Beyaz perdede her geçen gün yeni bir çizgi roman uyarlaması seyrediyoruz. Öyle ki son beş ayda izlediğimiz süper kahraman filmi sayısı şaşırtıcı derecede fazla. Bu türden örnekler giderek artarken hem çizgi romanların hem de beyaz perdenin en aykırı kahramanı olan Deadpool geri dönüyor. Ancak oldukça büyük bir rakibi var: Kendisi.
Hemen baştan belirteyim, yazıda keyif kaçıran detaylar (spoiler) olmayacak. Filmden genel hatlarıyla bahsedeceğim için incelemeyi gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.
Önce açık ve net bir şekilde en baştan söyleyeyim: Deadpool 2'nin en büyük kozu yine mizahı ve göndermeleri. Ryan Reynolds'ın başrolünde yer aldığı film tıpkı ilkinde olduğu gibi izleyicilere keyifli zaman geçirtmeye odaklanmış bir yapım. Amerika'da 18+ etiketiyle vizyona giren film argo, küfür, kan ve şiddet bakımından ilkini asla aratmıyor. Bu sebeple aile boyunca seyredilebilecek bir iş değil. Bunu bilerek, gördüklerinden olumsuz etkilenebilecek yaştaki izleyicilerin uzak durması şart. Kesinlikle çocuğunuzla, kardeşinizle veya yeğeninizle seyredebileceğiniz bir film değil.
Deadpool 2'nin en dikkat çekici yanlarından biri X-Men dünyasında geçtiğini artık daha net bir şekilde ortaya koyması. İlk filmde kısıtlı bir çevçevede, birkaç karakter etrafında şekillenen, X-Men mekanlarına gitmesine rağmen farklı bir zaman diliminde geçiyormuş gibi hissettiren bir hikayeye sahipti. Bu kez 20th Century Fox ilk filmin başarısından memnun kalmış ve daha fazla karakterin kullanılmasına izin vermiş gibi görünüyor. Bunun en büyük nedeni de X-Force projesi. Stüdyonun yakın gelecekte Deadpool 3 değil de X-Force üzerine odaklandığını biliyoruz. O yüzden filmin net bir misyonu var: X-Men dünyasında geçtiğini belli et, farklı mutantlar tanıt ve X-Force'a temel oluştur. Fakat bunu gözümüze soka soka yapmıyor. Hikayenin içine oldukça güzel bir şekilde yediriyor. Hatta zaman zaman Deadpool'un yaptığı şakalar bu duruma oldukça güzel değiniyor. Gelecekte seyredeceğimiz işlere işaret ederken bizi güldürmeyi başarıyor.
X-Force demişken mutlaka değinilmesi gereken iki karakter var: Cable ve Domino. Özellikle Cable hikayenin önemli faktörlerinden biri. Olayların nasıl şekilleneceği üzerinde net bir etkisi var. Daha kısa bir süre önce Avengers Infinity War'da Thanos olarak seyrettiğimiz Josh Brolin burada da oldukça başarılı. Thanos kadar öne çıkan bir performans sergilemese de, çizgi roman dünyasına ne kadar uygun olduğunu gözler önüne seriyor. Cable olarak Josh Brolin'in seçildiği dönemde bazı hayranlar onun iki önemli karaktere birden hayat vermesinden ötürü endişeliydi. Fakat kendisi Thanos'u da, Cable'ı da hakkını vererek canlandırmayı başarıyor. Karaktere döndüğümüzde ise onun fazlasıyla gizemli bir havası olduğunu söylemek lazım. Deadpool 2 bu karakterin gelecekte yaptıklarına (yani geçmişine) pek değinmemeyi tercih ediyor. Kendisini çizgi romanlardan tanıyanlar bu durumun eksikliğini fazlasıyla hissedecektir. Fakat tüm bu enteresan detayların X-Force projesine saklandığını tahmin ediyoruz.
Domino ise son zamanlarda çizgi roman uyarlamalarının çok yaptığı bir değişimin en son örneği diyebiliriz. Normalde albino olan bu karakter beyaz perdede biraz daha farklı şekilde ele alınıyor. Fakat izleyici olarak bu değişimden rahatsızlık duymuyorsunuz. Hatta tercih edilen farklılık hiçbir şekilde gözünüze sokulmuyor. Aksine Zazie Beetz'in beyaz perdede ışıldadığını söyleyebilirim. Fotoğraflarda, çıkan tanıtımlarda falan gördüğümüzden daha başarılı bir havası ve performansı var. Bu da karakteri hızla benimsemenize yardımcı oluyor. Onun da geçmişine çok fazla değinilmiyor fakat yeteneğini oldukça net bir şekilde görüyoruz. Şahsen bir süper gücüm olsa Domino gibi şanslı olmayı tercih ederdim. Söylerken çok dikkat çekici olmasa da, fazlasıyla işe yarıyor.
> Ryan Reynolds Deadpool 3 İçin Umutlu Değil
Cable ve Domino dışında film karakter açısından oldukça zengin diyebiliriz. X-Men çizgi romanlarındaki isimler dışında az tanınan mutantlar da bol bol kullanılıyor. Üstelik Deadpool 2 bu noktada bolca sürpriz yapmaktan geri durmuyor. Hiç beklemediğiniz bir anda tanıdık bir yüzü göstererek yüzünüzde kocaman bir gülümseme yaratıyor. Spoiler vermeden bu konudan bahsetmek oldukça zor olduğundan sadece "çok dikkatli izleyin" demekle yetiniyorum. Bu sürprizler için Ryan Reynolds'ın fazlasıyla çabaladığını hemen anlıyorsunuz.
Deadpool 2'nin en zayıf noktalarından biri senaryosu. Senaryo normalde tüm filmlerin bel kemiğini oluşturuyor. O yüzden hikaye eksikliği veya mantık hataları fazlasıyla önemli. Ancak aynısını Deadpool 2 için söyleyemiyorum. Zaten karşımızda bize çok farklı bir hikaye sunmayı vadeden bir iş yok. Amaç absürd olayları giriş, gelişme ve sonuç şeklinde seyirciye sunarken onları kahkahaya boğmak. Bu sebeple senaryo eksiklerini görmezden gelmek fazlasıyla mümkün. Buna rağmen Deadpool 2 zaman zaman fazlasıyla ciddileşiyor. İki dakika önce Avengers Infinity War'la dalga geçerken iki dakika sonra duygusallığın dibine vurabiliyor. Bu da ister istemez filmi ve hikayesini ciddiye almamıza neden oluyor. İşte bu gibi anlar hem senaryonun akıcılığını etkiliyor, hem de bizim filmi ciddiye almamıza neden oluyor. Ciddiye almaya başladığımız anda ise senaryodaki kusurlar göze batmaya başlıyor. Kısacası Deadpool 2'nin bu dengeyi kurmak açısından çok başarılı olduğunu düşünmüyorum. Yine de filmi senaryo açısından yargılamak çok adil olmayacaktır. Öte yandan Deadpool ve senarist ekibi de hikayenin eksikliklerinin farkında görünüyor. Bunu zaman zaman Deadpool'un yaptığı şakalarla belli ediyorlar. O yüzden senaryoya çok takılmamak gerektiğini düşünüyorum.
Senaryodan bahsetmişken espriler ve göndermelerden de değineyim. Doğru hatırladığımdan emin değilim ancak Deadpool 2'de ilkine nazaran çok daha fazla gönderme yer alıyor gibi hissettim. Fragmanlarda gördüklerimiz bu esprilerin sadece yüzde 10'u diyebilirim. Popüler kültür göndermeleri, Marvel ve DC'ye laf sokmalar ve Deadpool'un klasik hareketlerinden dördüncü duvarı yıkma hamleleri tam gaz devam ediyor. Buna rağmen kesinlikle göndermeler içinde boğulmuyorsunuz. Kimi zaman bu göndermeler ve şakalar o kadar hızlı şekilde yapılıyor ki anlamak için üstünden beş saniye geçmesi gerekiyor. Kimi zaman şahane bir göndermeyi kaçırmanız da mümkün. Hepsini fark edebilmek için filmi en az iki kere seyretmek şart.
Son olarak herkesin konuştuğu, bizim de başlıkta yer verdiğimiz film sonu sahnesine gelelim. Daha filmi izlemeyenler için söyleyeyim: Marvel'da olduğu gibi son jenerikteki tüm isimlerin bitmesini beklemenize gerek yok. Bonus sahne Deadpool 2'nin finaliyle isim jeneriği arasında yer alıyor. Böylece sinemadaki bekleyişi kısaltıyor. Üstelik o kadar komik o kadar güzel bir sahne ki zaten onun üzerine çıkmaları gerçekten imkansız. Sahnenin detaylarını verip keyfinizi kaçırmak istemiyorum fakat şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Deadpool 2'nin bonus sahnesi şimdiye kadar izlediğimiz en iyi film sonu sahnesi olabilir. Bunun nedenini seyrettiğinizde anlayacağınıza eminim. O yüzden film biter bitmez salonu terk etmemenizi tavsiye ediyorum.
Avengers Infinity War ve Solo A Star Wars Story'nin arasına sıkışan Deadpool 2 genel olarak senaryosu zayıf fakat eğlencenin asla durmadığı bir film. Bu yüzden onu ilk Deadpool filmiyle kıyaslamayı pek doğru bulmuyorum. İlk film karakteri tanıtmak ve bir aşk hikayesi anlatmak için çabalıyordu. Burada onun yarattığı beklentileri karşılamaya çalışırken X-Force'a temel hazırlayan bir hikaye izliyoruz. Dolayısıyla Deadpool 2'nin işi çok daha zor. Buna rağmen sinemadan çıktığınızda üzerinizde şahane bir etki bırakıyor. Salondan çıktığınızda harcadığınız zamana asla pişman olmuyorsunuz. Deadpool'u tanıyan, çizgi roman uyarlamalarını seven ve popüler kültürü yakından takip eden herkesin keyif alabileceği bir iş olmuş. Üstelik finalinin ardından X-Force için ciddi bir heyecan yaratıyor. Kısacası kaçırmayın diyorum!