla gelebilecek ilk örneklerden.

Öte yandan bugüne kadar gösterilenler (ve yapılan bazı açıklamalar) Stranger Than Heaven’ın bağımsız bir oyun (büyük ihtimalle de yeni bir serinin başlangıcı) olduğuna işaret ediyor. Hatta, RGG Studio’nun Shenmue’su olacağı yönünde yorumlar yapılıyor -ki bu da bekleyişe ayrı bir tat, ayrı bir keyif katıyor.

Bugüne kadar paylaşılan fragmanlarda, Stranger Than Heaven’ın farklı bir tecrübe yaşatacağına dair bazı detaylara da yer verilmiş durumda. Fragmanlardan birisinde karakterin bir karar anıyla karşı karşıya kaldığı ve oyuncunun verdiği karara göre gidişatın değişebildiği görülüyordu mesela. Oyundaki çatışma/dövüş sahnelerinin daha ciddi, daha ağır bir tona sahip olduğu, daha kanlı sahnelerin bizleri beklediği de anlaşılıyor gösterilenlerden. Ayrıca karakterimizin düşmanlarına sadece tekme-tokat dalmayacağı, çeşitli silahlar da kullanabileceğini de biliyoruz. Özetle, oynanış açısından taze bir tecrübe sunacağı aşikâr.

Hikâye kısmında da ilgi çekebilecek bir işe imza atılacağını düşünüyorum şahsen. Yakuza serisinde absürt sahnelerin arasına ciddi hikayeler sıkıştırabilmiş bir ekipten bahsediyoruz sonuç olarak. Aynı şekilde Judgment serisinde de gayet ciddi konular ele alınıyordu. Burada da koyu tonlarda bir hikâye anlatılması, bu açıdan şaşırtıcı olmaz.

Görsel yönden nasıl bir iş çıkaracaklarını tahmin etmek güç değil. Fragmanında dinlediğimiz caz müzikle, bu konuda da iyi bir performans sergileyeceklerini düşündürüyor.

Uzun lafın kısası, her açıdan iyi olacağını düşündüren bir oyun Stranger Than Heaven. Hal böyle olunca da benim en çok beklenen oyunlar listemin ilk sıralarında yerini almış bulunuyor. Sizler de not edin derim.

DRAGON QUEST VII REIMAGINED

Emre: Beni serinin hayranı yapan fakat serinin üvey evladı olarak görülen 7. oyuna Remake yapılacağını birisi bana söylese “Git lan başkasıyla eğlen!” derdim, şakasız. Fakat seri son yıllarda öyle bir şahlandı, öyle bir galaktik mucize yaşandı ki benim PS1 döneminde yaklaşık 200 saat gömdüğüm oyun yepyeni haliyle geri dönüyor.

Orijinal DQ7’nin çok özgün bir havası vardı. Her öykü minik birer adada geçen, birbirinden bağımsız küçük birer J-RYO gibi hissettiriyordu. Anandan babandan bağımsız maceraya atılıp, bir sonraki maceraya kadar gene huzurlu evinize (balıkçı kasabası) döndüğünüz bir çocukluk rüyası gibiydi. Fakat oyun ilerledikçe aslında dünyanın bildiğinizden ne kadar büyük bir yer olduğunu anlamanız da olağanüstü bir alegoriydi.

DQ oldukça muhafazakâr bir seri. Fakat kabul de etmek lazım, başta rastgele savaşlar olmak üzere bazı klasik J-RYO mekanikleri artık inanılmaz ilkel hissettiriyor. Bu yüzden yenilenmiş mekanikler ve tanıtım videolarından izlediğimiz kadarıyla harika gözüken yeni grafiklerle DQ7’yi tekrar oynamak müthiş olacak. Gerçekten çok heyecanlıyım. Zamanın hızlı akışına genellikle hayıflanan bir huysuz olarak ilk kez zaman hızlı aksın da Şubat gelsin diye dua ediyorum resmen.

WARHAMMER 40,000: DAWN OF WAR IV

Gülhis: Sadece bana özel ve benim için bir Dawn of War IV geliyor! Warhammer 40k evrenine nispeten geç tutulduğum düşünülünce, Dawn of War serisine bu sene giriş yaptım dememi yadırgamazsınız sanırım. Ertelenirse ortalığı yakarım!

Nitekim Warhammer 40k evrenini seviyor olmama rağmen, açıkçası orklar benim oyun masasında en sevdiğim tür değil. Hikâye ve lore olarak çok komikler. İzlemeyi seviyorum ama örneğin DoW III’te orklara karşı savaşmak benim için heyecanın dorukları değildi.

Buna karşın Adeptus Mechanicus, karşısında Necron’lar! ALLA- AY YANİ İMPARATOR!! Altın tahtına gölge düşmesin, amin!!!

Yakın zamanlarda bir Adeptus Mechanicus romanı okuyunca daha da sevdim lore olarak. Masaüstünde çok karışık ve oynaması zor bir ordu. Üst üste binebilen, birbirini etkileyen çok fazla özellikleri var. “İnsan” olmalarına karşın aslında çok agümentasyondan geçtikleri için hiç de kolay yem değiller.

En yakın arkadaşlarımdan biri bir Necron oyuncusu. Sayesinde nail olduğum Necron evreni de çok entrikalı, çetrefilli, zaman zaman korkunç, bazen komik… Oynanış açısından da oyunu gözdağı vererek kazanmaya müsait; uzaktan sıkı vuran, çok kuşatma hasarına gelemeyen ama öbür yandan yenilenme ve ışınlanma gibi özellikleri olan bir ordu falan…

Adeptus Mechanicus da, Necron’lar da ne acı hissediyor, ne de korkuyor. İki taraf da teknolojinin farklı yönlerden el üstünde tutulması, zayıf etin ve kemiğin yerine tercih edilmesi üzerine bir hikâye içeriyor. Öbür yandan birbirlerine benzediklerini söylemek mümkün bile değil!

Bütün bunların bir GZS oyununa nasıl aktarılacağını merakla bekliyorum.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum