Film İnceleme - Superman

Güneşe yaklaştıkça parlayan bir adam

Bazı güçler sorumluluk getirir evet, bu doğru. Peki o gezegendeki en güçlü sizseniz bunun sorumluluğunu nasıl alacaksınız? Bu kallavi yük 1938’den beri hayatımızda olan Superman’in ahlaki pusulası olmuştu ve aralarda kalbi ne kadar kararırsa kararsın her daim hak, hukuk, adalet yanlısı olan “büyük mavi” bir şekilde o sorumluluğu taşıyabilmişti. Hatta sırf taşımakla kalmamış, umudun sembolü olmuş, naif bir iradenin her daim açgözlü hükümetlere ve şirketlere boyun eğdirebileceğine de bizi inandırmıştı.

Günümüz dünyasında bu ne kadar mümkün tartışılır. Sonuçta büyük çoğunluğu sinik, bencil ve iyiliğe olan inancını yitirmiş topluluklar halinde bir dünyadayız. Ve bir şekilde, tam da doğru bir zamanda Superman kızıl pelerini ve sarı ağırlıklı amblemiyle bize yine bu değerleri hatırlatmak için çıkageliyor. Demek ki dünyanın yeniden ona ihtiyacı var. Hem de fazlasıyla! Yönetmen James Gunn bu noktada son derece doğru bir tercihle karakteri 1960’lı yıllardaki o daha naif hatta belki daha çocuksu diyebileceğimiz haline döndürüyor. Bunu yaparken en büyük desteği de Superman’in süper köpeği Krypto’dan alıyor. Onun filme eklenmiş olması işin çizgi roman duygusunu güçlendirirken hayli komik sahnelere de vesile olmuş. Her ne kadar filmde bolca günümüze ait teknolojik alet edevat varsa da adını tam koyamadığım nostaljik, renkli ve insanı güvende hissettiren bir atmosfer de var. Ve açıkçası onca karanlık, gerçekçi çizgi roman uyarlamasından sonra bünyemizin cidden böyle bir güvenlik hissine ihtiyacı varmış.

Film Superman’in artık ortak kültüre mâl olmuş geçmişiyle hiç vakit kaybetmeden bodoslama aksiyona dalıyor ve iyi de ediyor. Bu sayede bize direkt olarak karakterin kendisiyle bir bağ kurma şansı veren Gunn çok iyi bir oyuncu seçimiyle pelerini David Corenswet’e armağan etmiş ki onu izlerken Superman/Clark Kent ikilisini görmek çok daha kolay. Bu durum Henry Cavill’de yoktu örneğin. “Tom Cruise etkisi” dediğim şeyden mustaripti Cavill. İstediği kadar tipi, rolü değişsin yine Henry Cavill’i görüyorsunuz onda ister istemez. Ama Corenswet hem beden dili hem de sesini kullanılışıyla Çelik Adam’ı muhtemelen Christopher Reeve’den bu yana en iyi taşıyan aktör olmuş. Onun Louis Lane ile olan sahnelerinde Rachel Brosnahan ile olan kimyasıysa resmen göz kamaştırıcı. Yaşlanmamaya ant içmiş gibi görünen Nicholas Hoult ise tam bir zalim kötü adam portresi çizerek harika bir Lex Luthor olmuş, cidden adamdan nefret edersiniz. Abartılı ama ölçülü oyunu, Superman’e karşı cidden zekâsını ve imkanlarını efektif biçimde kullanışı filmin bir diğer olumlu yanı. Peki hiç mi olumsuz bir yan yok?

Elbette var. Ama bunlar genelde senaryonun fazla dallanıp budaklanmasıyla alakalı sorunlar ve fazla baş ağrıttıkları söylenemez. Sonuçta filmin çizgi roman karelerinden fırlamış gibi duran ve (neyse ki) yavaş çekim haricinde yaratıcı çözümlerle hayata geçmiş aksiyon sahneleri cidden nefes kesici. Her darbeyi hissettiğimiz dövüşler, Superman’in ikonik uçma sahneleri ve James Gunn’ın imzası haline gelmiş karmaşık plan sekans kapışma baleleri. Hepsi filmde bolca var ve işin iyi yanı dramatik etkiyi de asla düşürmüyorlar. Ve en sevdiğim yanı da tüm bu aksiyon fırtınası içinde Superman’in yaşayan her şeye karşı olan özenli tavrı. “İşte gerçekten olması gereken buydu” dedirtiyor insana ve bir noktada adamımız bir sincabı kurtardığında ağzım kulaklarıma varana değin gülümsetiyor. İşte Superman tam da bu! Bizim çok ötemizde tanrısal bir güce sahip evet, ama o gücü en küçük canlıyı kurtarmaya adayacak kadar da yüce gönüllü, yardımsever ve sorumluluk sahibi. Eski filmlerde bolca gördüğümüz kendini feda etme ritüelleri falan burada neyse ki yok ve yan karakterlerle şenlenen (özellikle Mr. Teriffic) böylesi renkli bir filmde bu tarz ajitasyonlara gerek olmadığının James Gunn da gayet farkında. Hani onun vizyonu gayet sağlam ve özüne sadık olduğu için 2025 model Superman’in de ayakları yere sağlam basarken uçtuğunda sizi de peşinden sürükleyebiliyor rahatça. Çünkü duygusal olarak filmin kalbi olması gereken yerde.

Ufak tefek dağınıklıklarına ve James Gunn usulü sululuklarına rağmen film bulabildiğiniz en geniş ekranlarda izlenmeyi kesinlikle hak ediyor ve bu yazın bombası olacağı da şimdiden belli. Bizlerin cidden göklerde uçan ve bizi gözeten bu adama, tam da umut uzaklarda bir adaya dönüşmüşken dönmesine çok ihtiyacımız varmış. Ara ara ön plana çıkan liberal tonun da etkisiyle sürekli baskılanan ruhlarımıza nefes aldıran film hem DC Evreninin yeni dönemi için sıkı bir başlangıç hem de sinemadan çıktığınızda iyi hissettiren bir film olarak hafızalara kazınacak. Ve sırf bu pozitif halet-i ruhiyesiyle bile bizleri uçurabiliyorsa, biz kendi kanatlarımızı hatırlayıp taktığımızda neler olacak kim bilir siz düşünün…     

Editörün Notu: Bu adam cidden uçuyor! Uzun yıllardır maruz kaldığımız karanlık Superman imgesini silip atan ve karakteri gerçek özüne döndüren film DC Sinematik Evreni’nin yeni dönemi için müthiş bir başlangıç olmuş.

Filmin Notu: 4 / 5

 

YORUMLAR
Parolamı Unuttum